Erkan Serçe, Akın Erdoğan – İzmir’de Bira ve Birahaneler (2025)

Kentlerin kimliği, sokaklarında yankılanan sesler ve paylaşılan lezzetlerle şekillenir. İzmir’de biranın hikâyesi de ithal bir keyiften şehrin ortak ritmine dönüşen bir kültürel yolculuğu anlatıyor.

Bu kitap, biranın 1820’lerde fıçılarla kente ayak basmasından günümüze uzanan serüvenini takip ediyor. Zamanla Prokopp gibi yerel üreticilerin eliyle bir sosyalleşme aracına dönüşen bira, çok kültürlü bu liman kentinin meydanlarında ve birahanelerinde kendine kalıcı bir yer buluyor.

İzmirli için iş çıkışı yorgunluk atmak, sahilin tadını çıkarırken güneşi bir kadehle batırmak ya da sıcak bir günde serin bir mola vermek; artık yalnızca bir içecek molası değil, şehrin ruhuna sinmiş, kuşaktan kuşağa aktarılan gündelik bir alışkanlık.

‘İzmir’de Bira ve Birahaneler’, bu köklü kültürel pratiğin izini sürerken, okuruna biranın damakta bıraktığı tatla birlikte İzmir’in geçmişine ve kültürel belleğine dair zengin bir okuma vadediyor.

  • Künye: Erkan Serçe, Akın Erdoğan – İzmir’de Bira ve Birahaneler, Sakin Kitap, inceleme, 144 sayfa, 2025

Turgay Gülpınar – Yerel Hükümet: Gültepe (2025)

Belediyeler, modern devletin yönetim yapısında çift yönlü bir rol üstlenir: Bir yandan merkezî otoriteye karşı yerel taleplerin örgütlendiği, özerkleşme potansiyeli taşıyan yapılar olarak görülürken, öte yandan merkezî yönetimin geniş coğrafyalarda etkili olabilmesi için vazgeçilmez birer araçtır. Bu çift yönlü karakter, belediyelerin varoluşunu teknik değil, doğrudan politik bir meseleye dönüştürür. Çünkü yerel yönetimlerin işleyiş biçimi, bir toplumun demokratik kültürünün niteliğine dair önemli ipuçları sunar.

Turgay Gülpınar’ın ‘Yerel Hükümet: Gültepe, Bir Özerklik Deneyimi (1973–1980)’ adlı çalışması, bu politik gerilimi somut bir örnek üzerinden anlatıyor. İzmir’e yalnızca birkaç kilometre uzaklıktaki Gültepe beldesi, kısa süren özerk yönetim pratiğiyle dikkat çeker. Yazar, Gültepe’yi sadece bir belediye modeli olarak değil, aynı zamanda yerel siyaset kültürünün dinamiklerini barındıran bir alan olarak inceliyor.

1980 darbesi sonrasında tüzel kişiliği sona erdirilen Gültepe Belediyesi örneği, yerel özerklik kavramını salt hukuki bir statüden ibaret görmeyen bir yaklaşım sunuyor. Gülpınar, özerkliği yukarıdan tanımlanmış bir çerçeve olarak değil, yerelin kendi ihtiyaç ve pratiklerinden doğan ilişkisel bir süreç olarak ele alıyor. Böylece yerel yönetimin anlamı, teknik idare değil, yerelden kurulan siyasal bir alan olarak yeniden tanımlanıyor.

Bu perspektif, Türkiye’de yerelliğe bakışın dönüşümünü anlamak için kritik bir zemin sunuyor. Yerel özerklik, yalnızca yönetsel bir tercih değil; katılımcı demokrasi anlayışının temel taşıdır. Gültepe örneği de, bu potansiyelin kısa süreli ama güçlü bir yansıması.

  • Künye: Turgay Gülpınar – Yerel Hükümet: Gültepe, Bir Özerklik Deneyimi (1973-1980), İletişim Yayınları, inceleme, 432 sayfa, 2025

Sibel Zandi Sayek – Osmanlı İzmir’i (2024)

On dokuzuncu yüzyıl İzmir’i “Doğu’nun Batısı ve Batı’nın Doğusu” olarak sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi bir kavşak niteliğindeydi.

Muazzam bir değişimin çalkantılarını yaşıyor, bir yandan zenginleşiyor, diğer yandan da yeni sorunlarla karşı karşıya kalıyor, yeni kurumlarla donanıyor, fiziksel olarak da yenileniyordu.

Sibel Zandi-Sayek, Osmanlı İzmir’i adlı çalışmasında, 1840-1880 arasında İzmir’in yaşadığı bu köklü dönüşümü, farklı kentsel aktörler arasındaki ilişkileri mercek altına alarak inceliyor: bürokratlar, dinî cemaatler, etnik gruplar, yabancılar, gazeteciler ve kent sakinleri.

Çalışma, 19. yüzyılın ortalarında yoğunlaşan hızlı değişim döneminde, İzmir’deki yapılı çevreyi, çeşitli yerel aktörlerin kentsel politika ve uygulamaları şekillendirmek ve görece etki ve konumlarını korumak için mücadele ettiği bir alan olarak öne çıkarıyor.

Gündelik hayatın biçimlenişini yurttaşlık, kentsel aidiyet gibi kavramlar etrafında ele alıyor.

İzmir’i kendi bağlamı içinde yorumlayarak, hassas dengeler üzerine kurulu bir dünyayı özgün bir bakış açısıyla gözler önüne seriyor.

Kitaptan bir alıntı:

“19. yüzyılın ortalarında İzmir’i özellikle büyüleyici kılan şey, kent modernleşmesinin dinamiklerine ve bu dinamiklerin geçici, değişken ve çatışmalı niteliğine açılan bir pencere olmasıydı.”

  • Künye: Sibel Zandi Sayek – Osmanlı İzmir’i: Çokuluslu Bir Limanın Yükselişi (1840-1880), çeviren: Gül Tunçer, İletişim Yayınları, tarih, 327 sayfa, 2024

İrfan Özet – İzmir Duvarı (2022)

‘İzmir Duvarı’, sekülerlik ve muhafazakâr arasındaki kültür savaşını, tam da modernliğin kalesi olarak tanımlanan İzmir üzerinden işleyen özgün bir sosyolojik çalışma.

İrfan Özet, İzmir’deki kültür savaşının siyasi, kamusal ve etnografik temsillerini gözler önüne seriyor.

Kitap, “İzmirlilik” kavramının tarihsel ve toplumsal sınırlarını anlamaya çalışıyor.

Bu çalışmanın odağında, İzmirli kimliği etrafında, sekülerlikmodernlik ve muhafazakârlık kutupları arasındaki “kültür savaşı” ile ilgili tasavvurlar yer alıyor.

İzmir’i asla fethedilemeyen “son kale” olarak yüceltmekle onu “gâvur İzmir” gözüyle görerek diş bilemek arasında uçlaşan tasavvurlar…

Kozmopolit liman kenti geçmişinden gelen “hiperagora yaşam ve açık toplumsal ilişkiler” İzmir’i nasıl biçimlendiriyor?

Zorunlu ve gönüllü göçlerle dönüşen etnokültürel ve toplumsal yapı, şehrin bu mirasıyla nasıl bir etkileşim içerisinde?

“Türkiye’yi İzmirlileştirme” iddiasında da taçlanan “İzmir farklıdır”, İzmirli ayrıcalığı duygusunun dayanakları ne?

“İzmir dindarlığı” diye bir habitustan bahsedilebilir mi?

Seküler hegemonyanın başkenti olduğu düşünülen bir yerde, muhafazakâr toplumsal ve siyasal hareketler ne yapıyor, nasıl eyliyor?

Kulturkampf/kültür savaşı çalışmalarına iyi bir örnek olarak okunabilecek ‘İzmir Duvarı’, “hayat tarzı” klişelerinin berisindeki gündelik zihniyet dünyasına dair canlı bir sosyolojik fotoğraf albümü sunuyor.

  • Künye: İrfan Özet – İzmir Duvarı: Laik Mahallede İktidar ve Kültür Savaşı, İletişim Yayınları, sosyolojik, 310 sayfa, 2022

Kolektif – İzmir ve Çevresi (2022)

Türkiye’nin 1850-1950 yılları arasına ulus devlete geçiş deneyimi, büyük bir homojenleştirme süreci olarak da tanımlanır.

Bu kitapta bir araya getirilen makaleler ise, İzmir’in bu yüz yıllık süreçte deneyimlediği toplumsal, ekonomik ve kültürel değişimi gözler önüne seriyor.

24-25 Kasım 2017’de İzmir’de yapılan ‘İzmir ve Çevresi: Toplumsal, Ekonomik ve Kültürel Değişimin Yüz Yılı, 1850–1950’ başlıklı konferansta sunulan tebliğleri içeren kitapta:

  • Birinci Dünya Savaşı’nda İzmir ve Valisi Mustafa Rahmi Arslan Evrenos,
  • Cumhuriyetin ilk yıllarında fantom bir sancı olarak İzmir’de yitik Hıristiyan varlığı (1922-1925),
  • Yunan ulusal ideolojisinin temsilcileri olarak İzmir Rum spor kulüpleri (1890-1922),
  • İzmir Ermeni Cemaatinde Osmanlı yurttaş kimliğinin oluşumu,
  • İzmir felaketi sırasında toplu intihar,
  • Mütareke dönemi İzmiri’nde Rum-Ermeni dostluğunun oluşumu,
  • İzmir’in yağması ve İstiklâl Mahkemeleri,
  • Ve 1934 yazında öğrencilerin İzmirli azınlıklara karşı seferber edilmesi gibi önemli konular tartışılıyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Ayhan Aktar, Elçin Macar, Evangelia Achladi, Haris Exertzoglou, Ellinor Morack, Andreas Baltas, Anahid Kardaşyan, Nikos Ordulidis, Hasmik Grigoryan, Ari Şekeryan, Emre Eldem, Ümit Kurt, Talat Ulusoy, Alexandros Laprou, Ioannis Karachristos, Onur İnal, Ümit Eser ve Zakarya Mildanoğlu.

  • Künye: Kolektif – İzmir ve Çevresi: Toplumsal, Ekonomik ve Kültürel Değişimin Yüz Yılı, 1850–1950, editör: Mehmet Polatel ve Nazife Kosukoğlu, Hrant Dink Vakfı Yayınları, tarih, 268 sayfa, 2022

Ömer Durmaz ve İskender Dereli – Ressam Boğos Tatikyan (2021)

İzmirli ressam Boğos Tatikyan, on dokuzuncu yüzyıl Osmanlı İzmir’inin folkloru ve tarihi hakkında renkli görsel kaynaklara erişilmesinde muazzam rol üstlendi.

Bu arşivlik çalışma da, Tatikyan’ın İzmir’e gelenlerin bu şehirden bir hatıra olarak yanlarında götürmeleri için taşbaskı tekniği ile yaptığı resimlerin tıpkıbasımını ve bu resimlerin hikâyesini bizimle paylaşıyor.

Tatikyan Osmanlı sultanlarını, İzmir şehir ve civarında gördüğü halktan kimseleri, özellikle de farklı cemaatlerden ilgi çekici kişileri resimlemiş, bunları taşbaskı (litografi) tekniği ile kendi matbaasında çoğaltarak satışa sunmuştu.

Tek renk ve tek yaprak basılan litografiler fırça kullanılarak suluboya ile elle renklendirilmiş, taşınabilir ve saklanabilir boyutlarda basılmıştı.

Tatikyan ve kurucusu olduğu matbaayla ilgili albüm kitap sayesinde günümüzde orijinalleri fevkalade nadir ve kıymetli olan “B. Tatikyan” imzalı taşbaskılar, yaklaşık iki asır sonra yeniden gün yüzüne çıkmıştır.

On dokuzuncu yüzyıl İzmir’inin gündelik hayatını, sosyo-kültürel açıdan görsel bir şölen halinde okurun gözünde canlandırmaya çalışan bu albüm kitap, efsanevi güzelliğe sahip bir kentin geçmişinin, büyüleyici ve aynı zamanda karmaşık hikâyesinin görsel anlatısıdır.

  • Künye: Ömer Durmaz ve İskender Dereli – 19. Yüzyıl İzmir’inde Ressam Boğos Tatikyan ve Tatikyan Matbaası, İzmir Kalkınma Ajansı Yayınları, resim, 2021

Kolektif – Kentlerin Türkiyesi (2021)

AKP iktidarında, Türkiye modernleşme tarihinin en dramatik dönüşümleri yaşandı.

Bu güzel kitap ise, Adana-Mersin, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun ve Van’ın, 2000’li yıllardan itibaren AKP’nin uyguladığı ekonomi politikalarından sonra nasıl dönüştüğünü izliyor.

Çalışma, küreselleşme ve politika arasındaki diyalektik ilişkiyi odağa alarak, küreselleşmenin son evresinde tanık olunan mekânsallıkları politik olarak inşa olunan, kendi içinde çelişki ve çatışmalar barındıran bir süreç olarak irdeleyerek açılıyor.

Kitabın devamında da,

  • Türkiye’nin kentleşme tarihinin temel nitelikleri ve dönüm noktaları,
  • 2000’li yıllarda kent-bölge oluşumlarını biçimlendiren maddi yapıları ve politik süreçler,
  • İkinci Dünya Savaşı sonrasını izleyen üç ayrı alt dönemde Türkiye kentleşmesini biçimlendiren yasal, kurumsal, politik ve ekonomik dinamikler,
  • 2000’li yıllarda Anadolu kentlerinin içinden geçtiği ekonomik dönüşüm süreci,
  • Adana-Mersin, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun ve Van’ın ulusal ölçekte birbirlerine kıyasla konumlarının ne yönde değiştiği, bu süreçte kentlerin ulus-üstü ölçeklerle ne derece eklemlendiği ve tüm bu sürecin toplumsal kalkınma açısından ne ölçüde tatminkâr sonuçlar ürettiği,
  • Ve bunun gibi pek çok ilgi çekici konu tartışılıyor.

Kitabın yazarları ise şöyle: Fırat Genç, Çağlar Keyder, E. Fuat Keyman ve Ayşe Köse Badur.

  • Künye: Fırat Genç, Çağlar Keyder, E. Fuat Keyman ve Ayşe Köse Badur – Kentlerin Türkiyesi: İmkânlar, Sınırlar ve Çatışmalar, İletişim Yayınları, kent çalışmaları, 248 sayfa, 2021

Fuat Keyman ve Berrin Koyuncu-Lorasdağı – Sekiz Kentin Hikâyesi (2020)

2014 yılında yürürlüğe giren bir kanun ile on dört il büyükşehir statüsüne çıkarılmıştı.

Bu kanuna göre bugün Türkiye nüfusunun % 92.5’i kentlerde yaşıyor.

Durum böyle olunca bu kentlerin iyi, adil, demokratik yönetimi, sadece kendilerinin geleceği için değil, kendilerine komşu kentlerin ve Türkiye’nin ekonomisinin, siyasi istikrarının ve kültürel birlikte yaşamasının geleceği için de kritik önem taşıyor.

İşte Fuat Keyman ve Berrin Koyuncu-Lorasdağı imzalı ‘Sekiz Kentin Hikâyesi’ adlı bu önemli çalışma da, Türkiye’de sermaye-mekân diyalektiğinin kentlerdeki yansımasının nasıl yönetileceği sorusuna cevap arayarak kentleşme ve kent olgusunu eleştirel bir biçimde ele alıyor.

Başka bir deyişle yazarlar, 2000’li yılların başından itibaren Türkiye’de ekonomik neoliberalleşmeden nemalanarak yükselen İslami / mütedeyyin burjuvazinin neden olduğu büyük yıkımın sosyal, kültürel ve siyasal anlamdaki yansımalarını irdeliyor.

Yazarlar, neoliberal hegemonyanın hâkimiyetini sınırlamanın, başka bir deyişle “kâr için değil, insanlar için kentler” anlayışının benimsenmesi için de “yeni yerellik” olarak kavramsallaştırdıkları bir yaklaşımdan hareket ediyor.

Burada tanımlandığı şekliyle “yeni yerellik”, kâr yerine toplumsal ihtiyaçları gözeten ve yerelden demokratik katılımı mümkün kılan bir kent siyaseti ve böylece kentlerin adalet, demokrasi ve farklılık siyasetine dair mücadele için taşıdıkları önemi ifade ediyor.

Yazarlar bu tartışmayı da Kayseri, Konya, Gaziantep, İzmir, Denizli, Eskişehir, Diyarbakır ve Şanlıurfa kentlerini merkeze alarak yapıyor.

Türkiye’de kentler, kent çalışmaları, kentler ve rant, yerel yönetim ve yerellik gibi konularda düşünen ve çalışan herkesin okuması gereken bir kitap.

  • Künye: Fuat Keyman ve Berrin Koyuncu-Lorasdağı – Sekiz Kentin Hikâyesi: Türkiye’de Yeni Yerellik ve Yeni Orta Sınıflar, Metis Yayınları, kent çalışmaları, 312 sayfa, 2020

Kolektif – Osmanlılardan Günümüze Doğu Akdeniz Kentleri (2015)

Osmanlı’nın Akdeniz’deki liman kentleri üzerinden, 1350-1850 arası Doğu Akdeniz’in ekonomik ve toplumsal yapısındaki dönüşümleri saptayan sağlam bir derleme.

Çalışma, temelde,

  • “Dünyanın en işlek ve canlı ticaret yollarının bulunduğu bölge olan Akdeniz’deki bu etkinliğin toplumsal, kültürel ve siyasal düzlemlerdeki olaylarla ilişkisi nasıldı?”,
  • “Akdeniz’in sosyal tarihini liman kentleri üzerinden okuyabilir miyiz?”
  • Ve “Bir bütün olarak Akdeniz bölgesi, siyasal iktidarlardan ve kültürel kimliklerden görece bağımsız yapısal bir birlik sunuyor mu?” gibi sorulara yanıt arıyor.

Yazarların bunu yaparken kozmopolitizm kavramını da tartışmaya dahil etmesi, kitabı ayrıca dikkat çekici kılan husus.

Son olarak çalışmanın, İzmir, Selanik, Beyrut, İskenderun ve İstanbul’un tarihine yeni bir perspektif sunduğunu da özellikle belirtmeliyiz.

  • Künye: Kolektif – Osmanlılardan Günümüze Doğu Akdeniz Kentleri, hazırlayan: Biray Kolluoğlu ve Meltem Toksöz, çeviren: Neyyir Berktay, İş Kültür Yayınları, tarih, 312 sayfa, 2015

Fikret Adil – Beyaz Yollar, Mavi Deniz (2018)

Beyoğlu’nun bohem hayatını anlatan eserleriyle bildiğimiz Fikret Adil, şimdi de bir Ege-Akdeniz yolculuğuna dair izlenimleriyle karşımızda.

Adil’e bu yolculuğunda, Halikarnas Balıkçısı ve Sabahattin Eyüboğlu da eşlik edecektir.

Adil, kendine has tarzıyla bu yolculuğu ve bu yolculukta karşılaştıklarını keyifli bir üslupla aktarıyor ve böylece gezi edebiyatının en güzel örneklerinden birini ortaya koyuyor.

Yazar bunu yaparken de, bir yandan Halikarnas Balıkçısı’nın hikâyelerine öte yandan da Sabahattin Eyüboğlu’nun yoldaşlığına uğruyor.

İstanbul’dan İzmir’e, İzmir’den Bodrum’a uzanan; doğa, çam ağaçları, yıldızlı geceler, edebiyat ve sanatın hemhal olduğu bir gezi.

  • Künye: Fikret Adil – Beyaz Yollar, Mavi Deniz, Sel Yayıncılık, gezi, 94 sayfa, 2018