Eric R. Dursteler – İstanbul’da Venedikliler (2012)

 

  • İSTANBUL’DA VENEDİKLİLER, Eric R. Dursteler, çeviren: Taciser Ulaş Belge, İş Kültür Yayınları, tarih, 377 sayfa

Eric R. Dursteler ‘İstanbul’da Venedikliler’de, Osmanlı-Venedik ilişkilerini millet, kimlik ve bir arada varoluş bağlamında, Yakınçağ başlarından Yeniçağ başlarına uzanarak anlatıyor. Dursteler’in kitabını özgün kılan hususlardan biri, iki toplumu “medeniyetler çatışması” gibi ötekileştiren, ayıran bir perspektiften ziyade “bir arada varoluş” gibi yapıcı bir terimle ele alması. İstanbul’daki Venedik milletinin yapısını anlatarak çalışmasına başlayan Dursteler, ardından, Venedikliler ile Osmanlılar, yani Müslümanlar ile Hıristiyanların bir arada varlık gösterdiği bir dönemin kendine has atmosferini ortaya koyuyor.

Kolektif – Yapmanız Gereken 501 Yolculuk (2011)

  • YAPMANIZ GEREKEN 501 YOLCULUK, kolektif, çeviren: Fügen Yavuz, İş Kültür Yayınları, gezi, 544 sayfa

 

Birçok yazarın katkıda bulunduğu ‘Yapmanız Gereken 501 Yolculuk’, okuruna, dünyanın dört bir tarafında rotalar sunuyor. Kitapta, Amerika ve Karayipler, Afrika, Avrupa, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu, Asya, Avusturalya, Pasifik ve Antarktika gibi, dünyanın birçok bölgesinden gezi önerileri yer alıyor. Türkiye’den ise, mavi yolculuk, Likya Yolu, Erzurum-Artvin arasında bulunan doğal ve tarihi güzellikler, Kaçkar dağları, Boğaziçi’nde vapur yolculuğu, Toros Ekspresi’yle yolculuk ve Kapadokya gezisi gibi yerler bulunuyor. Kitapta çok sayıda rota yer alırken, bunlardan bazıları sadece iki saat sürüyor, bazıları da ancak altı ayda tamamlanabiliyor.

Kenan Mortan ve Monelle Sarfati – Vatan Olan Gurbet (2011)

  • VATAN OLAN GURBET, Kenan Mortan ve Monelle Sarfati, İş Kültür Yayınları, sosyoloji, 370 sayfa

 

İki yazarlı ‘Vatan Olan Gurbet’, Türkiye’den Almanya’ya işçi göçünü, göçün resmen başladığı 1961’den günümüze uzanarak ele alıyor. Çalışma, Almanya’ya göç etmiş işçi, emekli, girişimci, serbest meslek sahibi, sanatçı, sporcu olan 160 kadın ve erkekle yapılan söyleşilerle oluşmuş. Kitap için ayrıca, çok sayıda mektup, anı defteri ve etnografik malzemeden de yararlanılmış. Çalışma, Almanya’daki Türkiye çıkışlı göçmenlerin yeni yaşam alanında hangi kimlikleri sergilediğini; 50 yıllık göç güzergâhının, kadının özgürleşmesini etkileyip etkilemediğini ve göçmenlerin, Almanya’da siyasete hangi yoğunlukta katılım gerçekleştirdiğini araştırıyor.

Calderon de la Barca – Hayat Bir Rüyadır (2011)

  • HAYAT BİR RÜYADIR, Calderon de la Barca, çeviren: Başar Sabuncu, İş Kültür Yayınları, oyun, 105 sayfa

 

İspanyol edebiyatının altın çağının önemli yazar ve şairlerinden Calderon de la Barca, ‘Hayat Bir Rüyadır’da, bireyin ezeli ve ebedi varoluş krizini, felsefi bir bakışla çerçeveleyerek anlatıyor. Oyunun bir yerinde, Prens Segismundo’nun ağzından “Hayat dediğin nedir? / Gelip geçici bir yanılsama, / bir gölge oyunu, bir düzmece; / en yüce sayılanın hiç değeri yok. / Çünkü bir rüyadır hayat, / ve rüya da rüyadır sadece.” diyen de la Barca, Polonya kralı Basilio, Prens Segismundo, Moskova Dükü Astolfo, yaşlı saraylı Clotaldo, uşak Clarin, Prenses Estrella ve soylu kadın Rosaura gibi karakterleri aracılığıyla, kaderi ve iradeyi sorguluyor.

Adrian Desmond ve James Moore – Charles Darwin (2011)

  • CHARLES DARWIN, Adrian Desmond ve James Moore, çeviren: Ebru Kılıç, İş Kültür Yayınları, biyografi, 946 sayfa

 

İki yazarlı elimizdeki kitap, bilim tarihine evrim kuramıyla büyük katkıda bulunmuş Charles Darwin’in hayatını, önemli detaylarla harmanlayarak veriyor. Yazarlar, Darwin’in genç bir doğabilimci ve bilim teorisyeni olarak hayatını anlatırken, bunu geniş bir sosyo-kültürel çerçeve gözeterek yapıyor; ayrıca Darwin’in çalışmaları ile teorilerine getirilen birçok eleştiriyi de masaya yatırıyor. Kitapta bunun yanı sıra, Darwin’in pek bilinmeyen ilginç bir yönü; onun hastalıklar, hayalkırıklıkları ve trajedilerle dolu hayatı da ele alınıyor. Kitap, oylumlu oluşu ve çok sayıda fotoğrafla zenginleştirilmesiyle, tam teşekküllü bir Darwin belgeseli.

Lev Nikolayeviç Tolstoy – Anna Karenina (2011)

  • ANNA KARENİNA, Lev Nikolayeviç Tolstoy, çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu, İş Kültür Yayınları, roman, 1062 sayfa

 

Tolstoy’un, uzun yıllardır heybetini koruyan ‘Anna Karenina’sı, adını, yaşadığı yasak aşkla tüm hayatı alt üst olan Anna Karenina’dan alıyor. Rus aristokrasisinin meşhur simalarından Anna Karenina, mutsuz bir evlilik yaşamaktadır. Genç kadın, ağabeyinin evine yaptığı ziyaret esnasında genç kont Vronski ile tanışır. Kont Vronski’nin aşk ilanına, genç kadın da duyarsız kalamaz ve böylece ikili, toplumun ayıplamalarına aldırmadan aşk yaşamaya başlar. Bu hikâye üzerine inşa edilen Anna Karenina’yı özgün kılan asıl husus ise, Tolstoy’un buradan yola çıkarak insana dair daha derin ve daha bütünlüklü bir büyük hikâyeye ulaşmasıdır. Öyle ki, yazarın gözlemleme yeteneği, ayrıntıları yakalamaktaki ustalığı ve karakter inşa etmek konusundaki mükemmelliği, ‘Anna Karenina’yı, dünya edebiyatının mihenk taşlarından biri kılıyor.

Pakize Türkoğlu – Kızlar da Yanmaz (2011)

  • KIZLAR DA YANMAZ, Pakize Türkoğlu, İş Kültür Yayınları, anı, 547 sayfa

 

Eğitimci Pakize Türkoğlu ‘Kızlar da Yanmaz’da, Cumhuriyet’in ilk yıllarına dair tanıklığını okurlarıyla paylaşıyor. Kitap adını, Türkoğlu’nun babasına ait “Kızlar da yanmaz, okuyabilirsin” cümlesinden alıyor. Yazar, Cumhuriyet’in ilk dönemlerine dair gözlemlerini sunarken, henüz ayaklarının üstünde durmaya başlayan yeni Türkiye’nin eğitim konusunda ne gibi çalışmalar yaptığını da, kişisel eğitim serüveni üzerinden izliyor. Türkoğlu, ilk kez köyünden çıkıp bucaktaki ilkokula başlayışını; Aksu Köy Enstitüsü ve Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ndeki eğitim yıllarını, dönemin Türkiye’sinin siyasal ve toplumsal durumunuyla çerçeveleyerek anlatıyor.

Adalet Ağaoğlu – Çağımızın Tellâlı (2011)

  • ÇAĞIMIZIN TELLÂLI, Adalet Ağaoğlu, İş Kültür Yayınları, oyun, 301 sayfa

 

Adalet Ağaoğlu, Cumhuriyet dönemi edebiyatının en önemli modern klasiklerinden biri. Yazarın radyo ve sahne oyunlarını romanları, öykü, deneme kitapları ve günlükleri izledi. Elimizdeki kitapta da, Ağaoğlu’nun 1952-1971 yılları arasında yazdığı ‘İki Kişi Arasında’, ‘Vakitsiz Misafir’, ‘Yaşamak’, ‘Evimizin Saatleri’, ‘Karabataklar’ ve ‘Köpeğin Ölümü’ adlı radyo oyunları ile ‘Gitme Kal’ isimli bir radyo skeci yer alıyor. Bilindiği gibi, bir dönemin en önemli yayım aracı olan radyoda, arka plandaki ses efektlerinden yararlanılarak bazı tiyatro oyunları sunuluyordu. Zamanında oldukça ilgi çeken bu oyunlar, dinleyicilerin tiyatro beğenisinin gelişmesine önemli katkıda bulunmuştu. Kitapta, Ağaoğlu’nun ilk kez bir araya getirilen bu oyunlarının yanı sıra, yazarın “Radyo Günleri”ni anlattığı bir yazısı da yer alıyor.

Charles G. Nauert – Avrupa’da Hümanizma ve Rönesans Kültürü (2011)

  • AVRUPA’DA HÜMANİZMA VE RÖNESANS KÜLTÜRÜ, Charles G. Nauert, çeviren: Bahar Tırnakçı, İş Kültür Yayınları, inceleme, 328 sayfa

 

Charles G. Nauert ‘Avrupa’da Hümanizma ve Rönesans Kültürü’nde, Rönesans çağında Avrupa’nın hümanist kültürünün gelişimini ve önemini irdeliyor; bir kültür devriminin zaferinin ve yıkımının hikâyesini sunuyor. Hümanizma kültürünün İtalya’da ortaya çıkmasını sağlayan koşulları araştırarak başlayan çalışma, insanlığın bu en etkili kültür deneyimlerinden birinin başat özelliklerini birer birer ortaya koyuyor. Kitabı nitelikli kılan hususlardan birinin de, Nauert’in, 14. yüzyıl İtalya’sının kendine has toplumsal ve kültürel şartlarının ürünü olan hümanizmayı, Avrupa’nın kuzeyini de içine alan geniş bir kapsama yerleştirmesidir diyebiliriz.

Leo Damrosch – Jean-Jacques Rousseau (2011)

  • JEAN-JACQUES ROUSSEAU, Leo Damrosch, çeviren: Özge Özköprülü, İş Kültür Yayınları, biyografi, 584 sayfa

 

Leo Damrosch elimizdeki kitabında, “huzursuz dâhi” olarak tanımladığı, dünya düşünce tarihinde önemli bir yeri olan Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau’nun biyografisi kaleme getiriyor. Damrosch’un bu kapsamlı biyografisini dikkat çekici kılan başlıca husus, Rousseau’nun olağanüstü özgün yazılarını, bu yazıları meydana getiren çalkantılı hayat hikâyesiyle harmanlaması. Yazar bunu yaparken de, Rousseau’nun kendi kelimeleri kadar, onu tanıyanların kelimelerine de yer vererek, çalışmasını zenginleştiriyor. Yazar bunların yanı sıra, Rousseau’nun düşüncelerinin insanları neden böylesine heyecanlandırdığına ilişkin önermelerde de bulunuyor.