Sara Ahmed – Oyunbozan Feministin El Kitabı (2024)

Cinsiyetçi, hakaretamiz şakalara gülmeyi ret mi ediyorsunuz?

Köşenizde sessiz bir kabullenişle oturmak yerine ses mi yükseltiyorsunuz?

Otoriteye tepki gösterdiğinizde, karşılık verdiğinizde, cinsiyetçilik, ırkçılık gibi kelimeler kullandığınızda ortam geriliyor mu?

Bu sorulara cevabınız evetse, siz de bir oyunbozan feminist olabilirsiniz.

Ve bu kitap sizin için yazıldı.

Sara Ahmet’in bu ateşli manifestosu feministlerin, sosyal aktivistlerin başucu kitabı olmaya aday.

Kitap, verilen mücadelenin çoğu zaman zorlu da olsa, bir o kadar önemli olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Oyunu bozmak bir dünya yaratma projesidir. Neyi gösterdiğimiz (kültür eleştirmeni olarak oyunbozan feminist), nasıl bildiğimiz (filozof olarak oyunbozan feminist), ne yarattığımız (şair olarak oyunbozan feminist), neyi yıktığımızdır (aktivist olarak oyunbozan feminist).”

  • Künye: Sara Ahmed – Oyunbozan Feministin El Kitabı: Hayatta Kalmak ve Dünyayı Dönüştürmek İçin, çeviren: Beyza Sumer Aydaş, Minotor Kitap, feminizm, 320 sayfa, 2024

Kolektif – Aleviler (2024)

  • Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunu, Alevilik açısından, sosyo-kültürel alanın bağlaşığı mıdır, yoksa Alevi dinselliğinin deneyimlenme biçimleriyle ilişkili midir?
  • Gerek kentleşme, gerekse en geniş anlamıyla modernleşmeyle baş etme konusunda Alevilerin büyük yükünü kadınlar çektiği halde, Aleviliğin kurucu mitik anlatılarında kadınlar ve dişil unsurlar başta geldiği halde Alevilerde kadın emeğinin görünmez kılınmasını, eril/erkek sözün kadını susturmasını nasıl açıklamak gerekir?
  • Alevi hareketi içindeki eril ve heteronormatif söylemlerle/pratiklerle yüzleşmenin zamanı gelmedi mi?
  • Bu yüzleşmeden kaçınıldığı ölçüde Alevi hareketinin bütün yüzeylerine yayılan erilleşmenin Aleviliğin her düzeyini de istila etmeye başladığına ilişkin tehlike çanları çoktandır çalmıyor mu?

Bu çalışma, kendisi de ezilen bir topluluk olan Alevilerin, Türkiye toplumundaki eşitsizlik ve tahakküm ilişkilerinin üretimindeki rolünü tartışıyor.

Çuvaldızı çoğunlukla Alevilere batıran kitaptaki yazılar, Alevileri eşitsizliği üreten toplumun bir parçası olarak ele alıyor; Alevi hareketi içindeki etnik kimlik, inanç, yaş, dil, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılık örneklerini  irdeleyerek okurunu Aleviliğin kurucu eşitlikçi yapısının eril söylem tarafından aşındırılmasıyla, yalnızca cinsiyetçilik bağlamında değil, her tür negatif ayrımcılığa ve eşitsizlikçiliğe kapının ardına kadar açılmakta olduğunu fark etmeye çağırıyor.

Alevilerin, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimleri sebebiyle ayrıştırılan kesimlerle bir araya gelerek her türlü ayrımcılığa karşı ortak bir cephe kurmasının zeminini araştıran kitap; her tür negatif ayrımcılığa karşı, doğrudan bedenleri siyasal mücadelenin en önemli alanlarından biri olarak işaret ederken toplumsal bir bilinç geliştirmek yolunda alçakgönüllü bir eser niteliğinde.

Kitaba katkıda bulunan isimler şöyle: Gültan Kışanak, Eser Köker, Fatmagül Berktay, Cemal Salman, Nimet Altıntaş, Dicle Paşa, Ali Yıldırım, Remzi Altunpolat, Dilek Kızıldağ Soileau, Mehtap Tosun, Hişyar Özsoy, Ali Duran Topuz, Halise Karaaslan Şanlı, İlkay Kara, Çiğdem Boz, Ayhan Yalçınkaya, Çilem Küçükkeleş.

  • Künye: Kolektif – Aleviler: Din, Beden Cinsiyet Neşeden Kedere, derleyen: Çilem Küçükkeleş, Ayhan Yalçınkaya, Dipnot Yayınları, inceleme, 312 sayfa, 2024

Kolektif – İktisat ve Toplumsal Cinsiyet (2023)

Egemenin iktidarını perçinlemek için en sık başvurduğu yol karşıtlıklar kurgulama, bu karşıtlıklar arasında hiyerarşik ilişkiler kurma ve bu temelde kurgulanan ‘‘birini diğerine üstün kılma’’ pratikleriyle ötekiler yaratmak.

Bu yolda son derece kullanışlı bir araç olan eril toplumsal cinsiyetçi normlar, işte tam da bu nedenle, egemenin iktidarını güç ilişkileri aracılığıyla inşa ediyor, böylece ötekileştirme pratiklerini her durumda yeniden üreterek iktidarın sürekliliğinin sağlanması amacına hizmet ediyor.

Egemen iktisat (ana-akım ya da feminist literatürdeki adlandırmasıyla adam-akım iktisat) anlayışlarının ‘‘toplumsal cinsiyet’’ e oldukça mesafeli duruşlarının ardında da sözü edilen güç ve iktidar ilişkileri yatıyor.

Bu kitaptaki çalışmaların ortak yönü, adam-akım iktisadın iktidarını yerinden etmek için toplumsal cinsiyetin analitik bir kategori olarak iktisada dâhil ediliş serüvenine ilişkin tartışma ve araştırmalara odaklanmaları.

Bu çalışmalar, Türkiye’de ‘‘kadın’’, ‘‘akademisyen’’, ‘‘iktisatçı’’ kimliklerini birbirlerinden ayrıştıran, kompartmanlaştıran sınırları aşmaya çalışan; bunun ise ‘‘toplumsal cinsiyet farkındalığı’’ ile iktisada yaklaşarak mümkün olabileceğini gören, feminist iktisat alanında ürünler ortaya koyan kadın akademisyenlerin, özellikle feminist iktisat yazınındaki kuramsal ve felsefi tartışmalara odaklanan, ürünlerini örneklemektedir.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Ebru Işık, Ufuk Serdaroğlu, Nurcan Özkaplan, Gülin Yavuz.

  • Künye: Kolektif – İktisat ve Toplumsal Cinsiyet (Kuramsal ve Felsefi Tartışmalar), editör: Ebru Işık, Ufuk Serdaroğlu, Heretik Yayıncılık, iktisat, 390 sayfa, 2023

Charlotte Perkins Gilman – Erkeğin ve Kadının Dini (2023)

‘Erkeğin ve Kadının Dini’, kurumsal dine ve erkeğin inşa ettiği bir dinin gündelik yaşam üzerindeki sonuçlarına yönelik cesur bir eleştiri.

Gilman bu kitabıyla seküler etiğin geliştirilmesi yoluyla, dinin mitik bir öte dünya beklentisine değil; bugünün dönüşümüne yönlendirilebileceğini öne sürer.

“Dinin, ahlakın ya da etiğin bizi neden iyi yapamadığı”nı sorgulayan yazar, erkek güdümlü bir ideolojinin ölüme odaklanan bir din yarattığını ve bu dinin dünyadaki yaşamı iyileştirmeye yönelik herhangi bir çabayı nasıl engellediğini gösteriyor.

Toplumsal bir tutum ve kavrayış değişimini savunarak özgün ve güncel düşünceler sunan bu kitap, din ve toplumsal cinsiyetin yarattığı etkiyi derinlemesine inceliyor.

  • Künye: Charlotte Perkins Gilman – Erkeğin ve Kadının Dini: Babalarımızın İnancı ve Annelerimizin İşi Üzerine Bir Çalışma, çeviren: Esmanur Coşkun, Akademim Yayıncılık, sosyoloji, 192 sayfa, 2023

Leyla Bektaş Ata, Defne Karaosmanoğlu, Bahar Emgin – Bu Ev İşlerini Kim Yapıyor Kuzum? (2023)

Bu çalışma Türkiye’nin modernleşme tarihini, ev teknolojileriyle ilgili anlam ve söylemlerin değişimi ve dönüşümü üzerinden inceliyor.

Her dönemin hâkim söylemini açığa çıkarmaya çalışırken, bu hâkim söylemi yekpare ve sabit olarak düşünmek yerine, paradokslarıyla, karmaşıklığıyla ve dinamik yapısıyla düşünüp anlamaya çalışıyor.

Toplumsal cinsiyet ve teknoloji arasındaki ilişkiyi yeniden kurarak, Türkiye’deki elektrikli ev teknolojilerinin toplumsal tarihini ve kadınların gündelik hayatlarındaki modernleşmenin izini medya içerikleri aracılığıyla açığa çıkarmayı hedefliyor.

1930-2020 yılları arasında çeşitlenerek ülkeye giren elektrikli ev aletlerinin kadınların gündelik hayatlarında yarattığı değişimi, bu değişimin ev içi iş bölümüne ve ev işinin tanımlanmasına etkisini ve tüm bunların modernleşme anlayışındaki yerini çeşitli ulusal gazeteler ve ekleri; kadın, yemek ve bilim ve teknik dergileri; TV reklamları; filmler; elektrikli ev aleti üreten çeşitli firmaların sosyal medya hesaplarını inceleyerek değerlendiriyor ve elde edilen verilerin analizini kronolojik bir hat izleyerek sunuyor.

Bu inceleme yapılırken toplumsal cinsiyet rolleri ve bunun hanedeki yansımalarının yanı sıra Cumhuriyet yönetiminin kuruluşundan bu yana farklı biçimlerde üretilmeye devam edilen modernlik algısı, modernleşme pratikleri ve bununla bağlantılı ikilikler (Batılı-Doğulu, varsıl-yoksul gibi) üzerinde duruyor.

Buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın, ocak, elektrikli süpürge, küçük ev aletleri gibi ev teknolojilerinin haneye dahil oluş hikâyesi, ne tür söylemler ve vaatlerle (ve hangi) kullanıcılarla buluşturuldukları, bu esnada toplumsal yapıda meydana getirdikleri değişiklikler bu kitabın temel izleklerini oluşturuyor.

  • Künye: Leyla Bektaş Ata, Defne Karaosmanoğlu, Bahar Emgin – Bu Ev İşlerini Kim Yapıyor Kuzum?: Asrileşmeden Robotlaşmaya Ev ve Kadınlık Tezahürleri, İdealKent Yayınları, toplumsal cinsiyet çalışmaları, 424 sayfa, 2023

Charlotte Perkins Gilman – Ev: İşleri ve Etkileri (2023)

Feminist araştırmalar bir yandan kadınların ev idaresindeki payına yönelik çalışmaları sürdürürken diğer yandan kadın kültürünü merkezi, güçlü ve inşa edici vesikalar olarak ortaya koyuyor.

Felsefesini, kadınların sosyal statüsünün ekonomik temeli üzerine inşa eden Charlotte Perkins Gilman da bu meseleye; toplumsal ilerlemenin, ev dışında tamamen erkekler tarafından sağlandığına yönelik eleştirisiyle müdahil oluyor.

Kadının ev yaşamından özgürleşmesi yalnızca bir eşitlik mücadelesi değil aynı zamanda evin savurganlığı ve verimsizliği nedeniyle bir tür zihniyet meselesi olarak gündeme getirilmeli.

Kadının evdeki yeri, bu yüzyılda da çok az değişmişken, gündelik yaşamdaki erkek formlarını yeniden tasarlayarak tüm insanlığa uygun hâle getirmeye çalışan Gilman’ın ev teorisi ve meydan okuyuşu şu soruda kendini bulur: “Ev mi dünyamız olsun yoksa dünya mı evimiz?”

  • Künye: Charlotte Perkins Gilman – Ev: İşleri ve Etkileri, çeviren: Zeynep Elife Sunar, Akademim Yayıncılık, feminizm, 256 sayfa, 2023

Osman Tiftikçi – Türkiye’de Kadınların Seçim Hakkı (2023)

Türkiye’de kadınlar 1934 yılı sonunda seçme ve seçilme hakkını kazandılar.

Bu hak Cumhuriyet döneminde, eğitim, din, hukuk ve yaşamın diğer alanlarında yapılan reformların bir parçasıydı.

Bu reformlar sayesinde kadınlar eğitimin her düzeyine katılabilme, iş yaşamının her alanında yer alabilme, sanat ve kültür hayatına katılabilme, giyim kuşamda, aile yaşamında, kişi ve miras hukukunda dini gericiliğin zincirlerini kırabilme imkanlarına kavuştular.

Bu doğrulara karşın kadın haklarının iktidarın bir lütfu olduğu, Fransa’nın bile önüne geçildiği, Türkiye’nin kadınların siyasi haklarını tanıyan ilk ve tek İslam ülkesi olduğu gibi abartılar yanlıştır.

Osmanlı ve Türkiye kadınları, İttihat ve Terakki’nin kuruluşundan itibaren kadınların siyasi haklarına yabancı değildi.

Partiye ilk kadın üye 1902 yılında yapılmıştı. Kadınların seçim hakkı 1920 yılında bir partinin (TKP), 1921 yılında da bir kadın derneğinin (Ulviye Mevlanların Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti) programında yer almıştı.

1923 Haziran’ında kadınlar İstanbul’da Kadınlar Halk Fırkası’nı kurmuşlardı.

CHP ise genel kanının aksine kadın hakları konusunda çok istekli davranmadı.

1930 yılına kadar kadınların CHF’ye üyelik başvuruları bile reddedildi.

Seçme ve seçilme hakkının gerçek anlamda kullanılabilmesi ise 1951 seçimlerini bulmuştur.

Kadınlara seçme ve seçilme hakkının “verilmesi”, Osmanlı’dan gelen Türk, Kürt, Ermeni, Çerkes feminist hareketlerinin sonu oldu.

Türkiye’de feminist hareket bu tarihten sonra 40-50 yıl ortada görünemedi.

Kitap, kimileri ilk kez gün ışığına çıkarılan Osmanlıca belgeleri de içeren geniş bir arşiv taraması sonucunda elde edilen nesnel bilgiler ışığında titizlikle hazırlanmış bir çalışma.

Çeşitli boyutlarıyla kadın çalışmalarına önemli katkılar içeren bu kitap, resmi tarih açısından da eleştirel yaklaşımlarıyla katkılar sunuyor.

  • Künye: Osman Tiftikçi – Türkiye’de Kadınların Seçim Hakkı: (Hakk-ı İntihâb) Mücadelesi 1908-1935, Nota Bene Yayınları, tarih, 208 sayfa, 2023

Sarah Knott – Anneliğin Sıra Dışı Tarihi (2023)

 

Yaşamı yeniden üreten, fakat çoğu zaman göz ardı edilen faaliyetler bütünü: Annelik

Yüzyıllar boyunca sadece savaşlarla, siyasetle ve devrimlerle ilgilenen tarihçiler, hamilelik ve annelik deneyimine dair ayrıntıları “kaydetmeye değer” bulmadılar.

Geçmişte ve günümüzde yazılmayanlar yüzünden nice detay unutuldu.

Ünlü tarihçi Sarah Knott ise bu yaklaşımı değiştiriyor ve bugünden yola çıkarak başka çağlarda ve başka coğrafyalarda nasıl annelik yapıldığını araştırıyor.

Günlükler, mektuplar, raporlar, mahkeme kayıtları, davranış kılavuzları, giysiler ve nesnelerin yanı sıra kişisel deneyimleri de aktararak alternatif bir annelik anlatısı ören Knott, çocuk sahibi olmama fikir ve tercihini de bu anlatıya dahil ediyor.

Anneliğe dair son derece özgün bir yorum olan ‘Anneliğin Sıra Dışı Tarihi’nde yer alan bu olağanüstü annelik hikâyeleri, sonsuz çeşitlilikte insan deneyiminin dokunaklı bir tasvirini gözler önüne seriyor.

  • Künye: Sarah Knott – Anneliğin Sıra Dışı Tarihi, çeviren: Merve Öztürk, Mundi Kitap, kadın, 320 sayfa, 2023

Kolektif – Yeraltı Kliniği (2023)

Tekil olanı çokluktan koparmamak, hakikati üretmek, özgürleşme pratiklerine odaklanmak ve direniş hatlarını büyütmekle birlikte edebiyattan beklenen bir başka şey de eril tahakkümce kabul edilemezi/görülmek istenmeyi anlatmaktır.

Tutarlı bir stratejiyle edebiyat sosyolojisi bunlardan yola çıkarak toplumsal dünya üzerine çıkarımda bulunur.

Bunu destekleyecek olan malzemeler elbette ki değişiklik gösterir.

Bu noktada yeraltı edebiyatının ana özelliklerini temel alarak çözümlemeler yapmak ve toplumsal cinsiyet kurulumunun arka planındaki sosyolojik ögeleri sergilemek, söz konusu kaynakların yeterli olmasa dahi gerekli bir kısmını oluşturur.

Bunun bir başka yolu da toplumsal iktidardan menfaatleri olmayan öznelliklerin gündelik hâllerine, psiko-sosyal yaşamlarına, kültürel ögelerine tanıklık eden edebi metinlere eğilmekten geçer.

Giderek tartışılabilen, kolayca bilimsel söylemlere dökülebilen ve toplumsal analizden geçirilebilen yeraltı edebiyatı olgusuyla ilgili sosyolojinin dikkat çektiği en belirgin husus, bu edebiyatın hakikati üretirken toplumsal cinsiyetle kurduğu ilişkiyi eril arzular açısından irdeleyebilmektir.

Bu derlemede bir araya gelen yazarlar da, yeraltı edebiyatını çok yönlü sosyolojik incelemeye tabi tutuyor.

  • Künye: Kolektif – Yeraltı Kliniği: Türkiye’ de Yeraltı Edebiyatı ve Toplumsal Cinsiyet, editör: Emre Özcan ve Aziz Şeker, Nika Yayınevi, inceleme, 331 sayfa, 2023

Angela Saini – Alttakiler (2022)

  • Toplumsal cinsiyetimiz aslında ister istemez biyolojimizin belirlediği bir şey midir?
  • Kadınların en önemli kariyeri çocuk doğurmak mıdır örneğin?
  • Ya da tekeşlilik kadının doğası gereğiyken, çokeşlilik erkeğin elinin kiri midir?

Yüzlerce hatta binlerce yıl boyunca toplum ve kültür bize kadınların ikinci cinsiyet olduğunu, erkekten aşağıda yer aldığını söyledi.

Kadınların bedenleri güçsüz, zihinsel kapasiteleri yetersizdi, toplumda oynayacakları roller de hizmetkârlık ve itaatkârlıkla sınırlıydı.

Hatta Charles Darwin gibi bir bilim insanı bile kadınların, evrim sürecinin alt seviyelerinde olduğunu iddia edecekti.

Bilim bize öteden beri erkeklerle kadınların temel olarak birbirlerinden farklı olduğunu söylemeye devam ediyor.

Biyologlar kadınların çocuk büyütme, evi çekip çevirme gibi aile içi görevlere daha uygun olduğunu veya daha kibar bir dille, daha “empatik” olduğunu iddia ediyorlar.

Erkeklerinse mantık, uzamsal akıl yürütme ve motor beceri gerektiren işlerde üstün yeteneklere sahip oldukları söyleniyor hâlâ.

Bilim gazeteciliğinin önemli isimlerinden Saini, biyoloji, psikoloji ve antropolojideki toplumsal cinsiyet savaşlarını inceleyerek, hem toplumsal stereotipleri destekleyen eski çalışmaları hem de kadınların beyinlerine, bedenlerine ve insan evrimindeki rollerine dair büyüleyici bir portre çizen yakın tarihli bilimsel araştırmaları gözler önüne seriyor.

En son bilimsel verilerden, diğer herkes kadar güçlü, stratejik ve akıllı bir kadın ortaya çıkıyor.

  • Künye: Angela Saini – Alttakiler: Bilim, Kadınları Nasıl Yanlış Anladı?, çeviren: Seza Özdemir, Minotor Kitap, bilim, 320 sayfa, 2022