Robert Lyall – Rusya’ya Yolculuk (2025)

Robert Lyall’ın ilk kez 1825 yılında yayımlanan bu kitabı, yazarın Rus İmparatorluğu’nun az bilinen güney bölgelerine yaptığı kapsamlı seyahatin zengin ve detaylı bir kaydı olarak öne çıkıyor. ‘Rusya’ya Yolculuk: Kırım, Kafkasya ve Gürcistan’ (‘Travels in Russia, the Krimea, the Caucasus, and Georgia’), sadece bir gezginin notlarından ibaret değil, aynı zamanda 19. yüzyılın başlarındaki bu toprakların siyasi, sosyal ve kültürel yapısına ışık tutan değerli bir belge niteliği taşıyor.

Lyall, gezisi boyunca bir doktor ve gözlemci titizliğiyle notlar alarak, Kırım’ın Akmescit (Simferopol) ve Sivastopol gibi önemli şehirlerinden Kafkasya’nın dağlık bölgelerine ve Gürcistan’ın tarihi Tiflis kentine kadar geniş bir coğrafyayı dolaşıyor. Kitap, bu bölgelerin zorlu ve bir o kadar da etkileyici coğrafi yapısını tasvir ediyor. Nehirler, dağlar, ormanlar ve iklim koşulları hakkında ayrıntılı bilgiler sunuyor. Ancak eserin en güçlü yönü, yazarın bölgedeki etnik çeşitliliği ve insan manzaralarını anlatış biçimi oluyor.

Lyall, Gürcülerin, Ermenilerin, Tatarların ve diğer Kafkasya halklarının geleneklerini, yaşam tarzlarını, kıyafetlerini ve dini inançlarını canlı bir dille aktarıyor. Rus İmparatorluğu’nun bu bölgelerdeki politikalarını, askeri varlığını ve yerel halklarla kurduğu ilişkileri de yakından inceliyor. Rus idaresinin getirdiği değişiklikler ve bu değişikliklere karşı yerel direnişler, kitabın önemli temaları arasında yer alıyor. Eser, Rusya’nın güneye doğru genişleme stratejisini ve bu stratejinin bölgenin dinamiklerini nasıl değiştirdiğini gözler önüne seriyor.

‘Rusya’ya Yolculuk’, yalnızca bir seyahatname olmakla kalmıyor, aynı zamanda erken dönem etnografları için de bir başvuru kaynağı oluyor. Lyall’ın nesnel ve detaylı gözlemleri, bugün Kafkasya ve Kırım tarihi üzerine çalışan araştırmacılar için paha biçilmez bir kaynak sunuyor. Kitap, 19. yüzyılın o karmaşık ve hareketli dönemine ait bir fotoğraf çekerek, okuyucuya bu uzak diyarların geçmişine dair derin bir bakış açısı sunuyor. Bu yönüyle, Lyall’ın eseri, günümüzdeki siyasi tartışmaları ve kültürel çatışmaları anlamak için de önemli bir arka plan oluşturuyor.

  • Künye: Robert Lyall – Rusya’ya Yolculuk: Kırım, Kafkasya ve Gürcistan, çeviren: Füsun Doruker, Albaraka Yayınları, seyahatname, 376 sayfa, 2025

Hippolyte Taine – İngiltere Üzerine Notlar (2025)

Hippolyte Taine, 1860’larda gerçekleştirdiği İngiltere seyahatine dayanarak kaleme aldığı bu kitapta, gözlemci bir filozof titizliğiyle İngiliz toplumunu analiz ediyor. ‘İngiltere Üzerine Notlar’ (‘Notes sur l’Angleterre’), bir seyahat günlüğünden ziyade sosyolojik ve kültürel bir inceleme niteliği taşıyor. Fransa’dan farklı olarak İngiltere’nin bireycilik, düzen ve özgürlükle şekillenen yapısına dikkat çekiyor. Taine’in yaklaşımı, gözlemleri kadar yorumlarıyla da tarihsel anlam taşıyor.

Kitap boyunca İngiliz ahlak anlayışı, çalışma disiplini, dinî yaşantı ve toplumsal kurumlar üzerinde duruluyor. İngilizlerin güçlü burjuva değerlerine sahip olduğu, iş etiğiyle dinî tutumlarının birbirini desteklediği anlatılıyor. Sanayi devriminin etkisiyle şekillenen sosyal yapı, kentleşme ve refah seviyesi ayrıntılı biçimde betimleniyor. Taine, İngilizlerin pratik zekâsı ve sade yaşam tarzları karşısında hem hayranlık hem mesafe hissediyor.

İngiltere’nin siyasi sistemine ve kamu hayatına dair yapılan tespitlerde, anayasal monarşinin istikrarı ve özgürlükçü karakteri öne çıkıyor. Taine, İngiltere’nin eğitim kurumlarından tiyatroya, basın özgürlüğünden hukuk sistemine kadar birçok alandaki farklılıkları not ediyor. Bu gözlemler, 19. yüzyıl İngiltere’sinin sadece fiziksel değil zihinsel haritasını da ortaya koyuyor. Taine’in kalemi, Avrupa’nın iki büyük kültürü arasında bir ayna görevi üstleniyor.

  • Künye: Hippolyte Taine – İngiltere Üzerine Notlar, çeviren: Uzay Özgülenç, Vakıfbank Kültür Yayınları, seyahatname, 344 sayfa, 2025

Hekataĩos – Yeryüzünün Tasviri: Avrupa (2025)

Hekataĩos’un bu ünlü eserinin Avrupa bölümü, Antik Yunan coğrafya geleneğinin en erken ve en önemli örneklerinden biri. Bu bölümde Hekataios, Avrupa’nın özellikle kıyı şeritleri ve bilinen iç bölgeleri hakkında gözleme ve seyahat anlatılarına dayalı bilgiler sunuyor. Metnin yalnızca parçaları günümüze ulaştığı için özet, bu fragmanlara ve antik kaynakların aktardıklarına dayanıyor.

‘Yeryüzünün Tasviri’nin (‘Περίοδος γῆς’) Avrupa bölümü, Ege kıyılarından başlayarak batıya ve kuzeye doğru uzanıyor. Trakya, İllirya, İtalya, İber Yarımadası ve Galya gibi bölgeler hakkında etnik, coğrafi ve kültürel notlar içeriyor. Hekataĩos bu halkları adlarıyla anıyor; yaşadıkları bölgelere, şehirlerine ve tanınan ırmaklara dair kısa bilgiler veriyor. Örneğin, Traklar çok sayıda kabileye ayrılmış, savaşçı bir halk olarak tanıtılırken, Keltler henüz fazla tanınmamakta, daha çok “dünyanın sonundaki halklar” arasında sayılmaktadır.

İtalya bölümünde, özellikle Güney İtalya’daki Yunan kolonilerine odaklanılıyor. Tarentum, Cumae, Napoli gibi şehirler hem coğrafi hem kültürel açıdan kısaca tanıtılıyor. Roma henüz küçük bir yerleşim yeri olarak geçiyor. Hekataĩos, deniz ticareti açısından önemli limanlara ve yollar üzerindeki geçitlere vurgu yapıyor.

Avrupa’nın iç kesimlerine dair bilgiler oldukça sınırlıdır; çünkü Yunanların bilgi alanı daha çok kıyı şeritleriyle sınırlıdır. Yine de Tuna Nehri ve çevresindeki halklardan kısaca bahsedilir. Skythler, kuzeydeki göçebe halklar olarak tanımlanır; yaşam biçimleri ve alışkanlıklarına dair kısa gözlemler bulunur.

Genel olarak Hekataĩos’un Avrupa tasviri, mitolojik açıklamaları reddeden ve gözleme dayalı, haritaya eşlik eden bir betimleme çabasıdır. Avrupa, hem bilinmezliği hem de çeşitliliğiyle antik Yunan düşüncesinde uzak ve gizemli bir kıta olarak sunulur. Bu bölüm, sonraki coğrafya yazarlarına öncülük eden önemli bir kaynak niteliğinde.

  • Künye: Hekataĩos – Yeryüzünün Tasviri: Avrupa, çeviren: Sehriye Şahin, Kabalcı Yayınları, tarih, 192 sayfa, 2025

Emir Hüseyin Ebîverdî – Dört Başkent (2025)

Emir Hüseyin Ebîverdî’nin ‘Dört Başkent’ (‘Çâr Taht’) adlı eseri, yazarın 15. yüzyılın sonlarında dört önemli başkente, yani İstanbul (Osmanlı Devleti), Kahire (Memlükler), Tebriz (Akkoyunlular) ve Herat (Timurlular) yaptığı seyahatleri ve bu şehirlerdeki gözlemlerini anlatan değerli bir seyahatnamedir. Kitap, dönemin siyasi, kültürel, sosyal ve edebi yaşamına dair zengin bir kaynak niteliğinde. Ebîverdî, bu seyahatleri sırasında karşılaştığı yöneticiler, alimler, şairler ve sıradan insanlar hakkında detaylı bilgiler sunarak, imparatorluklar arası ilişkileri ve toplumsal yapıları gözler önüne serer. Eser, her bir başkentin kendine özgü atmosferini, mimari dokusunu, eğitim ve sanat anlayışını, ayrıca yöneticilerinin kişisel özelliklerini ve siyasi yaklaşımlarını canlı bir dille aktarır. Yazarın bir şair ve edip olmasından kaynaklanan gözlem yeteneği ve üslubu, metne edebi bir değer katar.

Kitapta, söz konusu dört medeniyetin kurucu şehirlerine yapılan bu yolculuklar aracılığıyla, o dönemin farklı güç merkezlerinin ekonomik durumları, askeri güçleri ve kültürel etkileşimleri hakkında önemli ipuçları bulunur. Ebîverdî, bir yandan bu büyük şehirlerin ihtişamını ve zenginliğini tasvir ederken, diğer yandan da dönemin siyasi çalkantılarını ve bölgesel rekabetleri de yansıtır. Her bir başkentin kendi içinde barındırdığı farklılıkları ve benzerlikleri karşılaştırmalı bir şekilde sunarak, okuyucuya geniş bir perspektif sunar. Özellikle sanatsal ve edebi faaliyetlere verdiği önem, dönemin entelektüel hayatına dair benzersiz detaylar içerir.

‘Dört Başkent’, sadece bir seyahatname olmanın ötesinde, 15. yüzyıl İslam dünyasının geniş bir panoramasını sunan, sosyal tarih, siyasi tarih, edebiyat tarihi ve kültürel tarih açısından önemli birincil bir kaynaktır. Ebîverdî’nin bu eseri, farklı medeniyetler ve kültürler arasındaki etkileşimleri, ortak değerleri ve farklılıkları anlamak için değerli bir belge olup, dönemin yaşam biçimi, düşünce yapısı ve insan ilişkileri hakkında derinlemesine bir bakış açısı sunar.

  • Künye: Emir Hüseyin Ebîverdî – Dört Başkent: Medeniyetin Kurucu Şehirlerine Seyahat: İstanbul, Kahire, Tebriz, Herat, çeviren: Turgay Şafak, Vakıfbank Kültür Yayınları, seyahat, 144 sayfa, 2025

Jenny Diski – Trendeki Yabancı (2025)

Jenny Diski’nin ‘Trendeki Yabancı: Amerika’yı Katederken Kesintilerle Hayal Kurup Sigara İçmek’ (‘Stranger On A Train: Daydreaming and Smoking Around America’) adlı eseri, yazarın Amerika Birleşik Devletleri’ni trenle yaptığı yolculuğu ve bu yolculuk sırasında yaşadığı deneyimleri anlatıyor. Diski, yolculuk boyunca tren kompartımanında geçirdiği zamanı düşünmek, hayal kurmak ve sigara içmekle geçiriyor. Bu süreçte, Amerika’nın farklı bölgelerinden insanlarla tanışıyor, onların hikayelerini dinliyor ve kendi iç dünyasına doğru bir yolculuk yapıyor.

Kitap, Diski’nin kişisel deneyimleri üzerinden Amerika’nın toplumsal ve kültürel yapısına dair gözlemlerini içeriyor. Yazar, yolculuk boyunca karşılaştığı insanların yaşam tarzlarını, değerlerini ve inançlarını kendi perspektifinden yorumluyor. Bu yorumlar, zaman zaman ironik, zaman zaman eleştirel bir üslupla okuyucuya sunuluyor.

Diski’nin anlatımı, tren yolculuğunun monotonluğu ve dinginliğiyle uyumlu bir şekilde ilerliyor. Yazar, düşüncelerini ve gözlemlerini akıcı bir dille ifade ederken, okuyucuyu da kendi iç dünyasına davet ediyor. Kitap, sadece bir seyahatname değil, aynı zamanda yazarın kişisel düşüncelerini, duygularını ve deneyimlerini yansıtan bir otobiyografik eser olarak da değerlendirilebilir.

Sonuç olarak, kitap, Jenny Diski’nin Amerika’yı trenle yaptığı yolculuk sırasında yaşadığı deneyimleri ve bu deneyimler üzerinden yaptığı gözlemleri anlatan samimi ve içten bir eser. Kitap, seyahat, kişisel gelişim ve kültürel gözlem konularına ilgi duyan okuyucular için keyifli bir okuma deneyimi sunuyor.

  • Künye: Jenny Diski – Trendeki Yabancı: Amerika’yı Katederken Kesintilerle Hayal Kurup Sigara İçmek, çeviren: Nurhayat Çalışkan, Everest Yayınları, gezi, 336 sayfa, 2025

Guillaume Antoine Olivier – Türkiye Seyahatnamesi (2024)

Fransız doğa bilimci, bitki ve böcek uzmanı Guillaume Antoine Olivier 1756’da Fransa’da doğdu.

Doğa bilimlerine meraklıydı, tıp okuyup bir süre doktorluk yapsa da çok geçmeden asli merakına eğildi ve Hollanda, İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu gibi farklı ülkelere böcek araştırma, derleme göreviyle gitti.

1792 yılında Akdeniz ülkelerinde araştırma yapmakla görevlendirilen Olivier, altı sene boyunca Anadolu, İran, Mısır, Yunanistan ve Kıbrıs’ı dolaştı.

1801 yılında yayımladığı seyahatnamesinde Osmanlı İmparatorluğu’nu detaylı şekilde inceledi, seyahat ettiği yerlerin yalnızca coğrafyası, ticareti, tıbbı ve ziraatı gibi konularla değil, aynı zamanda toplumları, kültürleri, adetleri ve hukuklarıyla da ilgilendi.

Bir bilimadamı olarak Guillaume Antoine Olivier, hem İstanbul’u hem de Türkiye dedikleri Anadolu’yu karış karış gezdi, ilginç olaylar yaşadı ve hiç alışık olmadığı bir hayat tarzının içine düştü.

Şaşkınlığını, sevincini ve üzüntüsünü canlı bir şekilde kaleme aldı ve 18. yüzyılın Türkiye’sini bir fotoğraf edasıyla yansıttı.

Olivier’nin ‘Türkiye Seyahatnamesi’yle kendinizi 18. Asır Payitahtında bulacak, Fatih’in, Galata’nın ve Pera’nın sokaklarını adımlayacak ve şehrin kozmopolit yapısına tanık olacaksınız.

Ege adalarını karış karış gezerken, yolunuz bir Batı Anadolu’ya, bir Doğu Anadolu’ya düşecek; Bursa, İznik, İzmir, Mardin ve Urfa gibi Türkiye’nin önemli şehirlerinde dolaşacaksınız.

Fransızca aslından dilimize kazandırılan ‘Türkiye Seyahatnamesi’, 18. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun eşsiz bir panoramasını sunuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Anadolu, en soğuk ülkelerin olduğu kadar, en mutedil iklimli ülkelerin ürünlerini de toprakları üzerinde toplamış. Deniz kıyılarında ve civarda ılık ve sıcak, iç taraflarda soğuk ve ormanlık dağlar; geniş, mümbit ve sulak ovalarla kaplı olan Anadolu, belki de dünyanın en güzel, en değişik ve çeşitli ülkesi olarak büyük bir nüfusu en ziyade kolaylıkla besleyebilecek bir görünüştedir. Dünyanın hiçbir ülkesinde burada olduğu kadar girintili çıkıntılı sahiller, bu kadar çok sayıda, bu kadar emin ve geniş tabii limanlar mevcut değildir…”

  • Künye: Guillaume Antoine Olivier – Türkiye Seyahatnamesi: 18. Yüzyılda İstanbul ve Türkiye, çeviren: Oğuz Gökmen, Kronik Kitap, seyahatname, 368 sayfa, 2024

Charles White – İstanbul’da Üç Yıl (2023)

Charles White (1793-1861) Eton Koleji’nden 1805’te mezun olduktan sonra orduya katıldı.

1830-31 arasında Belçika kralının seçimi konusunda Britanya’yı temsil eden Lord Ponsoby’nin sekreterliğini yaptı.

Lord Ponsoby’nin 1832’de Britanya’nın Osmanlı İmparatorluğu elçiliğine atanması White’ın Osmanlı İmparatorluğu ve İstanbul’a ilgi duymasına neden oldu.

Ponsoby’nin elçiliğinin son yılı olan 1841’de İstanbul’a gelerek 1844’e kadar kentte kaldı.

‘Three Years in Constantinople; or, Domestic Manners of the Turks in 1844 -1845’, ‘İstanbul’da Üç Yıl; veya, Türklerin Örf ve Adetleri’ adlı kitabı bu uzun ikameti sırasında edindiği bilgi ve izlenimlerin ürünüdür.

Charles White üç ciltlik bu dev eserinin ilk cildinde pazarlar ve çarşılar, kayıklar ve kayıkçılar, balıklar, balık avcılığı ve balık pazarları, hastaneler, elçiliklere tanınan himaye hakkı, esnaf birlikleri, loncalar, vakıflar, selatin camileri, cami malları, kurukahveciler, manavlar, bahçeler ve bahçıvanlık, kandiller ve şenlikler gibi konuları işlerken halk arasında dolaşan söylenti ve efsaneleri aktarmayı da ihmal etmiyor.

White böyle bir eseri yazma ihtiyacını neden duyduğunu birçok Batılı seyyahın eserlerinden söz ederek şöyle aktarıyor: “… sözünü ettiğimiz bu yazarların çalışmaları Osmanlı payitahtındaki yaygın örf ve âdetlere pek az ışık tutmaktadır… Öte yandan modern seyahatname yazarlarının aktardıkları bilgilerin nerdeyse tümü ya romantizm sınırına dayanan bir üslupla ya da öylesine abartılı ve göz boyar biçimde anlatılmıştır ki, yabancıları aydınlatmaktan çok onları yanıltır. Dolayısıyla İstanbul’a gelen yabancıların çoğu, yerel âdetlerin nerelerden kaynaklandığı, anlamları ve tam olarak ne oldukları konusunda tam bir cehalet içindedir; kitaplardan ya da onlara yardımcı olanlardan doğru açıklamalar alamadıkları için de geldikleri gibi giderler, ama bir farkla; alelacele yaptıkları gözlemler ve edindikleri yanlış bilgilerden ötürü ve Türk halkının savunulması mümkün olmayan zaaflarıyla iyi nitelikleri arasında hiçbir ayırım yapmadıkları için çoğu kez farklı siyasal çıkarlar ve dini antipatilerin körüklediği geçmişten gelen önyargılara yeni yanlış anlamalar ekleyerek ayrılırlar.”

  • Künye: Charles White – İstanbul’da Üç Yıl, 1.Cilt: Türklerin Örf ve Âdetleri, 1841-1844, çeviren: Zeynep Rona, Kitap Yayınevi, seyahatname, 248 sayfa, 2023

Todor Yankov – İstanbul’dan İzlenimler (2022)

Todor Yankov (1865-1941), Almanya’da sosyal bilimler alanında gördüğü üniversite eğitimini doktor unvanıyla taçlandırarak döndüğü ülkesinde uzun yıllar okul müfettişliği ve lise öğretmenliği yaptı.

Aynı zamanda, basın mecrasında da birçok gazete ve dergiye yazılar yazarak başarılı sınav verdi.

Daha öğrencilik yıllarında dışa vuran yeni yerler keşfetme ve gezme merakı, ömrü boyunca kendisini terk etmeyecek olan seyahat etme tutkusuna dönüştü.

Ülke içi gezilerinde ziyaret ettiği coğrafi bölgeler ve şehirler hakkında eşsiz izlenimler aktardı.

Bulgar aydının bir resimli derginin 1898 yılına ait beş sayısında yayınladığı yazı dizisi, komşu ülke edebiyatında ilk İstanbul seyahatnamesi olma özelliğini taşımaktadır.

Bulgar yazar; batılı seyyahlara özgü yaklaşım içinde sadece kadim şehrin tarihi yerlerini ve anıtlarını gezmekle yetinmedi, ama dar ve eğri sokaklarında sokak köpekleri ve faytonlar arasında yürüdü, çarşıda pazarda dolaştı, kahvehanede kahve yudumladı, tekkede müridin tutkusuna ortak oldu.

Şehrin sıradan insanına ve parıltısız gündelik hayatına dokunma çabası, seyahatnamesine farklı renk ve lezzet kattı.

  • Künye: Todor Yankov – İstanbul’dan İzlenimler: 19. Yüzyıl Sonlarında Şehir, çeviren: Hüseyin Mevsim, Kitap Yayınevi, seyahatname, 80 sayfa, 2022

Busbecq – İstanbul ve Amasya Seyahatnamesi (2022)

 

Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı’yı ziyaret etmiş Busbecq’in anıları hazine değerinde.

Kitap, bir Habsburg elçisinin Türklere dair gözlemleri kadar, bir Batılının kendi değerleriyle samimi bir yüzleşme olarak da okunabilir.

Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanat döneminde, Romalıların Kralı I. Ferdinand tarafından Osmanlı İmparatorluğuna iki kez elçi olarak gönderilen Flaman asıllı Augerius Gislenius Busbequius, ilk elçilik görevini tamamlayıp Viyana’ya döner ve dostu Nicolas Michault’a Latince bir mektup yazar.

Bu mektupta, görevinin sebebinden ve seyahat hazırlıklarından başlayarak Viyana-İstanbul-Amasya güzergâhındaki yolculuğunda başından geçenleri samimi bir üslupla paylaşır.

Uzun zaman sonra, memleketlisi Ludovicus Carrio, bir seyahatname niteliği taşıyan ve yarı ciddi yarı eğlenceli tarzda kaleme alınan bu mektubu Itinera Constantinopolitanum et Amasianum (İstanbul ve Amasya Seyahatnamesi) adıyla ilk kez 1581 yılında yayımlar.

Böylece bir Habsburg elçisinin Türklere dair gözlemlerine, yer yer kendi kimliğiyle ve Batı Avrupa toplumlarının değer yargılarıyla yüzleşmesine ve Hıristiyan hükümdarlarının menfaatine yönelik eleştirilerine tanık olacağımız ilk elden bir kaynak elde edilir.

  • Künye: Busbecq – İstanbul ve Amasya Seyahatnamesi, çeviren: Çiğdem Dürüşken, Alfa Yayınları, seyahatname, 264 sayfa, 2022

Willem van Ruysbroeck – Mengü Han’ın Sarayına Yolculuk (2022)

Fransisken rahibi Willem van Ruysbroeck , Marco Polo’dan çok önce Moğol Asyası’nı ziyaret etmişti.

‘Mengü Han’ın Sarayına Yolculuk’, Orta Asya’nın ilk bilimsel tasvirini yapması ve içerdiği antropolojik gözlemleriyle çok değerli.

1253 yılında Fransa’dan Karakurum’a uzanan macerasının ilk adımını atan Ruysbroeck, Fransa Kralı IX. Louis’nin verdiği talimatla, Tatarları Hristiyanlaştırmak için yola koyulmuştu.

İstanbul, Kırım ve Saray üzerinden Karakurum’a ulaşarak 4 Ocak 1254’te Moğol Hanı Mengü Han’ın huzuruna çıktı.

Yaklaşık altı ay Moğol başkentinde kalmasına rağmen Mengü Han’a Hristiyanlığı benimsetemeyen Ruysbroeck, Fransa’ya döndüğünde muhteşem bir yol hikâyesine sahipti.

Gezdiği şehirleri, yoldaki maceralarını ve hepsinden de önemlisi Karakurum’da gözlemlediği olayları kayda geçirerek hazırladığı ‘Itinerarium fratris Willielmi de Rubruquis de ordine fratrum Minorum, Galli, Anno gratia 1253 ad partes orientales’ adlı eserini IX. Louis’ye sundu.

Eserinde; gördüğü halkların ilginç adetlerine, inanışlarına, yiyecek içeceklerine, dolaştığı yerlerin coğrafi özelliklerine ve Moğol tarihine ilişkin ayrıntılı bilgiler veriyor.

Tüm özellikleriyle 13. yüzyıl tarihine yeni bir perspektif sunan eser, Orta Asya coğrafyasının bilimsel tasvirini de yapıyor.

Peter Jackson’ın Latinceden İngilizceye çevirdiği ve David Morgan’la beraber notlandırdığı eser, Zülal Kılıç’ın çevirisiyle okuyucuyla buluşuyor.

  • Künye: Willem van Ruysbroeck – Mengü Han’ın Sarayına Yolculuk (1253-1255), editör: Peter Jackson ve David Morgan, çeviren: Zülal Kılıç, Selenge Yayınları, seyahatname, 342 sayfa, 2022