Georges Bataille – Erotizmin Tarihi (2024)

‘Erotizm Tarihi’, Georges Bataille’ın ‘Lanetli Pay’ adlı daha kapsamlı çalışmasının bir parçasıdır.

Bataille, bu eserinde erotizmi, sadece cinselliğin biyolojik bir yönü olarak değil, aynı zamanda insanın ekonomik, sosyal ve kültürel yaşamındaki yerini ve anlamını sorgular.

Yazar, erotizmin, insanın üretim ve tüketim üzerine kurulu ekonomik sistemde harcanan enerjinin fazlası, yani “lanetlenmiş pay” olarak görülebileceğini savunur.

Bu fazla enerji, üretim ve tüketim döngüsünün dışında kalarak, sanat, din, şiddet ve tabii ki erotik deneyimler gibi farklı alanlarda kendini gösterir. Bataille’a göre, erotik deneyim, bu fazla enerjinin boşaltıldığı, tüketildiği ve böylece bireyin kendini aştığı bir anı temsil eder.

Bataille, erotizmi sadece bireysel bir deneyim olarak değil, aynı zamanda toplumsal bir olgu olarak da inceler. Erotik ritüeller, mitler ve sanat eserleri aracılığıyla toplumların ortak bilinçaltında yer alan derin arzuları ve korkuları yansıtıldığını savunur.

‘Erotizm Tarihi’nde Bataille, tarih boyunca farklı kültürlerde erotik deneyimin nasıl algılandığını ve ifade edildiğini inceler. Antik Yunan’dan Orta Çağ’a, Rönesans’tan modern döneme kadar erotik temaların sanatta, edebiyatta ve dini ritüellerde nasıl yer aldığını gösterir.

Kitabın temel noktaları:

  • Erotizm, ekonomik sistemin dışında kalan bir enerji kaynağıdır.
  • Erotik deneyim, bireyin kendini aşmasına ve toplumsal bağlara katılmasına olanak tanır.
  • Erotizm, tarih boyunca farklı kültürlerde farklı şekillerde ifade edilmiştir.
  • Erotizm, sadece biyolojik bir dürtü değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal bir olgudur.

Sonuç olarak, ‘Erotizm Tarihi’, erotizmi sadece cinsellik olarak değil, aynı zamanda insanın varoluşsal sorularına cevap arayan bir felsefi ve kültürel olgu olarak ele alır. Bataille, bu eseriyle erotizmi, insanın yaşamındaki temel dürtülerden biri olarak konumlandırır ve bu dürtünün tarihsel, sosyal ve kültürel boyutlarını derinlemesine inceler.

  • Künye: Georges Bataille – Erotizmin Tarihi, çeviren: Hüseyin Can Akyıldız, Sel Yayıncılık, erotizm, 216 sayfa, 2024

Matt Ridley – Kızıl Kraliçe (2024)

Büyük ses getiren popüler bilim kitabı ‘Kızıl Kraliçe’de Matt Ridley, bizi evrimsel psikoloji ve cinsel seçilimin karanlık dünyasına davet ediyor.

Aynanın İçinden’deki bulunduğu yerde kalabilmek için var gücüyle koşması gereken kızıl kraliçeyi metafor olarak kullanan yazar, insan doğasının çok az bir parçasının cinsellikten ayrı olarak kavranabileceğini savunuyor ve cinsel tutumlar hususunda yeni bir çerçeve ortaya koyuyor.

Kızıl Kraliçe’de insanın içindeki yırtıcı hayvanı alt edebilmek için cinsellikten nasıl da yararlanabileceğini görmekle kalmayıp ilişkiler, evlilikler, güzellik anlayışı gibi pek çok konuda yeni perspektiflerle karşılaşacaksınız.

  • Künye: Matt Ridley – Kızıl Kraliçe: Cinsellik ve İnsan Doğasının Evrimi, çeviren: Erhun Yücesoy, Alfa Yayınları, bilim, 488 sayfa, 2024

Gayle S. Rubin – Cinsel Aykırılıklar (2024)

Sakıncalı içerik nedir, sapık insan kimdir?

Kim, kimden, niçin sakınmalıdır?

‘Cinsel Aykırılıklar’ yalnızca birkaç sözcükle özetlenebilse belki de şöyle olurdu: “Doğuştan veya kendi arzularıyla aykırı cinsellikler yaşayan insanların; toplumun ‘sapık’, tıbbın ‘hasta’, devletin ‘suçlu’ yaftalamasıyla ve akademik unutkanlıkla imtihanı.”

Gayle S. Rubin, aykırı olan, yoldan çıkan ve yaftalanan tüm cinselliklere ve cinsiyetlere rengârenk bir şemsiye tutuyor.

Zaten içimizde karışık olan yönelimleri ve kimlikleri bardaktan taşırırken akademisyenleri ve eylemcileri kapsayıcılığı kucaklamayı unutmamaya çağırıyor.

Rubin, kuir ve LGBTİ terimlerini kullandığı gibi, bu terimlerle çizilen çerçevenin de dışına taşan veya hep akışan, belki de o çerçevede hiç temsil edilmediği için daha da saklanan, topluluk içi tartışmaları alevlendiren tüm kimlik ve hazları kapsamak maksadıyla cinsel yelpaze, cinsiyet yelpazesi ve cinsel aykırılar gibi terimler öneriyor.

“Aykırılar” kuir, kink ve akışkan gibi görece yeni sözcüklerle açılmayı ve kenetlenmeyi sürdürürken, LGBTİ çerçevesi kapsayıcılık uğruna yeni harflerle, +’larla çoğalırken ‘Cinsel Aykırılıklar’, cinsellik ve cinsiyet yolculuğunun 1970’lerden 2000’lere güncesi ya da 2020’lerden 2030’lara kılavuzu gibi okunabilir.

Kitaptan bir alıntı:

“Kusursuz sınıflandırmalar ve geçilmez sınırlar için savaşmak yerine farklılıkları birer armağan, sapmaları birer değer addeden ve tüm temel ilkelere sağlam bir kuşkuculukla yaklaşan bir topluluk için didinelim.”

  • Künye: Gayle S. Rubin – Cinsel Aykırılıklar, çeviren: Gece Tezcan, İletişim Yayınları, inceleme, 527 sayfa, 2024

Hastings Donnan, Fiona Magowan – Seksin Antropolojisi (2024)

Antropolojinin insani çeşitliliğinin düşünüş, eylem ve hayatta kalma biçimleri arasındaki farklılıklarla birlikte değişkenliğin ayırdına varma bakış açısıyla hareket eden bu çalışma farklı kültürlerde, iki cinsiyetli beden algısını aşan seks deneyimleri, duyguları ve anlamlarına dairdir.

Seks bir biyolojik dürtü olsa da farklı yerlerdeki insanlar tarafından farklı yaşanmaktadır.

Farklı biçimlerde yapıldığı gibi buna dair duygular da yapıldığı toplumsal ve kültürel ortama bağlı olarak değişir.

Cinsel pratiğin bu deneyimsel yönünü vurgulamak için, özellikle insanların kendilerinin seks hakkında ne söyledikleri ve yaptıkları, onu nasıl algıladıkları ve yorumladıklarına bakmak ufuk açıcıdır.

Kültürün önemli bir kısmı, insanın biyo-kültürel yeniden üretiminin vazgeçilmez bir olgusu olan seksin denetlenmesi, bastırılması, gizlenmesi üzerine şekillenmesine karşın, öte yandan tüm yasakların yerle bir edildiği bir alandır.

Bu, insan cinselliğinin karakteristik olarak belirsiz ontolojik statüsüyle ilgisi olabilir; çünkü seks ne tam anlamıyla biyolojik ne de tam anlamıyla kültüreldir ama görünüşe göre aynı anda her ikisidir.

Seks toplumsal kimliklerin hem üretici hem de yeniden üreticisidir ve bu kimlik resmi ve gayrı resmi cinsel anlaşmalarla kısıtlanmasına karşın, cinsel şekillenmeleri saran pratiklerin aynı anda nasıl duygusal, toplumsal, siyasal ve psikolojik olabildiğini, farklı kültürlerden etnografik örneklerden, ya da ötekilerden öğrenmeye davet eden bir çalışma elinizdeki kitap…

  • Künye: Hastings Donnan, Fiona Magowan – Seksin Antropolojisi, çeviren: Sami Oğuz, Dipnot Yayınları, antropoloji, 328 sayfa, 2024

Kolektif – Tapınağın Dışında (2024)

Tapınak kendisini içeriye kapatan duvarlarla çevrilidir.

Bu duvarların yüksekliği içeride korunması beklenen kutsal bir özün ritüellerin ötesine taşan kirli bir alana bulaşmasını önlemek içindir.

Üniversite skolastik bir akademinin tapınağı haline geldiğinde, orada kural dışını düşünmek yasaktır.

Oysa elinizdeki derlemenin akademik ciddiyetin yüce sınırlarını çiğnemekle hiçbir sorunu yoktur.

Zaten ismi de buradan ileri gelir: Latince kökenli profane sıfatı (dindışı, seküler, kutsala saygısız vs.) profanum sözcüğünden türer.

Profanum ise kökensel olarak tapınağın önündeki yer, yani tapınağın dışı demektir.

‘Tapınağın Dışında’ uygarlığı iki yönden kuşatan yeme rejimlerinin değerlendirilmesiyle başlar; insanın uygarlaşma sürecinde bir tiksinti olarak tezahür eden kokuların izini sürerek; ölüme, baş sağlığına, kültürel ya da doğal, vahşi ya da uygar her türlü yaşamın sonuna varır.

Yaşam ile ölüm arasındaki bulanık ve sancılı bir süreci, bebeğini doğurduktan sonra kendisi de yeniden doğan annelerin çok katmanlı deneyimini katederek; bir kez daha yaşamın tam kalbine: sekse, hazza ve acıya, hazzın acılı, acının haz verici hallerine geri döner ve cinselliğin en büyük hapishanesi olarak kodlanan tek-eşli aşkın acımasız eleştirisiyle son bulur.

Hannibal Lecter ile Stoacılığı, Spinoza ile BDSM’i, Hegel ile ménage à trois’yı ya da diyalektiğin asık suratı ile lohusa kanından henüz arınmış bir annenin neşesini bir araya getiren bu düşünce denemelerinde filozofların metinlerinden itinayla kazımaya çalıştığı yüzlerinden arta kalan izler bulunur.

Peki ama şimdiye kadarki tüm ciddiyetin; skolastik olanın sınırları içerisine gizlice, el altından hapsedilmiş düşüncenin önünde hazır bulduğu meşru görevlerdeki ağırbaşlılık ve resmiyetin ötesine geçerek halihazırda kutsal, yakışıksız ve dokunulmaz bulunan her şeyle böylesi oyuncu bir cesaretle ilişkilenmeyi amaçlayan bu ‘felsefe’ ciddiyetsizlik mi demektir?

Hiç de değil. Tam aksine, Nietzsche’nin de dediği gibi: Belki de büyük ciddiyet ancak böyle başlayacak…

Kitaba katkıda bulunan isimler şöyle: Alev Özkazanç, Hüseyin Deniz Özcan, Maya Mandalinci, Mustafa Çağlar Atmaca, Nazile Kalaycı, Toros Güneş Esgün.

  • Künye: Kolektif – Tapınağın Dışında: Marjinal Konular Üzerine Felsefi Denemeler, derleyen: Hüseyin Deniz Özcan, Livera Yayınevi, felsefe, 184 sayfa, 2024

Baha Batıkan – Eril, Dişil ve Ötekiler (2024)

  • İnsan bedeni tarih boyunca kimin hizmetinde olmuştur?

İnsanlık tarihi boyunca bedenler, günahkâr ve kutsal olarak farklı muameleler gördü.

Öyle ki bunun izleri mitolojiden sanata, dinlerden tarihe dek her alana sızdı.

Cinsellik adı altında toplanan bu izler, içinde erilin gücünü, yüceltilmesini, dişilin dışlanmasını, baskılanmasını, metalaştırılmasını ve nihayetinde şeytanlaştırılmasını, ötekilerin yok sayılmasını ve lanetlenmesini taşır ve aslında bunlar tümüyle iktidarın tutumunu yansıtır.

  • Tarihin üstü örtülen, konuşulmayan ama bu sessizliğiyle dahi çığlık çığlığa bağıran karanlık kuytusunda neler gizlenmiştir?
  • Bastırılmaya ve yok sayılmaya çalışılan aslında nedir?

Arkeolog ve eskiçağ tarihçisi Baha Batıkan mağaraların karanlığından sarayların has odalarına dek örtülüp saklanan bedenin, cinselliğin, günah ilan edilenin tarihinde derin ve meydan okuyucu bir kazıya götürüyor bizleri. Günah, kutsal ve tabu olanın içinde çıktığı bu “tehlikeli” yolculukta, bugün içine hapsolduğumuz…

  • Künye: Baha Batıkan – Eril, Dişil ve Ötekiler: Arkeolojide Eril İktidarın Toplumsal Cinsiyet Rolleri Üzerine Etkisi, Beyaz Baykuş Yayınları, arkeoloji, 304 sayfa, 2024

Yeliz Turan Yunusoğlu – Yatak Odasındaki Kalabalık (2021)

Türkiye’de cinselliğin kültürel ve kişilerarası boyutları üzerine eşsiz bir inceleme.

Yeliz Turan Yunusoğlu’nun ‘Yatak Odasındaki Kalabalık’ adlı bu yapıtı, sözü vajinismus deneyimi yaşayan kadınlara vermesiyle Türkiye’de bu alanda yapılmış ilk çalışma.

Cinsel ilişki iki çubuğu birbirine sürterek ateş yakmaya çalışmak kadar mekanik olsaydı, kimse cinsel hazzın ve doyumun peşine düşmez, cinsel ihtiyaçlarını kendi kendine ya da herhangi biriyle halledebilirdi.

Ama açıkça görüldüğü gibi, cinsel ilişkide aranan aslında üç-beş kasılmaya ulaşmak değildir çünkü cinsellik cinsel organlarımızla beraber tüm bedenimizi, değerlerimizi, inanışlarımızı ve de duygularımızı içerir.

Vajinismus, yani kadının bedenindeki kimi tepkiler nedeniyle cinsel ilişkinin “tamamlanamaması” ise, genellikle tıp alanında ele alınır.

Türkiye’de sıklıkla kadının “evlilik kurumu içindeki görevi”ni yerine getirememesi üzerinden tanımlanır ve beden parçalarına odaklanmış tedavilerle, kadının ihtiyaç ve taleplerine pek de kulak verilmeksizin, acilen çözülmeye çalışılır.

Oysa cinsel ilişkinin verilmiş roller uyarınca kolayca gerçekleştirilmesi gereken “doğal” bir şey olduğu ön kabulü, toplumun cinsellik üzerindeki yoğun etkisini göz ardı eder.

‘Yatak Odasındaki Kalabalık’, katılımcıların aile hayatları, partnerleriyle ilişkileri ve tıbbi çözüm ararken karşılaştıkları sorunlar üzerine anlatılarını aktarıyor.

Yunusoğlu, kitabı için şöyle diyor:

“Bu çalışmayı yapmaktaki hedefim, kadınların yaşadıkları güçlükleri sadece tasvir etmek değil, aynı zamanda içinde bulundukları durumu değiştirmelerine yardımcı olmaktı. Kadınları cinsel olarak sağlıklı kılmak için cinsel arzularını daha iyi yönetme, karar sürecine aktif katılımlarını sağlama ve cinselliği kendi kontrollerinde yaşama konusunda cesaretlendirmeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.”

  • Künye: Yeliz Turan Yunusoğlu – Yatak Odasındaki Kalabalık: Türkiye’de Kadınların Vajinismus Deneyimleri, Metis Yayınları, kadın, 336 sayfa, 2021

Darian Leader – Kadınlar Neden Yazdıkları Her Mektubu Göndermezler? (2020)

‘Kadınlar Neden Yazdıkları Her Mektubu Göndermezler?’, kadın ve erkek cinselliğine ilişkin gözlem, açıklama ve psikanalitik değerlendirmelerden oluşan, bugün klasikleşmiş diyebileceğimiz bir yapıt.

Darian Leader, yeni bir baskıyla yayımlanan kitabında, kadın ve erkek cinsleri arasındaki farklılıkları, özellikle de cinsellik boyutunda ele alıyor ve bunu yaparken de psikanalizin yanı sıra, sinema, tiyatro, edebiyat ve felsefe gibi farklı alanlardan aldığı pek çok çarpıcı örneğe başvuruyor.

Shakespeare’den Hitchcock’a, Sharon Stone’dan Arnold Schwarzenegger’e, Sokrates’ten Bertrand Russell’a, Virginia Woolf’tan Agatha Christie’ye, Freud’tan Drakula’ya, Jane Austen’dan Yunan tragedyalarına dek uzanan Leader, psikanalizin içgörüleri üzerine çok zengin bir metin ortaya koyduğu gibi, bir erkek ile bir kadın arasında uyumlu bir ilişki kurma şansının neden çok zor olduğunu da ayrıntılı bir şekilde açıklıyor.

  • Künye: Darian Leader – Kadınlar Neden Yazdıkları Her Mektubu Göndermezler?, çeviren: Nedim Çatlı, Saltokur Yayınları, psikanaliz, 139 sayfa, 2020

Kolektif – Queer Temaşa (2016)

Verili beden ve cinsellik algılarına savaş açan, queer bir tahayyülün ve düşünüşün imkânlarını tartışan metinler.

AIDS krizi ve aktivizmi, homo-normativite, dil, iktidarın beden inşası ve algısı, BDSM cinselliği; cinselliğin ve bedenin en az diğer sorunlar kadar acil ve hayati olduğunu savunan bu kitabın konuları arasında.

  • Künye: Kolektif – Queer Temaşa, derleyen: Leman S. Darıcıoğlu, Sel Yayıncılık

Kolektif – Cinsiyet, Cinsel Kimlik ve Cinsellik (2019)

Doğuştan edindiğimiz veya edindiğimizi sandığımız cinsel algı ve kimlikler psikanalizde nasıl karşılık bulur?

Psike İstanbul tarafından hazırlanan bir sempozyuma sunulan bildirilerden oluşan bu kitap, her şeyden önce psikanalizin cinsiyet, cinsellik ve cinsel kimlik konusunda ne denli zengin perspektifler sunduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor.

Psikanalizde cinsellik konusunda yürütülen en güncel tartışmalara yer vermesiyle önem arz eden ve şimdi yeni baskısıyla raflardaki yerini alan kitapta,

  • Kadın cinselliği,
  • Geleneksel toplumlarda kadın cinselliğine dair başlıca güçlükler ve nedenleri,
  • Üremeye yardımcı tedaviler bağlamında cinsellik,
  • Psikoseksüel kimlik ve libidinal nesnenin seçimi,
  • Cinsel kimlik, ayrılma kaygısı ve yaratıcılık,
  • Erkeklik ve yaşlanma tefekkürleri,
  • Sonradanlık kavramı bağlamında Freud’un cinselliğe getirdiği bakış açısının niteliği,
  • Kadın cinselliğinde üstbenlik,
  • Kadın cinselliğinde önemli üretkenliklerden hamilelik ve annelik süreçleri,
  • Ve cinsel sapkınlıklar gibi pek çok önemli konu irdeleniyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Mine Özgüroğlu, Nilgün Taşkıntuna, Berrak Ciğeroğlu, Gülgün Alptekin, Işın Sayın Tamerk, Pınar Limnili Özeren, M. Işıl Ertüzün, Yeşim Can, Yavuz Erten, Ayla Yazıcı, Itamar Levy, Nayla de Coster, Jacqueline Schaeffer, Sibel Mercan, Sezai Halifeoğlu, Lynne Segal ve Bella Habip.

  • Künye: Kolektif – Cinsiyet, Cinsel Kimlik ve Cinsellik, derleyen: Deniz Arduman Kırcalı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, psikanaliz, 170 sayfa, 2019