Markus Wissen, Ulrich Brand – Emperyal Yaşam Tarzı (2025)

Markus Wissen ve Ulrich Brand’ın bu kitabı, günümüzdeki ekolojik ve sosyal krizin temelinde yatan “emperyal yaşam tarzını” analiz ediyor. ‘Emperyal Yaşam Tarzı: Gündelik Yaşam ve Kapitalizmin Ekolojik Krizi’ (‘Imperiale Lebensweise. Zur Ausbeutung von Mensch und Natur im globalen Kapitalismus’), küresel Kuzey’de ve giderek artan bir şekilde küresel Güney’deki belirli kesimlerde benimsenen bu yaşam tarzının, zengin ülkelerin refahını, gezegenin diğer bölgelerindeki doğal kaynakların ve emek gücünün sömürülmesine borçlu olduğunu savunuyor. Bu yaşam tarzı, yüksek tüketim, yoğun enerji kullanımı ve atık üretimiyle karakterize edilir ve gezegenin biyofiziksel sınırlarını aşan bir büyüme modeline dayanır. Kitap, bu yaşam tarzının sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve kültürel boyutları olduğunu, belirli tüketim kalıplarını ve beklentilerini toplumun geneline yayarak hegemonik bir statü kazandığını vurguluyor.

Wissen ve Brand, küresel kapitalizmin, bu emperyal yaşam tarzını sürdürmek için sürekli olarak yeni sömürü alanları yaratmak zorunda kaldığını, bunun da hem insanların hem de doğanın aşırı yüklenmesine yol açtığını belirtiyor. Örneğin, otomobil kullanımı, et tüketimi ve dijital cihazların yaygınlaşması gibi günlük pratiklerin, küresel tedarik zincirleri aracılığıyla uzak coğrafyalardaki ekolojik yıkım ve insan emeği sömürüsüyle doğrudan ilişkili olduğunu gösteriyorlar. Bu durum, “dışsallaştırma” olarak adlandırılan bir mekanizmayla işler; yani, bu yaşam tarzının olumsuz sonuçları, genellikle az gelişmiş ülkelere veya toplumun en kırılgan kesimlerine yüklenir. Kitap, mevcut sistemin sürdürülemezliğini ve toplumsal-ekolojik bir dönüşümün gerekliliğini tartışarak, daha dayanışmacı ve adil bir yaşam tarzına geçiş için alternatif yolların keşfedilmesi gerektiğini vurguluyor. Bu dönüşümün, mevcut üretim ve tüketim kalıplarını kökten değiştirmeyi, küresel eşitsizlikleri azaltmayı ve doğayla uyumlu yeni ilişkiler kurmayı içerdiğini savunurlar. Kitap, okuyucuları, bireysel pratiklerini sorgulamaya ve daha geniş çaplı kolektif eylemlerle bu emperyal yaşam tarzına karşı koymaya davet eden kritik bir perspektif sunuyor.

  • Künye: Markus Wissen, Ulrich Brand – Emperyal Yaşam Tarzı: Gündelik Yaşam ve Kapitalizmin Ekolojik Krizi, çeviren: Akın Emre Pilgir, Koç Üniversitesi Yayınları, ekoloji, 288 sayfa, 2025

Pierre Rabhi – Yeryüzü ve Hümanizm Manifestosu (2025)

Pierre Rabhi’nin ‘Yeryüzü ve Hümanizm Manifestosu: Vicdanın İsyanına Doğru’ (‘Manifeste pour la Terre et l’Humanisme: Vers une insurrection des consciences’) adlı bu eseri, modern toplumun sürdürülemez tüketim alışkanlıkları, doğaya yönelik tahrip edici uygulamaları ve insanlığın yabancılaşması gibi sorunlarına karşı güçlü bir çağrı niteliğindedir. Rabhi, ekonomik büyüme odaklı, rekabetçi ve bireyci bir yaşam tarzının hem gezegenin kaynaklarını tükettiğini hem de insanlığın temel değerlerinden uzaklaşmasına neden olduğunu savunur. Kitap, bu yıkıcı gidişata karşı bir “vicdan isyanı” başlatmanın gerekliliğini vurgular ve daha saygılı, dayanışmacı ve doğayla uyumlu bir yaşam biçiminin mümkün olduğunu ileri sürer.

Rabhi, agroekoloji prensiplerini temel alan, yerel kaynaklara dayalı, küçük ölçekli ve insan emeğini değerli kılan bir tarım modelini savunur. Bu modelin sadece çevresel sürdürülebilirliği sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda toplumsal bağları güçlendireceğini ve insanlara daha anlamlı bir yaşam sunacağını belirtir. Kitap, tüketim çılgınlığına karşı bilinçli bir duruş sergilemenin, yerel ekonomileri desteklemenin, dayanışma ağları oluşturmanın ve manevi değerlere yeniden odaklanmanın önemini vurgular. Rabhi, gerçek zenginliğin maddi birikimde değil, insan ilişkilerinde, doğayla uyumda ve iç huzurunda bulunduğuna işaret eder. Kitap, daha adil, sürdürülebilir ve insancıl bir geleceğe yönelik umut dolu bir vizyon sunuyor.

  • Künye: Pierre Rabhi – Yeryüzü ve Hümanizm Manifestosu: Vicdanın İsyanına Doğru, çeviren: Işıtan Tual Şekercigil, Runik Kitap, ekoloji, 104 sayfa, 2025

Timothy Morton – Karanlık Ekoloji (2025)

Timothy Morton’ın bu kitabı, modern insanın doğayla olan ilişkisini ve iklim kriziyle yüzleşme biçimimizi sorgulayan felsefi bir eserdir. ‘Karanlık Ekoloji: Gelecekte Müşterek Yaşama Mantığı’ (‘Dark Ecology: For a Logic of Future Coexistence’), geleneksel ekolojik düşüncenin insanı doğadan ayrı bir varlık olarak ele aldığını ve bu ayrımın iklim krizinin temelinde yattığını savunur. Kitap, “karanlık ekoloji” olarak adlandırdığı yeni bir ekolojik düşünce biçimi önerir. Bu yaklaşım, insanın doğayla iç içe olduğunu, doğanın karmaşıklığını ve belirsizliğini kabul etmeyi ve insan merkezli düşünceyi aşmayı hedefler.

Morton, modern insanın doğayla olan ilişkisini “hipernesne” kavramıyla açıklar. Hipernesneler, insan algısının ötesinde, zamansal ve mekânsal olarak çok büyük varlıklardır. İklim krizi, nükleer atıklar ve okyanuslardaki plastik kirliliği gibi olgular hipernesnelere örnektir. Morton, bu hipernesnelerin insan yaşamını derinden etkilediğini ve onlarla başa çıkmak için yeni düşünce biçimlerine ihtiyaç duyduğumuzu belirtir. Kitapta, hipernesnelerle nasıl ilişki kurabileceğimiz, onlarla nasıl başa çıkabileceğimiz ve onlarla nasıl bir arada yaşayabileceğimiz gibi sorulara cevap aranır.

Morton, “karanlık ekoloji”nin insanı umutsuzluğa sürüklemediğini, aksine yeni bir umut biçimi sunduğunu savunur. Kitapta, umudun geleneksel olarak geleceğe yönelik bir inanç olarak algılandığı, ancak iklim krizinin belirsizliği karşısında bu tür bir umudun yetersiz kaldığı belirtilir. Morton, “karanlık umut” olarak adlandırdığı yeni bir umut biçimi önerir. Bu umut, belirsizliği ve karmaşıklığı kabul etmeyi, şu anki durumu anlamayı ve geleceğe yönelik kesin beklentiler yerine, olasılıklara açık olmayı içerir.

‘Karanlık Ekoloji’, okuyucuları iklim kriziyle yüzleşmeye, doğayla olan ilişkilerini yeniden düşünmeye ve yeni bir gelecek tahayyül etmeye davet eden bir eserdir. Kitap, felsefi derinliği ve edebi anlatımıyla okuyucuları etkilemeyi başarır.

  • Künye: Timothy Morton – Karanlık Ekoloji: Gelecekte Müşterek Yaşama Mantığı, çeviren: Öznur Karakaş, Tellekt Kitap, ekoloji, 208 sayfa, 2025

Julian Cribb – Gezegeni Nasıl Düzeltiriz? (2025)

Julian Cribb’in bu kitabı, insanlık ve gezegenimiz için ciddi bir tehdit oluşturan birçok sorunu ele alıyor. Kitap, gelecekte karşılaşabileceğimiz on büyük tehdidi sıralayarak, bu tehditlerin üstesinden gelmek için bireysel ve toplumsal düzeyde neler yapılabileceğini tartışıyor.

Küresel Tehditler: İklim değişikliği, ekosistemlerin bozulması, nükleer tehdit, salgın hastalıklar, gıda kıtlığı gibi insanlık için varoluşsal tehditler detaylı bir şekilde inceleniyor.

  • Çözüm Odaklı Yaklaşım: Her bir tehdit için olası çözümler ve bu çözümlerin nasıl uygulanabileceği konusunda somut öneriler sunuluyor.
  • Bireysel ve Toplumsal Sorumluluk: Kitap, bireylerin, toplulukların, şirketlerin ve devletlerin bu sorunlara çözüm bulmak için nasıl birlikte çalışabileceğini vurguluyor.
  • Umut ve İyimserlik: Dünyanın karşı karşıya olduğu sorunların ciddiyetine rağmen, kitap geleceğe dair umut verici bir bakış açısı sunuyor ve insanlığın bu zorlukları aşabileceğine inanıyor.

Kitapta Ele Alınan Bazı Önemli Konular:

  • Ekosistemlerin Bozulması: Ormansızlaşma, biyoçeşitliliğin azalması ve kirlilik gibi sorunlar ve bu sorunların çözüm yolları.
  • İklim Değişikliği: Küresel ısınmanın etkileri, fosil yakıtlardan vazgeçme ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş gibi konular.
  • Nükleer Tehdit: Nükleer silahların yayılması, nükleer kazalar ve nükleer atıklar gibi riskler ve bu risklerin azaltılması için atılabilecek adımlar.
  • Salgın Hastalıklar: Pandemilerin ortaya çıkması ve yayılması, sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi ve yeni hastalıklara karşı aşı geliştirme gibi konular.
  • Gıda Kıtlığı: Nüfus artışı, iklim değişikliği ve tarım alanlarının azalması nedeniyle ortaya çıkan gıda güvenliği sorunu ve bu sorunun çözümü için sürdürülebilir tarım uygulamaları.

Sonuç olarak kitap, dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlara karşı duyarlı olan herkes için önemli bir kaynak. Kitap, hem sorunların ciddiyetini gösteriyor hem de çözüm önerileri sunarak okuyucuyu harekete geçmeye teşvik ediyor.

  • Künye: Julian Cribb – Gezegeni Nasıl Düzeltiriz?: 21. Yüzyılda Sağ Kalmak İçin Tavsiyeler, çeviren: Barış Gönülşen, İş Kültür Yayınları, ekoloji, 192 sayfa, 2025

Elizabeth M. Deloughrey – Antroposen Alegorileri (2025)

Elizabeth M. Deloughrey’in ‘Antroposen Alegorileri’ kitabı, insanlığın gezegen üzerindeki derin etkilerinin ve bu etkilerin edebiyattaki yansımalarının incelendiği önemli bir çalışma. Kitap, özellikle iklim değişikliği ve çevresel bozulmanın edebiyatta nasıl temsil edildiğini mercek altına alıyor.

Deloughrey, “Antroposen” kavramını merkez alarak, insan faaliyetlerinin gezegenin jeolojik süreçlerini etkileyecek kadar önemli bir hale geldiği yeni bir jeolojik çağın başladığını söylüyor. Bu yeni çağda, insanlık hem jeolojik bir güç haline geliyor hem de bu gücün sonuçlarıyla yüzleşiyor.

Kitapta, Karayipler ve Pasifik Adaları gibi iklim değişikliğinin etkilerini en şiddetli hisseden bölgelerin edebiyatına özel bir önem veriliyor. Bu bölgelerden gelen yazarların eserlerinde, yükselen deniz seviyeleri, şiddetli fırtınalar, ekosistemlerin çöküşü gibi konuların nasıl ele alındığı inceleniyor. Deloughrey, bu eserlerde yer alan alegorik anlatıların, iklim krizinin karmaşıklığına ve insan deneyiminin derinliğine dair önemli içgörüler sunduğunu vurguluyor.

Yazar, aynı zamanda, edebiyatın iklim değişikliğiyle mücadelede oynayabileceği rolü de tartışıyor. Edebiyatın, iklim krizinin duygusal ve psikolojik etkilerini anlamamıza yardımcı olabileceğini, empati kurmamızı sağlayabileceğini ve toplumsal bilinç oluşturabileceğini savunuyor.

‘Antroposen Alegorileri’, yerli ve postkolonyal halkların sömürgecilik ve insan kaynaklı iklim değişiminin etkileriyle nasıl edebiyat aracılığıyla mücadele ettiğinin izini sürüyor ve postkolonyal adaletsizliklerin günümüzün çevresel felaketleriyle nasıl iç içe geçtiğini, yıkımın estetiği ve anlatı biçimleri üzerinden çarpıcı bir biçimde gözler önüne seriyor.

Kitap, iklim değişikliği ve edebiyat arasındaki ilişkiyi derinlemesine inceleyen, disiplinler arası bir çalışma. Kitap, hem akademisyenler hem de iklim krizi ve edebiyatla ilgilenen herkes için değerli bir kaynak.

  • Künye: Elizabeth M. Deloughrey – Antroposen Alegorileri, çeviren: Yener Çıracı, Livera Yayınevi, ekoloji, 376 sayfa, 2025

Slavoj Žižek – Uyanmak İçin Çok Geç (2025)

Slavoj Žižek’in ‘Uyanmak İçin Çok Geç’ adlı eseri, günümüzün en acil sorunlarından biri olan iklim krizi ve bu krizin tetiklediği diğer sorunlar üzerine derinlemesine bir inceleme sunuyor.

Žižek, bu kitabında sadece bir uyarıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda mevcut durumu analiz ederek geleceğe dair çarpıcı öngörülerde bulunuyor ve olası çözüm yollarını tartışıyor.

Kitabın Ana Temaları:

Küresel İklim Krizi: Žižek, iklim krizinin sadece çevresel bir sorun olmadığını, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve sosyal sistemlerimizi derinden etkileyen bir varoluşsal tehdit olduğunu vurguluyor.

Kapitalizm ve İklim Krizi: Yazar, kapitalizmin aşırı tüketim ve büyüme odaklı yapısının iklim krizinin temel nedenlerinden biri olduğunu savunuyor.

Siyaset ve İklim Krizi: Žižek, mevcut siyasi sistemlerin iklim krizine karşı yeterince etkili olmadığını ve yeni bir siyasi düşünceye ihtiyaç olduğunu belirtiyor.

Gelecek ve Umut: Yazar, geleceğin belirsiz olduğunu ve umudun kaybolduğunu hissetsek de radikal bir dönüşümün hala mümkün olduğunu savunuyor.

Kitabın Temel Argümanları:

İklim krizi, sadece bir çevresel sorun değil, aynı zamanda toplumların ve bireylerin yaşamlarını derinden etkileyen bir medeniyet krizi.

Kapitalizm, sınırsız büyüme ve tüketim üzerine kurulu olduğu için iklim krizinin temel nedenlerinden biri.

Mevcut siyasi sistemler, iklim krizinin ciddiyetini anlamakta ve buna karşı etkili önlemler almakta yetersiz kalıyor.

İklim krizini aşmak için radikal bir dönüşüm gerekiyor ve bu dönüşüm, sadece teknolojik çözümlerle değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi bir dönüşümle mümkün.

Gelecek belirsiz olsa da umudu kaybetmemeliyiz ve radikal bir değişim için mücadele etmeliyiz.

Žižek, ‘Uyanmak İçin Çok Geç’ kitabında, iklim krizi konusunu felsefi, siyasi ve sosyolojik bir perspektifle ele alarak bu konuya yeni bir bakış açısı getiriyor. Yazarın provokatif ve çarpıcı üslubu, okuru düşünmeye ve mevcut durumu sorgulamaya teşvik ediyor. Kitap, hem akademik çevreler hem de iklim krizi konusunda duyarlı olan geniş kitleler tarafından ilgiyle okunuyor.

  • Künye: Slavoj Žižek – Uyanmak İçin Çok Geç: Gelecek Yoksa Bizi Ne Bekliyor?, çeviren: Barış Gönülşen, İş Kültür Yayınları, siyaset, 160 sayfa, 2025

Kolektif – Çok Geç Değil (2024)

‘Çok Geç Değil’, iklim kriziyle mücadelede umudu ve hareketi ön plana çıkaran bir eser.

Kitap, iklim değişikliğiyle ilgili haberlerin çoğunlukla karamsar bir tablo çizdiği bir dönemde, umutsuzluğa kapılmadan çözümler üretmeye ve harekete geçmeye çağırıyor.

Kitap, iklim krizinin ciddiyetini kabul etmekle birlikte, umudun önemini vurguluyor. İklim değişikliğiyle mücadelede elde edilen başarılar ve geleceğe dair umut verici gelişmeler, somut örneklerle sunuluyor.

Kitapta yer alan farklı yazarların kişisel hikayeleri, iklim krizinin bireysel ve toplumsal etkilerini gözler önüne seriyor. Bu hikayeler, okuyucuyu duygusal olarak etkileyerek iklim kriziyle mücadeleye daha fazla katılmaya teşvik ediyor.

Kitap, iklim krizinin etkilerinin adil olmadığını ve en çok marjinalize olmuş toplulukları etkilediğini vurguluyor. İklim adaleti ve eşitlik konuları, kitabın önemli bir bölümünü oluşturuyor.

Kitap, iklim krizine karşı farklı çözüm önerileri sunuyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, sürdürülebilir yaşam tarzları ve toplumsal hareketler gibi konulara değiniliyor.

Kitapta, iklim değişikliğiyle ilgili güncel bilimsel bulgulara yer veriliyor. Ancak bu bilgiler, karmaşık bir dille değil, anlaşılır bir şekilde sunuluyor.

Farklı ülkelerden ve kültürlerden gelen insanların iklim değişikliğiyle mücadeledeki deneyimleri ve hikayeleri paylaşıldığı için kitap, okuyucuya ilham veriyor.

Kitapta, iklim krizine karşı bireysel ve toplumsal düzeyde neler yapılabileceği konusunda pratik öneriler sunuluyor.

Kitap, okuyucuyu harekete geçmeye ve iklim değişikliğiyle mücadeleye katılmaya davet ediyor.

‘Çok Geç Değil’, iklim krizinin karmaşık ve üzücü yönlerinin yanı sıra, umut ve çözüm odaklı bir bakış açısı sunuyor. Kitap, iklim değişikliğiyle mücadele eden bireylere ve topluluklara ilham kaynağı oluyor. Ayrıca, iklim krizi hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen herkes için de değerli bir kaynak.

  • Künye: Kolektif – Çok Geç Değil: İklim Hikâyesini, Umutsuzluktan, Olasılıklar Eksenine Doğru Dönüştürmek, editör: Rebecca Solnit, Thelma Young Lutunatabua, çeviren: Bahri Sedat Okutan, Alperen Tekin, Scala Yayıncılık, ekoloji, 228 sayfa, 2024

André-Jacques Holbecq – Ekotoplumculuk (2024)

‘Ekotoplumculuk’, toplumsal ekonomik örgütlenmenin dayatılandan başka yolları olduğu ve geleneksel ekonomi mantığının kökten değiştirilerek farklı biçimlerle doğa ve toplum endeksli bir bakış açısıyla yürütülebileceği, daha adil ve eşitlikçi bir toplum yaratabilme örneklerinden birini anlatıyor.

Holbecq mevcut sosyo-ekonomik sistemi eleştirir ve yerine daha adil ve sürdürülebilir bir toplum inşa etmek için ekotoplumculuğu öneriyor.

Yazar, bireysel çıkarların nasıl toplumun genel çıkarlarıyla uyumlu hale getirilebileceğini, özellikle ekotoplumcu ekonomik ve politik mekanizmalar üzerinden inceliyor.

Kitap, ekolojik krizleri ve sosyal eşitsizlikler arasındaki bağlantıyı ele alarak, ekotoplumculuğun bu sorunlara çözüm önerilerini sunuyor.

Ekotoplumculuk, genellikle katılımcı demokrasi ile ilişkilendirildiği için, Holbecq yönetim ve vatandaş katılımı konularını ekotoplumcu bir perspektifle ele alıyor.

Mevcut ekonomik, sosyal ve çevresel durum bir çıkmazdır; kısa vadede tam bir değişime mahkumuz.

André-Jacques Holbecq’in önerisi, gecikmeden alternatifleri hayal etmektir; radikal bir adım atın.

Ekotoplumsalcılık, sosyal ve parasal sonuçlarıyla alternatif bir ekonomik sistemdir.

Para, tüketim, üretim, dağıtım, takas, ücret, barınma kavramlarını derinlemesine revize ederek yeni bir sermaye vizyonu sunuyor.

  • Künye: André-Jacques Holbecq – Ekotoplumculuk, çeviren: Gülser Öztunalı Kayır, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 104 sayfa, 2024

Pablo Servigne, Raphaël Stevens – Her Şey Nasıl Çökebilir? (2024)

Toplumun, bildiğimiz haliyle uygarlığın hatta daha kötüsü biyosferin muhtemel çöküşünü Avrupa’da halkın gündemine taşıyan ve ilk kez 2015’te yayımlanan bu kitap son elli yıldır dünya genelinde etkisini artıran politik ekoloji hareketi içinde en çok tartışılan metinlerinden biri haline geldi.

Pablo Servigne ve Raphaël Stevens bugünkü nesillerin yaşam süresi içinde gerçekleşmesini olası gördükleri çöküşün (veya çöküşlerin) ardındaki dinamikleri ortaya seriyor ve 2020’de sözlüklere de giren “kolapsoloji” (çöküşbilim) adını verdikleri bu son derece rahatsız edici konuya disiplinlerarası bir giriş sunuyorlar.

Kitap, tamamıyla pesimist bir tablo çizmek yerine, mevcut durumu daha iyi anlamamız ve geleceğe yönelik daha bilinçli kararlar almamız için bir fırsat sunuyor.

  • Künye: Pablo Servigne, Raphaël Stevens – Her Şey Nasıl Çökebilir?: Şimdiki Nesiller İçin Çöküşbilim Elkitabı, çeviren: Alara Çakmakçı, İş Kültür Yayınları, ekoloji, 224 sayfa, 2024

Guillaume Pitron – Nadir Metaller Savaşı (2024)

“Yenilenebilir” diye bilinen kaynaklardan enerji sağlamak ve teknolojik ürünlerin imalatı için kayalarda ve diğer yaygın metallerin içinde eser miktarda bulunan nadir metallere muhtacız.

Cep telefonları, bilgisayarlar, elektrikli araba motorları, jet uçakları, uydular, rüzgâr türbinleri, güneş panelleri bu nadir metaller olmadan imal edilemez.

Öte yandan, bu metallerin çıkarılması sağlığa ve çevreye zararlı kimyasalların kullanıldığı, hiç de yenilenebilir olmayan son derece enerji yoğun bir süreç.

Kısa sürede çoksatar haline gelen ve on bir dile çevrilen kitabında Guillaume Pitron bu hammaddelerin tedarikini sağlamanın jeopolitik, ekonomik, çevresel ve toplumsal etkilerini ortaya koyuyor.

Küresel iklim krizinin daha “yeşil” bir küresel enerji üretimiyle çözüleceği varsayımına meydan okuyan kitap aynı zamanda, bir düzine ülkede altı yıl boyunca yapılan araştırmalara dayanan titiz bir araştırmacı gazetecilik örneği.

  • Künye: Guillaume Pitron – Nadir Metaller Savaşı: Enerji Geçişinin ve Dijitalleşmenin Karanlık Yüzü, çeviren: Alp Tümertekin, İş Kültür Yayınları, ekoloji, 296 sayfa, 2024