John Cheever – John Cheever’ın Mektupları (2023)

Pulitzer Ödülü sahibi roman ve öykü yazarı John Cheever’ın, oğlu Benjamin Cheever tarafından derlenen mektupları, bizi bu büyük yazarın ruhsal ve yazınsal dünyasına davet ediyor.

Aralarında Philip Roth, John Updike ve Saul Bellow’un da yer aldığı arkadaşlarına ve çevresine haftada otuz mektup yazan Cheever, “Bir mektubu saklamak, bir öpücüğü saklamaya benzer” düşüncesiyle yazıştığı insanlardan mektupları yok etmelerini isterdi.

Buna rağmen günümüze ulaşabilen ve özenle derlenen mektupları, “Amerika’nın Çehov’u” John Cheever’ın karmaşık karakterini; bastırılmış cinselliğinin, alkolikliğinin ve hırslarının yanı sıra kendine has mizahını da yansıtıyor.

Benjamin Cheever’ın sözleriyle, “Sevdiğimiz insanların hatıralarında ölümsüzlüğün yakalanması mümkünse, o zaman babam bugün de 27 Mayıs 1912’de ciyak ciyak ağlayarak dünyaya geldiği günkü kadar canlı.”

  • Künye: John Cheever – John Cheever’ın Mektupları, derleyen: Benjamin Cheever, çeviren: Can Sezer, Everest Yayınları, mektup, 504 sayfa, 2023

Serap Yüzgüller – Sembol ve Anlam (2023)

Sembol ve anlam ilişkisine dayanan sanat, üretildiği toplumların iç dinamiklerinin yanı sıra inançlarıyla, gelenekleriyle, kültürel birikimleriyle belirlenen bir görsel dil kullanır.

Özellikle her coğrafyanın klasik sanatıyla ilgilenmek isteyenlerin, o coğrafyaların ilgili dönemlerinde sahip oldukları sembolik dili anlayabilmesi için kültür ve dinler tarihi hakkında bilgi sahibi olması gerekir.

Yaklaşık on sekizinci yüzyıla kadar geçen süreçte Batı sanatında dini, mitolojik, tarihi konulara odaklanan eserler üretildiği de göz önüne alınırsa, Batı resmindeki anlama ulaşmanın kilidini açan anahtarın sembolleri ve motifleri bilmek olduğu açıkça görülüyor.

Sanat tarihçisi Serap Yüzgüller’in ‘Sembol ve Anlam’ı, Batı resmini anlam bakımından daha iyi değerlendirebilmek, resimlerde kullanılan sembolik öğeler aracılığıyla anlam katmanlarını zenginleştirmek suretiyle eserin anlatısının nasıl güçlendirildiğini görebilmek için gerekli bilgileri veriyor.

Kitapta, ortak sembolik görsel dilini “kutsal” üzerinden kurup geliştiren Batı kültüründe Ortaçağ, Rönesans, Maniyerist ve Barok dönem resim sanatında sıklıkla kullanılan on temel motif inceleniyor.

‘Sembol ve Anlam’, kutsalı ifşa ve inşa ederken bu motiflerin nasıl kullanıldığına, nüanslarla onlara nasıl farklı anlamlar kazandırıldığına ve bir resme bu “gösterenler” doğrultusunda bakıldığında anlamın nasıl derinleştiğine dair bilgi sahibi olmak isteyen okuyucularla sanatsal, ikonografik, teolojik bir buluşma sağlıyor.

  • Künye: Serap Yüzgüller – Sembol ve Anlam: Batı Resminde Kutsalın Temsili, Hayalperest Kitap, sanat, 262 sayfa, 2023

David Christian – Zaman Haritaları (2023)

‘Zaman Haritaları’, doğa tarihiyle insanlık tarihini tek, büyük ve tutarlı bir anlatıda birleştiriyor.

  • Ben kimim?
  • Nereye aitim?
  • Parçası olduğum bütün nedir?

Bütün insan toplulukları bu sorulara yanıt vermeye çalıştı, yanıtlar da genellikle yaratılış mitleriyle bütünleşti.

Kendi dönemlerinde bütün yaratılış mitleri işe yarar gerçeklik haritaları sundu.

Bu nedenle de onlara inanıldı.

‘Zaman Haritaları’nda anlatılan öykü de modern dünyanın bilimsel gelenekleri içinde eğitim almış modern insanların yaratılış miti olarak okunabilir.

Evrenin tarihiyle Dünya’nın ve insanlığın tarihini aynı anlatıda buluşturan “Büyük Tarih” akademik disiplininin isim babası olan David Christian, söz konusu disiplinin kurucu metni olarak kabul edilen bu büyüleyici çalışmada, okuyucuyu zaman ve mekânda çok zengin bilgilerle yüklü baş döndürücü bir yolculuğa çıkarıyor.

“Büyük Patlama”dan günümüze uzanan bu anlatı içinde, bilinen kalıpların çok dışında bir insanlık ve uygarlık tarihi de sunuluyor.

Kozmoloji, jeoloji, arkeoloji, nüfus ve çevre araştırmaları gibi farklı disiplinlerden yararlanan ‘Zaman Haritaları’ evrenin kökenleri, yıldızlar ve galaksiler, güneş ve dünya dahil güneş sistemi ile açılıyor ve okuyucuları gezegenin insan yerleşiminden önceki evrimine götürüyor.

Paleolitik çağdan tarıma geçiş, şehirlerin ve devletlerin ortaya çıkışı ve modern, endüstriyel dönemin doğuşu ile olası geleceklerin ipuçlarına kadar insan toplumunun gelişimini araştırıyor.

Uzay-zamanın başlangıcından küresel ısınmanın olasılıklarına kadar bilinen dünyanın bu sürükleyici anlatımı, geniş kapsamlı, en ince ayrıntısına kadar odaklanmış, dünya tarihinin -ve “Büyük Tarih”in- zeminini oluşturuyor.

  • Künye: David Christian – Zaman Haritaları: Büyük Tarih’e Giriş, çeviren: Çağlar Sunay, İş Kültür Yayınları, bilim, 376 sayfa, 2023

Kavel Alpaslan – Aynı Öfkenin Çocukları (2023)

Yerkürenin hangi noktasında, hangi koşullar altında olursa olsun damarları aynı umutla, aynı ateş ve iradeyle harlanan cesur yürekler vardır.

Bazen küçük gibi görünen bir eylem ile devleşen dalgalara ilham kaynağı olurlar, bazen de o kabarmış dalgaların komutanı…

Ama takvimler ve coğrafyalar değişse de bu tarihsel misyonu üstlenenleri hep aynı öfke ve coşku buluşturur, onları sınırların ve yılların ötesine taşıyan da budur.

Kavel Alpaslan, ‘Aynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri’ derlemesinde, proleter bilincin olanca ağırlığını omzunda taşıyan nice simayı, onları çevreleyen arkaplanla birlikte anarken, kapitalizmin tarihsel krizinin önemli dönüm noktalarının da bütünlüklü bir resmini sunuyor.

Böylece hem dönemin ruhu hem de parçası olduğu deneyimlerin hangi motivasyonlarla gerçekleştiği aydınlanırken, tarihin odağından kaçmış yahut kasten sümenaltı edilmiş detay ve gerçekler satıraralarında müstakil birer başlık teşkil ederek hafızalarda hak ettiği yeri alıyor.

Devrimler ve karşı devrimlerle toprakları kanla sulanan Latin Amerika’dan Afrika’ya, ulusal kurtuluş mücadelesinin bağrında sayısız militan yetiştirmiş Ortadoğu’dan Sovyet deneyimini burjuva liberalizmine karşı emeğin kurtuluşu kavgasıyla perçinleyen Avrupa’ya, siper yoldaşlığı etmiş onlarca devrimci, her daim sürecek ve hiç sönümlenmeyecek mücadeleye dair zengin bir deneyim hazinesi oluşturuyor.

  • Künye: Kavel Alpaslan – Aynı Öfkenin Çocukları: Dünyadan Devrimci Portreleri, Sel Yayıncılık, siyaset, 264 sayfa, 2023

Michael Dine – Evrene Bir de Böyle Bakın (2023)

Evren ve onu kontrol eden yasalara yapılan olağanüstü bir yolculuk.

Modern fiziğin en büyük ustalarından biri olan Michael Dine, modern fiziğin yüzleştiği en önemli problemleri ve bunların muhtemel çözümlerini açık bir şekilde ortaya koyuyor.

‘Evrene Bir de Böyle Bakın’, gerçekliğin doğasını en küçükte, en büyükte ve günlük yaşamlarımızdaki ölçekte ortaya çıkaran şaşırtıcı, devam eden bilimsel araştırmalara bir övgü niteliğinde.

Profesör Dine’ın tartıştığı gizemler, evrenin sınırına yapılan fantastik bir yolculuktaki işaret noktaları gibidir.

Büyük Patlama, Karanlık Madde, HiggsBozonu –şu anda fizikteki en ileri nokta– hakkında bilgi edinmek isteyenler için çok iyi bir kaynak.

Lise düzeyinde eğitim almış herkesin anlayabileceği, neredeyse hiç denklem içermeyen bu kitapla Dine, bizi muhteşem bir yolculuğa çıkarıyor.

  • Künye: Michael Dine – Evrene Bir de Böyle Bakın, çeviren: Fatih Şekerci, Say Yayınları, bilim, 296 sayfa, 2023

Stephan Talty – Kara El (2023)

1903 yazından itibaren önce New York, daha sonra tüm ülke korkunç bir suç dalgasına teslim oldu.

İtalyan göçmenlerin çocukları kaçırıldı, düzinelerce masum insan silahlı ve bombalı saldırılarda hayatlarını kaybetti.

Hâkimler, senatörler, Rockefeller ailesi üyeleri ve pek çok başka kişi korkunç ölüm tehditleri aldı.

Bu eylemlerin arkasındakiler her an her yerdeydiler sanki, göze görünmüyorlardı asla.

Ve tek bir imzaları, sembolleri vardı yalnızca: Kara bir el.

Yaşanan eylemler gazetelerde manşet oldukça ırksal gerilim kaynama noktasına geldi.

Amerikan halkı ile Kara El’in kanunsuzluğu arasındaysa sadece Joseph Petrosino duruyordu.

“İtalyan Sherlock Holmes” diye de anılan Petrosino gerçekten zeki bir dedektif ve kılık değiştirme ustasıydı.

Kara El’in eylemleri daha da acayipleşip New York sınırlarının ötesine taşarken ve ülkedeki göçmen karşıtı eğilimler bir felakete varmak üzereyken Petrosino ile tamamı İtalyanlardan oluşan ekibi bu gizli suç çetesinin üyelerini yakalamak için kolları sıvadılar.

Kara El’in arkasındakileri ortaya çıkaracaklardı, bedeli ne olursa olsun.

Araştırmacı gazeteci Stephan Talty’den ‘Kara El’, derinlikli bir çalışmanın ürünü, tedirgin edici ve sürükleyici bir suç tarihi örneği.

  • Künye: Stephan Talty – Kara El: Dahi Bir Dedektif ile Amerikan Tarihinin En Tehlikeli Gizli Çetesinin Destansı Savaşı, çeviren: Uğur Gülsün, İthaki Yayınları, tarih, 320 sayfa, 2023

Masis Kürkçügil – Bir Başka Tarih Mümkün müydü? (2023)

“Tehcir miydi, soykırım mıydı?” Yoksa 1915, yine yaygın resmi görüşün ileri sürdüğü gibi, bir “mukatele”den mi ibaretti?

Yanlış bir hayatı doğru yaşamanın güçlüğünü akla getiriyor bu sorular: Gecikmiş bir soruya, kaybedilmiş bir imkâna sadece tarihe değil bugüne de ışık verecek bir bağlam kazandırmak da aynı ölçüde zor.

Masis Kürkçügil’in “Ermeni meselesi”yle ilgili yazılarını, söyleşilerini ve değinilerini bir araya getiren bu kitap, bu zor işe girişiyor.

Sadece 1915’e değil, 1908’de Ermeniler açısından kaybedilmiş inkılabın şifrelerine ve “unutulmak istenmiş” bir tarihe odaklanıyor.

Geçmişe bugün yaşayanları da özgürleştirecek soruyu yöneltiyor: “Bir başka tarih mümkün müydü?”

Tarihe Marksist bir bakış açısıyla yaklaşan, yıllardır sosyalist devrimci siyasetin içinden gelen Kürkçügil’in yazıları, geçmişin bu büyük olaylar dizgesine ışık tutuyor.

Kürkçügil, Ermeni siyasi partileri Hınçaklar ve Taşnakların tarihsel serüvenlerini, Taşnakların İttihat ve Terakki ile ilişkilerini, 1908’de İttihatçılarla Ermeni örgütleri arasında kurulan ittifakın birkaç yıl içinde nasıl berhava olduğunu analiz ediyor.

Ermeni meselesini Paramaz’dan Manuşyan’a, Rakovski’den Rosa Luxemburg’a, Armen Garo’dan Hagop Babigyan’a, Talat Paşa’dan Cemal Paşa’ya ve nihayet Hrant Dink’e uzanan geniş bir tarihsellikte ve perspektifte irdeliyor.

  • Künye: Masis Kürkçügil – Bir Başka Tarih Mümkün müydü?: Ermeni Meselesi Üzerine Yazılar, Ayrıntı Yayınları, tarih, 208 sayfa, 2023

Alain Badiou – Siyasetin Böyle Sabahları da Olabilir (2023)

Pandemi, ekonomik kriz ve artan siyasal baskı karşısında bizler “hareketsizlikten” yakınaduralım, Alain Badiou, başta Sarı Yelekler hareketi olmak üzere Fransa’daki yakın dönem örneklerine bakarak bu tür hareketliliklerin her zaman hayra yorulamayacağını savunuyor.

Sınıfsal çatışmada önemli ve belirleyici bir taraf haline gelen, günümüz “demokrasilerinin” en büyük destekçisiyken günden güne irtifa kaybeden orta sınıfın, içinde konumlandığı dünyanın dışına çıkarılamadığı takdirde despotizme çanak tutan, salt tepkisellikle malûl bir irticai söylemin içine sıkışıp kalacağını ileri sürüyor.

Yeni bir komünizm tahayyülünün gerekliliğine işaret eden Badiou, bu tahayyülün varoluşsal zeminini de Avrupa’ya tebelleş o lan göçmenlik ya da kendi deyimiyle göçer proletarya meselesinin yaratabileceği “yabancılıkta” arıyor.

Alain Badiou’nun 2016-2020 arasında kaleme aldığı yazılardan oluşan ‘Siyasetin Böyle Sabahları da Olabilir’in, farklı başlıklar altında çeşitli kavramların irdelendiği ilk kısmında filozofun dünyanın gidişatına nereden baktığını ortaya koyan teorik bir çerçeve çizilirken, ikinci kısmında güncel yakıcı problemleri yine bu çerçevede, gelecek ufkunu hiç kaybetmeden sorgulayabileceğimiz bir tartışma düzlemi sunuluyor.

  • Künye: Alain Badiou – Siyasetin Böyle Sabahları da Olabilir, çeviren: Alp Tümertekin, Sel Yayıncılık, siyaset, 112 sayfa, 2023

Ward Farnsworth – Sokratik Yöntem (2023)

Nasıl daha iyi felsefe yapabiliriz konusunda, bu işin piri Sokrates’ten öğreneceğimiz çok şey var.

Hukuk Profesörü Ward Farnsworth’ün, esasında zihnin nasıl işlediğini irdelediği bu kitabı, yüzlerce alıntıdan faydalanarak Sokratik yöntemin ne olduğunu ve nasıl kullanılacağını anlatıyor.

Sokratik yöntem dürüstlüğün ve ahlakın kalbinde yer alır.

Bundan 2500 yıl kadar önce Platon, Sokrates’i başkalarıyla sohbet ederken betimleyen bir dizi diyalog kaleme aldı ve bu diyaloglarla Sokrates’in geometri bilmeyen birine nasıl problem çözdürdüğünü anlattı.

Sokrates, insanları nasıl sorgulayacağımızı göstermek için sorgulamadı, bunu bize nasıl düşünmemiz gerektiğini öğretmek için yaptı.

Sokratik yöntem, korkusuzca soru sormak ve soruları yanıtlamak, kendi düşüncelerimizi dile getirmek ve başkalarının düşüncelerini duyduğumuzda öfkeye kapılmamak, gerçeği sevmek ve onu bilip bilmediğimiz konusunda alçakgönüllü davranmak demektir.

Sokratik yöntem, bir teknikten daha fazlası, bir sabır, sorgulama, tevazu ve şüphe ahlakıdır.

Özellikle günümüzde daha iyi düşünmek için bir araç olan bu yöntem, ister hukukta, politikada, eğitimde, ister mutfak masasında tartışılan önemli konularda olsun zihnin kötü alışkanlıklarının ilacıdır.

Hukuk Profesörü Ward Farnsworth, bu kitapla yüzlerce alıntıdan faydalanarak Sokratik yöntemin ne olduğunu ve nasıl kullanılacağını anlatıyor.

Bu kitap, felsefeye Sokrates gibi yaklaşanlar, hayattan ve onun nasıl yaşanması gerektiğinden anlam çıkarmayı günlük bir aktivite haline getirenler ve Sokrates’in nasıl daha iyi felsefe yapabileceğimize dair söylediklerini bilmek isteyenler için eşsiz bir kaynak.

  • Künye: Ward Farnsworth – Sokratik Yöntem: Düşünmeye Dair Bir Kullanıcı Kılavuzu, çeviren: Müge Kocaman Özçelik, Beyaz Baykuş Yayınları, felsefe, 328 sayfa, 2023

Michael Mulkay – Bilim ve Bilgi Sosyolojisi (2023)

  • Bilimsel bilgi ne ölçüde sosyal hayatın bir ürünüdür?
  • Bilimin vardığı sonuçlar, bilim insanlarının içinde yaşadıkları toplumlardan, onların önyargılarından, duygularından, beklentilerinden ve dünyaya bakışlarından bağımsız mıdır?
  • Bilim, sosyolojinin meşru bir araştırma nesnesi olabilir mi?
  • Yoksa bilimi diğer insan etkinliklerinden ayıran, ona dokunulmaz bir nesnellik bahşeden bir yanı mı var?

Bilim sosyolojisi alanında en önemli isimlerden biri sayılan Michael Mulkay, bu kitapta, son üç yüzyıldır göz kamaştırıcı başarılara imza atmış bilimsel etkinliğe ve onun ürünlerine bir sosyal bilimcinin gözüyle nasıl bakılacağını gösteriyor.

Bilimin diğer bilme ve bilgi biçimlerinden ayrılan özel bir etkinlik olarak görülmesine izin vermiş felsefi varsayımları gün yüzüne çıkararak, bilimsel bilgiyi sosyolojik analizin kapsamının dışında bırakmanın makul bir zemini olmadığını gösteriyor.

Bilgi edinme süreçleri, olgu/kuram ikiliği, gözlemcinin toplumsal konumunun bilgi edinme süreçleri üzerindeki etkisi gibi, bu alanın güç sorunlarını güncel bilimsel başarı örneklerinden hareketle ele alıyor.

Bilginin de müzakerelerle üretilen toplumsal bir ürün olduğunu, sosyal bilimlerle ilgilenen herkesin anlayabileceği bir dille ortaya koyuyor.

  • Künye: Michael Mulkay – Bilim ve Bilgi Sosyolojisi, çeviren: Abdulkadir Öncel ve Ebru Açık Turğuter, Fol Kitap, sosyoloji, 208 sayfa, 2023