Claude Hagège – Dilbilimci ve Diller (2023)

Fransız dilbilimcisi Claude Hagège özellikle Sami dilleri, Afrika dilleri, Amerika Yerli dilleri, Avustronezya dilleri ve Çin-Tibet dilleri üstüne yaptığı çalışmalarla “alan dilbilimi”nin önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilir.

Bilimsel araştırmaları ve kuramsal katkıları nedeniyle Altın Madalya ile ödüllendirildiği Bilimsel Araştırma Ulusal Merkezi’nde (CNRS, Fransa) yaptığı konuşmanın yer aldığı bu kitabında Claude Hagège yetişme çizgisini, alan dilbilimine yönelişini, benimsediği deneyimsel-tümevarımlı yaklaşımı, kuramsal katkılarını, dil ile dünya görüşü arasındaki bağıntıyı, dillerin evrimini ve dil ile yazı arasındaki ilişkiyi ele alıyor.

Elli dolayındaki dil üstüne araştırmaları bulunan Hagège, aynı zamanda on iki dili kullanabiliyor.

  • Künye: Claude Hagège – Dilbilimci ve Diller, çeviren: Mehmet Rifat ve Sema Rifat, Yapı Kredi Yayınları, dilbilim, 64 sayfa, 2023

Michel Foucault – Hapishaneye “Alternatifler” (2023)

“Hapishaneye sözde alternatiflerle, hapishaneden çok daha kötü olacak bir şeye hazırlıyorlar bizi.”

Michel Foucault ‘Gözetleme ve Cezalandırma’ metninin yayımlanmasından hemen sonra, 1976’da Montreal’e bir konferansa davet edilir, konu hapishanelere alternatif olarak sunulan uygulamalardır.

Bu kitap Sylvain Lafleur’ün editörlüğünde Foucault’nun o konferanstaki konuşma metni ile sunduğu fikirler üzerine yapılmış mülakatları bir araya getiriyor.

Foucault o konuşmada hapishaneye özgü sözde alternatifleri hapishanenin özgür dünyaya taşması; hapishaneye özgü iktidar biçimlerinin kanserli bir doku gibi hapishane duvarlarının ötesine yayılması olarak gördüğünü dile getirir.

Aynı zamanda hapishanelerin ortaya çıkışı, yasadışılıkları nasıl yarattığı, yasadışılıkların kapitalizmin gelişimindeki etkisi ve nihayet yasadışılıkla iktidar arasındaki ilişkiler üzerine önemli değerlendirmeler yapar.

Bu çalışma hapishanelerin dışına taşmayı durmaksızın sürdüren gözetim aygıtlarını, diğer bir deyişle gözetlemenin ve kapatılmanın sadece mahkûmları değil bütün nüfusu ilgilendirdiği günümüz dünyasını yeniden tartışmaya vesile oluyor.

  • Künye: Michel Foucault – Hapishaneye “Alternatifler”, çeviren: Murat Erşen, Ayrıntı Yayınları, siyaset, 80 sayfa, 2023

Yıldız Silier – Felsefenin Bahçesinde (2023)

Felsefe ne işe yarar?

Cevaplarımızı değil sorularımızı arttırıp aklımızı karıştırıyorsa, gereksiz ve hatta zararlı değil mi?

Bu kitapta felsefe tarihindeki ünlü filozofların kuramlarının özetleri yok.

Bu kitap, felsefenin ana binasına girmeden, bahçesinde dolaşmaya davet ediyor gençleri.

Hayatımıza değen, bize kendimizle ve dünyayla yüzleşme cesareti veren bir felsefe yapma yordamı geliştirmeye çalışıyor.

Nefes alıp veren, aklı yüceltmeyen bir felsefe yapış tarzıyla felsefi bir yaşamı nasıl inşa edebiliriz sorusuna yöneliyor.

Kitabın yaklaşık yarısı Yıldız Silier’in Boğaziçi ÜniversitesiRndeki dokuz öğrencisinin bu kitap için yazdığı felsefi diyalog ve öykülerden oluşuyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Ahmet Aktaş, Ege Asova, Burak Barıtlı, Leyla Bozan, Elif Dilber, Derin Güçer, Maide İdil İspir, Ulaşcan Kurt ve Sibel Nisan Namlı.

  • Künye: Yıldız Silier – Felsefenin Bahçesinde, Yordam Kitap, felsefe, 128 sayfa, 2023

Tuğba Tekerek – Taşra Üniversiteleri (2023)

Doğrudur: son yıllarda ülkenin adeta her ilçesine üniversite açıldı.

Neredeyse her biri diğerinden beter, kalitesiz, beton yığınları diyebileceğimiz türden kurumlar.

Tuğba Tekerek, siyasi iktidarın uzantısı olarak işleyen taşra üniversitelerinin akademik ve sosyal hayatını, amfilerden kampüs camilerine, kafelerden yurtlara, ayrıntılı bir şekilde resmediyor.

‘Taşra Üniversiteleri’ kitabı, ülke sathına yayılan üniversitelerin, AKP iktidarının “arka kampüsü” olarak işlediğini gösteriyor.

Birçok yerde akademisyenlerin “tüm derslerin hocası” olmak zorunda kalması ve öğretimin sistematik biçimde ilahiyatlaşması, bu gidişatın önemli unsurları… Taşra üniversiteleri, istihdam, ihale vs. boyutlarıyla, ekonomi-politik açıdan da geniş bir “havuz” oluşturuyorlar.

Her şeye rağmen bir şeyler öğrenme, ufkunu genişletme hevesi taşıyan öğrencilerin, gençlerin sesleri de işitiliyor kitapta.

Hevesleri ve akademinin doğasındaki “heyecan, merak, itiraz” ruhunu boğan üniversitelerdeki hayal kırıklıkları…

Saha gözlemlerine, uzun görüşmelere ve sekiz yıllık araştırmaya dayanan, emek ürünü bir çalışma.

Kitaptan bir alıntı:

“Siyasi iktidarın uzantısı olarak faaliyet gösteren, akademisyen alımlarının da konferansların da kulüp kuruluşlarının da siyasi iktidarın talimatları doğrultusunda yapıldığı […] Taşra üniversitelerinin artık binlerce lisansüstü öğrencisi de yetiştirdiği, lisanstan sonra lisansüstü eğitimin de değersizleştirildiği, taşradaki ‘siyasi iktidarın uzantısı üniversite’ modelinin büyük şehirlerde iyiden iyiye yerleştiği, ülkenin tamamında yükseköğretimin taşralaştığı bir dönemdeyiz.”

  • Künye: Tuğba Tekerek – Taşra Üniversiteleri: AK Parti’nin Arka Kampüsü, İletişim Yayınları, siyaset, 400 sayfa, 2023

Orhan Koçak – Modern ve Ötesi (2023)

1950’lerden bu yana sanatın geçirdiği tarihsel dönüşümleri kayda alan ‘Modern Ötesi’, konuyla ilgilenen herkesin kitaplığında bulunmalı.

Orhan Koçak’ın üslubu, ele aldığı sanatçıların eserlerine okurun da eleştirel bir gözle bakmasına olanak sağlıyor.

Eleştirmen Orhan Koçak’ın güçlü kavrayışı ve zarif üslubuyla kaleme aldığı ‘Modern ve Ötesi: Elli Yılın Sanatına Kenar Notları’, yirminci yüzyılın ortasından bugüne modern sanat üzerine düşünmek için nadide bir kılavuz.

Sanatçıların benzeri görülmemiş bir özgüven kazandığı, yepyeni bir özgürlük ve deney hissiyle ürettiği 1950’lerden başlattığı bu kitabında Koçak, konuların, tekniklerin ve üslupların ötesinde, kronolojik bir sıra içinde sanatın hareketini, tarihsel dönüşümlerini mercek altına alıyor.

Bu kuşatıcı çözümlemesiyle, ele aldığı sanatçıların eserlerine tarihsel bağlamları içinde başka ve eleştirel bir gözle bakmamızı da mümkün kılıyor.

Eskinin içinden hep yeninin doğduğu ‘organik’ bir süreç değildir sanatın tarihi.

Bazen de yeni eskiyi ‘doğurur’, bir kez daha doğmasına yol açar.

Üstelik yaşlı bir sanatçının gençlere bakarak kendi sanatını onlara uydurmasından ibaret de değildir bu: Yeninin ortaya çıkışı şüphesiz eskiyi uyarıyor, kamçılıyor, ama bu uyarım eskinin düpedüz değişmesini değil de yine kendi tarzına, kendi ustalığına bağlı kalarak daha da yetkinleşmesini, keskinleşmesini, parıldamasını sağlıyordur.

  • Künye: Orhan Koçak – Modern ve Ötesi: Elli Yılın Sanatına Kenar Notları, Everest Yayınları, sanat, 254 sayfa, 2023

Philip Mansel – Konstantinopolis (2023)

Osmanlı başkenti İstanbul’u hakkında geniş ve birincil kaynaklarla zenginleşen kapsamlı bir inceleme.

Philip Mansel bu kadim şehrin ihtişamını da görkemli çöküşünü de çok iyi yansıtıyor.

İmparatorluklar başkenti, kutsal şehir, Çeşm-i Cihan, Dersaadet…

Her yakıştırmanın hakkını verebilen bu şehrin en özel hikâyesini Mansel’den dinliyoruz.

Kitap İstanbul’un Ceneviz, Venedik, Rum, Ermeni, Arap, Yahudi ve Türk gibi farklı halklardan tanınmış ailelerinin izini sürmesiyle de çok ilginç ve benzersiz.

Böylece yazar, şehrin gerçekten küresel doğasını ve Osmanlıların zengin kültürel mirasını ortaya koyuyor.

Büyüleyici bir imparatorluk şehrine ve sakinlerine dair mükemmel bir çalışma olarak okunabilecek kitap, konuya merak duyan her okurun yanı sıra Osmanlı tarihini araştıran akademisyenlerin de büyük beğenisini kazanacak türden.

  • Künye: Philip Mansel – Konstantinopolis: Dünyanın Arzuladığı Şehir 1453-1924, çeviren: Şerif Erol, Alfa Yayınları, tarih, 632 sayfa, 2023

Ekrem Işın – İstanbul’da Gündelik Hayat (2023)

İnsanlığın varoluş haritasında İstanbul, imparatorluklar dönemi boyunca hep yönetici gücün merkezini temsil etti.

Roma, Bizans ve Osmanlı, bu merkezin etrafında şekillenen birer medeniyet dairesi olarak tarihte yerlerini aldılar.

Tarihe bu açıdan bakmak ve onun sayfalarında insanlığın macerasını okumak demek, bir bakıma Anadolu, Balkanlar ve Akdeniz’in göğünde parlayan bu göz kamaştırıcı yıldızı her defasında yeniden keşfetmek demekti.

İnsanlık İstanbul’u keşfettikçe, kendi geçmişine uzanan yolun da tutkulu bir yolcusu olduğunu far ketti.

Bugün İstanbul, kaybettiğimiz bütün değerleri itinayla saklayan bir hazinedir.

Yönünü şaşıran toplumsal kimliğimiz için bir pusula, çürüyen estetik zevkimiz için bir mihenk taşı ve bozulan adalet duygumuz için güvenilebilir bir terazi olma işlevini üstlenen bu şehir, kendisine sorulacak her türlü soruya cevap niteliği taşıyabilecek insan tecrübesini ve bilgi birikimini bize cömertçe sunuyor.

‘İstanbul’da Gündelik Hayat’ toplumsal kimliğimizin kökenlerine doğru çıkılan bir yolculuğun çarpıcı görüntülerinden ibaret.

İnsan, Kültür ve Mekân ilişkileri düzleminde bir imparatorluk şehrinin tarihini kuşatan çalışma, sosyal disiplinler arasındaki dengeyi başarıyla kuran yeni tarih yazımının da dikkate değer bir örneği.

Siyasetten kültüre, mimariden edebiyata uzanan çok boyutlu bir zemin üzerinde gerçekleştirilmiş kurgusu ve kendine has üslûbuyla aynı zamanda, günümüz tarihçisinin de İstanbul’a sunduğu bir armağan.

  • Künye: Ekrem Işın – İstanbul’da Gündelik Hayat, Yapı Kredi Yayınları, tarih, 368 sayfa, 2023

Adam Przeworski – Demokrasinin Krizleri (2023)

Demokrasi krizde.

Halk siyasetten çekildi, demokratik kurumlar aşındı, popülistler gelişmiş demokrasilerde bile iş başına geldi.

Bir şeyler oluyor.

Batı’nın köklü demokrasilerinde ‘kurulu düzene’ karşı, ‘sisteme’ karşı, ‘elitlere’ karşı, ‘popülist’ hissiyat gün geçtikçe kabarıyor.

Aynı partilerin istikrarlı biçimde demokratik siyasete hakim oldukları neredeyse bir yüzyıllık süreden sonra geleneksel partilere verilen destek gittikçe azalırken, sağda ve solda yeni partiler adeta mantar gibi bitiyor.

Seçimlere katılım birçok ülkede tarihte daha önce görülmemiş düzeylere inerken siyasetçilere, partilere, meclislere, hükümetlere duyulan güven azalıyor.

‘Tek adam’lar sahneye yeniden çıkıyor.

Farklı siyasi görüşlere, değerlere ve kültürlere sahip insanlar giderek birbirini düşman olarak görüyorlar.

Birbirine fena şeyler yapmaya hazırlar.

  • Peki, demokrasi bir krizde mi?
  • Bir çağın sonuna mı tanıklık ediyoruz?

Adam Przeworski, bu kitapta köklü demokrasiler dünyasındaki güncel siyasi ahvalin çarpıcı bir panoramasını sunuyor.

Weimar Almanyası’ndan Şili’ye ve Fransa’ya, 20. yüzyılda edinilen önemli deneyimlerin ışığında bugün otoriter rejimlerin kıyısında bulunan Venezuela, Polonya, Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerin çıkmazlarına ışık tutuyor.

Demokrasi fikrinin ve bu eski fikrin çağdaş görünümlerinin iç çelişkilerini ve meziyetlerini gözler önüne sererek, bir çatışmaları yönetme biçimi olarak demokrasinin işleyişini ve akıbetini sorguluyor.

Teknik ayrıntılarda boğulmaktan kaçınan bu kitap, meslekten sosyal bilimcilerin yanı sıra şu günlerde demokrasinin geleceğinden kaygı duyan herkese hitap ediyor.

  • Künye: Adam Przeworski – Demokrasinin Krizleri: Otoriterleşmenin Kıyısında Çağdaş Siyasetin Ahvali, çeviren: Melih Pekdemir, Fol Kitap, siyaset, 232 sayfa, 2023

Turgay Tuna – Bakırköy ve Yeşilköy’den Unutulmuş Portreler (2023)

Bakırköy ve “uydusu” Yeşilköy, İstanbul’un genelinde Rumların, Ermenilerin ve Levantenlerin yoğun olduğu semtlerdi.

Turgay Tuna, o yıllardan anılarını paylaştığı bu kitabında, yitip gitmiş o insanların ve onlarla beraber bu topraklardan ilelebet göçmüş muazzam kültürel zenginliğin izini sürüyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Çocukluk yıllarımda, evde yaramazlık yaptığım vakitler soluğu komşumuz Arşaluz Teyze’nin kucağında alırdım. Saçlarım Berber Jirayr’da kestirtilir, mahalle arkadaşlarım Yorgo ve Çuli ile birlikte top peşinde koştururduk. Bayramlık ayakkabılarım Zepür Abla’mın çalıştığı Kirkor Biberoğlu’nun mağazasından alınırdı.

Paskalya günlerinde komşumuz Madam Janet’in çikolatalarından tatmış, Fransızca derslerimi Fransız Madam Helene’den almıştım. Hastalandığımda Doktor Nazaretyan’a, ilk diş tedavilerim için Foti Hristidis Bey’e gitmiştim.

Esayan’da okuyan Takuhi’ye vurulmuştum…

Hepsinin güzel anılarını yad ediyorum. Işıklar içinde olsunlar.”

  • Künye: Turgay Tuna – Bakırköy ve Yeşilköy’den Unutulmuş Portreler, E Yayınları, anı, 200 sayfa, 2023

Sigmund Freud – Kitle Psikolojisi ve Benlik Analizi (2023)

Kitlelerin popülist ve demagojik duyarlılıkları ne tür mekanizmalara dayanır?

Sigmund Freud’un ilk kez 1921’de yayımlanan ‘Kitle Psikolojisi ve Benlik Analizi’ 20. yüzyıl başında etki gücü giderek artan toplumsal bir fenomeni, siyasi kitlenin mekanizmalarını irdeleyen, alanında öncü bir çalışma.

Kitleler neden karizmatik liderlerin hipnotik baştan çıkarmalarına duyarlıdır? Kitleler neden bilinçdışı, mantıksız ve şiddet içeren davranışlara eğilim gösterirler?

Demagojinin kökeni neye dayanır, işleyişi nasıldır?

Freud bu ve benzeri soruları psikanaliz aracılığıyla yanıtlama yollarını araştırırken disiplinlerarası bir hatta ilerleyerek antropoloji, siyasal psikoloji ve kültürel kuramın yanı sıra evrimsel ve toplumsal perspektiflerden; Friedrich Nietzsche, Karl Marx, William McDougall veya Gustave Le Bon gibi seleflerinin gözlem ve bulgularından da faydalanarak kalabalıkların mevcut psikolojik yorumlarını temel bir psikolojik sisteme dahil ediyor.

İki dünya savaşı arasında kaleme alınan, daha sonra Frankfurt Okulu’nun ampirik toplumsal araştırmalarına da yol gösterecek olan ‘Kitle Psikolojisi ve Benlik Analizi’, Avrupa’da ayak sesleri giderek yükselen faşizmin kitle psikolojisine ışık tutması ve kitlenin barındırdığı tehlikelere dikkat çekmesiyle literatürde önemli bir yere sahip.

  • Künye: Sigmund Freud – Kitle Psikolojisi ve Benlik Analizi, çeviren: Saffet Emrem, Can Yayınları, psikanaliz, 104 sayfa, 2023