Mustafa Kemal Coşkun – Sınıfın Duyguları (2023)

İşçilerin, ister işyerinde, ister sokakta, isterse gündelik hayatta ekmek talebinin yanında aslında aynı zamanda özgürlük, onur, saygı ve insan olarak tanınma talebinin yer aldığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu çalışma işçilerin hem işyerinde, hem de gündelik hayatta haysiyet, değer ve saygı görme, “insan yerine konma” gibi taleplerine, karşıt sınıflardan insanlara karşı utanç, kızgınlık, hınç, öfke, kıskançlık, korku, kaygı, üzüntü, kin gibi duygularına, sırf işçi olmaktan kaynaklanan duygularına odaklanıyor.

  • İnsanlar, işçi olmaktan ötürü yaşadıkları deneyimlerle nasıl bir öz-değer duygusu inşa etmektedir?
  • Bu deneyimlerin kendilerinde yarattığı duygular nelerdir?
  • En genel olarak bir öfke ve hınçtan bahsedilebilir mi?
  • Gerek çalışmaya ve çalıştıkları işe gerekse diğer insanlara karşı ne tür bir yabancılaşma süreci deneyimlemektedir bu insanlar?
  • Sömürülen işçileri kapitalizmin yapısal çelişkilerinden kaynaklanan duyguları üzerinden, örneğin hınç ve öfke aracılığıyla örgütlemek ve mücadele içerisine sokmak nasıl mümkün olabilir?

Mustafa Kemal Coşkun kitabında bunun gibi sorulara cevap veriyor.

  • Künye: Mustafa Kemal Coşkun – Sınıfın Duyguları: İşçiler, Duyguları ve Sınıf Mücadelesi, Dipnot Yayınları, siyaset, 192 sayfa, 2023

Noam Chomsky ve James Kelman – Fikirler Neden Önemlidir? (2022)

‘Fikirler Neden Önemlidir?’, filozofların hakikat arayışı üzerine incelikli bir sorgulama.

Noam Chomsky, daha iyi bir dünya için düşünme, hakikat ve şüphenin neden vazgeçilmez olduğunu ortaya koyuyor.

Filozoflar çağlar boyunca her türlü şüphenin gölgesinin ötesinde doğru olduğunu görebilecekleri o şeyi aramakla meşguller.

Rene Descartes’ı Cogito, Ergo Sum’a (düşünüyorum öyleyse varım), tamamıyla itimat edebileceğini düşündüğü dünyaya dair bir ifadeye götüren bu arayıştı.

Düşündüğü şeyin önemi yoktu, düşünüyor olması önemliydi; hakikat buydu.

Bu tek temelden yola çıkarak Tanrı’nın varlığını kanıtlamak için devam etti.

Öncesindeki yıllar Avrupa için zor geçmişti; pek çok diğer insan arasında Galileo, Kepler, Copernicus hâkim olan eski öğretilerle, özellikle de dünyayı kâinatın merkezi olarak ele alanlarla bağdaşmayan, fiziki dünyaya dair şeyler keşfediyorlardı.

Bu modern akıl yürütme biçiminin kilise üzerindeki etkileri, zamanın dini otoritelerine göre oldukça açıktı.

Zulmün tarihi muhtemelen yanlış öncüllerinin savunusunun tarihidir.

Herhangi bir diktatörlüğün güç elde etmek için yaptığı ilk hareket, bu güce karşı meydan okumanın ötesinde bir güç hakkına sahip olmaktır.

Bu, çeşitli yöntemlerle elde edilir; bunlardan biri, hakkın yalnızca yasayla ya da silah gücüyle değil, gerçek bir “doğal olgu” olarak, yani yalnızca sıradan insanların erişemeyeceği bir yasa olarak tesis edilmesidir.

Böylece kralların ilahi hakkı ve dini liderlerin yanılmazlığı ortaya çıkar.

Daha az bariz olan yöntem ise hakkı Anayasa’da ifade etmek ve Anayasa’ya karşı yapılacak tüm karşı çıkışların “anayasaya aykırı” varsayılacağını ilk prensip olarak kabul etmektir.

  • Künye: Noam Chomsky ve James Kelman – Fikirler Neden Önemlidir?: Düşünce ve İfade Arasında Bir Ömür Yatar, çeviren: Mustafa Kemal Coşkun, Scala Yayıncılık, felsefe, 290 sayfa, 2022

Bernie Sanders – Ne Yapmalı? (2021)

Dünya tarihinin en zengin ülkesi Amerika’da muazzam düzeyde bir gelir ve servet eşitsizliği var.

ABD seçimlerinde Biden’la yarışmış Bernie Sanders, Amerika’yı daha adil bir hale getirecek siyasal devrimin koşullarını tartışıyor.

Kitap,

  • Milyonlarca insanın neden açlık düzeyinde ücretlere maruz kaldığı,
  • Neden iki veya üç işte çalışmaya zorlandıkları,
  • Niçin rekor kârların yaşandığı bir dönemde, federal asgari ücretin yaşanamaz bir ücret olan saat başına 7.25 dolar olarak kaldığı,
  • Ve neden ortalama işçilerin zararına, zengin ve büyük şirketlerin yararına olan ticaret politikalarının uygulanmaya devam edildiği gibi önemli sorunlar üzerine derinlemesine düşünmesiyle dikkat çekiyor.

Sanders’a göre siyasal devrim, ancak ve ancak çok daha fazla insanı, çok daha fazla işçiyi, çok daha fazla kadını, çok daha fazla siyahı, çok daha fazla Latin’i, yerli Amerikalıyı, Asyalıyı bu mücadeleye katmakla gerçekleşebilir.

Kitaptan bir alıntı:

“Siyasi devrim, büyük düşünmekle ilgilidir. Sadece bir seçim, sadece bir aday, sadece bir sorun hakkında değil. Ülkemizin ekonomik, politik, sosyal ve çevresel yaşamını dönüştürecek bir hareket yaratmakla ilgilidir. Bu kolay değil, ama yapılması gereken bu.”

  • Künye: Bernie Sanders – Ne Yapmalı?: Direnişte İki Yıl, çeviren: Mustafa Kemal Coşkun, İmge Kitabevi, siyaset, 316 sayfa, 2021

Murray Bookchin – Özgürlüğün Ekolojisi (2019)

Çağdaş özgürlükçü düşüncenin harikulade yapıtlarından biri olan ‘Özgürlüğün Ekolojisi’, aynı zamanda yazarı büyük düşünür Murray Bookchin’in de en önemli çalışmalarındadır.

Kitap, şimdi üçüncü baskısıyla raflardaki yerini aldı.

Bookchin burada, çağımızın teknokratik çevreciliğine ve mistisizme batmış ekofeministlere sert eleştiriler yöneltmekle kalmıyor, aynı zamanda çevre/ekoloji sorunlarına çözüm üretirken kapitalizmin ekonomist mantığını ısrarla devam ettiren Marksistlere karşı da cephe alıyor.

Bookchin, gezegenimizdeki yoğun ekolojik tahribatın ardında, insanın insan üzerindeki tahakkümünün, insanın doğa üzerinde de hakimiyet kurma isteğine de yol açtığı “tahakküm mirası”nın ve bu isteği tam anlamıyla gerçekliğe dönüştüren rekabetçi kapitalizmin bulunduğunu söylüyor.

Bu tarihsel hakikat ortada iken, bizzat akla, teknolojiye ve bilime saldırmanın ucuz bir gericilik olduğunu düşünen Bookchin, hem toplumsal hem de doğal özgürlüğün, ancak söz konusu tarihsel hakikatle yüzleşilmesiyle sağlanabileceğini belirtiyor.

Buradan yola çıkarak tarihteki çeşitli özgürlük deneyimleri üzerine düşünen Bookchin, “özgürlük mirası” şeklinde kavramsallaştırdığı yaklaşımıyla doğa ile insan toplumunun yeni bir ekolojik duyarlılık içinde nasıl yeniden uzlaşabileceğini derinlemesine irdeliyor.

Bookchin’in burada ele aldığı tarihteki özgürlük deneyimlerinden bazıları ise şöyle:

  • İlksel toplumlarda “indirgenemez asgari”, “eşitsizlerin eşitliği” ve “yararlanma hakkı”,
  • Antik Yunanların sınır ve denge anlayışlarıyla doğrudan demokrasi pratikleri,
  • Hıristiyanlığın evrensel insanlık vurgusu,
  • Ortaçağın konfederasyon ilkesi…

Künye: Murray Bookchin – Özgürlüğün Ekolojisi: Hiyerarşinin Ortaya Çıkışı ve Çözülüşü, çeviren: Mustafa Kemal Coşkun, Sümer Yayıncılık, ekoloji, 484 sayfa, 2019

Richard Sennett ve Jonathan Cobb – Sınıfın Gizli Yaraları (2017)

Bilen bilir: Soma maden katliamı olduğunda, bir işçi ambulansa bindirilirken “Çizmeleri çıkarayım mı, sedye kirlenmesin” demişti.

Yine yakın zamanlı bir örnek daha: Maden işçileri koltuklar kirlenmesin diye bir otobüstü ayakta yolculuk etmişti.

Yalnızca bu iki örnek bile, işçinin sadece devasa bir ekonomik sömürü ve düşük ücretle değil, aynı zamanda kültürel/toplumsal kodlar, önyargılar ve ezberlerle de boğuştuğunu göstermeye yeter.

  • Bir işçi kıyafetinden ve konuşmasından dolayı küçük görülmekten korkar,
  • Nasırlaşmış ellerini saklar,
  • Üst-orta sınıftan insanların kendisini küçümsediğini bilir,
  • Çocuklarının kendisi gibi sömürülen ve ezilen bir işçi olmasından korkar,
  • Kendisini, kendisinden daha paralı kişilere “bey” demek zorunda hisseder,
  • Ve daha nicesi…

İşte Richard Sennett ve Jonathan Cobb, ufuk açıcı çalışmaları ‘Sınıfın Gizli Yaraları’nda, bunun gibi pek çok örnek eşliğinde, işçilerin, ekonomik sömürünün yanı sıra toplumsal ilişkilerinde ve gündelik hayatlarında sınıf bilincini nasıl deneyimlediklerinin izini sürüyor.

Kitap, bir sınıfa ait olmanın kültürel/toplumsal dinamikleri ve işçi sınıfından bireylerin bunu nasıl deneyimledikleri hakkında çok iyi bir sorgulama.

  • Künye: Richard Sennett ve Jonathan Cobb – Sınıfın Gizli Yaraları, çeviren: Mustafa Kemal Coşkun, Heretik Yayıncılık, sosyoloji, 269 sayfa, 2017

Kolektif – Devlet ve Sermayenin Yeni Biçimleri (2008)

Ramazan Günlü’nün derlediği ‘Devlet ve Sermayenin Yeni Biçimleri’, tarihsel ve güncel boyutları içinde Türkiye’de devletin yerel, ulusal ve küresel görünümlerini ve çelişkilerini sermaye ve emek boyutları içinde inceliyor.

Kitapta, geçen yüzyıldaki uzlaşmaların ürünü olan devletin sermayeye dönüşümü, küresel çatışmanın dinamikleri ile Türkiye’nin kendine has çatışmaları üzerinden ele alınıyor.

Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde yer alan makaleler devlet, sermaye ve emek ilişkisini, kapitalizmin bugünkü koşullarını, devletin liberalizm ile serüvenini ve ekolojik bunalım ile kapitalizm arasındaki ilişkiyi irdeliyor.

İkinci bölümde, Türkiye’de günümüz pratiği ve değişim sorunu, tarihsel bir perspektifle ve Türkiye’nin özgün koşulları ekseninde ele alınıyor.

Son bölümde ise, Türkiye’deki kentsel değişim, yerel yönetim ve göç konusu değerlendiriliyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise şöyle: Hayri Kozanoğlu, Ramazan Günlü, Bülent Duru, Fatih Türe, Mustafa Kemal Coşkun, Cem Dışbudak, İlknur Türe, Adalet B. Alada, Hatice Kurtuluş ve Erol Yıldız.

  • Künye: Kolektif – Devlet ve Sermayenin Yeni Biçimleri, derleyen: Ramazan Günlü, Dipnot Yayınları, siyaset, 332 sayfa

 

Kolektif – Emekçileri Okumak (2014)

Kimi zaman fazlasıyla mütevazı ve fedakâr, kimi zamansa bu algıyı tersine çevirecek kadar isyankâr ve devrimci…

Türkiye edebiyatında sınıf olgusu ile işçi sınıfının gündelik hayatının tasviri oldukça zengindir.

Elimizdeki çalışma, emekçilerin edebiyattaki görünümlerini farklı perspektiflerden irdelemesiyle önemli.

  • Künye: Kolektif – Emekçileri Okumak, hazırlayan: Mustafa Kemal Coşkun, Evrensel Yayınları

Mustafa Kemal Coşkun – Sınıf, Kültür ve Bilinç (2013)

  • SINIF, KÜLTÜR VE BİLİNÇ, Mustafa Kemal Coşkun, Dipnot Kitabevi, inceleme, 250 sayfa

 SINIF

Mustafa Kemal Coşkun ilgi çekici incelemesi ‘Sınıf, Kültür ve Bilinç’te, Türkiye’de işçi sınıfı kültürüne, işçilerin sınıf bilincine ve gündelik hayatlarına odaklanıyor. Bu bağlamda Zonguldak maden işçileri ile Bursa tekstil işçileriyle ilgilenen Coşkun, Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısını; kentleşme ve sınıf ilişkilerini; maden ve tekstil sektörlerinde ücretli emeği, işçilerin gelir ve eğitim düzeylerini; işçilerin ev ve boş zaman etkinliklerini; sınıf kültürünün dizgelerini; sınıf bilincinin örgütlenme boyutunu ve kadın işçiler konularını ele alarak, Türkiye işçi sınıfı kültürünü detaylı bir bakışla irdeliyor.