Joseph Nigg – Zümrüdüanka (2024)

Küllerinden doğan bir efsane: Feniks.

Bizdeki adıyla Zümrüdüanka.

Anka Kuşu.

Bu kitap, mitolojinin en ilgi çekici figürlerinden biri olan Anka Kuşunu derinlemesine inceliyor.

Yazar, Anka Kuşunun farklı kültürlerdeki mitolojilerdeki yerini, sembolik anlamlarını ve zaman içindeki dönüşümünü detaylı bir şekilde ele alıyor.

Nigg, anka efsanesinin kökenlerini Antik Mısır, Yunan ve Çin mitolojilerine kadar takip ediyor.

Farklı kültürlerde Anka Kuşunun nasıl farklı özelliklere ve anlamlara sahip olduğunu gösteriyor.

Kitap, Anka Kuşunun ölümsüzlük, yeniden doğuş, güneş, ateş ve dönüşüm gibi kavramlarla nasıl ilişkilendirildiğini açıklıyor.

Anka Kuşunun, insanın yaşam döngüsü ve ruhun ölümsüzlüğü hakkında verdiği mesajları deşifre ediyor.

Anka Kuşunun sanat eserlerinde, edebiyatta ve diğer kültürel ürünlerdeki yansımalarını inceliyor.

Anka Kuşunun görsel ve edebi temsillerinin nasıl zaman içinde değiştiğini ve farklı anlamlar kazandığını gösteriyor.

Nigg, Anka Kuşu efsanesinin modern dönemdeki yankılarını ve psikoloji, felsefe gibi alanlardaki etkilerini değerlendiriyor.

Anka Kuşunun, insanın içsel dönüşümü ve kişisel gelişimle olan ilişkisini araştırıyor.

Anka Kuşunun yeniden doğuş ve dönüşüm temaları, kişisel gelişim yolculuğunda size ilham verebilir.

Mitolojiye ve sembolizme ilgi duyan herkes için keyifli ve bilgilendirici bir okuma deneyimi sunuyor.

Kitap, Anka Kuşu efsanesinin sadece bir mitolojik figürün ötesinde, insanlık tarihi boyunca tekrarlanan evrensel temaları yansıttığını gösteriyor.

  • Künye: Joseph Nigg – Zümrüdüanka: Feniks Efsanevî Yaratığın Sıradışı Yaşam Öyküsü, çeviren: Kenan Çelik, Kabalcı Yayınları, mitoloji, 480 sayfa, 2024

David J. Chalmers – Bilinçli Zihin (2024)

Bu kitap, felsefe dünyasında bilinci anlama arayışında önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

Kitap, bilinci fiziksel dünyanın bir parçası olarak açıklamanın yetersizliğini savunarak, bilincin temel bir özellik olarak ele alınması gerektiğini öne sürer.

David J. Chalmers, bilinci açıklamanın zorluğunu “zor problem” olarak tanımlar.

Fiziksel dünyanın yasalarıyla bilinci açıklamak, tıpkı madde ile bilincin nasıl bir araya geldiğini anlamak gibi, temel bir zorluktur.

Kitap, bilinci yalnızca fiziksel süreçlere indirgemenin mümkün olmadığını savunur.

Bilincin öznel deneyimi, fiziksel dünyanın nesnel özelliklerinin ötesinde bir şeydir.

Chalmers, bilincin, tıpkı kütle veya yük gibi, evrenin temel bir özelliği olduğunu öne sürer.

Bu, bilincin fiziksel dünyayla ilişkili olsa da ondan bağımsız bir varoluşa sahip olduğunu ifade eder.

Kitap, bilincin evrenin her yerinde veya bazı özel sistemlerde (örneğin, beyinlerde) var olup olmadığı sorusunu tartışır.

Chalmers, bilincin evrenin temel bir özelliği olduğu görüşünü benimseyerek, evrenin bilinçli bir bütün olabileceği olasılığını da gündeme getirir.

Chalmers, felsefede bilinç üzerine yapılan çalışmaları yeni bir boyuta taşıyor ve bilinci anlamak için yeni bir çerçeve sunuyor.

Kitap, nörobilim, yapay zekâ ve kognitif bilim gibi alanlarda yapılan araştırmalara ilham vermiş ve bilinç üzerine daha derinlemesine çalışmaların yapılmasına katkı sağlamıştır.

Chalmers, farklı felsefi yaklaşımları ele alarak, bilinç konusundaki karmaşıklığı ve çok boyutluluğu göstermiştir.

  • Künye: David J. Chalmers – Bilinçli Zihin: Temel Bir Teori Arayışı, çeviren: Gülay Erol, Fol Kitap, felsefe, 624 sayfa, 2024

Monty Lyman – Derimizin Olağanüstü Yaşamı (2024)

En sıradışı organımızı baştan aşağı inceleyen bu çalışma, deriye yazılmış bir aşk mektubu.

Kitapta deriyi bir prizma olarak kullanarak farklı zaman ve mekânlara bir bakış atacağız; antik tarihten bilimin geleceğine, Papua Yeni Gine’de timsaha tapan insanların zarif dövmelerinden Miami Plajı’ndaki güneşperestlerin derilerindeki değişimlere uzanacağız.

Kitap, hem bilimsel bir bakış açısı sunuyor hem de cildimizin günlük yaşamımızdaki rolünü ve önemini kişisel bir deneyimle birleştiriyor.

Derinin sadece bir dış örtü olmadığını, milyarlarca mikrobiyal organizmaya ev sahipliği yapan karmaşık bir ekosistem olduğunu öğrenirsiniz.

Derinin bağışıklık sistemimizle olan ilişkisi, vücut sıcaklığını düzenlemesi ve dış dünyadan gelen sinyalleri algılaması gibi hayati fonksiyonları keşfedersiniz.

Derinin duygularımızı ifade etmedeki rolü, stresin cilt üzerindeki etkileri ve cilt hastalıklarının psikolojik etkileri gibi konulara değiniliyor.

Cilt bakımı, güzellik standartları, dövmeler ve vücut modifikasyonları gibi kültürel ve sosyal konular ele alınıyor.

Bu kitap, derinizi daha iyi anlamanıza yardımcı olur, cildiniz hakkında bilmediğiniz birçok şeyi öğrenmenizi sağlayarak ona daha iyi bakmanızı sağlar.

Karmaşık bilimsel konular, sade ve akıcı bir dille anlatıldığı için herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabilir.

Deriyi sadece bir dış görünüş olarak değil, yaşayan ve nefes alan bir organ olarak görmenizi sağlar.

  • Künye: Monty Lyman – Derimizin Olağanüstü Yaşamı: Dış Yüzeyimize Yakından Bakış, çeviren: Sevkan Uzel, Metis Yayınları, bilim, 296 sayfa, 2024

André-Jacques Holbecq – Ekotoplumculuk (2024)

‘Ekotoplumculuk’, toplumsal ekonomik örgütlenmenin dayatılandan başka yolları olduğu ve geleneksel ekonomi mantığının kökten değiştirilerek farklı biçimlerle doğa ve toplum endeksli bir bakış açısıyla yürütülebileceği, daha adil ve eşitlikçi bir toplum yaratabilme örneklerinden birini anlatıyor.

Holbecq mevcut sosyo-ekonomik sistemi eleştirir ve yerine daha adil ve sürdürülebilir bir toplum inşa etmek için ekotoplumculuğu öneriyor.

Yazar, bireysel çıkarların nasıl toplumun genel çıkarlarıyla uyumlu hale getirilebileceğini, özellikle ekotoplumcu ekonomik ve politik mekanizmalar üzerinden inceliyor.

Kitap, ekolojik krizleri ve sosyal eşitsizlikler arasındaki bağlantıyı ele alarak, ekotoplumculuğun bu sorunlara çözüm önerilerini sunuyor.

Ekotoplumculuk, genellikle katılımcı demokrasi ile ilişkilendirildiği için, Holbecq yönetim ve vatandaş katılımı konularını ekotoplumcu bir perspektifle ele alıyor.

Mevcut ekonomik, sosyal ve çevresel durum bir çıkmazdır; kısa vadede tam bir değişime mahkumuz.

André-Jacques Holbecq’in önerisi, gecikmeden alternatifleri hayal etmektir; radikal bir adım atın.

Ekotoplumsalcılık, sosyal ve parasal sonuçlarıyla alternatif bir ekonomik sistemdir.

Para, tüketim, üretim, dağıtım, takas, ücret, barınma kavramlarını derinlemesine revize ederek yeni bir sermaye vizyonu sunuyor.

  • Künye: André-Jacques Holbecq – Ekotoplumculuk, çeviren: Gülser Öztunalı Kayır, Yeni İnsan Yayınevi, ekoloji, 104 sayfa, 2024

Michael Losonsky – Locke’tan Derrida’ya Dil Felsefesi (2024)

‘Locke’tan Derrida’ya Dil Felsefesi’, 20. yüzyıl felsefesinde dilin merkez sahneye yerleşmesi ve felsefi düşüncenin bu dönüşümle nasıl şekillendiği üzerine kapsamlı bir inceleme sunar.

Kitap, “dilsel dönüş” olarak adlandırılan bu hareketin kökenlerini, ana temalarını ve farklı filozoflar üzerindeki etkilerini derinlemesine analiz eder.

Yirminci yüzyıl felsefesinde “dilsel dönüş” olarak adlandırılan bu hareket, felsefenin geleneksel ilgi alanlarından (metafizik, epistemoloji) dilin incelenmesine doğru bir kaymayı ifade eder.

Bu dönemde filozoflar, dilin yapısı, kullanımı ve sınırlarının felsefi problemleri anlamak için anahtar olduğuna inanmışlardır.

Dilin, düşünceyi, deneyimi ve gerçekliği şekillendirmede oynadığı aktif rolü vurgulayan bu yaklaşım, felsefede yeni bir dönemi başlatmıştır.

Losonsky, dil ile gerçeklik arasındaki ilişkiyi farklı filozofların perspektiflerinden inceleyerek, dilin gerçekliği nasıl inşa ettiğini ve temsil ettiğini sorgular.

Wittgenstein’ın dil oyunları kavramını merkeze alarak, dilin sosyal bir eylem olduğunu ve anlamın bağlamsal olarak üretildiğini vurgular.

Dilin bilinç oluşumundaki rolünü ve dil aracılığıyla öznel deneyimlerin nasıl ifade edildiğini inceler.

Dilin, sosyal ve politik güç ilişkilerinde nasıl kullanıldığını ve ideolojilerin üretilmesinde nasıl bir rol oynadığını analiz eder.

Kitapta incelenen filozoflar:

Ludwig Wittgenstein: Dil oyunları, dilin sınırları ve dilin sosyal doğası üzerine yaptığı çalışmalarla dilsel dönüşün en önemli figürlerinden biridir.

Martin Heidegger: Dilin varoluşçu felsefedeki yeri ve dilin dünya ile olan ilişkisini inceler.

  1. L. Austin: Dil eylemleri teorisiyle dilin sadece bilgi ifade etmek için değil, aynı zamanda eylemleri gerçekleştirmek için de kullanıldığını gösterir.

Saul Kripke: Modal mantık ve isimsel referans üzerine yaptığı çalışmalarla dilin mantıksal yapısına dair önemli katkılar sunar.

Judith Butler: Dilin cinsiyet kimliğinin inşasında oynadığı rolü ve dil aracılığıyla normların nasıl üretildiğini inceler.

  • Künye: Michael Losonsky – Locke’tan Derrida’ya Dil Felsefesi, çeviren: Selami Atakan Altınörs, Vakıfbank Kültür Yayınları, felsefe, 408 sayfa, 2024

Peter Tompkins, Christopher Bird – Bitkilerin Gizli Yaşamı (2024)

Bitkilerin dünyasını, insanlık ile bilimsel keşiflerin ortaya çıkardığı ilişkileri bağlamında inceleyen ‘Bitkilerin Gizli Yaşamı’, bitkilerin yalan dedektörleri ve ekolojik nöbetçiler olabildiği şeklinde şaşırtıcı ve dikkate değer bilgiler içermenin yanında; insan isteklerine uyumlanma yetenekleri, müziğe tepkileri, sağaltıcı güçleri ve insanlarla iletişim kurma yeteneklerini ortaya koyuyor.

Yazarlar Peter Tompkins ve Christopher Bird, 20. yüzyılın en kapsamlı ve gezegeni kurtarabilecek veya yok edebilecek devriminin bahçe toprağınızın altından gelebileceğini öne sürüyor.

1973 yılında yayımlanan ‘Bitkilerin Gizli Yaşamı’, bitki dünyasına dair bakış açımızı kökten değiştirdi.

Bu çığır açan eser, bitkilerin sadece pasif varlıklar olmadığını, aksine çevrelerine duyarlı, iletişim kurabilen ve hatta öğrenme kapasitesine sahip canlılar olduğunu gözler önüne seriyor.

Kitap, bitkilerin müzikten, dokunuşa, hatta insan duygularına kadar çeşitli uyaranlara tepki verebildiğini ortaya koyuyor.

Yapılan deneylerde, bitkilerin müzik dinlerken köklerini belli yönlere doğru uzattıkları, dokunulduğunda elektriksel sinyaller yaydıkları ve hatta insanlardan gelen olumlu veya olumsuz enerjilere tepki gösterdikleri gözlemlenmiştir.

Bitkilerin birbirleriyle iletişim kurabildikleri, kök sistemleri aracılığıyla bilgi alışverişi yaptıkları ve hatta birbirlerine yardım edebildiklerini gösteriyor.

Kitap, bitkilerin basit bir refleks düzeyinde değil, daha karmaşık bir bilinç düzeyine sahip olabileceğini öne sürer.

Bitkilerin hafızaları olduğu, öğrenme kapasiteleri olduğu ve hatta belirli bir seviyede karar alabildikleri iddia edilir.

Kitap, yayımlandığı dönemde büyük ilgi gördü ve bitkilere olan bakış açımızı kökten değiştirdi.

New Age hareketleri tarafından benimsenen kitap, bitki sevgisi ve doğa ile bağ kurma konusunda farkındalık yarattı.

  • Künye: Peter Tompkins, Christopher Bird – Bitkilerin Gizli Yaşamı, çeviren: Sulhi Dölek, Selin Yılmaz, Kabalcı Yayınları, bilim, 424 sayfa, 2024

Edward W. Said – Filistin Sorunu (2024)

Edward Said’in ‘Filistin Sorunu’ adlı eseri, Filistin-İsrail çatışmasını tarihsel, siyasi ve kültürel bir perspektifte ele alan önemli bir çalışma.

Said, bu kitapta, Filistin sorununun kökenlerini, gelişimi ve güncel durumunu derinlemesine analiz eder.

Said, Filistin sorununu sadece güncel bir çatışma olarak değil, uzun ve karmaşık bir tarihsel sürecin ürünü olarak ele alır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması, İngiliz mandası, Birleşmiş Milletler kararları ve 1948 Arap-İsrail Savaşı gibi önemli dönüm noktalarını detaylı bir şekilde inceler.

Said, siyasi güçlerin Filistin sorunundaki rolünü ve bu sorunun uluslararası siyaset üzerindeki etkilerini analiz eder.

Büyük güçlerin bölgedeki çıkarlarını, İsrail devletinin kuruluşunu ve Filistin halkının mücadelesini ele alır.

Said, Filistin sorununu sadece siyasi bir mesele olarak değil, aynı zamanda kültürel bir çatışma olarak da görür.

Batı’nın Ortadoğu’ya bakış açısını, oryantalizm kavramı üzerinden eleştirir ve Filistin kimliğinin inşası üzerinde durur.

Said, Filistin halkının kendi perspektifinden bir tarih sunarak, genellikle Batı medyasında ve akademik çalışmalarda ihmal edilen bir bakış açısı ortaya koyar.

Filistin sorununu sömürgecilik ve emperyalizm bağlamında ele alarak, uluslararası güçlerin bölgedeki rolünü ve Filistin halkının maruz kaldığı haksızlıkları vurgular.

Said, kitapta Filistin sorununa kalıcı bir çözüm bulunması için çeşitli önerilerde bulunur.

Adil bir barışın ancak iki devletli çözümle mümkün olabileceğini savunur.

  • Künye: Edward W. Said – Filistin Sorunu, çeviren: Alev Alatlı, Alfa Yayınları, siyaset, 392 sayfa, 2024

Noam Chomsky – Kartezyen Dilbilim (2024)

Noam Chomsky’nin ‘Kartezyen Dilbilim: Akılcı Düşüncenin Tarihinde Bir Sayfa’ adlı eseri, dilin kökenleri, yapısı ve insan zihniyle ilişkisi üzerine önemli bir çalışmadır.

Chomsky bu kitapta, dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda insan zihninin derin yapılarını anlamak için bir anahtar olduğunu savunur.

Chomsky, kitabında dilin doğuştan gelen bir yetenek olduğunu ve insan zihninde evrensel bir gramerin var olduğunu öne sürer.

Bu evrensel gramer, tüm dillerin temel yapısını oluşturan soyut kuralları içerir.

Bu yaklaşım, dilin öğrenilmesinin sadece çevresel faktörlere değil, aynı zamanda biyolojik bir temel üzerine oturduğunu gösterir.

Chomsky, Descartes’ın rasyonalist felsefesinin dil anlayışını detaylı bir şekilde inceler ve bu anlayışın modern dilbilim üzerindeki etkisini analiz eder.

Tüm dillerin ortak bir yapıya sahip olduğu ve bu yapının insan zihninde doğuştan var olduğu iddiasını geliştirir.

Çocukların dil öğrenme sürecinde, çevresel girdilerin yanı sıra doğuştan gelen dilsel yeteneklerinin de önemli bir rol oynadığını savunur.

Dil ile düşünce arasındaki ilişkiyi inceler ve dilin düşünceyi nasıl şekillendirdiğini tartışır.

Chomsky’nin çalışmaları, 20. yüzyılın ikinci yarısında dilbilim alanında bir devrim yaratmış ve dilin incelenmesine yeni bir bakış açısı getirmiştir.

Dilbilimdeki çalışmaları, zihin bilimleri, psikoloji ve felsefe gibi alanlara da önemli katkılar sağladı.

Dil edinimi ve öğretimi üzerine yapılan çalışmalara yeni perspektifler sundu.

  • Künye: Noam Chomsky – Kartezyen Dilbilim: Akılcı Düşüncenin Tarihinde Bir Sayfa, çeviren: Ayşe Sırma Yalçındağ, Fol Kitap, dilbilim, 136 sayfa, 2024

Laurent Bove – Conatus’un Stratejisi (2024)

Laurent Bove’un ‘Conatus’un Stratejisi: Spinoza’da Olumlama ve Direniş’ adlı eseri, Spinoza’nın felsefesindeki “conatus” kavramını derinlemesine inceleyerek, filozofun etik ve politik düşüncesine yeni bir bakış açısı sunuyor.

Spinoza’ya göre, her varlık kendi varlığını sürdürme ve güçlendirme eğilimindedir.

Bu içsel dürtüye “conatus” adı verilir.

Conatus, sadece biyolojik bir hayatta kalma içgüdüsü değil, aynı zamanda varlığın özünü oluşturan bir kuvvettir.

Bu kavram, Spinoza’nın felsefesinde merkezi bir yer tutar ve hem bireysel hem de evrensel düzeyde geçerliliğini korur.

Bove, Spinoza’nın felsefesini, varlığın sürekli olarak onaylanması ve dış güçlere karşı direnmesi üzerine kurulu bir mücadele olarak görür.

Conatus, bu mücadelede temel bir güçtür.

Kitap, Spinoza’nın etik sistemini politik bir boyutta ele alır.

Bove’a göre, Spinoza’nın felsefesi, sadece bireysel kurtuluş için değil, aynı zamanda daha adil ve özgür bir toplum inşa etmek için de bir rehberdir.

Bove, Spinoza’nın düşüncelerini günümüz sorunlarına ve mücadelelerine taşıyarak, felsefenin güncelliğini vurgular.

Bove, Spinoza’nın felsefesini sadece tarihsel bir metin olarak değil, aynı zamanda günümüzün politik ve sosyal sorunlarına cevaplar sunan bir düşünce sistemi olarak sunar.

Conatus’un Çok Yönlülüğü: Conatus kavramını hem bireysel düzeyde (mutluluk arayışı) hem de toplumsal düzeyde (özgürlük mücadelesi) ele alarak, kavramın geniş kapsamlılığını gösterir.

Direniş ve Özgürlük: Kitap, Spinoza’nın felsefesini, baskıya ve otoriteye karşı direnmenin ve özgürlüğün felsefesi olarak yorumlar.

  • Künye: Laurent Bove – Conatus’un Stratejisi: Spinoza’da Olumlama ve Direniş, çeviren: Ece Durmuş, Otonom Yayıncılık, felsefe, 328 sayfa, 2024

Mustafa Armağan – Göçebeliğin Etnoarkeolojisi (2024)

Göçebeliğin tarihsel serüvenini arkeolojik perspektifle ele alan bu kitap, göçebeliğin dünyasına farklı pencereler açmayı hedeflemiş arkeoloji biliminin süzgecinden bir göçebe dünyası resmetmiştir.

İnsanlık tarihini şekillendiren yaşam biçimlerinden biri olan göçebeliğin; nasıl ortaya çıktığı, nasıl değişim ve dönüşüm gösterdiği, coğrafi ve kültürel farklılaşmaya nelerin etken olduğu, kültürel farklılıkların maddi ve manevi kültüre olan yansımalarının neler olabileceği gibi sorulara verilecek cevaplar insanlık tarihine, doğrudan insana ışık tutacak nitelikte.

Bu bağlamda yapılan çalışmalar pek çok bilimsel disiplinin farklı penceresinden yürütülse de arkeoloji biliminin bu doğrultuda söyleyecekleri ayrıca önemlidir.

Kitapta göçebe yaşamın; göçerlik stratejisinin maddi kültüre yansımasının neler olduğu, arkeolojik perspektiften nasıl yorumlanabileceği ve göçebeliğin araştırılmasında arkeolojik metodolojinin yaşadığı sorunlara yönelik genel bir çalışma yürütülmüş, etnoarkeolojik yöntemler kullanılarak saha araştırmaları yapılmış.

Bu saha araştırmaları kapsamında; Konya-Karaman-Mersin illerinin kırsalında göçebe yaşamı kadim geleneklerle sürdüren Sarıkeçili göçebeleri incelenmiş.

Yapılan bu araştırmayla göçebe arkeolojisi kavramına farklı pencereler açılarak göçebeliğin bilimsel çerçevede daha iyi anlaşılması ve yorumlanmasına katkı sunulmuş.

Kitap Sarıkeçili göçerlerinin tanıtımının ötesinde, göçebe yaşamın kavramsal kurgusu ile etnoarkeolojisini de öne çıkartmış, farklı tanım ve yaklaşımları da tanıtmış.

Kitapta göçebe arkeolojisi ile etnoarkeoloji gibi çoğu kez göz ardı edilen konuların gündeme taşınmış olması sevindirici.

  • Künye: Mustafa Armağan – Göçebeliğin Etnoarkeolojisi (Sarıkeçililer), Arkeoloji ve Sanat Yayınları, arkeoloji, 168 sayfa, 20224