Arthur Schopenhauer – Akıl Sağlığı (2015)

Bireyin her yönüyle sıkı bir cendereye alındığı günümüzde, akıl sağlığımıza nasıl sahip çıkabiliriz?

Yüzyıllar önce böyle bir kaygıyla yola çıkmış ünlü düşünür Schopenhauer, bizi başlıca tuzak ve manipülasyonlara karşı teyakkuzda olmaya çağırıyor.

“Son kale” denen aklımıza sahip çıkmak konusunda Schopenhauer’un söyleyecek çok şeyi var.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Farklı olan ancak farklı olan tarafından hissedilir.”

“Önümüzü göremediğimiz, gördüklerimizin de hayır mı şer mi olduğunu seçemediğimiz bugünlerde var olan aklımıza mümkün olduğu kadar mukayyet olmamız lazım. Fakat herkes elbirliği etmiş bizi aklımızdan etmek için uğraşıyor.”

“Muhakeme kabiliyeti ve kendine has fikirlere sahip olma, dünyanın ağzına kadar dolu olduğu sıradan, sefil kafalarda gerçekten eksik olan şeydir.”

“Bir manipülasyon çağında yaşıyoruz ve artık boş bulunup dolduruşa gelmemek, sinsi bir tezgahın safdil kurbanları olmamak için her şeyi ihtiyatla karşılıyor, her şeye temkinle yaklaşıyoruz.”

  • Künye: Arthur Schopenhauer – Akıl Sağlığı, çeviren: Ahmet Aydoğan, Say Yayınları

 

Arthur Schopenhauer – Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar (2015)

Mutlu bir varoluşu konu edinen; hayatın bize vereceklerinden ziyade, bizim hayata verebileceklerimizi irdeleyen aforizma, özdeyiş ve öğütler.

Arthur Schopenhauer, ne olduğumuz kadar ve sahip olduklarımızı da tartışmaya açarak, daha bilgece bir yaşamın imkân ve zorluklarını ayrıntılı bir bakışla irdeliyor.

  • Künye: Arthur Schopenhauer – Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar, çeviren: Firuzan Gürbüz, Alfa Yayınları

Arthur Schopenhauer – Hukuk, Ahlak ve Siyaset Üzerine (2009)

‘Hukuk, Ahlak ve Siyaset Üzerine’, Alman filozof Arthur Schopenhauer’un iki makalesini bir araya getiriyor.

İnsanı en ahlaksız ve en bencil varlık olarak tanımlayan Schopenhauer, günümüz dünyasını maskeli baloya benzetir.

Filozof, maskeli balonun devam ettiğine dair en iyi işaretin de, “Alçaklığın gördüğü himaye, erdemin çektiği aldırmazlık, hakikate ve büyük yeteneklere tahammülsüzlük hatta garazkârlık, bilim adamlarının kendi sahasındaki cehaleti, halis mamullerin neredeyse her zaman aşağılanması ve sadece sahtelerinin baş tacı edilmesi”dir.

Schopenhauer, böylesi bir toplumda ahlak, hukuk ve siyasetin nasıl hayat bulacağını irdeliyor.

  • Künye: Arthur Schopenhauer – Hukuk, Ahlak ve Siyaset Üzerine, çeviren: Ahmet Aydoğan, Say Yayınları, felsefe, 127 sayfa

Arthur Schopenhauer – Aşkın Metafiziği (2018)

Bir şey ne kadar soylu ve mükemmel ise onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaştır. Erkek akli melekesinin ve ruhi kabiliyetlerin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır; kadınlar ise henüz on sekiz yaşlarında; fakat kadınların durumunda bu çok zayıf ve dar sınırlar dâhilinde gerçekleşir. Bu sebepten ötürüdür ki kadınlar bütün hayatları boyunca çocuk kalırlar; çünkü her zaman içinde bulundukları ana sıkı sıkıya bağlı kalarak sadece kendilerine en yakın olanı, olmak üzere olanı görürler.

Arthur Schopenhauer’un klasik yapıtı ‘Aşkın Metafiziği’, insan doğasında en güçlü itki olarak tanımladığı aşkı enine boyuna tartışıyor.

Schopenhauer, aşkın insandaki en güçlü ve yaygın itki olmakla birlikte, gizli ve irrasyonel olduğunu, bize acı veren eylemlerde bulunmamıza neden olduğunu savunuyor.

Bizim için yıkıcı olsalar ve tatmin edilmeleri kısa süreli ve anlık olsa bile aşk dürtüsüne neden teslim oluruz?

Başka bir deyişle, aşk deneyiminin sonucu her seferinde hayal kırıklığı olduğu halde, neden ısrarla aptallığımızı sürdürürüz?

Schopenhauer, temel olarak bu sorunun yanıtını arıyor.

Aşk için üremeden başka hiçbir amacın olmadığını ve üreme için de türün hayatta kalmasından başka hiçbir amacın olmadığını belirten düşünüre göre, her birey tür uğruna ürer ve üreme görevini yerine getirdikten sonra ıskartaya çıkarılır ve ölüme teslim edilir.

Bu önemli kitabın elimizdeki baskısı, metnin dilimize çevirilerinde daha önce yer almayan, “paderastie”, yani “oğlancılık” üzerine olan son bölümünü de barındırıyor.

Schopenhauer burada da, iradenin içine düştüğü bir tür çıkmaz sokaktan söz ediyor.

  • Künye: Arthur Schopenhauer – Aşkın Metafiziği, çeviren: Veysel Atayman, Ayrıntı Yayınları, felsefe, 80 sayfa, 2018

Arthur Schopenhauer – Felsefe Tarihinden Kesitler (2014)

Arthur Schopenhauer’dan ebadı küçük, ama meziyetleri büyük bir felsefe tarihi.

Pre-skolastik felsefeden başlayarak Sokrates, Platon, Aristoteles, Stoacılar, Francis Bacon, Kant ve daha nice düşünür ve ekol tarafından ortaya konmuş fikirler aktarılıyor ve bunlar derinlemesine analiz edilip tartışılıyor.

  • Künye: Arthur Schopenhauer – Felsefe Tarihinden Kesitler, çeviren: Ahmet Aydoğan, Say Yayınları

David E. Cartwright – Schopenhauer (2014)

Arthur Schopenhauer: Yaşamının ve felsefesinin ana temasının yersiz yurtsuzluk olduğu karamsar filozof.

Düşünce tarihinin en kışkırtıcı isimlerinden Schopenhauer’un hayat hikâyesini anlamak, felsefesine nasıl ulaştığını gözlemlemek ve felsefi düşünceleriyle ilgili genel bilgilere ulaşmak isteyenlere öneririz.

  • Künye: David E. Cartwright – Schopenhauer, çeviren: Sibel Erduman, İş Kültür Yayınları, biyografi, 598 sayfa

Arthur Schopenhauer – Ölümün Anlamı (2012)

  • ÖLÜMÜN ANLAMI, Arthur Schopenhauer, çeviren: Ahmet Aydoğan, Say Yayınları, felsefe, 127 sayfa

 

Sokrates, felsefeyi, “ölüme hazırlık” olarak tanımlamıştı. Ölümün, felsefenin gerçek ilham perisi veya esinleyici gücü olduğunu düşünen Arthur Schopenhauer da, elimizdeki makalesinde, ölüme ve onun bireyin hakiki varlığıyla ilişkisine odaklanıyor. Ölüme dair bilginin, insanda yarattığı karamsarlığı irdeleyerek makalesine başlayan Schopenhauer, ölümün gerçekte bir felaket olmadığını belirtiyor ve organizmanın yok oluşuyla birlikte, bireyin “tabiatın rahmine” geri döndüğünü ve böylece doğal bir döngüyü tamamladığını söylüyor. Schopenhauer ölümü, hayatın dışında değil, onun içinden bir süreç olarak değerlendiriyor.

Arthur Schopenhauer – Eristik Diyalektik (2012)

 

  • ERİSTİK DİYALEKTİK, Arthur Schopenhauer, çeviren: Ülkü Hıncal, Sel Yayıncılık, felsefe, 87 sayfa

“Eristik Diyalektik”, mutlaka haklı çıkmak amacıyla girişilen ve bu amaçla çoğunlukla mantık oyunlarına, hilelerine başvurulan tartışma sanatı anlamına geliyor. İşte ünlü düşünür Arthur Schopenhauer elimizdeki denemesinde, bu tartışmalarda başvurulan hilelerin genel yapılarını açıklıyor. Tartışmadan galip çıkan kişinin, bunu, ele aldığı önermeyi kurnazlık ve beceriklilikle savunmuş olmasına borçlu olduğunu söyleyen Schopenhauer, bu tartışmalarda sıklıkla başvurulan yanlış önerme kullanma, kızdırma, zıddını sorma, tezat sunma, zafer narası atma, zorluk çıkarma ve tartışmayı sonlandırma gibi hileleri anlatıyor.

Arthur Schopenhauer – Parerga ile Paralipomena (2007)

  • PARERGA İLE PARALİPOMENA, Arthur Schopenhauer, çeviren: Levent Özşar, Biblos Yayınları, felsefe, 300 sayfa

‘Parerga ile Paralipomena’ adlı bu kitap dizisi Arthur Schopenhauer’un, 1788-1860 yılları arasındaki metinlerinden oluşuyor. Schopenhauer felsefesinde önemli bir nokta olan metinlerin bu ilk cildi, dizinin özgün yapıtındaki ilk cildinde bulunan denemelerinin dördüne yer veriyor. Denemelerden ilkinin konusu, gerçek ile ideal arasındaki ilişkiyi ele alıyor. Sonraki iki denemenin konusunu da, felsefe tarihindeki önemli kişiler ile akımların değerlendirilmesinden oluşuyor. Schopenhauer’un, dördüncü ve son denemesiyse, eşzamanlılık diye adlandırılan olgulara, yazgı, talih ve iyilik perisi olarak tanımlanan güçleri felsefik bir incelemeye tabi tutuyor.

Arthur Schopenhauer – Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine (2007)

  • SEÇKİNLİK VE SIRADANLIK ÜZERİNE, Arthur Schopenhauer, çeviren: Ahmet Aydoğan, Say Yayınları, felsefe, 104 sayfa

‘Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine’, Türkiye’de de çok sevilen Arthur Schopenhauer’un, yüce ile alçak üzerine kaleme aldığı düşüncelerinden oluşuyor. Bu kitabında, “Bir şey ne kadar soylu ve mükemmel ise onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaştır.” diyen Schopenhauer, geç olgunlaşmaya örnek olarak erkeği, erken olgunlaşmaya örnek olarak da kadını gösterir. Bu da beraberinde Schopenhauer’un felsefesini erkeği yücelten bir felsefeye dönüştürür. Çünkü bu felsefeye göre, geç olgunlaşan erkek, çabuk olgunlaşıp çocuk kalan kadınların yanında, akli melekeleri ve ruhi kabiliyeti ile daha yüksek, daha seçkin bir yaradılışa sahiptir. Böylesi bir mantığın varabileceği tek nokta, görüldüğü gibi, sıradan olmayı da kadına yakıştırmaktır. Schopenhauer kadını küçümseyen felsefesiyle çok tartışıldı ve bu kitapla da tartışılmaya devam edilecek.