Mark T. Gilderhus – Tarih ve Tarihçiler (2023)

Antik çağlardan günümüze tarih ve tarihçiler ile ilgili son derece bütünlüklü ve kayda değer bir resmi ortaya çıkarır kitabın yazarı Mark T. Gilderhus.

  • Nereden başlamalıyız?
  • Ne okumalı, nasıl bir yol takip etmeli ve kendimizi tarih mesleğinde ileriye götürebilecek hangi araçları kullanmalıyız?

Kayıtlar, belgeler, arşivler, kişi ve kurumlar, olaylar, kronikler vb. tüm bunlar tarihin malzemeleri arasında sayılır evet ama genç bir tarihçiye çok daha fazlası gereklidir: Tüm bu zenginlikleri birleştirecek bir bakış açısına sahip midir?

Tarihin sadece bir olaylar ve gelişmeler dizisi olmadığını, popüler anlatımların tuzağına düşülmemesi, bundan daha önemlisi belirli bir yöntem ve disipline sadık kalınması gerektiğini sıklıkla bize hatırlatır Gilderhus. “Tarihçi” kategorisinde ünlenen isimler, her şeyden önce metodolojik birikimlerini gelecek kuşaklara aktarmışlar, hemen her zaman kendilerinin sınanabileceği karşılaştırmaya dayalı nesnel bir yaklaşıma doğru yol almışladır.

Bu sebeple Gilderhus Yunan, Roma ve Ortaçağ ve modern zamanlarda ortaya çıkan yaklaşımların her şeyden önce güçlü bir geleneğe yaslandığını söyler.

Tarih kadar ekonomi, coğrafya, nüfus, iklim ve sosyal bilimlerin birçok alanı tarihçilik mesleğinin olmazsa olmaz ilgi alanları arasındadır.

Herodotos, Thukydides, Tacitus, Titius Livius, Vico, Herder, Gibbon, Michelet, Ranke, Spengler, Toynbee, Bloch, Braudel vb. tarihçiler sözü edilen zenginliğin temsil edilmesinde, her biri ayrı bir perspektif ve yöntem sundular.

Son olarak yazar, tüm bu yaklaşımları gösteren, hemen her dönemle ilgili gözden kaçırılmaması gereken bir okuma listesi de veriyor.

  • Künye: Mark T. Gilderhus – Tarih ve Tarihçiler: Tarihyazımına Giriş, çeviren: Emine Sonnur Özcan, Doğu Batı Yayınları, tarih, 205 sayfa, 2023

Michel de Certeau – Tarihyazımı (2020)

Machiavelli’den bu yana tarih, tarihi üreten politik iktidarın tarafında yer alır.

Michel de Certeau’nun bu klasik yapıtı da, dört yüz yıllık Batılı tarihyazımını eleştirel bir bakışla analiz ederek bu hakikati çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.

Çağlar boyunca tarihyazımını belirleyen işlemlerin özelliklerini ayrıntılarıyla gözler önüne seren Certeau’ya göre bu özellikler bir nesne üretmek, bir süre belirlemek ve bir öykü tasarlamaktır.

Tarihyazımı disiplininin hangi aşamalardan geçerek bu günlere geldiğine daha yakından bakmak isteyen her okurun edinmesi gereken çalışma, tarihyazımının tarihten dışlananları nasıl ötekileştirdiğini irdelemesiyle de ayrıca önemli.

Oğuz Adanır’ın usta işi çevirisiyle.

  • Künye: Michel de Certeau – Tarihyazımı, çeviren: Oğuz Adanır, Doğu Batı Yayınları, tarih, 503 sayfa, 2020

Ahmet Arslan – İbni Haldun (2019)

Arnold Toynbee’nin de övgüyle bahsettiği İbni Haldun, neden bu denli önemli?

Birincisi, İbni Haldun özgün “umrân bilimi” kavramıyla, insanın toplumsal hayatını ve örgütlenmesini başlı başına bağımsız bir bilimin konusu yapmayı düşünen ilk filozoftur.

İkincisi ise, İbni Haldun, çağdaş anlamda tarih biliminin ve tarih felsefesinin, ayrıca sosyolojinin kurucularından biri olarak kabul edilir.

Ahmet Arslan’ın şimdi dördüncü baskıya ulaşan elimizdeki eseri de, İbni Haldun’un sistemi hakkında bizde yapılmış en kapsamlı çalışmalardan biri.

Arslan burada, İbni Haldun’un toplumbilimi, tarih ve siyaset konularındaki görüşleri, din-felsefe ilişkileri üzerine çözümlemelerini derinlemesine bir şekilde masaya yatırıyor.

  • İbni Haldun ve tarih,
  • İbni Haldun’da tarih ve felsefe,
  • Umrânın aşamaları,
  • Uygarlığın çöküşü ve asabiye,
  • Umrânın devlete ve dine bakışı,
  • İbni Haldun öncesi İslam’da din ve felsefe ilişkileri,
  • İbni Haldun’da felsefe-din ilişkileri,
  • Ve daha fazlası…

Batı dünyasında İbni Haldun üzerine önemli çalışmalar yapılmış olsa da, bizde bu konu yeteri kadar işlenmemiştir.

Arslan’ın çalışmasını, bu muazzam boşluğu dolduran usta işi bir analiz olarak öneriyoruz.

  • Künye: Ahmet Arslan – İbni Haldun, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, felsefe, 451 sayfa, 2019

Ernst Breisach – Tarihyazımı (2009)

Ernst Breisach, tarihyazımı ve tarih kuramı üzerine yaptığı çalışmalarıyla bilinen bir otorite.

Breisach en önemli eserlerinden olan elimizdeki kitabında, tarihyazımını, yani tarihin tarihini anlatıyor.

Yunan tarihyazımının doğuşu; polis dönemi ve tarihçileri; Roma tarihyazımı; Hıristiyan tarihyazımı; Rönesans ve Reform devrinde tarihyazımı; on sekizinci yüzyıl tarihyazımı; modern tarihyazımı ve yeni yüzyılın başında tarihyazımı, kitapta yer alan konulardan birkaçı.

Breiscah, “Batı kültürü, geçmişle neden böylesine ısrarla meşgul olmuş ve tarihyazımında bu kadar çeşitli yorum üretmiştir?” sorusundan hareketle, tarihin tarihini, kapsamlı bir bakışla irdeliyor.

  • Künye: Ernst Breisach – Tarihyazımı, çeviren: Hülya Kocaoluk, Yapı Kredi Yayınları, tarih, 579 sayfa

Gabriel Piterberg – Bir Osmanlı Trajedisi: Tarihyazımının Tarihle Oyunu (2018)

UCLA Tarih Bölümü’nde profesör olan Gabriel Piterberg elimizdeki ilgi çekici çalışmasında, 1622’de önce tahttan indirilen, ardından genç yaşta katledilen II. Osman olayını ayrıntılı bir bakışla irdeliyor.

Kitabın asıl özgün katkısı ise, bu trajik olayı, olayın farklı temsilleri üzerinden kapsamlı bir perspektifle izleyerek devlet kuramı üzerine katmanlı bir bakış sunması.

Piterberg, o süreci ele alan bu çelişkili ve siyasi yönü ağır basan tarihyazımı anlayışının, aynı zamanda Osmanlı tarihinin yadsınamaz bir gerçeği olduğunu savunuyor.

Kitapta,

  • Osmanlı tarihyazımının oluşumu ve çalışmaları,
  • Tûği’nin Hâile-i Osmaniye temsili,
  • Alternatif anlatıların oluşumu,
  • Devlet anlatısı kavramı,
  • Erken modern dönem Osmanlı devleti,
  • Bir söylemsel çekişme alanı olarak Osmanlı devleti,
  • Ve Osmanlı tarihyazımının şiirselliği gibi, ilgi çekici konular irdeleniyor.

Kitap, yaşanmış tarih ile yazılmış tarih arasındaki bariz uçurumu görmek ve Osmanlı tarihçiliğindeki yöntem ve gündemleri kavramak için şahane bir vesile.

  • Künye: Gabriel Piterberg – Bir Osmanlı Trajedisi: Tarihyazımının Tarihle Oyunu, çeviren: Uygar Abacı, Koç Üniversitesi Yayınları, tarih, 261 sayfa, 2018

Metin Kayaoğlu – Hangi Tarihin Mirasçısıyız (2012)

  • HANGİ TARİHİN MİRASÇISIYIZ?, Metin Kayaoğlu, Akın Yayınları, tarih, 222 sayfa

 

Metin Kayaoğlu ‘Hangi Tarihin Mirasçısıyız?’da, tarihi Marksist bir yaklaşımla yeni baştan yorumluyor ve ezilenlerin tarihyazımını inşa etmeye çalışıyor. Kitabında, ezilenlerin tarihsel mirası, devlete karşı tarihsel anarşi, ahilik ve kentsel demokrasi modeli, Fetret dönemi ve Bedreddin ayaklanması, Patrona Halil isyanı, Hikmet Kıvılcımlı’da tarih ve ezilenler, İbrahim Kaypakkaya’nın tarihsel rolü, Doğu’da ezilenlerin eşitlikçi toplum deneyimleri ve ezilenlerin barbarlığı ya da tarihsel devrimciliği gibi konulara odaklanan Kayaoğlu, tarihyazımıyla ilgili Batılı Marksist çevrelerde sürdürülen tartışmalara da katılıyor.

Jacques Rancière – Tarihin Adları (2011)

  • TARİHİN ADLARI, Jacques Rancière, çeviren: Cemal Yardımcı, Metis Yayınları, felsefe, 139 sayfa

‘Tarihin Adları’, tarih söyleminin siyasi, bilimsel ve edebi durumuna ilişkin bir deneme olarak düşünülebilir. Jacques Rancière’in, bir seminere sunulmak üzere hazırladığı deneme, tarih araştırması ve tarih yazmanın politikasını konu alıyor; tarihçilerin ortak araştırma nesnesi saydıkları “tarihi” nasıl kavramsallaştırdıklarına, bu “tarih” üzerine nasıl konuşup yazdıklarına ve bu konuda yazarken siyasi anlam taşıyan birtakım yöntemlerle bu “tarihi” nasıl fiilen kurduklarına odaklanıyor. Rancière bunu yaparken de, Jules Michelet, Fernand Braudel ve Annales Okulu mensupları ile E. P. Thompson gibi tarihçilerin tekniklerini, siyaset ve bilim felsefeleri açısından inceliyor ve tarihçiliğin dil ve edebiyatla ilişkisini irdeliyor. Kitap bilhassa, tarihyazımı ve tarih felsefesiyle ilgilenenler için iyi bir kaynak.

Ranajit Guha – Dünya Tarihinin Sınırında Tarih (2006)

  • DÜNYA-TARİHİNİN SINIRINDA TARİH, Ranajit Guha, çeviren: Erkal Ünal, Metis Yayınları, tarih, 139 sayfa

Ranajit Guha’nın ‘Dünya-Tarihinin Sınırında Tarih’ isimli bu kitabı, Avrupamerkezci tarih felsefesi yaklaşımını eleştirerek, tarihyazımını yeniden etkilemiş ve yakın zamanların klasikleri arasına girmiş bir çalışma. Hintli tarihçi Guha, bilindiği gibi, sömürgecilik sonrası tarihyazımını besleyen en önemli akımlardan biri denebilecek Madun Araştırmaları’nın (Subaltern Studies) kurucu isimlerinden. Madun Araştırmaları, Batı tarihçiliğinin bazı halkları yok saydığını ve olabildiğince emperyalist özellikler taşıdığını deşifre eden önemli akımlardan biri. Bu akımın öncüsü Guha’nın açtığı yolun bu anlamdaki önemi, kendisinin eserini daha da değerli kılıyor diyebiliriz.