Patricia Springborg – Batı Cumhuriyetçiliği ve Şark Hükümdarı (2020)

Patricia Springborg’tan, Batı siyasal ve kültürel cumhuriyetçiliğinin ve Şarki despotluk geleneğinin dolambaçlı tarihsel yapılanması üzerine dört dörtlük bir inceleme.

Batı kavramının nasıl oluştuğunu ve şarkiyatçılığın kökenlerini sorgulayarak çalışmasına başlayan Springborg, Doğu ile Batı arasındaki bir zamanlar belli belirsiz olan siyasi sınırın ne zaman ve neden belirgin hale geldiğini ortaya koyuyor.

Bunu yaparken Antik Yunan’dan Rönesans’a kadar uzanan döneme odaklanan yazar, demokrasinin Batı’ya despotluğun da Şark’a ait olgular olarak nasıl kodlanmaya başladığını irdeliyor.

Batı kimliğinin temelleri üzerine verili kabulleri sorgulamasıyla özellikle dikkat çekebilecek kitap, bu bağlamda hem temel Batılı metinleri hem de geleneksel siyaset kuramı yöntemlerine sıkı eleştiriler getiriyor.

Yunan polisi’nin Batı’dan ziyade Doğu’nun bir mahsulü olduğunu da savunan Springborg Batı siyaset tarihinin merkezine şehir devletlerini değil, krallığı koyuyor.

Yazarın antik Yunan ve Roma’yı yerine ise, Mısır ve Mezopotamya’yı koyuyor.

  • Künye: Patricia Springborg – Batı Cumhuriyetçiliği ve Şark Hükümdarı, çeviren: Ferit Burak Aydar, Koç Üniversitesi Yayınları, siyaset, 392 sayfa, 2020

Terry Eagleton – Walter Benjamin ya da Bir Devrimci Eleştiriye Doğru (2020)

 

Walter Benjamin, geliştirdiği eleştirel felsefesiyle bize yol göstermeye devam ediyor.

Peki, bu eleştirinin temelindeki siyasi ve felsefi zemin nasıl işler?

Ve daha da önemlisi bu eleştiri bugün devrimci bir siyasetle nasıl ilişkilendirilebilir?

İşte Terry Eagleton’ın bu tartışması, Benjamin’in düşüncesini devrimci bir eleştirinin imkânları bağlamında adeta en küçük parçalarına kadar ayırmasıyla dikkat çekiyor.

Eagleton ilk olarak, devrimci eleştirinin bugün içinde bulunduğu çıkmazın geniş bir fotoğrafını çekerek çalışmasına başlıyor.

Yazar ardından, Benjamin’in eleştiriye dair ortaya koyduğu düşünceleri derinlemesine irdeliyor ve bu düşüncelerin devrimci siyasetle nasıl ilişkilendirilebileceğini tartışıyor.

Eagleton bunu yaparken de, barok ve alegori, aura ve meta, tarih, gelenek, devrim, Marksist eleştiri, retorik, metinsellik, Marksizm, yapısöküm, karnaval ve komedi bağlamında Bakhtin ve Brecht gibi pek çok konu ve kavramı yeniden tartışmaya açıyor.

  • Künye: Terry Eagleton – Walter Benjamin ya da Bir Devrimci Eleştiriye Doğru, çeviren: Ferit Burak Aydar, Sel Yayıncılık, felsefe, 231 sayfa, 2020

Jonah Lehrer – Hayal Et (2020)

Antik Yunan’dan bu yana insanlar muhayyilenin diğer biliş türlerinden ayrı olduğunu varsaymışlardı.

Oysa en son bilimsel araştırmalar bu varsayımın yanlış olduğunu öne sürüyor.

Başka bir deyişle yaratıcılık, öbür dünyaya ait bir şey ya da sanatçılara, mucitlere ve diğer “yaratıcı tipler”e özgü bir süreç olarak görülmemelidir.

İşte Jonah Lehrer’in ‘Hayal Et’i, insan zihninin nihayetinde, işleyiş sisteminin ayrılmaz bir parçası olan yaratıcı bir itkiye sahip olduğunu, bir fikrin ilham dediğimiz anlık patlamalardan ziyade, çok daha farklı faktörlerin devrede olduğu bir süreç olduğunu ortaya koyuyor.

Lehrer bunu yaparken de, çalışmasını Procter and Gamble da Swiffer’ın icat edilişinden Bob Dylan’ın şarkı sözü yazarlığındaki sıra dışı bir döneme, şairlerin uyuşturucu bağımlılıklarının yaratıcılıkları üzerindeki etkilerinden Manhattan’da bir kimyacı gibi düşünen bir barmene, Elizabeth döneminde eğitim sistemindeki dönüşümün yaratıcılıkta nasıl bir patlamaya vesile olduğundan tümüyle yeni sörf teknikleri geliştirmesiyle dünya çapında ün kazanan otistik bir sörfçüye ve Shakespeare’in yaşadığı dönemin yazarlığı üzerindeki etkilere kadar pek çok çarpıcı örnekle zenginleştiriyor

Daha önce burada ‘Karar Anı’ kitabına da yer verdiğimiz Lehrer’in bu çalışması,  yaratıcılığın nasıl işlediğini gözler önüne serdiği gibi, kişisel olarak kendi yaratıcılığımızı nasıl geliştirebileceğimiz konusunda fikir vermesiyle de önemli.

  • Künye: Jonah Lehrer – Hayal Et: Yaratıcılığın Sırrı Nedir?, çeviren: Ferit Burak Aydar, Ayrıntı Yayınları, bilim, 240 sayfa, 2020

Ralph Fox – Roman ve Halk (2019)

Lenin ve Cengiz Han biyografileri ile de bilinen İngiliz gazeteci, romancı ve tarihçi Ralph Winston Fox, 1936’da İspanya İç Savaşı’nda faşizme karşı savaşırken öldürüldü.

Yazarın 36 yıllık kısacık hayatına sığdırdığı ‘Roman ve Halk’da, geniş bir Marksist analiz eşliğinde İngiliz romanını irdeliyor.

Fox bu kısa fakat etkileyici edebiyat eleştirisinde, Marksizm ve edebiyat, hakikat ve gerçeklik, roman ve gerçeklik, epik olarak roman, Victoria Çağı’nda romanda yaşanan dönüşüm, romanda kahramanın ölümü ve sosyalist gerçekçilik gibi konuları irdeliyor.

İngiliz edebiyatını Sigmund Freud’un derinden etkilediğini söyleyen Fox, Freudcu yöntemin mümkün kıldığı birey analizinin İngiliz romanının başarısında önemli bir payı olduğunu belirtiyor.

Fakat yazara göre bu durum, aynı zamanda İngiliz romanını bir entelektüel iflasın eşiğine de getirmiştir.

  • Künye: Ralph Fox – Roman ve Halk, çeviren: Ferit Burak Aydar, Ayrıntı Yayınları, edebiyat eleştirisi, 128 sayfa, 2019

Jonah Lehrer – Karar Ânı (2019)

Gerçekten hep söylenegeldiği gibi, mantıklı ve düşünüp taşınarak mı karar veririz?

Kararlar alırken seçenekleri bilinçli bir şekilde tahlil edip artılarla eksileri dikkatli bir şekilde tartar mıyız?

Başka bir deyişle, mantıklı ve düşünüp taşınarak hareket eden canlılar mıyız?

Bu sorulara hayır yanıtını veren sinirbilimci Jonah Lehrer’in bu kitabı, hem karar alma sürecimizi ayrıntılı bir şekilde ortaya koyuyor hem de beynimizin gerçek potansiyellerini kullanarak nasıl daha iyi kararlar alabileceğimizi anlatıyor.

Lehrer, karar alma sürecinde beynin içinde neler olup bittiğini, evrenin bildiğimiz kısmındaki en alengirli nesne olan insan zihninin, ne yapacağına nasıl karar verdiğini masaya yatırıyor ve bunu yaparken de, uçak pilotlarını, NFL oyun kurucularını, dizi yönetmenlerini, poker oyuncularını, profesyonel yatırımcıları, seri katilleri ve onların günlük hayatta aldıkları kararları irdeliyor.

Lehrer, zihnin gerçekte sınırları ve kusurları bulunan güçlü bir biyolojik makine olduğunu söylüyor.

Bu kitap da, bu makinenin nasıl işlediği ve ondan nasıl en fazla verim alacağımız konusunda bize altın değerinde bilgiler veriyor.

  • Künye: Jonah Lehrer – Karar Ânı: Beynimiz Karar Vermemizi Nasıl Sağlıyor?, çeviren: Ferit Burak Aydar, Ayrıntı Yayınları, bilim, 288 sayfa, 2019

Noam Chomsky – Dil ve Zihin İncelemelerinde Yeni Ufuklar (2019)

Türkiyeli okur Noam Chomsky’i daha çok siyasi çalışmalarıyla bilse de, kendisi hem de uzan zamandır dilbilim çalışmaları alanının en önde gelen isimlerindendir.

Kuşkusuz Chomsky’nin bu alandaki en bilinen katkısı, “Üretici Dilbilgisi Kuramı”ydı, ki bu kuram dünya çapında pek çok dilbilimciye rehber olmuş ve olmaya devam ediyor.

Chomsky’nin ‘Dil ve Zihin İncelemelerinde Yeni Ufuklar’ adlı bu kitabında bir araya getirilen metinleri ise, bilhassa dili doğa yöntemleriyle analiz etme konusunu çok yönlü bir şekilde tartışmasıyla önemli.

Chomsky, dil yetisinin “içselci” bir yorumunu yapıyor ve çokça dile getirildiği gibi dilin toplumsal bir kurgu değil, bireysel bir kurgu olduğunu söylüyor.

Dilin bireysel olduğu gibi, insan beyninde içsel olduğunu belirten Chomsky, bir dizi yaratıcı dilbilimsel analiz yoluyla bu görüşünü ayrıntılandırıyor.

  • Künye: Noam Chomsky – Dil ve Zihin İncelemelerinde Yeni Ufuklar, çeviren: Ferit Burak Aydar, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, dilbilim, 328 sayfa, 2019

Fredric Jameson – Ütopya Denen Arzu (2009)

Fredric Jameson ‘Ütopya Denen Arzu’da, kapsamlı bir bakışla bilimkurguyu ve ütopyayı inceliyor.

Ütopya biçiminin kendisi, radikal farklılık üzerine, radikal ötekilik üzerine ve toplumsal bütünlüğün sistemsel doğası üzerine temsili bir düşünmedir. diyen Jameson, ütopyanın, kapitalizmin alternatiflerinin gerçekleşemez ve olanaksız olduğuna dair genel inanışa karşı durduğunu söylüyor.

Jameson, Thomas More’un ütopyaya adını veren ‘Ütopya’sından başlayarak, Philip K. Dick, Ursula K. Le Guin ve diğer önde gelen bilimkurgu yazarlarının eserlerinde bilimkurgu ve ütopyanın izini sürüyor ve bunun yanı sıra ütopya kavramının neden hâlâ vazgeçilmez olduğunu tartışıyor.

  • Künye: Fredric Jameson – Ütopya Denen Arzu, çeviren: Ferit Burak Aydar, Metis Yayınları, felsefe, 325 sayfa

Vladimir İlyiç Lenin – Yenilgicilik ve Enternasyonalizm (2009)

Ferit Burak Aydar’ın derleyip çevirdiği ‘Yenilgicilik ve Enternasyonalizm’, Validimir İlyiç Lenin’in bu iki konu hakkındaki yazılarını, mektuplarını ve konferans konuşmalarını bir araya getiriyor.

Aydar’a göre Lenin, “yenilgicilik” ya da “bozgunculuk” sloganlarıyla, temelde, emperyalist savaşta işçi sınıfı açısından kendi ülkesinin (zaferindense) yenilgisinin ehven-i şer olduğunu ve askeri yenilgilerin söz konusu rejimi zayıflatarak devrimi kolaylaştırabileceğini anlatmak ister.

Elimizdeki kitapta, Lenin’in hem “yenilgicilik” hem de “proletaryanın devrimci enternasyonalizmi” konularındaki görüşleri sunuluyor.

  • Künye: Vladimir İlyiç Lenin – Yenilgicilik ve Enternasyonalizm, derleyen ve çeviren: Ferit Burak Aydar, Agora Kitaplığı, siyaset, 328 sayfa

Sonya O. Rose – Toplumsal Cinsiyet Tarihçiliği Nedir? (2018)

Toplumsal cinsiyet tarihçiliğinin temelindeki anafikir şudur: Kadın veya erkek olarak tanımlanmanın ne anlama geldiğinin bir tarihi vardır.

Toplumsal cinsiyet tarihçileri kadınlar ile erkekler arasındaki algılanan farklarla, ilişkilerinin yapısıyla, kadınların ve erkeklerin toplumsal cinsiyetli varlıklar olarak kendi iç ilişkilerinin doğası bağlamında zaman içindeki değişikliklerle ve tek bir toplumun geçmişteki belli bir dönemde sergilediği çeşitliliklerle ilgilenirler.

Sonya Rose da bu kitabında, toplumsal cinsiyet tarihçilerinin neler yaptıklarını araştırıyor.

Toplumsal cinsiyetin bir tarihi olmaktan ziyade, alandaki yaklaşımları ve bunların gelişimlerini konu alan ve toplumsal cinsiyet tarihçilerinin ilgi gösterdiği kimi tarihsel konuları masaya yatıran kitabın ilk bölümü, “toplumsal cinsiyet”, “tarih” ve “feminist tarih” terimlerinin temel tanımlarını sunuyor ve toplumsal cinsiyet tarihçiliğinin kadın tarihçiliğinden başlayan gelişiminin izini sürüp akademik dünya üzerindeki eşitsiz etkisini ele alıyor.

İkinci bölüm, cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki ayrımı ayrıntılandırıp beden ve cinsellik tarihlerini masaya yatırıyor.

Üçüncü bölüm, toplumsal cinsiyetin ırk ve sınıfla kesiştiği noktaları başta kölelik ve sömürgecilik olmak üzere diğer konulardan örneklerle ele alıyor.

Dördüncü bölüm, okuru erkek ve erillik çalışmalarıyla tanıştırıyor, konuya farklı yaklaşımları ele alıyor ve hem belirli bir tarihsel dönemde anlaşıldığı ve pratiğe döküldüğü çeşitli şekilleri hem de zaman içinde değişen erkeklik kavrayışlarını vurguluyor.

Beşinci bölüm, toplumsal cinsiyet tarihçilerinin, genel olarak tarihçiler için temel nitelikte olan sorunlara nasıl katkılar sunduğunu örneklendiriyor.

Özellikle de sömürge fetihleri, devrimler, milliyetçilik ve savaş konularına odaklanıyor ve 17. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan örnekleri masaya yatırıyor.

Altıncı bölüm ise, tarihte toplumsal cinsiyet araştırmalarına yaklaşımlardaki bazı ihtilafları inceliyor ve okuru yeni yönelimlerden bazılarıyla (öznelliğe psikanalitik ve diğer yaklaşımlar ile ulus ötesi ya da küresel tarihler gibi) tanıştırıyor.

  • Künye: Sonya O. Rose – Toplumsal Cinsiyet Tarihçiliği Nedir?, çeviren: Ferit Burak Aydar, Can Yayınları, toplumsal cinsiyet çalışmaları, 200 sayfa, 2018

Judith Butler – Biziz, Halk! (2018)

Sokakta toplanmak ne anlama gelir, nasıl bir işlev görür?

Judith Butler bu kitabında, tam da bu sorunun yanıtını arıyor ve sokakta olmayı tamı tamına performatif bir eylem olarak tartışıyor.

Performatif kuram bağlamında toplanma özgürlüğünü ele alan Butler, sınırsız şekilde esnekleşmiş, sürekli değişen, başka bir deyişle düzenli olarak düzensiz işlerde çalışan kesimleri anlatan; kimilerince “çalışan yoksullar” veya “güvencesiz işçiler” olarak tanımlanan prekaryaların bu süreçte nasıl devindirici bir güç olabileceğini irdeliyor.

Bunu yaparken toplumsal cinsiyet siyaseti, sokak siyaseti, birlikte yaşamın etiği ve koalisyon siyaseti gibi kavramları enine boyuna tartışan Butler, kamusal toplanmanın dışavurumcu ya da göstergesel biçimlerini anlamaya çalışıyor.

Butler’a göre toplanma özgürlüğü de, tıpkı konuşma özgürlüğü gibi bir “ifade özgürlüğü”dür.

  • Künye: Judith Butler – Biziz, Halk!: Toplanma Özgürlüğü Üzerine Düşünceler, çeviren: Ferit Burak Aydar, Koç Üniversitesi Yayınları, siyaset, 217 sayfa, 2018