Psikanalizin görkemli zamanlarının üzerinden çok zaman geçti.
Fransa’da kuramın “altın çağ”ı 1960’larda başlar.
Fakat 1980’lerden başlayarak psikanalize tepkiler artış göstermeye başladı, üstüne üstlük bilişsel psikoloji ve sinirbilim tarafından psikanaliz bilimsel olarak tartışma masasına yatırıldı.
İşte psikolog ve aile terapisti Sébastien Dupont da bu kitabında, psikanalizin etkisini ve çekiciliğini kaybetmesinin altındaki etkenleri çok yönlü bir bakışla irdeliyor.
Baştan söyleyelim, Dupont burada, psikanaliz karşıtı olarak kendini konumlandırmaktan ziyade, psikanalizin teorideki canlılığını ve pratikteki inandırıcılığını nasıl kazanabileceği üzerine düşünüyor.
Ve bu amaçla, ilk olarak zengin olduğu kadar muğlak yönlere de sahip “psikanalitik söylemi” açıklığa kavuşturmaya çalışıyor.
Yazar bunu yaparken, hem kendisinin psikanaliz çevresindeki öznel deneyimlerini hem de danışabildiği psikanaliz yazınını temel alıyor.
Dupont ayrıca, hareketin evrimi hakkında inceleme ve izlenimlerini kendisiyle paylaşan psikanalitik yönelimli pratisyenlerin ve hastaların tanıklıklarından da sıklıkla yararlanmış.
Çağdaş psikanaliz düşüncesindeki büyük eğilimleri merak eden ve “arka plana zumlamak” isteyen okurların ilgisini çekebilecek bir kitap.
- Künye: Sébastien Dupont – Psikanaliz Hareketinin Kendini İmhası, çeviren: Öncel Naldemirci, Yapı Kredi Yayınları, psikanaliz, 140 sayfa, 2018