Sean McMeekin – Temmuz 1914 (2023)

Birinci Dünya Savaşı’nın patlak verişi “hiç aşılmayan bir dramdı”.

Yüzyılı aşkın bir süredir, karakterlerin hiçbiri akıllardan silinmedi: Habsburg Hanedanı’nın kaygı içindeki varisi Arşidük Franz Ferdinand; ona suikastı planlayan fanatik Bosnalı Sırp komplocular; suikast sonrası yaşanan karmaşayı fırsat bilen Avusturyalı devlet adamları Conrad ve Berchtold; onlara arka çıkan Kayzer Wilhelm ve şansölye Bethmann; imajını değiştirme peşindeki Rus Dışişleri Bakanı Sazonov; Rusları kışkırtan Fransız devlet adamları Poincaré ve Paléologue; son olarak da Londra’daki Kabine üyeleri arasında durumun ciddiyetinin farkına varıp acilen eyleme geçilmesi gerektiği düşüncesindeki Winston Churchill.

‘Temmuz 1914’, 28 Haziran’daki kanlı eylemle başlayan ve 4 Ağustos’ta Britanya’nın da dahil oluşuyla Avrupa’daki çatışmayı dünya savaşı haline getiren süreci bu figürlerin gözünden aktarıyor.

Savaşın kaderin bir oyununun yahut kaza sonucu değil, düpedüz çıkar peşindeki politikacıların çatışmayı körüklemeleri, büyük tehlikeye karşın tutumlarında diretmeleri nedeniyle patlak verdiğini açıklıkla gözler önüne seriyor.

Bununla birlikte sorumluluklarını yüklenemeyen yahut tansiyonu düşürmek için büyük çaba sarf eden haysiyetli figürlerin dramına da yer veriyor.

Tarihçi McMeekin’ın sarsıcı, kaçınılmaz olarak gerilimli ve ince ince detaylandırdığı olağandışı kitabı ‘Temmuz 1914: Savaşa Doğru Geri Sayım’, felaketin ardındaki figürlerin portresini ustalıkla çizerek o mahvedici bir ayın hikayesini neredeyse dakika dakika yeniden kurguluyor.

Tarihin en büyük felaketlerinden biri olan Birinci Dünya Savaşı’nın çıkışını yeni bir bakış açısıyla ele alıyor.

  • Künye: Sean McMeekin – Temmuz 1914: Savaşa Doğru Geri Sayım, çeviren: Nurettin Elhüseyni, Yapı Kredi Yayınları, tarih, 328 sayfa, 2023

Hüner Tuncer – Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin Sonu (2016)

Avusturya-Macaristan, Almanya ve Rusya’nın yanı sıra Osmanlı devletini de sona erdiren bir savaşın tasviri.

Savaşın Avrupa ve Osmanlı cephelerinde yaşanan gelişmeler, savaştan başarılı çıkmış itilaf devletlerinin Osmanlı topraklarını işgali ve 1. Dünya Savaşı’nı sona erdiren anlaşmaların imzalanma süreci, kitaptaki kimi konular.

  • Künye: Hüner Tuncer – Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin Sonu, Tarihçi Kitabevi

James Joll ve Gordon Martel – Birinci Dünya Savaşı Neden Çıktı? (2016)

Birinci Dünya Savaşı, öylesine büyük bir kırılma yarattı ki, etkileri halen olanca ağırlığıyla sürmekte.

Alana dair bir klasik olarak kabul edilen ve yeni bilgilerle güncellenen bu çalışma, savaşın siyasi, ekonomik, askeri ve toplumsal nedenlerini aydınlatmasıyla, konu hakkında bir başucu kitabı.

  • Künye: James Joll ve Gordon Martel – Birinci Dünya Savaşı Neden Çıktı?, çeviren: Orhan Dinç Tayanç, İş Kültür Yayınları

Yusuf İzzettin Bey – Sibirya Esir Kamplarında Yedi Yıl (2020)

Bir kulak burun boğaz uzmanı olan Dr. Yusuf İzzettin Bey, savaşın ilk günü olan 22 Aralık 1914’te, 10. Kolordu’nun sağlık subayı olarak katıldığı Sarıkamış Cephesi’nde esir düşer.

Bu kitap, İzzettin Bey’in esaret sürecinin başından özgürlüğüne kavuştuğu zamana kadar yaşadıklarını gün gün anlattığı defterlerini sunuyor.

Bu tanıklık, resmi tarihin pek oralı olmadığı gerçekleri açığa çıkarmasıyla ayrıca önemli diyebiliriz.

İzzettin Bey, daha savaşın ilk günü olan 22 Aralık’ta taarruza geçen askerin aç olduğunu, mevcut olmadığı bilindiği halde ihtiyat erzakının üçte birinin sarf edilmesi emrinin verildiğini, ikinci ve üçüncü günlerde de bu emrin aynen tekrar edildiğini anlatıyor.

İzzettin Bey ayrıca, Ocak ayının ilk haftasında Başköy’den başladıkları geri çekilme sırasında İhsan Paşa’nın nasıl esir düştüğünü, Enver Paşa’nın kıl payı esaretten kurtulduğunu, Kornes köyüne kadar çekilmişken bir gece Rusların köye baskın yapması sırasında resmen gafil avlanarak nasıl esir düştüğünü ayrıntılı şekilde anlatıyor.

Kahramanımız, devamında da, 27 Ocak 1915 gecesi başlayan esaretinin her aşamasından bize hiçbir yerde yayınlanamamış bilgiler veriyor.

Tren yolculuğu sırasındaki tüm istasyonlar ve durak yerlerinde yaşadıkları, ilk esir grubu olarak geldikleri Nargin Adası’nda gördükleri ve buradan sırası ile Sibirya boyunca sık sık değiştirilen esir kamplarında yaşadıklarını canlı bir şekilde anlatıyor.

Kahramanımız ayrıca, Çita Esir Kampı’nda bulunduğu sırada askeri hastanede doktorluk yaparken açtığı muayenehanede kulak burun boğaz uzmanı olarak çalışmasını, 23 Şubat 1921’de, yedi yıllık esaretten sonra memlekete dönmek için son esir kampı olan Vladivostok’tan 1500 esirle birlikte büyük bir sevinç ve heyecanla yola çıkarken, Midilli açıklarında bir Yunan torpidosu tarafında esir alınarak götürüldükleri Pire Limanı’na demir atışlarını, gemide geçen 4 ay açlık ve sefalet dolu ikinci esaret sırasında hiçbir uluslararası kuruluşun gereği gibi ilgilenmediğini ayrıntılı şekilde anlatıyor.

İzzettin Bey, Azinara Adası’nda sekiz aylık ikinci esaretinden sonra, nihayet 19 Haziran 1922 tarihinde ancak İstanbul’a gelebilecektir.

  • Künye: Yusuf İzzettin Bey – Sibirya Esir Kamplarında Yedi Yıl: Sarıkamış’tan Vladivostok’a, hazırlayan: Bingür Sönmez, Tarihçi Kitabevi, anı, 288 sayfa

Hüseyin Hamit – Bir Osmanlı Subayının Esaret Günlükleri (2020)

 

Hüseyin Hamit, bir Osmanlı mülazım-ı evveliyken (Üsteğmen) Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde Ruslara esir düştü.

Buradan Sibirya’ya ve ardından Nikolsk kampına gönderilen Hüseyin Hamit, yaklaşık iki yıllık esaretten sonra özgürlüğüne kavuşacaktı.

İşte bu kitap, Hüseyin Hamit’in büyük sıkıntılar yaşadığı ve aynı zamanda apayrı bir dünyayı ve kültürü deneyimlediği, bambaşka insanları tanıdığı esaret günlerine dair tanıklığını sunuyor.

İki defterden oluşan günlüğünde Hüseyin Hamit, Kafkas Cephesi’nde Ruslarla yapılan muharebelerde 1916 yılında Erzurum yakınlarındaki Kuzican sırtlarında esir düşmesini, Sibirya’ya olan esaret yolculuğunu, Sibirya’daki Nikolsk kampındaki esaret hayatını ve 1918 yılında esaretten kaçıp Türkiye’ye olan yolculuğunu ayrıntılı bir şekilde anlatıyor.

  • Künye: Hüseyin Hamit – Bir Osmanlı Subayının Esaret Günlükleri, hazırlayan: Serkan Erdal ve Hasan Demirci, Yapı Kredi Yayınları, anı, 248 sayfa, 2020

Norman Stone – Birinci Dünya Savaşı (2010)

Bilkent Üniversitesi’nde görev yapan Norman Stone ‘Birinci Dünya Savaşı’nda, Osmanlı İmparatorluğu’nu da ortadan kaldıran ilk dünya savaşını kapsamlı bir şekilde ele alıyor.

Savaşın başladığı dönemde dünyada olup bitenleri irdeleyerek çalışmasına başlayan Stone, savaşa giren hükumetlerin hepsinin vatan savunmasıyla hareket ettiklerini açıklamalarına karşın, gerçek hedefin Osmanlı İmparatorluğu ve daha o tarihte önem kazanmaya başlayan petrol olduğunu belirtiyor.

Bu imparatorluk da, Afrika’nın Atlas Okyanusu kıyısındaki Fas’tan Mısır ve Arabistan’a, oradan Kafkasya’ya kadar uzanan devasa sınırlarıyla iştah kabartan Osmanlı’dan başkası değildi.

  • Künye: Norman Stone – Birinci Dünya Savaşı, çeviren: Ahmet Fethi Yıldırım, Doğan Kitap, tarih, 166 sayfa

Mehmet Beşikçi – Cihan Harbi’ni Yaşamak ve Hatırlamak (2019)

Mehmet Beşikçi’nin bu enfes çalışması, modern endüstriyel çağın ilk küresel çatışması olan Birinci Dünya Savaşı’nın insan boyutuna ve hafızasına ışık tutan çok değerli bir inceleme.

Yazar, Cihan Harbi’ne katılan Osmanlı askerlerinin cephe tecrübelerini ve onların bu tecrübeleri nasıl hatırladıklarını gösteriyor.

Kitapta,

  • Birinci Dünya Savaşı’na katılan Osmanlı askerlerinin kişisel anlatıları,
  • Gayrimüslim askerlerin hafıza kayıtlarına yansıyan kozmopolit tecrübe,
  • Birinci Dünya Savaşı’na katılan askerlerin otobiyografik kayıt tutma nedenleri,
  • Cephelerdeki yaygın sorunlar ve askerlerin bunlarla baş etme mücadelesi,
  • Osmanlı ve İngiliz askerlerinin cephe tecrübeleri ve hafızaları arasındaki farklılıklar,
  • Ve bunun gibi önemli konular ele alınıyor.

Şu ana kadar savaş üzerine yapılmış çalışmalar, çoğunlukla savaşın seyrini ve kazananlarıyla kaybedenlerinin durumunu analiz etmekle yetinmişti.

Oysa bu dönemde, körpe birer genç olarak askere alınan binlerce erkek, hayatta kalabilip eve döndüklerinde artık yıpranmış ve olgunlaşmış yetişkinlerdi.

Beşikçi, böylesine geniş toplumsal kitleleri bu kadar uzun süre ve yoğun biçimde seferber etmiş olan Birinci Dünya Savaşı’nın, savaştaki insan unsurunun kişisel tecrübe ve hafıza boyutu hesaba katılmadan tam olarak anlaşılamayacağı ve anlamlandırılamayacağını belirtiyor.

Ne yazık ki, bu büyük insan kitlesinin savaş tecrübesinin kişisel hatırlama kayıtlarına nasıl yansıdığı meselesi, şu ana kadar Osmanlı-Türk tarihyazımında kapsamlı ve bütünsel şekilde ele alınmadı.

İşte Beşikçi’nin çalışması, tam da bu boşluğu doldurmasıyla büyük önem arz ediyor.

  • Künye: Mehmet Beşikçi – Cihan Harbi’ni Yaşamak ve Hatırlamak: Osmanlı Askerlerinin Cephe Hatıraları ve Türkiye’de Birinci Dünya Savaşı Hafızası, İletişim Yayınları, tarih, 431 sayfa, 2019

Kolektif – Savaştaki İmparatorluklar (2016)

Birinci Dünya Savaşı’nı imparatorluklar savaşı olarak tartışan, bu süreçte rol almış Osmanlı’dan Avusturya Macaristan ve Rus İmparatorluğu’na pek çok aktörü geniş bir perspektiften ele alan metinler.

Üç imparatorluğu tarihe gömmüş bir savaşa yeni bir çerçeveden bakmak isteyenlere.

Çalışmanın en dikkat çeken tezi, Birinci Dünya Savaşı’nı sadece Avrupa ulus-devletleri arasında olan bir savaş değil, birincil düzeyde çok etnili, küresel imparatorlukların savaşı olarak görmemiz gerektiği şeklinde özetlenebilir.

Kitabın bir diğer önemi de, savaşta çeşitli rakiplerin farklı imparatorluk nüfuslarını farklılık gösteren yöntemlerle nasıl seferber, sevk ve idare ettiğini ve bunun gerek savaşın genel tarihinde gerek seferber edilen grupların tarihinde ne kadar önemli olduğunu göstermesi.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Mustafa Aksakal, Giuseppe Finaldi, Richard Bosworth, Heather Jones, Peter Haslinger, Joshua Sanborn, Richard S. Fogarty, Bill Nasson, Stephen Garton, Filipe Ribeiro De Meneses, Frederick R. Dickinson, Xu Guoqi, Christopher Capozzola ve Leonard V. Smith.

  • Künye: Kolektif – Savaştaki İmparatorluklar (1911-1923), derleyen: Erez Manela ve Robert Gerwarth, çeviren: Gül Çağalı Güven, İletişim Yayınları, tarih, 456 sayfa, 2016

Jacqueline Pauwels – Büyük Sınıf Savaşı (2019)

Jacqueline Pauwels’in Amerika Birleşik Devletleri’nin 2. Dünya Savaşı’ndaki rolünü irdelediği, bir yönüyle Amerika’nın gizli tarihi olarak dikkat çeken çalışması ‘Hayırlı Savaş Söylencesi’, bizde yakın zaman önce yayımlanmıştı.

Pauwels’in elimizdeki çalışması ‘Büyük Sınıf Savaşı’ ise, emperyalizm ve Büyük Savaş’ın ilişkisini, büyük sınıf savaşının en önemli durağı olarak Birinci Dünya Savaşı üzerinden izliyor.

Bu savaşı, kesinlikle bir sınıf savaşı, hatta “Büyük Sınıf Savaşı” olarak resmeden Pauwels, kitabına, 19. yüzyılın sosyoekonomik tarihindeki önemli gelişmeleri tasvir ederek başlıyor.

Yazar burada, Büyük Savaş’ın esasen soyluluğun, yani büyük toprak sahiplerinin ve özellikle sanayici ve bankacılardan oluşan büyük burjuvazinin ya da “üst orta sınıfın” bir ortakyaşam biçimi olan Avrupalı seçkinler tarafından istendiğini ve başlatıldığını ortaya koyuyor.

Pauwels ardından, 1914 yılının o muhteşem yazında sefil bir savaş neden ve nasıl çıktı sorusunun yanıtını arıyor.

Yazara göre sembolik olarak 1789’da başlayan on dokuzuncu yüzyılın Birinci Dünya Savaşı’nı yaratması gibi, Birinci Dünya Savaşı da İkinci Dünya Savaşı’nı, Soğuk Savaş’ı ve hatta günümüzdeki “Teröre Karşı Savaş”ı da içeren yirminci yüzyılı üretti.

Dolayısıyla kitap bu yönüyle 19. yüzyıl emperyalizminin nasıl Büyük Savaş’a yol açtığını ve 20. yüzyılda ve 21. yüzyılın başlarında emperyalizmin gelişmesi üzerinde nasıl bir iz bıraktığını da açıklamasıyla oldukça dikkat çekici.

  • Künye: Jacqueline Pauwels – Büyük Sınıf Savaşı, 1914-1918, çeviren: Çağdaş Sümer, Yordam Kitap, tarih, 491 sayfa, 2019

Hasan Basri Efendi – Bir Gemi Kâtibinin Esaret Hatıraları (2009)

‘Bir Gemi Kâtibinin Esaret Hatıraları’, 1. Dünya Savaşı’nda batırılan Mithatpaşa Şilebi’nin kâtibi Hasan Basri Efendi’nin Rus esaretinde geçirdiği günlerine dair anlatımlarını barındırıyor.

Kitapta, Hasan Basri Efendi’nin Sibirya’daki esir kamplarında yaşadıklarının yanı sıra, duyguları, sıkıntıları, gözlem, düşünce ve eleştirileri samimi bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

Anılarda ayrıca, o günün şartlarında ulaşabilen savaş haberleri ile sonraki yıllarda meydana gelen Bolşevik İhtilali ile ilgili bilgiler de yer alıyor.

6 Kasım 1914’te, yazarının içinde bulunduğu şilep ile birlikte Bezm-i Âlem ve Bahr-i Ahmer şilepleri, konvoy halinde seyrederken Rus donanmasına ait savaş gemileri tarafından batırılır.

Şileplerden sağ kurtulanlardan Hasan Basri Efendi, bu trajik anı ve devamındaki esaret günlerini anlatıyor.

  • Künye: Hasan Basri Efendi – Bir Gemi Kâtibinin Esaret Hatıraları, hazırlayan: Bedrettin Görgün, Yapı Kredi Yayınları, anı, 423 sayfa