Noam Chomsky – Uçurum (2025)

Noam Chomsky bu kitabında, neoliberal düzenin kırk yılı aşkın süredir dünyayı nasıl daha eşitsiz, daha kırılgan ve daha otoriter hale getirdiğini tartışıyor. Neoliberalizmin kamusal alanı tasfiye eden, sosyal devleti eriten ve sermayeyi sınırsız biçimde güçlendiren yapısının pandemiyle birlikte tüm çarpıklığıyla görünür olduğunu vurguluyorlar. Sağlık sistemlerinin çökmesi, iş güvencesinin zayıflaması ve demokratik kurumların etkisizleşmesi bu yapısal krizin doğal sonuçları olarak ele alınıyor.

‘Uçurum: Neoliberalizm, Pandemi ve Radikal Değişim İçin Acil Gereksinim’ (‘The Precipice: Neoliberalism, the Pandemic and the Urgent Need for Social Change’), pandemiyi yalnızca bir sağlık krizi değil, neoliberal politikaların birikmiş sonuçlarını açığa çıkaran bir dönüm noktası olarak yorumluyor. Chomsky, küresel sorunların piyasa mantığıyla çözülemeyeceğini, çünkü piyasanın insan yaşamını değil sermaye birikimini öncelediğini belirtiyor. Bu nedenle krizin kaynağını bireysel hatalarda değil, sistemin işleyişini belirleyen ideolojik çerçevede aramak gerektiğini savunuyor.

Yazar, özellikle iklim krizi, yükselen otoriter rejimler ve demokratik gerileme gibi alanlarda neoliberal yapının dünyayı uçuruma sürüklediğini söylüyor. Bu durumun tesadüf değil, sermayeyi merkezde tutan politik tercihlerin mantıksal sonucu olduğunu aktarıyor. Pandemi, bu eğilimleri hızlandıran bir katalizör olarak sunuluyor.

Son bölümde kitap, mevcut düzenin kaçınılmaz olmadığını, toplumsal değişimin mümkün olduğunu ve bunun ancak geniş tabanlı bir kamusal bilinç, dayanışma ve radikal bir yönelim değişikliğiyle başarılabileceğini savunuyor. Chomsky, insanlığın karşı karşıya olduğu tehlikelerin piyasa aklıyla değil kolektif, adil ve demokratik bir dönüşümle aşılabileceğini hatırlatıyor.

  • Künye: Noam Chomsky – Uçurum: Neoliberalizm, Pandemi ve Radikal Değişim İçin Acil Gereksinim, röportaj: C. J. Polychroniou, çeviren: Osman Şenkul, Scala Yayıncılık, siyaset, 416 sayfa, 2025

Noam Chomsky – Halk Üzerinden Kazanç (2024)

Noam Chomsky, ‘Halk Üzerinden Kazanç: Neoliberalizm ve Küresel Düzen’ adlı eserinde, günümüz dünyasını şekillendiren neoliberal politikaların ve küresel düzenin köklü eleştirisini yapıyor.

Kitapta Chomsky, neoliberalizmin sadece ekonomik bir ideoloji olmadığını, aynı zamanda siyasi ve sosyal yaşamı derinden etkileyen bir güç olduğunu vurgular.

Chomsky, neoliberalizmin 1970’lerden itibaren dünya genelinde yaygınlaştığını ve bu süreçte devletin rolünün küçüldüğünü, piyasanın ise her alanda belirleyici hale geldiğini savunur.

Neoliberal politikaların, eşitsizlikleri derinleştirdiğini, işçi haklarını zayıflattığını ve çevre sorunlarını daha da kötüleştirdiğini ortaya koyar.

Chomsky, küresel düzenin, güçlü devletler ve şirketler tarafından şekillendirildiğini ve bu güçlerin kendi çıkarlarını korumak için uluslararası kuruluşları ve anlaşmaları kullandığını belirtir.

Bu durumun, dünya genelinde adaletsizlikleri ve sömürüyü artırdığını savunur.

Chomsky’ye göre, neoliberalizm, demokratik süreçleri zayıflatmakta ve şirketlerin siyasi karar alma süreçlerine müdahale etmesine olanak tanımaktadır.

Bu durum, halkın iradesinin siyaset üzerindeki etkisini azaltmaktadır.

Chomsky, mevcut düzene karşı alternatif bir dünya mümkün olduğunu savunur.

Demokratik katılımın artırılması, eşitsizliğin azaltılması ve sürdürülebilir bir gelecek için çaba gösterilmesi gerektiğini vurgular.

Chomsky’nin çözüm önerileri:

Demokrasinin güçlendirilmesi: Siyasi karar alma süreçlerine halkın katılımının artırılması.

Eşitsizliğin azaltılması: Gelir dağılımının daha adil hale getirilmesi ve sosyal devlet anlayışının güçlendirilmesi.

Sürdürülebilir bir gelecek için mücadele: Çevre sorunlarına karşı daha etkili önlemler alınması ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı.

  • Künye: Noam Chomsky – Halk Üzerinden Kazanç: Neoliberalizm ve Küresel Düzen, çeviren: Süreyyya Evren, Alfa Yayınları, siyaset, 168 sayfa, 2024

Noam Chomsky – Kartezyen Dilbilim (2024)

Noam Chomsky’nin ‘Kartezyen Dilbilim: Akılcı Düşüncenin Tarihinde Bir Sayfa’ adlı eseri, dilin kökenleri, yapısı ve insan zihniyle ilişkisi üzerine önemli bir çalışmadır.

Chomsky bu kitapta, dilin sadece bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda insan zihninin derin yapılarını anlamak için bir anahtar olduğunu savunur.

Chomsky, kitabında dilin doğuştan gelen bir yetenek olduğunu ve insan zihninde evrensel bir gramerin var olduğunu öne sürer.

Bu evrensel gramer, tüm dillerin temel yapısını oluşturan soyut kuralları içerir.

Bu yaklaşım, dilin öğrenilmesinin sadece çevresel faktörlere değil, aynı zamanda biyolojik bir temel üzerine oturduğunu gösterir.

Chomsky, Descartes’ın rasyonalist felsefesinin dil anlayışını detaylı bir şekilde inceler ve bu anlayışın modern dilbilim üzerindeki etkisini analiz eder.

Tüm dillerin ortak bir yapıya sahip olduğu ve bu yapının insan zihninde doğuştan var olduğu iddiasını geliştirir.

Çocukların dil öğrenme sürecinde, çevresel girdilerin yanı sıra doğuştan gelen dilsel yeteneklerinin de önemli bir rol oynadığını savunur.

Dil ile düşünce arasındaki ilişkiyi inceler ve dilin düşünceyi nasıl şekillendirdiğini tartışır.

Chomsky’nin çalışmaları, 20. yüzyılın ikinci yarısında dilbilim alanında bir devrim yaratmış ve dilin incelenmesine yeni bir bakış açısı getirmiştir.

Dilbilimdeki çalışmaları, zihin bilimleri, psikoloji ve felsefe gibi alanlara da önemli katkılar sağladı.

Dil edinimi ve öğretimi üzerine yapılan çalışmalara yeni perspektifler sundu.

  • Künye: Noam Chomsky – Kartezyen Dilbilim: Akılcı Düşüncenin Tarihinde Bir Sayfa, çeviren: Ayşe Sırma Yalçındağ, Fol Kitap, dilbilim, 136 sayfa, 2024

Noam Chomsky – Direniş Üzerine Notlar (2024)

‘Direniş Üzerine Notlar’, Noam Chomsky ile yapılmış bir dizi röportajı bir araya getiriyor.

Chomsky burada, barışı ve gezegeni bekleyen tehditler, pandemi politikaları, sınıf mücadelesinin aldığı yeni biçimler, ABD’nin emperyalist politikalarının dünyayı nasıl şekillendirdiği gibi konuları tartışıyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Karl Marx, yüzeyin hemen altında yer alan devrimci bir ruh imgesine sahipti. Başladığımız yere, David Hume’a dönecek olursak, iktidar rızaya dayanır. Ancak bu rızanın altında, ‘ben bunu gerçekten istemiyorum’ diyen bir insan akımı vardır. Bir efendi tarafından yönetilmek istemiyorum. Ve bunun kırılması için fazla bir şey gerekmez. Ve bunu başardığında, bir toplumu gerçekten ileriye götürecek türden değişimlere sahip olursunuz. Yani, o eski köstebek orada yuvalanıyor. Ve birçok yöne gidebilir.

Bence Marx’ın eski köstebeği yüzeyin hemen altında. Bunu düşünmek için bir fırsat varsa, bir efendiye tabi olmak zorunda olmadığınızı, kendi hayatınızı yönetebileceğinizi, kendi girişimlerinizi yürütebileceğinizi fark etmek için, bu yüzeye çok yakın olmaya devam ediyor. Ben çocukken büyük buhran sırasında yapılan iş bırakma eylemleri, patronlara ihtiyacımız yok, burayı ele geçirip kendimiz yönetebiliriz demeye yönelik bir adımdı ki bu doğru.

İşte o zaman tutumlar değişti ve New Deal önlemlerine olan destek nüfus genelinde gerçekten arttı. İşte o zaman yüksek mahkeme tüm New Deal önlemlerini engellemeyi bıraktı. Sermaye kesimleri şunu fark ettiğinde, bakın, kendimizi bu yükselen gelişmelere uydurmak zorundayız, yoksa başımız gerçekten belaya girecek. Ve bence bu ortaya çıkmaya devam ediyor. Bahsettiğim yeni ekonomi projesi bu yönde ilerliyor ve kendi işletmelerinizi yönetebileceğinizi söylüyor. Bu işletmenin Çin’e taşınıp taşınmayacağına New York’taki bankacılar karar vermek zorunda değil.”

  • Künye: Noam Chomsky – Direniş Üzerine Notlar, röportajlar: David Barsamian, çeviren: Birsen Altaylı, Zeynep Berkem, Scala Yayıncılık, siyaset, 237 sayfa, 2024

Kolektif – Adaletin Hayaletleri (2024)

İnsanlığın üzerinde öteden beri bir hayalet dolaşıyor.

Hakkın hak sahibine verilmesinde ısrar eden, haksızlıkları haykıran, insanlığa musallat olmuş, yakasını asla bırakmayan bir hayalet bu: adalet.

Gerçek dünyanın acımasızlığında uğranan somut adaletsizliklerin soğuk gerçekliği karşısında bize “doğrusunu” buyuruyor.

Kulaklarımızı sözlerine tıkasak da kalbimize ve zihnimize sızmayı, bize yön vermeyi biliyor.

Toplama kamplarında gaz odalarına gönderilenlerden, haydut devletlerce kuşatılıp aç bırakılan, evleri bombalanan insanlara kadar, her yerde, her şartta, düşman kardeşler olarak bile onun çağrısına ortak bir tavırla cevap vermeden edemiyoruz.

Adaleti seviyoruz, arzu ediyoruz, hayal ediyoruz, onun için dua ediyoruz, onu takip ediyoruz, uğrunda savaşıp ölüyoruz ama adaletin kendisi ortada “yok”.

Gelecek diye bekliyoruz, umut ve kaygıyla.

Bu kitap Sema Cevirici Atilla’nın çağımızın en önemli düşünürlerinden ve felsefecilerinden bazılarıyla adalet üzerine yaptığı felsefi söyleşilerden oluşuyor.

Tanrı, etik, hukuk, demokrasi, insan hakları, insan doğası, yapısöküm, hermenötik, göç ve göçmenlik sorunu, anarşizm, postanarşizm gibi temalar ekseninde adaletin varlığı, neliği, geleceği ve insanlığın hâlleri gibi güncel meselelerin söyleşinin rahat ve anlaşılır diliyle tartışıldığı bu masada kimler yok ki: Noam Chomsky, Richard Kearney, Simon Critchley, Seyla Benhabib, John D. Caputo, Samir Haddad, Cristopher Norris, Todd May, Saul Newman, Michel Rosenfeld, Richard J. Bernstein ve Lewis Call.

Adaletin çehrelerini, adil bir dünyanın anlamını, olanağını, çıkmazlarını ve adaletsizliğin aldığı biçimleri günümüzün önemli düşünürlerinin prizmasından, yepyeni renkleriyle görmek isteyen herkes bu söyleşiye davetlidir.

  • Künye: Kolektif – Adaletin Hayaletleri: Çağdaş Düşünürlerle Söyleşiler, derleyen: Sema Cevirici Atilla, çeviren: Emrah Denizhan, Fol Kitap, felsefe, 256 sayfa, 2024

Noam Chomsky – Medya Gerçeği (2022)

Yıllar önce, zavallı bir kuşun petrole bulanmış, çaresiz görüntüsü karşısında dehşete kapılıp lanetler yağdıracak kadar hassas olduğumuz günlerde, çoğu kadın ve çocuk 100 bine yakın insanın gökyüzünden yağan bombalar altında ölümünü, sıcak odalarımızda kahvemizi yudumlayıp havai fişek gösterileri gibi izlemiştik.

Anlaşılan Guy Debord’’un 1968’’lerde öngördüğü “Gösteri Toplumu” gerçekleşmişti.

11 Eylül saldırısının hemen ardından ABD’nin bir “cezalandırma eylemi” olarak giriştiği Afganistan operasyonu, Şaron’’un bütün pervasızlığıyla Filistin şehirlerini yakıp yıkması ve Arafat’’ı kuşatma altında tutmasının yanı sıra “Irak operasyonu” o günlere hem ne kadar uzak hem de ne kadar yakın olduğumuzu gösterdi.

Bu süreç içinde, medyanın “rızanın üretilmesi”ndeki ve “güdümlü gerçeklik yaratılması”ndaki rolü hiç değişmedi.

Medya daha incelikli yöntemlerle düşmanları şeytanlaştırırken, yandaşlarını melekleştirmekten vazgeçmedi.

Medyanın sermaye ve iktidarla ilişkisi her geçen gün tarafların meşruiyetini daha çok kemiren bir sorun olarak ortaya çıktı.

Noam Chomsky, bu kitabında, medyanın hükümet, sermaye ve elit kesimlerle sıkı fıkı bağları ve çıkar ilişkileri temelinde işleyiş mekanizmasını, özellikle Ortadoğu, Filistin ve Nikaragua’’dan zengin örneklerle gözler önüne sermektedir.

  • Künye: Noam Chomsky – Medya Gerçeği, çeviren: Osman Akınhay ve Abdullah Yılmaz, Alfa Yayınları, siyaset, 512 sayfa, 2022

Noam Chomsky ve James Kelman – Fikirler Neden Önemlidir? (2022)

‘Fikirler Neden Önemlidir?’, filozofların hakikat arayışı üzerine incelikli bir sorgulama.

Noam Chomsky, daha iyi bir dünya için düşünme, hakikat ve şüphenin neden vazgeçilmez olduğunu ortaya koyuyor.

Filozoflar çağlar boyunca her türlü şüphenin gölgesinin ötesinde doğru olduğunu görebilecekleri o şeyi aramakla meşguller.

Rene Descartes’ı Cogito, Ergo Sum’a (düşünüyorum öyleyse varım), tamamıyla itimat edebileceğini düşündüğü dünyaya dair bir ifadeye götüren bu arayıştı.

Düşündüğü şeyin önemi yoktu, düşünüyor olması önemliydi; hakikat buydu.

Bu tek temelden yola çıkarak Tanrı’nın varlığını kanıtlamak için devam etti.

Öncesindeki yıllar Avrupa için zor geçmişti; pek çok diğer insan arasında Galileo, Kepler, Copernicus hâkim olan eski öğretilerle, özellikle de dünyayı kâinatın merkezi olarak ele alanlarla bağdaşmayan, fiziki dünyaya dair şeyler keşfediyorlardı.

Bu modern akıl yürütme biçiminin kilise üzerindeki etkileri, zamanın dini otoritelerine göre oldukça açıktı.

Zulmün tarihi muhtemelen yanlış öncüllerinin savunusunun tarihidir.

Herhangi bir diktatörlüğün güç elde etmek için yaptığı ilk hareket, bu güce karşı meydan okumanın ötesinde bir güç hakkına sahip olmaktır.

Bu, çeşitli yöntemlerle elde edilir; bunlardan biri, hakkın yalnızca yasayla ya da silah gücüyle değil, gerçek bir “doğal olgu” olarak, yani yalnızca sıradan insanların erişemeyeceği bir yasa olarak tesis edilmesidir.

Böylece kralların ilahi hakkı ve dini liderlerin yanılmazlığı ortaya çıkar.

Daha az bariz olan yöntem ise hakkı Anayasa’da ifade etmek ve Anayasa’ya karşı yapılacak tüm karşı çıkışların “anayasaya aykırı” varsayılacağını ilk prensip olarak kabul etmektir.

  • Künye: Noam Chomsky ve James Kelman – Fikirler Neden Önemlidir?: Düşünce ve İfade Arasında Bir Ömür Yatar, çeviren: Mustafa Kemal Coşkun, Scala Yayıncılık, felsefe, 290 sayfa, 2022

Noam Chomsky – Medyayı Dizginlemek (2022)

‘Medyayı Dizginlemek’, propaganda aygıtlarının toplumu baskılamayı amaçlayan mekanizmalarını faş ediyor.

Noam Chomsky, egemen güçlerin ve baskı gruplarının medyayı, temel dayanaklarından propagandanın temel etkinlik alanına nasıl dönüştürdüklerini örnekleriyle açıklıyor.

Kitapta, en demokratik görünen yapılar içinde dahi siyasal etkinin sağlanması ve sistemin kontrol altında tutulmasında yüzyıldan uzun süredir temel dayanak olarak kullanılan propagandanın, medya üzerinden toplumun tüm hürcrelerine nasıl bulaştırıldığına tanık oluyoruz.

Chomsky, gözümüzün önünde olup bitenlerin, medya aygıtının dizginlenmesiyle nasıl görünmezliğe büründürüldüğünü, onun yerine görünmesi istenenlerin de nasıl ve hangi tür tezgahlarla görünür kılındığını anlatıyor. Kitabında, etkileri günümüze kadar uzanan Hitler faşizmi, Ortadoğu’daki çatışmalar, İran-Irak savaşı ve ABD’nin Irak’ı, İsrail’in Lübnan’ı işgali gibi kanlı olaylarının yanında, ABD’nin dünyanın başka yerlerindeki politik ve askeri faaliyetlerine de değinen Chomsky, medya üzerinden, işçi grevleri de dahil, emek hareketlerine yönelik baskılara da yer veriyor.

  • Künye: Noam Chomsky – Medyayı Dizginlemek: Propagandanın Muhteşem Başarıları, çeviren: Osman Şenkul, Scala Yayıncılık, medya, 48 sayfa, 2022

Herbert S. Terrace – Şempanzeler Dil Öğrenemez (2021)

‘Şempanzeler Dil Öğrenemez’,  dilin kökenleri üzerine ufuk açıcı bir antropolojik çalışma.

Herbert Terrace, 1970’lerde Nim Chimpsky isimli şempanze üzerinde yaptığı dil öğretme deneyinin enteresan sonuçlarını paylaşıyor.

1970’lerde, davranış psikoloğu Terrace, bir şempanzeye dili kullanmanın öğretilip öğretilemeyeceğini görmek için dikkate değer bir deney yaptı.

Terrace’ın, teorilerine meydan okuyan ünlü dilbilimci Noam Chomsky’e gönderme yaparak “Nim Chimpsky” ismini verdiği genç bir maymun, New York’ta bir aile tarafından büyütüldü ve bu süreçte Amerikan İşaret Dili eğitimi aldı.

Başlangıçta Terrace, Nim’in cümleler oluşturabileceğini düşünmüştü, ancak daha sonra Nim’in kelimeleri bile öğrenemediğini fark ederek projesinin başarısız olduğu sonucuna vardı.

Nim Projesi’nin başarısızlığı, dilin nereden geldiğini anlamaya henüz yakın olmadığımızı gösteriyordu.

Bu kitapta Terrace, insan dilinin kökenleri hakkında yeni bir bakış açısı sunmak için Nim Projesi’ni yeniden ele alarak, Chomsky ve eleştirmenlerin aksine, dilbilgisi kadar kelimelerin de dilin temel taşları olduğunu savunuyor.

Terrace, insan evrimi ve gelişim psikolojisini gözden geçirerek, sözel olmayan etkileşimin bebeğin dil ediniminin temeli olduğunu ve bir çocuğun ilk kelimelerine yol açtığını gösteriyor.

  • Künye: Herbert S. Terrace – Şempanzeler Dil Öğrenemez: Nim Chimpsky Deneyi, çeviren: Mehmet Doğan, Koç Üniversitesi Yayınları, antropoloji, 192 sayfa, 2021

Kolektif – Her Şey Değişmeli! (2021)

Koronavirüs pandemisi, kapitalizmin hayatımızı cehenneme çevirmesi için fırsat oldu.

Çağımızın önde gelen düşünürlerinin katkıda bulunduğu bu derleme ise, bugüne yakışır devrimci bir tutumun nasıl olması gerektiği üzerine kafa yoruyor.

‘Her Şey Değişmeli!’, içinde bulunduğumuz durumun sorumlusu olan finansal kuruluşlar hızla sisteme “format atmak” peşindeyken, daha adil bir dünya için farklı alanlardan alternatif çözüm önerileri getiren isimlerin makalelerine yer veriyor.

Yazarlar, bu anlatıya kendi çözümlerimizle yanıt vermemiz gerektiğini, kapitalizmin “büyük sıfırlama” adını verdiği Truva atını yenmemiz gerektiğini hatırlatıyor bize.

Katılımcılar, teknolojinin kontrolünü elinde bulunduran az sayıdaki şirketin özelleştirdiği kamusal hayatı, siyaseti geri almak için; sağlık, eğitim, barınma ve emeğin daha az baltalandığı bir dünya için çalışan; bu uğurda benzersiz bir formül bulmaktan ziyade bilgiye dayalı önerilerin paylaşıldığı bir ortak çalışma hedefliyor.

Kitapta,

  • Koronavirüs günlerinde umut ve mizah,
  • Ölümcül bir kombinasyon olarak korona ve neo-faşizm,
  • Dijital sömürgecilik ve covid-19,
  • Kamusal insanın çöküşü 2020,
  • Pandemide enternasyonalizm,
  • Virüs sonrası dünya üzerine öngörüler,
  • Kapitalizm, Covid-19 ve ABD seçimi,
  • Pandemi günlerinde teknoloji,
  • Kapitalizmin ruh sağlığımız üzerindeki etkileri,
  • Borçlar, tırışkadan işler ve siyasi öz-örgütlenme,
  • Covid-1984 ve gözetim kapitalizmi,
  • Para ve borç yaratmaya zemin hazırlayan kârlı yalanlar,
  • Ve uyduruk reçeteler mi, sosyalizm mi? gibi, pek çok önemli konu irdeleniyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: David Adler, Tarık Ali, Gael Garcia Bernal, Larry Charles, Noam Chomsky, Daniel Ellsberg, Brian Eno, Kenneth Goldsmith, David Graeber, Johann Hari, Maja Kantar, Stephanie Kelton, Stefania Maurizi, Ivana Nenadovic, Maja Pelevic, Vijay Prashad, Angela Richter, Saskia Sassen, Saša Savanovic, Jeremy Scahill, Richard Sennett, John Shipton, Astra Taylor, Ece Temelkuran, Yanis Varoufakis, Roger Waters, Slavoj Žižek ve Shoshana Zuboff.

  • Künye: Kolektif – Her Şey Değişmeli!: Covid-19’un Ardından Dünya, hazırlayan: Renata Ávila ve Srećko Horvat, çeviren: Kemal Güleç, Metis Yayınları, siyaset, 320 sayfa, 2021