Neslim Güvendeğer Doksat – Çocuk Ruh Sağlığı (2011)

  • ÇOCUK RUH SAĞLIĞI, Neslim Güvendeğer Doksat, Som Kitap, psikoloji, 176 sayfa

Neslim Güvender Doksat ‘Çocuk Ruh Sağlığı’nda, çocukların zihinsel-ruhsal gelişimini ve çocuğun ruhsal hastalıklarını kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Kendisi de çocuk ruh sağlığı alanında deneyimli bir isim olan Doksat, çocuğun normal gelişiminden ergenliğine uzanarak, bu sürecin kendine özgü koşullarını anlatıyor. Çocuğun biyolojik ve psikolojik gelişiminin yapı taşlarını irdeleyen yazar, bebeklik ve çocukluk dönemlerinde ortaya çıkabilecek ruhsal hastalıklara ebeyvenlerin nasıl yaklaşması gerektiği konusunda da bilgiler veriyor. Kitap, anne-babalara olduğu kadar, eğitimcilere ve çocuk ruh sağlığı alanında çalışanlara da hitap ediyor.

Stefan Zweig – Unutulmuş Düşler (2007)

  • UNUTULMUŞ DÜŞLER, Stefan Zweig, çeviren: Burhan Arpad ve Ahmet Arpad, derleyen: Ahmet Arpad, Everest Yayınları, öykü, 248 sayfa

Stefan Zweig, romanları, biyografi kitapları ve denemeleriyle olduğu kadar, öyküleriyle de ilgi çekmişti. Bu kitap, onun ‘Bir Yankesiciyle Tanışmam’, ‘Çocuk Bakıcısı’, ‘Prater’de İlkyaz’, ‘Masalımsı Bir Gece’, ‘Kadın ve Doğa’, ‘Unutulmuş Düşler’ ve ‘Tek Başına Işıldayan Bir Yıldız’ adlı sekiz öyküsünden oluşuyor. Zweig, kitaba adını veren öyküsünde, yıllar sonra yolları kesişen iki aşığın dünyasına iniyor. Yazar, bir yandan “Gençlik dönemlerinin ölü sandıkları aşkı bir an için konuşmalarına ciddiyet getirdi, onları hüzünlendirdi” derken, öte yandan da, iki aşığın gerçekte birbirlerinden ne denli kopmuş olduklarını ortaya koyuyor.

William Faulkner – Çılgın Palmiyeler (2011)

  • ÇILGIN PALMİYELER, William Faulkner, çeviren: Necla Aytür ve Ünal Aytür, Yapı Kredi Yayınları, roman, 271 sayfa

William Faulkner’ın 1939’da yayımlanan ‘Çılgın Palmiyeler’i, farklı bir teknikle kaleme alınmış. Roman, olayları, kişileri ve mekânları farklı iki öyküden oluşuyor. Yazar, ‘Çılgın Palmiyeler’i ve ‘Irmak Baba’yı, tek bir romanın parçaları gibi tasarlamış, bölümlerini art arta düzenlemiş. Yazar böylece, okuyucunun iki ayrı öyküyü tek bir roman gibi okumasını, karşılaştırma yoluyla olaylar ve kişiler arasında birtakım bağlar kurabilmesini sağlamayı amaçlıyor. Daha önceki romanlarında da, olayları farklı karakterlerin gözünden anlatan Faulkner’ın bu romanındaki birbirinden farklı iki öyküsü ise, onun özgün tekniğini daha üst boyutlara taşıyor.

Nedim Şener – Kırmızı Cuma (2011)

  • KIRMIZI CUMA, Nedim Şener, Doğan Kitapçılık, siyaset, 512 sayfa

Hrant Dink’in katledilişinin üzerinden dört yıl geçti. İşte, alt başlığı ‘Dink’in Kalemini Kim Kırdı?’ olan ‘Kırmızı Cuma’, suikaste dair birçok ayrıntıyı okurlarına sunuyor. Dink cinayetini en iyi takip eden isimlerden gazeteci Nedim Şener’in, kitabın alt başlığına aldığı sorunun yanıtı aslında ortada. Zira burada ifadesine yer verilen sanık Engin Yılmaz, “Dink’in kalemini devlet kırdı” diyerek, bunun cevabını gayet net bir şekilde veriyor. Kitap, Dink’in öldürüleceğini bilip de hiçbir şey yapmayan Trabzon polisinin, İstanbul polisinin, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın, MİT’in ve Jandarma’nın ihmalini gözler önüne seriyor.

Michel Ragon – Kaybedenlerin Belleği (2011)

Michel Ragon’un 1899-1985 zaman aralığında geçen romanı ‘Kaybedenlerin Belleği’, tarihin ezeli kaybedenlerinin hikâyesini anlatıyor.

Bir anlamda, yenilginin güzellemesi olarak okunabilecek romanı ilgi çekici kılan hususların başında, sol siyasetin hayal kırıklıklarını, tarihte önemli roller üstlenmiş kişiliklerin gözünden tasvir etmesidir diyebiliriz.

Lenin, Troçki ve Kollontay gibi aktörlerin birer karakter olarak karşımıza çıktığı romanın merkezinde, Bolşevik Devrimi, Üçüncü Enternasyonal, Mayıs 68 hareketi ve İspanya İç Savaşı gibi, iki büyük savaşın harap ettiği Avrupa’da varlık göstermiş Marksist hareketin dönüm noktaları yer alıyor.

  • Künye: Michel Ragon – Kaybedenlerin Belleği, çeviren: Işık Ergüden, Ayrıntı Yayınları, roman, 446 sayfa

Joseph Kessel – Aslan (2011)

  • ASLAN, Joseph Kessel, çeviren: Yaşar İlksavaş, Can Yayınları, roman, 211 sayfa

Joseph Kessel’in, her anlamda beyaz adamın eleştirisi olarak okunabilecek ‘Aslan’ adlı elimizdeki romanı, bir insan-hayvan dostluğu hikâyesi üzerine kurulmuş. Romanın merkezinde, Afrika’da bir milli parkın yöneticisinin kızı olan, hayvanlarla iletişim kurmak gibi özel bir yeteneğe de sahip Patricia ile adı King olan güçlü bir aslan yer alıyor. Roman, insanın hayvanla kurduğu dostluk ve sevgi üzerinden başlar ve devam ederken, bu olağanüstü ilişkinin yine insanlar tarafından acımasızca yok edilişiyle biter. ‘Aslan’, bu dostluğun sona erişinin, cennetin kaybedilişinin sorumlusu olarak, beyaz adamın pervasız “medeniyeti”ni işaret ediyor.

Kolektif – Özgürlük? (2011)

  • ÖZGÜRLÜK?, kolektif, çeviren: Cumhur Orancı, Hayy Kitap, öykü, 223 sayfa

‘Özgürlük?’, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden beslenen öykü ve şiirlerden oluşuyor. Kitapta bir araya getirilen metinler, 1948’de kabul edilen ve “Hepimiz özgür doğarız…” cümlesiyle başlayan bu ünlü beyannamenin otuz maddesini okurlarına yeniden hatırlatıyor; aynı zamanda insan haklarının nasıl kolayca ihlal edildiğini de gözler önüne seriyor. Kitapta öykü ve şiirleri bulunan isimler şöyle: David Almond, Bejan Matur, Theresa Breslin, Sarah Mussi, Ursula Dubosarsky, Rita Williams Garcia, Patricia McCormick, Roddy Doyle, Ibtisam Barakat, Malorie Blackman, Margaret Mahy, Meja Mwangi, Jamila Gavin, Eoin Colfer ve Michael Morpurgo.

Kerem Karaboğa – Oyunculuk Sanatında Yöntem ve Paradoks (2011)

  • OYUNCULUK SANATINDA YÖNTEM VE PARADOKS, Kerem Karaboğa, Habitus Kitap, tiyatro, 270 sayfa

Kerem Karaboğa, ‘Oyunculuk Sanatında Yöntem ve Paradoks’ta, oyunculuk sanatını etkileyen paradoksal unsurları ve geçtiğimiz yüzyılda tiyatrocuları ve eğitmenleri etkilemiş yöntemler ortaya koyan isimleri inceliyor. Çalışmasına, oyunculuğu kendi başına bir sanatsal disiplin olarak nitelendiren ilk düşünür olan Diderot’nun görüşlerini ele alarak başlayan Karaboğa, buradan, Konstantin Stanislavski, Vsevolod Meyerhold, Bertolt Brecht ve Jerzy Grotowski’den oluşan dört önemli tiyatro adamının oyunculuğa yaklaşımlarına uzanıyor. Kitap bu yolla, oyunculuk yöntemini belirleyen unsurların neler olması gerektiğini ortaya koymayı amaçlıyor.

Dominic Smith – Cıva Sanrıları (2011)

  • CIVA SANRILARI, Dominic Smith, çeviren: Dilek Berilgen Cenkciler, APRIL Yayıncılık, roman, 355 sayfa

1787-1851 yılları arasında yaşayan Louis-Jacques-Mandé Daguerre, sanatçı ve kimyagerdi. Fakat Daugerre asıl ününü, bir çeşit fotoğrafik görüntü elde etme yöntemi olan “dagerreyotipi”yle sağladı. İşte Dominic Smith’in elimizdeki romanı ‘Cıva Sırları’nda, fotoğrafın mucidi Daguerre’in hayatı ekseninde, dönemin Fransa’sının bir panoramasını çiziyor. Devrim sonrası Fransa’da geçen roman, aynı zamanda Baudelaire, Niépce ve Arago gibi dönemin önemli figürlerine de yer veriyor. Bu muazzam icadın doğuşuyla hız kazanan kurgu, Daguerre’in listesine aldığı on kişiyi fotoğraflarla ölümsüzleştirmek için yola koyulmasıyla ilginç bir hal alıyor.

Daniel Wallace – Büyük Balık (2011)

  • BÜYÜK BALIK, Daniel Wallace, çeviren: Begüm Kovulmaz, Yapı Kredi Yayınları, roman, 150 sayfa

Daniel Wallace ‘Büyük Balık’ta, Edward Bloom adlı karakterinin sıra dışı hayatını tasvir ediyor. Roman, Bloom’un hayatına dair ayrıntıları oğluyla paylaşması üzerine kurulmuş. Fakat Bloom bunu, hayatını bildik, alelade bir şekilde ortaya dökerek değil, fıkralar ve hikâyeler anlatarak  yapar. Dolayısıyla roman, barındırdığı çok sayıda fıkra ve hikâyeyle, Bloom’un hayatına dair bilinmeyenleri ortaya çıkarma işini okuruna havale ediyor. Bu yönüyle zevkli bir okuma vaat eden roman, aynı zamanda özgün bir tipi de edebiyata armağan ediyor. Wallace’ın romanının, 2003 yılında Tim Burton tarafından sinemaya uyarlandığını da hatırlatalım.