Ozan Doğan, Roman Aleviler adlı eserinde Türkiye’de hem etnik hem inanç temelli çok katmanlı dışlanmaya maruz kalan Roman Alevilerin toplumsal konumunu sosyolojik bir perspektifle çözümlüyor. Yazar, bu topluluğun yalnızca egemen kültür tarafından değil, Alevi alanının içinde de marjinalleştiriliyor oluşunu görünür kılıyor ve bu durumun bireylerde derin bir aidiyet kırılması yarattığını vurguluyor.
Çalışma, Uşak merkezli saha verileri üzerinden Roman Alevilerin gündelik pratiklerini, inanç ritüellerini ve kimlik anlatılarını analiz ediyor. Demirciler, elekçiler, sepetçiler ve abdallar gibi alt gruplar arasındaki farklılaşma, topluluğun iç heterojenliğini açığa çıkarıyor ve aynı zamanda grup içi tahakküm ilişkilerinin nasıl kurulduğunu gösteriyor.
Doğan, katmanlı ötekilik durumunun yalnızca yapısal bir baskı biçimi olmadığını, aynı zamanda öznel direnç stratejileriyle karşılandığını ortaya koyuyor. Umursamama, karşı söylem geliştirme, kolektif örgütlenme ve Cemevlerinde görünürlük kazanma gibi pratikler, Roman Alevilerin var olma mücadelesini somutlaştırıyor.
Yazar, bu topluluğu tanımlayan yaklaşımın sınır çizici değil, anlamaya yönelen bir tutum olması gerektiğini savunuyor ve Roman Alevilerin deneyimini yalnızca mağduriyet diliyle değil, özneleşme süreci üzerinden okumayı öneriyor. Böylece eser, Türkiye’de kimlik, inanç ve toplumsal adalet tartışmalarına eleştirel bir katkı sunuyor, görünmez kılınan hafızayı akademik alana taşıyor ve çoğul Alevi gerçekliğinin kavranmasını derinleştiriyor.
- Künye: Ozan Doğan – Roman Aleviler, İletişim Yayınları, inceleme, 232 sayfa, 2025










