Halil Değertekin – Bir Ev… Bir Sokak… Bir Şehir… (2012)

Bu kitapta yer alan anıların çerçevesini ağırlıklı olarak, Halil Değertekin’in hayatının büyük bölümünü geçirdiği Diyarbakır’daki çocukluk ve gençlik yılları oluşturuyor.

Kitapta, Değertekin’in 1950’li yılların başından 1960’lı yılların ortalarına kadar Ulu Cami Mahallesi’ndeki çocukluğundan farklı okullarda sürdürdüğü öğrencilik dönemlerine uzanan tanıklığı yer alıyor.

Yazar, şehrin kendine has mimarisini, gündelik hayattan detayları, şehrin sinemalarını, kaplıcalarını ve pazar yerlerini anlatıyor.

Diyarbakır’da tanık olunan toplumsal ve kültürel değişimlerin de kayda geçirildiği kitap, bu yönüyle bir “yerel tarih” çalışması olarak da okunabilir.

  • Künye: Halil Değertekin – Bir Ev… Bir Sokak… Bir Şehir… (Diyarbakır Anıları), Kanguru Yayınları, anı, 222 sayfa, 2012

Pamuk Yıldız – O Hep Aklımda (2012)

  • O HEP AKLIMDA, Pamuk Yıldız, Ayizi Kitap, anı, 421 sayfa

 

Pamuk Yıldız, Ankara’da, henüz lise son sınıf öğrencisiyken gözaltına alınıp yaklaşık yedi yıl Mamak Cezaevi’nde tutuklu kaldı. Pamuk ilk baskısı 2001’de yapılan bu kitabında, cezaevindeyken tanık olduğu 12 Eylül cuntasının işkencelerini, yargılamalarını kayda geçiriyor. Kitapta, Yıldız’ın ve arkadaşlarının gördüğü işkenceler, sayfalar boyunca devam ediyor. Zira sistematik olarak artan işkence, cezaevinde yaşadığı yaklaşık yedi yıllık sürenin ayrılmaz parçası haline gelmiş. Yaşadıklarını kaleme dökerek bir anlamda kendi acılarını sağaltmaya çalışan Yıldız’ın kitabı, okurla bir dertleşme çabası olarak düşünülebilir.

Oral Çalışlar – Portreler (2012)

 

  • PORTRELER, Oral Çalışlar, Everest Yayınları, anı, 306 sayfa

Oral Çalışlar ‘Portreler’de, Türkiye’nin önemli isimleriyle yaptığı söyleşileri okurlarına sunuyor. Çoğunluğu portre olarak kabul edilebilecek bu söyleşilerde Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Adalet Ağaoğlu, Yılmaz Güney, efsane oyuncu Lefter, Fikret Otyam, Halil Ergün, Ümit Yaşar Oğuzcan, Mina Urgan, İshak Alaton, Malik Yolaç ve Panayot Abacı gibi, kimi hayata veda etmiş kimi yaşamakta olan birçok kişi yer alıyor. Kitapta ayrıca, 1915’te öldürülüp yol kenarına gömülen Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi’nin ilginç öyküsü ile Çalışlar’ın, Hrant Dink’in katledilmesinin ardından kaleme aldığı yazılar da bulunuyor.

Pakize Türkoğlu – Kızlar da Yanmaz (2011)

  • KIZLAR DA YANMAZ, Pakize Türkoğlu, İş Kültür Yayınları, anı, 547 sayfa

 

Eğitimci Pakize Türkoğlu ‘Kızlar da Yanmaz’da, Cumhuriyet’in ilk yıllarına dair tanıklığını okurlarıyla paylaşıyor. Kitap adını, Türkoğlu’nun babasına ait “Kızlar da yanmaz, okuyabilirsin” cümlesinden alıyor. Yazar, Cumhuriyet’in ilk dönemlerine dair gözlemlerini sunarken, henüz ayaklarının üstünde durmaya başlayan yeni Türkiye’nin eğitim konusunda ne gibi çalışmalar yaptığını da, kişisel eğitim serüveni üzerinden izliyor. Türkoğlu, ilk kez köyünden çıkıp bucaktaki ilkokula başlayışını; Aksu Köy Enstitüsü ve Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ndeki eğitim yıllarını, dönemin Türkiye’sinin siyasal ve toplumsal durumunuyla çerçeveleyerek anlatıyor.

Güney Gönenç – Karanlık Zamanların Şarkısı (2011)

  • KARANLIK ZAMANLARIN ŞARKISI, Güney Gönenç, Yeni Umut Yayınları, anı, 127 sayfa

 

Üniversite yılları boyunca muhalif tavrından taviz vermeyen Güney Gönenç ‘Karanlık Zamanların Şarkısı’nda, Türkiye üniversitelerinin 1940’lı 50’li yıllarına dair anılarını kaleme getiriyor. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere, o dönemde bilim dünyasının içine hapsedilmek istendiği karanlık çukur, Gönenç’in anlatımının merkezini oluşturuyor. Gönenç, bir yandan Almanya’daki faşizmin karanlığından kaçıp Türkiye’ye sığınan, ama bir süre sonra sığındıkları ülkenin karanlık güçlerince geri püskürtülen Alman bilim adamlarını, öte yandan onlarla aynı dönemde üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye’den bilim insanlarının hikâyesini anlatıyor.

Ayhan Aktar (haz.) – Yorgo Hacıdimitriadis’in Aşkale-Erzurum Günlüğü (2011)

  •  YORGO HACIDİMİTRİADİS’İN AŞKALE-ERZURUM GÜNLÜĞÜ, yayına hazırlayan: Ayhan Aktar, İletişim Yayınları, anı, 325 sayfa

 

Türkiye’de 2. Dünya Savaşı yıllarında uygulanmış Varlık Vergisi, yakın tarihin “azınlık karşıtı” politikalarının en bariz örneklerinden. Uygulamanın mağdurlarından biri de, Yorgo Hacıdimitris’ti. Niğde’de doğan Hacıdimitris, daha sonra İstanbul’a gelerek burada ticarete atılmıştı. Hacıdimitris, 1942’de üstesinden gelemeyeceği bir vergi ödemesiyle karşı karşıya gelir. Kendisine tahakkuk edilen verginin çok az bir kısmını ödeyebilen Hacıdimitris, 5. Kafile ile Erzurum’a yollanmıştı. İşte elimizdeki kitap, evinden binlerce kilometre uzakta, son derece kötü şartlarda yaşamaya mecbur edilen Hacıdimitris’in sürece dair tanıklığından oluşuyor.

Yaşar Ayaşlı – Yeraltında Beş Yıl (2011)

  • YERALTINDA BEŞ YIL, Yaşar Ayaşlı, Yordam Kitap, anı, 414 sayfa

 

68 hareketinin de aktif isimlerinden olan Yaşar Ayaşlı, ‘Yeraltında Beş Yıl’da, 12 Eylül darbesine dair tanıklığını okurlarıyla paylaşıyor. Uzun bir mahpusluk süreci yaşayan Ayaşlı, darbenin ertesinde yurtdışına kaçmak yerine, cuntaya karşı yeraltına çekilen bir grup devrimcinin içinde yer almıştı. Kitap, bu beş yıllık yeraltı mücadelesinde Ayaşlı’nın tanık olduğu işkenceleri, tutuklamaları, sokak infazlarını ve bir avuç devrimcinin bunlara karşı sergilediği büyük direnişi kaleme getiriyor. Anılarını anlatırken, darbenin gerçekleşme sebeplerine de odaklanan yazar, 12 Eylül’le nasıl hesaplaşılabileceği konusunda da yorumlarda bulunuyor.

Nergis Yazgan – Avcı Babam ve Ben (2011)

  • AVCI BABAM VE BEN, Nergis Yazgan, Yapı Kredi Yayınları, anı, 212 sayfa

 

Nergis Yazgan’ın kaleme aldığı ‘Avcı Babam ve Ben’, karşıt eğilimlere sahip bir baba ile kızının hikâyesi olarak okunabilir. Nergis Yazgan, babası Şadi Yazgan’ın hayat hikâyesini kaleme getirirken, avcı babası ile doğa koruma çalışmaları yapan kendisi arasındaki çelişkiler üzerinden ilerliyor. Dolayısıyla burada, ava ve avcılığa âşık bir baba ile Doğal Hayatı Koruma Derneği ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) gibi sivil toplum kuruluşlarında görevler üstlenmiş kızının öyküsü karşımıza çıkıyor. Yazgan, babasının 104 yıllık renkli hayatını, 19. yüzyıldan 2000’li yıllara uzanarak anlatıyor. Kitap böylece, Erenköy’ün bir zamanların meşhur üzüm bağlarından, Türkiye’nin doğal özelliklerine ve doğa karşısındaki önemli tehditlere; Hitler dönemi Almanyası’ndan 1940’lar Anadolusu’na ve ilginç avcılık hikâyelerine uzanıyor.

Rohat Alakom (haz.) – Bir Türk Subayının Ağrı İsyanı Anıları (2011)

  • BİR TÜRK SUBAYININ AĞRI İSYANI ANILARI, hazırlayan: Rohat Alakom, Avesta Yayınları, anı, 160 sayfa

 

Ağrı İsyanı, Kürt siyasal hareketine büyük etkide bulunması vesilesiyle önemli bir dönüm noktası. Rohat Alakom’un hazırladığı elimizdeki kitap, Türk subayı Zühtü Güven’in isyana dair anlatımlarından oluşuyor. Kitap, 1953 yılında Dünya gazetesinde yayımlanan ve tam 51 gün süren Zühtü Güven imzalı ‘Doğu İsyanlarında Bir Türk Subayı’ adlı yazı dizisine dayanıyor. Güven burada, bir Kürt isyanını hem yaşayışını, hem de bu ayaklanmaya bakışını anlatıyor. Yaklaşık üç yıl boyunca Kürtler arasında görev yapan Güven’in anıları, Kürt tarafını sürekli eleştirmesine ve eşkiya edebiyatını yeniden ve yeniden üretmesine rağmen, önemli bir tarihi belge.

Sevan Nişanyan – Şirince Meydan Muharebelerinin Mufassal Tarihçesi (2011)

  • ŞİRİNCE MEYDAN MUHAREBELERİNİN MUFASSAL TARİHÇESİ, Sevan Nişanyan, Everest Yayınları, anı, 256 sayfa

 

Sevan Nişanyan, yakın zamanda İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Şirince Köyü’nde bulunan binalarına dair çıkan yıkım kararıyla gündeme gelmişti. Bu yıkımın büyük yankı uyandırmasının bir sebebi de, yalnızca Nişanyan Evleri’ni değil, köylüler tarafından ek yapılmış tüm evleri kapsamasıydı. Bu, hatırlanacağı gibi, Nişanyan’ın evler konusunda yaşadığı ilk sıkıntı değil. Nişanyan, Şirince’de yıkılmakta olan evleri resmi izin olmadan restore ettiği gerekçesiyle 2001 yılında da on ay hapis yatmıştı. Elimizdeki kitap, yazarın bu dönem zarfında bürokrasiyle giriştiği savaşın tarihçesi. Nişanyan, 1992’de Şirince’ye yerleşmesini, köy evlerini restore etmeye başlamasını, evlere yıkım kararının çıkmasını, kamuoyu tepkileri üzerine yıkımın durdurulmasını ve Nişanyan Evleri’nin tapusunu Nesin Vakfı’na neden bağışladığını anlatıyor.