David A. Bell – Napoléon (2024)

Napoléon Bonaparte’ın iki yüzyıldır pek çok biyografi yazarının ilgisini çekmiş olması şaşırtıcı değildir.

Hayatı olağanüstü önemli, çok ama çok büyüleyiciydi; başta Fransız Devrimi olmak üzere dünya tarihindeki en tartışmalı ve sürekli yeniden yorumlanan olaylardan bazılarıyla da bağlantılıydı.

David A. Bell, kitabının girişinde mevcut biyografilerin birçok olumlu özellik taşımasının yanında, her okuyucunun bu hacimli kitapları okuyabilecek vakti ve sabrının olmayabileceğini söylüyor.

Okurun ayrıntılar deryasında kaybolmasına neden olmaktansa, Napoléon’un gerçeğe sadık, okunabilir bir portresini sunmaya, uzmanlık sahibi olmayanlara da hitap eden özlü bir eser ortaya koymaya gayret ettiğini belirtiyor.

1769’da Korsika’da doğan Napoléon, 1821’de çok daha küçük bir adada, Saint Helena’da sürgünde hayata gözlerini yummuş olsa da ölümünden sonra da adı ve şöhreti etrafında mücadeleler yürütülmeye devam etmiştir; aslında bunları da onun hikâyesinin bir parçası saymak gerekir.

Bu hikâyede, Fransa’da ve başka ülkelerde bugün bile muazzam etkisini koruyan kurumların inşasının yanı sıra, inanılmaz bir seviyeye varan can kayıpları ve yıkımlar da vardır.

  • Künye: David A. Bell – Napoléon: Kısa, Büyüleyici Bir Hayat, çeviren: Tansel Demirel, Koç Üniversitesi Yayınları, biyografi, 176 sayfa, 2024

Erol Çağlar – Napolyon’un Peşinde Bir Osmanlı (2023)

Osmanlı İmparatorluğu en uzun yüzyılına girerken Avrupa önce Fransız Devrimi’nin sonrasında da Napolyon ordularının yol açtığı son derece çalkantılı bir dönemden geçiyordu.

Napolyon Bonapart’ın İtalya’dan Mısır’a, İber’den Rusya’ya uzanan macerası, İmparator oluşu ve 1814’te iktidardan düşüşü Modern tarihin en büyüleyici sahnelerinden biri olmuş, Napolyon efsanesi iki yüz yıldır edebiyattan akıl hastalıklarına her sahada temsil bulmuştur.

Erol Çağlar büyük bir titizlikle, yolu sadece Napolyon’la kesişmekle kalmamış, Osmanlı İmparatorluğu’nun bu büyük sarsıntılar döneminde kilit bürokratlarından biri olmuş Seyyid Mehmed Emin Vahîd Efendi’nin hikâyesini ve 1808 yılında III. Selim’in görevlendirmesiyle çıktığı elçilik seyahatini gün yüzüne çıkarıyor.

Vahîd Efendi, Fransız elçisi General Sebastiyani’nin aracılık ettiği bu seyahatinde Napolyon’la olası bir Rusya seferi için ittifak antlaşması yapmak ve detayları istişare etmek için yola çıkar.

‘Sefâretname’de Edirne’den başlayarak Vidin, Temeşvar, Budapeşte, Viyana, Krakov, Varşova üzerinden Paris’e gider.

Vahîd Efendi’nin hatıratı hem diplomatik hem de dönüşen Batı şehirlerine dair gözlemlerde bulunur.

Çağlar’ın geniş bir özetle, özgün dilinde sunduğu bu sefaretnameye Vahîd Efendi’nin İngiltere ile imza ettiği Kale-i Sultaniye Antlaşması’na dair takrirleri ve antlaşma metni eşlik ediyor.

  • Künye: Erol Çağlar – Napolyon’un Peşinde Bir Osmanlı: Seyyid Mehmed Emin Vahîd Efendi ve Fransa Sefâretnamesi, Telemak Kitap, tarih, 220 sayfa, 2023

John Gibson Lockhart – Napolyon Bonaparte’ın Hayatı (2023)

“Hayatım yazılsa roman olurdu.” demişti.

Savaş meydanında korkunç bir düşman, geceleriyse tutkulu bir romantikti. Napolyon Bonapart tarihin en büyüleyici ve kutuplaştırıcı figürlerinden biri kabul edildi.

John Gibson Lockhart’ın bu ayrıntılı biyografisi ise, ünlü Fransız kumandanı ve imparatorunu tüm göz kamaştırıcı yönleriyle ele alıyor.

Napolyon gençliğinin ateşli enerjisi ve karşı konulmaz hırsıyla askerlik kariyerinde görkemli bir yükseliş gösterdi.

Zaman zaman karakterine yakışmayan ve eşine azap veren aşklar yaşadı ama hiçbir zaman başka bir kadının, zihni üzerinde etkili olmasına izin vermedi.

Henüz otuz beş yaşındayken Papa’nın huzurunda Fransız İmparatoru olarak taç giydi.

Birkaç yıl içinde, modern tarihte eşi benzeri görülmemiş gücüyle Avrupa’nın etkin efendisi hâline geldi.

Çöküşü de daha az dramatik olmayacaktı.

  • Künye: John Gibson Lockhart – Napolyon Bonaparte’ın Hayatı, çeviren: Uğur Gülsün, İthaki Yayınları, biyografi, 624 sayfa, 2023

Andrew Roberts – Napoléon (2023)

  • Fransız İhtilali Napoléon üzerinde nasıl bir etki yarattı?
  • Askerlik mesleğine adım attığı genç yaşında kimlerden ilham aldı?
  • Kendisini hangi tarihî şahsiyetlerin mirasçısı addetti?
  • 24 yaşında general olmayı nasıl başardı?
  • “Savaş Tanrısı” olarak anılmasını sağlayan askerî nitelikleri nelerdi?
  • Josephine’le ilişkisi sanıldığı gibi bir “Romeo ve Juliet” hikâyesi miydi?
  • İhtilalle kralı giyotine gönderen Fransızları yalnızca 11 yıl sonra bir imparatora itaat etmeye nasıl ikna etti?
  • Avrupa’nın siyasî haritasını nasıl değiştirdi?
  • Tüm Avrupa’yı dize getiren ve yenilmez sanılan Grande Armée Rus steplerinde nasıl eridi?
  • Waterloo’da nasıl ve neden kaybetti?
  • Napoléon için sonun başlangıcı neydi?

Ödüllü tarihçi Andrew Roberts, otuz üç bin kişisel mektup ve gün yüzüne yeni çıkan tarihî belgeler ışığında bu görkemli ismin portresini ustaca çiziyor.

Roberts bu çalışmasında, Napoléon’un etkisi günümüzde bile hissedilen eylemlerinden çalkantılı aşk hayatına, muharebe meydanlarındaki zaferlerinden Fransa’nın çehresini değiştiren yenilikçi reformlarına kadar tüm girişim ve faaliyetlerini çok boyutlu bir biçimde ele alıyor.

Napoléon’un çarpıştığı 60 muharebe alanından 53’ünü ziyaret eden, pek çok ülkede farklı dillerde yazılmış arşiv malzemelerinden yararlanan ve hatta Napoléon’un son günlerini geçirdiği St. Helena’ya dahi giden Roberts, hem askerî hem de siyasi tarihe dair keskin bir kavrayışa sahip.

Günümüzün önde gelen tarihçilerinden biri olarak, öznesinin görkemine ulaştırmayı başardığı bu eşsiz biyografiyle Napoléon’u çok daha yakından tanımamızı sağlıyor.

Hiç şüphe yok ki okur, Roberts’ın titiz işçiliği ve coşkulu anlatımı sayesinde, Korsika’dan ihtilal Fransa’sının ara sokaklarına, Mısır çöllerinden Akka’ya, İspanya’dan Rus steplerine ve hatta dünyanın kuş uçmaz kervan geçmez bir noktasında bulunan St. Helena kayalıklarına kadar Napoléon’un attığı her adımı yanındaymışçasına takip edecek.

Napoléon, bu tartışmalı şahsiyete ve modern Avrupa tarihine ilgi duyan herkesin okuması gereken bir başucu kitabı.

Roberts tarihin bu büyüleyici dönemine hayat vererek Napoléon’u tarih anlatımının usta işi bir örneği haline getiriyor.

  • Künye: Andrew Roberts – Napoléon: Hayatı, çeviren: Barbaros Uzunköprü, Kronik Kitap, biyografi, 1024 sayfa, 2023

David A. Bell – Napoléon ve İlk Topyekûn Savaşın Hikayesi (2022)

Yirminci yüzyıl genellikle “Topyekûn Savaş Çağı” olarak görülür.

Fakat David Bell’in bu çığır açıcı kitabında da ifade ettiği gibi, topyekûn savaş mefhumunun ortaya çıkışı çok daha eski bir devirde; misket tüfeklerinin, topların ve yelkenli gemilerin damgasını vurduğu Napoléon döneminde aranmalıdır.

Bell’in kapsamlı ve kuvvetli anlatısı bizi, Batı Fransa’nın kanla sulanan tarlalarında yürütülen “imha” muharebelerinden neredeyse yıkılmaya yüz tutan İspanyol şehirlerinde gerçekleşen korkunç sokak çatışmalarına ve sadece bir gün içerisinde binlerce insanın can verdiği Orta Avrupa muharebe meydanlarına götürüyor.

Bell’e göre savaş kavramına ilişkin modern görüşlerimizin doğuşu da bu devre tekabül ediyor.

On sekizinci yüzyılın Avrupalı aydınları, savaşın uygar dünyayı terk etmeye başladığını düşünüyordu.

Bu yüzden Fransız İhtilâli sırasında patlak veren büyük çaplı muharebeleri; ebedi barışın hüküm sürdüğü çağı başlatacak “son savaşın” ve insanlığı günahlarından arındıracak yıkımın son çırpınışı olarak görme hülyasına kapıldılar.

Bu araştırmasının da göstereceği üzere böylesi görkemli bir amaca hizmet edecek savaşın, dizginlenemeyen ve merhametsizliği şiar edinen kıyametvari bir mücadeleye evirilmesi kaçınılmazdı.

O zamandan beri Batı dünyasında ebedî barış rüyası ve topyekûn savaş kâbusu iç içe girdi ve günümüze değin bu hüviyetini koruyarak geldi.

Nihayetinde Soğuk Savaş’ın akabinde “tarihi sona erdirme” umutlarının, yerini kısa süre içinde topyekûn katliam korkularına bıraktığı görüldü.

Bir tarihçinin keskin vukufiyeti ve bir gazetecinin detaycılık hususundaki ustalığını kendinde birleştiren Bell, ‘Napoléon ve İlk Topyekûn Savaşın Hikâyesi: Modern Savaş Sanatının Doğuşu’nda, Napoléon devri ile günümüz arasındaki benzerlikleri mahirane bir biçimde gün yüzüne çıkarıyor.

  • Künye: David A. Bell – Napoléon ve İlk Topyekûn Savaşın Hikayesi: Modern Savaş Sanatının Doğuşu, çeviren: Burak Yazıcı, Selenge Yayınları, tarih, 488 sayfa, 2022

Peter Sloterdijk – Yeniçağın Kötü Çocukları (2018)

Peter Sloderdijk’ın, insanlığın ilerleme mefhumunun karamsar bir tablosunu çizdiği ‘Yeniçağın Kötü Çocukları’, tarihte iz bırakmış kimi isimlerin yapıp ettikleri üzerinden ilerliyor.

Sloterdijk bunu yaparken, insanlığın ilerleme dürtüsünün kaynağının ne olduğu ve tarihsel sürecin özgürlüğü beraberinde getirip getirmeyeceği gibi önemli soru ve sorunlara yanıt arıyor.

Bu bağlamda, Madame de Pompadour, Napoleon, İsa, Deleuze, Guattari, Çernişevskiy ve Stalin gibi tarihe geçmiş isimlerin izini süren Sloterdijk, modernitede gelenek bağlarının koptuğu ve nesiller arası alışverişin zayıfladığı günümüzde, tarih ve ilerlemenin ne anlama geldiği üzerine derinlemesine düşünüyor.

‘Yeniçağın Kötü Çocukları’ karamsar olduğu kadar gerçekçi ve dolayısıyla hakiki bir sorgulama.

  • Künye: Peter Sloterdijk – Yeniçağın Kötü Çocukları, çeviren: Şeyda Öztürk, Edebi Şeyler Yayınları, siyaset, 408 sayfa, 2018

Mark Mazower – Dünyayı Yönetmek (2015)

Dünyayı yönetme fikri ile iktidarlar arasındaki çekişmenin tarihi gelişimine dair bir analiz.

Mark Mazower, Napoléon’un dünyayı fethetme fikrinin fiyaskoyla sonuçlanmasından dünya savaşlarına, Milletler Cemiyeti ve Birleşmiş Milletlerin doğuşundan Soğuk Savaş’a ve küresel ölçekteki güç dengelerine bu çekişmenin bir tarihini sunuyor.

  • Künye: Mark Mazower – Dünyayı Yönetmek, çeviren: Mehmet Moralı, Alfa Yayınları

Orhan Koloğlu – Hain’nâme (2014)

Orhan Koloğlu’ndan, farklı kesim ve anlayışlardan gelen, hem eski hem de güncel otuz üç hain hikâyesi.

Devrim girişiminin hainlik damgasını teşvik ettiğini hatırlatan ve hainliğin hem sözlük anlamlarına hem de farklı siyasi yaklaşımlardaki kullanımlarına bakan Koloğlu kitabında, Sezar’dan Napolyon’a, Mareşal Petain’den Nâzım Hikmet’e, yaşadıkları dönemde hain olarak yaftalamış birçok ismin hikâyesini sunuyor.

  • Künye: Orhan Koloğlu – Hain’nâme, Tarihçi Kitabevi