Frantz Fanon – Fanon Kitabı (2025)

Frantz Fanon’un bu kitabı, yazarın külliyatından seçilmiş önemli metinleri bir araya getirerek, onun düşünce dünyasına kapsamlı bir bakış sunmayı amaçlıyor. Azzedine Haddour’un editörlüğünü üstlendiği bu derleme, Fanon’un sömürgecilik, ırkçılık, kimlik, şiddet ve özgürlük gibi temel kavramlara dair görüşlerini içeren yazılarından oluşuyor. Kitap, Fanon’un sadece bir düşünür değil, aynı zamanda bir eylem adamı ve bir devrimci olarak da nasıl etkili olduğunu gözler önüne seriyor.

‘Fanon Kitabı’, Fanon’un en bilinen eseri olan ‘Yeryüzünün Lanetlileri’nden (‘Les Damnés de la Terre’) bölümlerin yanı sıra, ‘Siyah Deri Beyaz Maskeler’ (‘Peau noire, masques blancs’) ve diğer önemli yazılarından da seçkiler sunuyor. Bu metinler aracılığıyla, Fanon’un sömürgeciliğin insan üzerindeki psikolojik ve toplumsal etkilerini nasıl analiz ettiğini, sömürge halklarının özgürlük mücadelesini nasıl desteklediğini ve şiddetin bu mücadeledeki rolünü nasıl değerlendirdiğini anlıyoruz. Kitap, Fanon’un sadece sömürgeciliğe karşı değil, aynı zamanda ırkçılığa, eşitsizliğe ve insanlık onurunu hiçe sayan her türlü baskıya karşı nasıl mücadele ettiğini gösteriyor.

‘Fanon Kitabı’ Fanon’un düşüncelerinin günümüzde de hala etkisini koruduğunu ve onun postkolonyalizm ve özgürlük mücadelelerine dair görüşlerinin, postkolonyalizm çalışmalarına önemli bir katkı sağladığını vurguluyor. Kitap, Fanon’un metinlerinin postkolonyalizm ve etkisini koruduğunu ve onun düşüncelerinin, ezilen halkların mücadelesine ilham vermeye devam ettiğini gösteriyor.

  • Künye: Frantz Fanon – Fanon Kitabı: Seçme Yazılar, hazırlayan: Azzedine Haddour, çeviren: Utku Özmakas, Dipnot Yayınları, siyaset, 314 sayfa, 2025

Alain Corbin – Terra Incognita (2025)

Alain Corbin’in ‘Terra Incognita’ adlı eseri, 18. ve 19. yüzyıllarda insanların bilgi eksiklikleri ve yanlış inançları üzerine odaklanıyor.

Yazar, bu dönemlerde dünyanın pek çok bilinmeyen köşesinin olduğu ve insanların bu bilinmeyenlere karşı duydukları merak ve korkunun nasıl şekillendiğini inceliyor.

Corbin, o dönemde volkanlardan kutuplara, okyanusların derinliklerinden stratosfere kadar pek çok doğal fenomenin insanlar tarafından nasıl anlaşıldığını veya yanlış anlaşıldığını detaylı bir şekilde anlatıyor. Bu bölgeler hakkındaki bilgilerimizin sınırlı olması, insanların hayal güçlerini harekete geçirerek mitler, efsaneler ve korkular yaratmasına neden olmuş.

Kitap, cehaletin sadece bir eksiklik değil, aynı zamanda insanlık tarihinin ilerlemesinde önemli bir rol oynadığını savunuyor. Bilinmeyen korkusu, insanların keşfetme arzusunu körükleyerek bilimsel gelişmelere zemin hazırlamış. Corbin, bu dönemlerdeki cehaletin, günümüzdeki bilgi çağında bile hala karşımıza çıkan bazı tutum ve davranışların kökenlerini anlamamıza yardımcı olduğunu vurguluyor.

Kitabın temel noktaları:

Bilinmeyenin gücü: 18. ve 19. yüzyıllarda dünya hakkında bilinenlerin sınırlı olması, insanların hayal güçlerini harekete geçirdi ve mitolojik anlatılara yol açtı.

Keşiflerin etkisi: Yeni keşifler, insanların dünyayı anlama şekillerini kökten değiştirmiş ve eski inançları sorgulamalarına neden oldu.

Cehaletin bilimsel gelişime etkisi: Bilinmeyen korkusu, insanların yeni bilgiler edinme arzusunu artırarak bilimsel keşiflere öncülük etti.

Günümüzle bağlantı: Kitap, geçmişteki cehaletin izlerinin günümüzde de görülebileceğini ve bu durumun modern toplumları nasıl etkilediğini tartışıyor.

Sonuç olarak, ‘Terra Incognita’ sadece bir tarih kitabı değil, aynı zamanda insan doğası ve bilgi arayışımız hakkında derinlemesine düşünmemizi sağlayan bir eser. Corbin, cehaletin sadece olumsuz bir kavram olmadığını, aynı zamanda insanlık tarihinde ilerlemenin de önemli bir parçası olduğunu gösteriyor.

  • Künye: Alain Corbin – Terra Incognita: On Sekizinci ve On Dokuzuncu Yüzyılda Cehaletin Tarihi, çeviren: Utku Özmakas, Kolektif Kitap, tarih, 216 sayfa, 2025

Mark G. E. Kelly – Bugünün Normali (2024)

Yirminci yüzyılın ortalarında Batı toplumlarında normlar, toplumsal düzenin işleyişinde merkezi bir rol oynamaya başladı.

Normallik bireylerin davranışlarını denetleyen bir iktidar mekanizmasına dönüşerek, geleneksel davranış kalıplarına uyum olarak tanımlandı.

Ancak bu normatif düzen zamanla, eski sınırlara başkaldıran ve bireyci kendini gerçekleştirmeyi temel alan yeni bir normatif düzene bıraktı yerini.

İronik bir biçimde bireycilik ve konformizm karşıtlığı, yeni bir zorunluluk haline geldi.

‘Bugünün Normali’ bu yeni normatif düzenin politika, sağlık ve cinsellik gibi alanlarda nasıl tezahür ettiğini derinlemesine inceliyor.

Kendini var etmeye dair normların bu yeni, katı mükemmeliyetçiliği yaygın bir öfke, kaygı ve tatminsizliğin habercisi olarak karşımıza çıkıyor.

Kitap okuruna günümüzün normalini sorgulamaya ve anlamaya yarayan entelektüel araçları sunarken modern çağda ortaya çıkan “normal” kavramının nasıl şekillendiğini ve bu kavramın tarihsel dönüşümünü inceliyor.

  • Künye: Mark G. E. Kelly – Bugünün Normali: Uyum Olarak Bireycilik, çeviren: Utku Özmakas, Kolektif Kitap, felsefe, 216 sayfa, 2024

Neil Faulkner – Tırmanan Faşizmin Kitle Psikolojisi (2024)

Dünyanın farklı coğrafyalarında otoriter sağın ve faşist hareketlerin güçlenmesine tanıklık ediyoruz.

Günümüz dünyası faşist bir irrasyonalizm kasırgasının etkisi altında.

Dinmek bilmeyen bu kasırga otoriterlik, milliyetçilik, ırkçılık, kadın düşmanlığı, homofobi, narsisizm, komplo teorileri ve hakikatin önemini yitirmesi türünden belirtilerle dışavuruyor kendini.

Ünlü Marksist tarihçi Neil Faulkner bu kısa ve özlü kitabında, Marksist-Freudyen teoriden yararlanarak faşizmin kitle psikolojisinin güncel bir analizini sunuyor.

Faulkner, Marksizmi psikanalizle yoğururken ikisinin de sınırlarını genişleten; ancak bunu teorik bir cambazlık arzusuyla değil, günümüzün yaygın narsisistik-otoriter kişiliğini geçer akçe kılan özgürlük korkusu ve psikotik öfkenin sebeplerini kavrama maksadıyla yapıyor.

Faşizm ile otoriterliğin insanların zihinleri ve ruhlarına zoraki istikamet iddiasıyla çıkardığı bu celbin, esasen demokrasinin başını ezmeye çalışan neoliberal sömürü ve baskı sistemine hizmet ettiğini gözler önüne seriyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Umut sınıf mücadelesindedir. Kapitalizm evreninde yaşanan zihinsel ıstırabı sona erdirmek, yani narsisizme, otoriterliğe ve faşizmin kitle psikolojisine yol açan toplumsal koşulları ortadan kaldırmak için müşterekleri yeniden halka vererek, iktisadi ve toplumsal yaşam üzerinde demokratik bir denetim kurarak, doğa ile toplum arasındaki metabolik kopuşu tedavi ederek yabancılaşmanın üstesinden gelmek zorundayız. Sevgi ile emeğin -işbirliği, dayanışma ve özgürlüğe dayanan- yeni topluluklarda çiçek açabileceği bir dünya yaratmak zorundayız.”

  • Künye: Neil Faulkner – Tırmanan Faşizmin Kitle Psikolojisi: Marksist-Freudyen Bir Analiz, çeviren: Utku Özmakas, Yordam Kitap, siyaset, 96 sayfa, 2024

Ishay Landa – Faşizm ve Kitleler (2023)

Kitle, genellikle kendisine yüklenen anlam ve değerlerle baş etmesi gereken lanetli bir kavram.

Bildiğimiz modern toplumun esasen biraz da kitle toplumu olduğu gerçeği kimseyi ikna etmiyor; üstelik iki büyük savaş arası faşizm ve onun neredeyse bütün suçları, eğilimleri, ideolojik nitelikleri, kusurları kitle fenomeninin dolaysız sonucu sayılıyor.

Hatta birçok eleştirmen faşizmi kitle siyasetinin nihai ifadesi olarak yorumladı.

Burada şüphesiz faşizmin kitlelere dayanan politik anlatısı kanıt gösteriliyor.

Bu algıyı yıkmaya koyulan Ishay Landa, ‘Faşizm ve Kitleler’de bütün bu iddiaları titizlikle sorgulamaya tâbi tutuyor.

“Faşizmi kitle karşıtı bir hareket olarak” ele alıp hem faşizm-kitleler ilişkisini hem de son on-on beş yıldır sıkça tartışılan çeşitli faşist hareket, ideoloji ve partileri yeniden düşünmeye davet ediyor.

Kitleyi ve kitleselleşmeyi dizginlemek değil, tersine “kitlenin dizginlerinden boşanmasını sağlamak” gerektiğini öne sürüyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Faşist söz dağarcığının merkezinde yer alan ‘millet’, ‘ırk’, ‘halk’ ya da ‘halk topluluğu’ gibi kavramların ‘kitleyle’ karıştırılmamasını, bunların birbirinin tam karşıtı olduğunu vurgulamak gerekir. Andığımız tüm bu sözcükler, kitlelerin olması gereken her şeyi temsil ediyordu. Kitle bağımsız, tembel, barış düşkünü, eşitlikçi, kararsız, asi, kadınsı, şımarık, saygısız, cimri, duygusal ve şehirli olarak görülüyordu. Halk ise bunun tam aksine disiplinli, otoriteye saygılı, çalışkan, alçakgönüllü, terbiyeli, yiğit, fedakârlık yapmaya hazır, köylü zihniyete sahip ve toprağa bağlıydı.”

  • Künye: Ishay Landa – Faşizm ve Kitleler: “Son İnsanlar”a İsyan (1848-1945), çeviren: Utku Özmakas, İletişim Yayınları, siyaset, 472 sayfa, 2023

Utku Özmakas – Kartezyen Prens (2022)

‘Kartezyen Prens’, Türkçe felsefe literatüründe çok nadiren tartışmaya açılmış bir konuyu ele alıyor: René Descartes’ın siyasi fikirleri.

Modern felsefenin kurucusu Descartes’ın epistemolojiden metafiziğe, töz öğretisinden özne tasarımına kadar pek çok alandaki düşünceleri felsefe tarihçilerinin gündemini sürekli meşgul ederken, siyasete ilişkin fikirleri çoğu zaman bir suskunluk sarmalında unutuşa terk edilir.

Utku Özmakas ise siyaset üzerine konuşmaktan ısrarla imtina eden düşünürün metinlerini titizlikle tarayarak siyasi metaforlarının bir haritasını çıkarıyor, ardından da Prenses Elizabeth’le mektuplaşmalarına odaklanarak bu sarmalı aşacak ipuçlarını bulmaya ve “Kartezyen Prens”in robot resmini çizmeye çalışıyor.

Descartes’ın düşüncesini on yedinci yüzyılın genel krizi içerisinde ele alan ve filozofun yaşamının fikirleri üzerindeki etkilerini soruşturarak ilerleyen bu metin, aynı zamanda felsefe tarihinin nasıl felsefi bir polisiye gibi yazılabileceğini de örnekliyor.

“Devrimci Descartes” tablosunun arkasındaki sırrı aralamaya çalışan bu kitap, okurunu sistematik görünen bir düşünsel çerçevenin içinde türeyen kavramsal ve metaforik gerilimleri tespit etmeye, yorumcularının jet lag yaşamasına sebep olan saat farklarını görmeye, ezberlerimizin tozunu almaya davet ediyor.

  • Künye: Utku Özmakas – Kartezyen Prens: Descartes ve Siyaset, Zoom Kitap, felsefe, 150 sayfa, 2022

David Harvey – Anti-Kapitalist Günlükler (2022)

Sol hareket, neoliberallerin neo-faşistlerle kurduğu bugünkü ittifaka karşı nasıl direnebilir?

‘Anti-Kapitalist Günlükler’, David Harvey’nin karantina günlerinde de sürdürdüğü podcast ve çevrimiçi video dizisindeki derslerinden oluşuyor.

Bugün, tüm dünyada neoliberal devletin ve onun ideolojik dayanaklarının meşruiyeti iyiden iyiye sorgulanıyor.

Ancak bu, neoliberalizmin sonunun geldiği anlamına da gelmiyor.

Tam tersine, bu siyasal proje, kendi iç dinamikleri içinde pek çok ülkede yükselen yeni faşizm dalgasının desteğiyle hâlâ canlı ve zinde.

Aslına bakılırsa bu ittifak hiç şaşırtıcı değil, zira sermaye sınıfının yine bir ekonomik çöküş ve beraberinde gelişen toplumsal çalkantılar ile giderek radikalleşen muhalefet karşısında varlığının tehdit altına girdiğini hissetmesiyle sarıldığı, geçmişi oldukça kanlı bir “çözüm” neoliberalizm.

Bugün neoliberalizmin şafağındakine benzer bir küresel krizin ortasındayız.

Karantina günlerinde de sürdürdüğü podcast ve çevrimiçi video dizisindeki derslerinden oluşan ‘Anti-Kapitalist Günlükler’de David Harvey, dünyanın dört bir yanında neoliberallerin neo-faşistlerle kurduğu ittifaktan örnekler vererek günümüz sınıf mücadelesinin güncel meselelerine parmak basıyor ve yabancılaşma, özgürlük ve sermaye birikimi gibi temel başlıklar üzerinden Marx’ın ‘Kapital’ini yeniden okuyarak ufuk açıcı bir kılavuz sunuyor.

  • Künye: David Harvey – Anti-Kapitalist Günlükler, yayına hazırlayan: Jordan T. Camp ve Chris Caruso, çeviren: Utku Özmakas, Sel Yayıncılık, siyaset, 248 sayfa, 2022

Robert Darnton – George Washington’ın Takma Dişleri (2022)

On sekizinci yüzyılda Fransız-Amerikan entelektüel alışverişi hakkında ilgi çekici bir kitap.

Robert Darnton, o dönemden Voltaire, Jefferson, Rousseau ve Condorcet gibi figürler üzerine yeniden düşündüğü gibi, dönemin “haber ağları” olarak tanımladığı polis kayıtlarından ilginç bilgiler de paylaşıyor.

Kitap, Fransız-Amerikan bağlantıları, iletişim şekilleri ve Fransız Aydınlanması’na özgü düşünme biçimleri gibi temalar üzerinden o zamanların zihniyet yapısına odaklanıyor.

  • Künye: Robert Darnton – George Washington’ın Takma Dişleri: Sıradışı Bir On Sekizinci Yüzyıl Rehberi, çeviren: Utku Özmakas, Zoom Kitap, tarih, 208 sayfa, 2022

Michel Foucault – Özgürlük ve Bilgi (2021)

Michel Foucault’dan bilgi ile özgürlük arasında mecburi bir ilişki olduğu varsayımı üzerine usta işi bir sorgulama.

Foucault ile Hollandalı filozof Fons Elders arasında, Foucault’nun yaşamında politik faaliyetlerin yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşmişti.

Bilgi ile özgürlük arasında mecburi bir ilişki olduğu varsayımına göre, bilgi özgürlüğü, özgürlük de bilgiyi getirecektir.

Başka bir deyişle, ne kadar çok bilirsek o kadar çok özgür oluruz yahut tersi.

Bu varsayım en olgunlaşmış haliyle, aklın evrensel bilgi ve mutlak özgürlük ile tamamlanmasını bir ideal olarak konumlandırır.

Foucault ise, delilik temasından hareketle, “Deliliği anlamak için ilk önce kimin ya da neyin dışlandığına bakmak gerekir.” diyor ve buradan yola çıkarak şu varsayımda bulunuyor: Bilgimizin evrenselliği dışlamalar, yasaklamalar, inkârlar, reddedişler pahasına; gerçeklik açısından bir tür zalimlik pahasına kazanılmıştır.

Başka bir deyişle Foucault, evrensel bilginin bedelinin bir zulüm kısır döngüsü olduğunu savunuyor.

Düşünür bunun yanı sıra çarpıcı bir öneride de bulunuyor:

Şayet özgürlük istiyorsak, evrensel bilginin peşine düştüğümüz, asla tatmin edici olamayacak ve şiddet içeren bir arayışa kalkışmak yerine evrensel bilgi idealini “terk etmeliyiz.”

  • Künye: Michel Foucault – Özgürlük ve Bilgi, söyleşi: Fons Elders, çeviren: Utku Özmakas, Sel Yayıncılık, felsefe, 120 sayfa, 2021

Stuart Hall – Tarihin İronileri (2016)

Kültürel kuramcı ve sosyolog Stuart Hall kıymetlimizdir.

Zira Richard Hoggart ve Raymond Williams ile birlikte İngiliz Kültürel Çalışmaları ekolünün kurucularındandır.

Daha da önemlisi Hall, siyahi bir adam olarak klişe bir atlet ya da komedyen rolü dışında kamusal bir entelektüel rolünü işgal etmeyi tercih edişiyle, kendisinden sonra gelenler için rol model oldu.

‘Tarihin İronileri’ başlıklı elimizdeki kitap ise, Hall ile yapılmış ufuk açıcı bir söyleşi.

Annie Paul’un gerçekleştirdiği söyleşi, Hall’un entelektüel gelişimi, beslendiği kaynaklar, sistemi ve katkıları hakkında çok önemli ipuçları barındırıyor.

  • Künye: Stuart Hall – Tarihin İronileri, söyleşi: Annie Paul, çeviren: Utku Özmakas, Zoom Kitap, söyleşi, 88 sayfa, 2020