Gilles Deleuze – Nietzsche ve Felsefe (2011)

  • NIETZSCHE VE FELSEFE, Gilles Deleuze, çeviren: Ferhat Taylan, Norgunk Yayıncılık, felsefe, 248 sayfa

Gilles Deleuze’ün 1962’de yayımlanan ‘Nietzsche ve Felsefe’ adlı eseri, hem Deleuze’ün Friedrich Nietzsche ilgisinin en somutlaştığı, hem de Nietzsche çalışmalarına yeni bir boyut getiren incelemelerden. Nietzsche’nin yayımlanmış tüm çalışmaları üzerinden hareket eden Deleuze burada, Nietzsche ile Hegel arasında bir uzlaşmanın neden mümkün olmadığını ve Nietzsche felsefesinin anlamını, kapsamlı bir şekilde araştırıyor. Nietzsche felsefesinin kavgacı yanının çok önemli olduğunu söyleyen Deleuze, Nietzsche’nin mutlak bir anti-diyelektik oluşturduğunu belirtiyor. Elimizdeki kitap, bu kavgacı ve çığır açan felsefenin izini sürmesiyle dikkat çekiyor.

André Gide – Kadınlar Okulu (2011)

  • KADINLAR OKULU, André Gide, çeviren: Tahsin Yücel, Can Yayınları, roman, 200 sayfa

André Gide’in ünlü eseri ‘Kadınlar Okulu’, bir çiftin inişli çıkışlı ilişkisi ekseninde içtenliği ve ahlakı irdeliyor. Roman, burjuva bir ailenin 1894-1936 yılları arasında üç bireyin anlatımlarına dayanan hikâyesi olarak tasarlanmış. Burada öne çıkan iki figür, genç yaşta tanışıp evlenen, daha sonra çocuk sahibi olan erkek ve kadın karakterlerdir. Burada erkek, güçlü olan tarafı temsil ederken, kadın da, özgüveni eksik, kendini daha çok erkeğe göre konumlandıran bir kişiliğe sahiptir. Roman, uzun yıllar sürmüş bu evlilikte, erkeğin acımasız bir itirafının ardından kadının yaşadığı şoku ve ilişkilerinin içtenliğini sorgulama sürecini tasvir ediyor.

Oktar Türel – Geç Barbarlık Çağı 2 (2011)

  • GEÇ BARBARLIK ÇAĞI 2, Oktar Türel, Yordam Kitap, iktisat, 300 sayfa

Kısa süre önce burada, Oktar Türel’in ‘Geç Barbarlık Çağı’nın ilk cildine yer vermiştik. Türel, iki ciltlik bu çalışmasında, otuz yılı aşkın zaman diliminde (1979-2010) kaleme aldığı makalelerinden bir seçkiyi okurlarıyla paylaşıyor. Yazar, çalışmanın devamı olan ‘Geç Barbarlık Çağı 2’de ise, ilkin, Türkiye’de merkezi iktisadi planlama (MİT) deneyimine odaklanıyor. Yazar burada, Türkiye’nin 1960-80 arasındaki “planlı dönem”deki yöntemlerini, 1980 sonrası Türkiye’de kurumsal değişmenin boyutlarını inceliyor. Türel, kitabının ikinci kısmında ise, Türkiye’nin sanayileşme sürecini üç farklı tarih kesitinde ve farklı bağlamlarda ele alıyor.

Jacques Rancière – Tarihin Adları (2011)

  • TARİHİN ADLARI, Jacques Rancière, çeviren: Cemal Yardımcı, Metis Yayınları, felsefe, 139 sayfa

‘Tarihin Adları’, tarih söyleminin siyasi, bilimsel ve edebi durumuna ilişkin bir deneme olarak düşünülebilir. Jacques Rancière’in, bir seminere sunulmak üzere hazırladığı deneme, tarih araştırması ve tarih yazmanın politikasını konu alıyor; tarihçilerin ortak araştırma nesnesi saydıkları “tarihi” nasıl kavramsallaştırdıklarına, bu “tarih” üzerine nasıl konuşup yazdıklarına ve bu konuda yazarken siyasi anlam taşıyan birtakım yöntemlerle bu “tarihi” nasıl fiilen kurduklarına odaklanıyor. Rancière bunu yaparken de, Jules Michelet, Fernand Braudel ve Annales Okulu mensupları ile E. P. Thompson gibi tarihçilerin tekniklerini, siyaset ve bilim felsefeleri açısından inceliyor ve tarihçiliğin dil ve edebiyatla ilişkisini irdeliyor. Kitap bilhassa, tarihyazımı ve tarih felsefesiyle ilgilenenler için iyi bir kaynak.

Gavin Ambrose ve Paul Harris – Görsel Grafik Tasarım Sözlüğü (2011)

  • GÖRSEL GRAFİK TASARIM SÖZLÜĞÜ, Gavin Ambrose ve Paul Harris, çeviren: Bilge Barhana, Literatür Yayınları, sözlük, 288 sayfa

Grafik tasarımcı Gavin Ambrose ile serbest yazar ve gazeteci Paul Harris’in hazırladığı ‘Görsel Grafik Tasarım Sözlüğü’, grafik tasarımında ve onun bağlantılı olduğu çok çeşitli başka disiplinlerde sıklıkla kullanılan çok sayıda terimi açıklıyor. Bu pratik sözlük, “italik” ve “oblique” gibi çoğu zaman yanlış kullanılan veya kafa karıştıran terimlerin anlamlarını açıklamakla kalmıyor; aynı zamanda, “üst baskı”, “sürprint” ya da “yazının dişi kullanımı” gibi işlemler arasındaki farkları da netleştiriyor. Sözlüğü özgün kılan bir husus da, alana dair çok sayıda terimi, grafik tasarımın gelişimini etkileyen tarihi ve kültürel olaylarla harmanlayarak ele alması. Kaliteli baskısı ve görsel zenginliğiyle de dikkat çeken sözlük, profesyonellere olduğu kadar, grafik tasarımı merak edenlere de ziyadesiyle hitap ediyor.

Honoré de Balzac – Altın Gözlü Kız (2011)

  • ALTIN GÖZLÜ KIZ, Honoré de Balzac, çeviren: Aysel Bora, Turkuvaz Kitap, roman, 102 sayfa

‘Altın Gözlü Kız’, meşhur Fransız yazar Honoré de Balzac’ın ‘On Üçlerin Romanı’ isimli serisinin son kitabı. Hatırlanacağı gibi bu serinin daha önceki kitapları, ‘Çakalların Başı Ferragus’ ile ‘Langeais Düşesi’ adlarını taşıyordu. Yazar, Fransız burjuva sınıfına yoğun eleştiriler yönelttiği serinin elimizdeki son romanında ise, sonu tehlikeli biten bir kaçamağı hikâye ediyor. Yazar, bu hikâyeyle ördüğü romanında, Fransa’nın Restorasyon döneminde burjuva kesiminde yaşanan çürümüşlüğü gözler önüne seriyor. Romanın, Balzac’a özgü kara mizahın ve taviz vermeyen, sivri dilli politik eleştirinin en iyi örneklerinden biri olduğunu belirtelim.

Faik Bulut, – Ehmedê Xanî’nin Kaleminden Kürtlerin Bilinmeyen Dünyası (2011)

  • EHMEDÊ XANÎ’NİN KALEMİNDEN KÜRTLERİN BİLİNMEYEN DÜNYASI, Faik Bulut, Berfin Yayınları, inceleme, 199 sayfa

Faik Bulut, ilk baskısı 1995 yılında yapılan ‘Ehmedê Xanî’nin Kaleminden Kürtlerin Bilinmeyen Dünyası’ adlı çalışmasında, 1651-1707 yılları arasında yaşamış şair, düşünür, tarihçi ve sufi Ehmedê Xanî’nin eserlerinde yer bulmuş Kürt toplumundaki siyasal ve sınıfsal mücadeleyi; Kürt müziğindeki çalgı ve makamları; Kürtlerin gelenekleri, görenekleri, töreleri ve toplumsal kurallarını inceliyor. Bulut’un çalışmasında bunun yanı sıra, Kürt şiirinde efsane, erotizm, astronomi ve gökbilimin nasıl işlendiği; Xanî’nin kadın portreleri; Xanî’de Kürt meselesinin tezahürleri ve Kürt sufi düşüncesinin kendine has yönleri gibi konular da ele alınıyor.

Ali Satan – İngiliz Yıllık Raporlarında Türkiye 1920 (2011)

‘İngiliz Yıllık Raporlarında Türkiye’ dizisinde, 1920-1927 yılları arasında tutulmuş sekiz rapor yer alıyor.

Her rapor da ayrı bir kitap olarak basılıyor.

Dizinin ilk kitabı olan elimizdeki eser, 1920 tarihli yıllık raporun tam metninden oluşuyor.

Raporda, 30 Ekim 1918’den 1921 yılının ilk aylarına kadar İstanbul ve Anadolu’da yaşanan olaylar ve gelişmeler anlatılıyor.

İstanbul ve Ankara hükümetlerinin dış ilişkileri, Müttefik Polis teşkilatı ve Türk polisi, basın, gayrimüslimlerin durumu, Kürt meselesi ve Padişah Vahdettin, Sadrazam Damat Ferit, Mustafa Kemal ve Kâzım Karabekir hakkında bilgiler, raporun kapsamındaki konulardan birkaçı.

  • Künye: Ali Satan – İngiliz Yıllık Raporlarında Türkiye (1920), çeviren: Burak Özsöz, Tarihçi Kitabevi, tarih, 222 sayfa

Edgar Morin – Yitik Paradigma: İnsan Doğası (2011)

  • YİTİK PARADİGMA: İNSAN DOĞASI, Edgar Morin, çeviren: Devrim Çetinkasap, İş Kültür Yayınları, psikoloji, 220 sayfa

Çalışmalarında, farklı akademik disiplinlerin sentezini yapan Edgar Morin ‘Yitik Paradigma’da, insanlaşmanın, sadece biyolojik bir evrimin sonucunda değil, aynı zamanda tinsel, genetik, ekolojik, beyinsel, toplumsal ve kültürel unsurların sonucunda gerçekleştiğini savunuyor. Yazar, buradan hareketle, insan-hayvan ve doğa-kültür gibi zıtlıkların yersiz olduğunu; biyolojik ve kültürel evrimin, insanlaşma sürecinin birbirinin içinden geçen iki boyutu olduğunu belirtiyor. İlk olarak 1973’te yayımlanan kitabını, “başlangıç noktasına bir geri dönüş” olarak tanımlayan Morin, insani-toplumsal oluşumun kendine has dinamiklerini araştırıyor.

Ben Fine – Sosyal Sermaye, Sosyal Bilime Karşı (2011)

  • SOSYAL SERMAYE, SOSYAL BİLİME KARŞI, Ben Fine, çeviren: Ayşegül Kars, Yordam Kitap, iktisat, 384 sayfa

Ben Fine, nitelikli çalışması ‘Sosyal Sermaye, Sosyal Bilime Karşı’da, sermayenin sosyal köklerini irdeliyor. Kitabına, sosyal sermaye kavramının kökeni ve evrimi ile başlayan Fine, sosyal sermayenin belli bir perspektife yerleşmesine katkısı Becker, Bourdieu, Coleman ve Putnam gibi yazarların eleştirel bir değerlendirmesine koyuluyor. Yazar ardından, sosyal sermayenin kalkınma çalışmalarındaki rolünü ve sosyal sermayenin Dünya Bankası açısından neden bu denli önemli olduğunu ele alıyor. Sosyal sermayenin Türkiye’de görece sınırlı bir kullanım alanına sahip olduğu düşünüldüğünde, kitap bizim açımızdan da önemli bir boşluğu dolduruyor.