Ender Saraç, Betül Ay ve Ayvaz Akbacak – İlaç Gibi Yemekler (2011)

  • İLAÇ GİBİ YEMEKLER, Ender Saraç, Betül Ay ve Ayvaz Akbacak, Doğan Kitap, sağlık, 195 sayfa

 

Bir uzman doktor, bir diyetisyen ve deneyimli bir şef tarafından yazılan elimizdeki kitap, sağlıklı beslenme konusunda öneriler veriyor ve  çok sayıda lezzetli diyet yemeği tarifi sunuyor. Diyet yemekleri denince, insanların aklına haşlanmış kabak, brokoli salatası gibi yiyecekler gelir. Fakat, dengeli bir şekilde protein, kompleks karbonat ve sağlıklı yağlar barındıran tariflere yer veren bu kitap, bu tür yemeklerden öte, diyet kebabı, diyet pizza ve lahmacunu, fırında sağlıklı karnıyarık, ıspanaklı börek gibi lezzetli ve sağlıklı tariflere yer veriyor. Kitap, sağlığından da tat duyusundan da taviz vermek istemeyenler için birebir.

Sigmund Freud – Bir Çocukluk Nevrozu Hikâyesi: Kurt Adam Vakası (2011)

  • BİR ÇOCUKLUK NEVROZU HİKÂYESİ: KURT ADAM VAKASI, Sigmund Freud, çeviren: Dilman Muradoğlu, Say Yayınları, psikanaliz, 152 sayfa

 

Sigmund Freud’un, Adler ve Jung’u eleştirmek için kendisine kanıtlar sunmasıyla özel önem verdiği ‘Kurt Adam Vakası’, aynı zamanda onun en ünlü olgu öykülerinden. ‘Kurt Adam’, sağaltım için Freud’a başvuran bir Rus gencinin saplantılı korkularının ve saldırgan itkilerinin bir analizi. Genç adamın tedavisi uzun yıllar sürmüş ve hasta, ruh sağlığına yeniden kavuşmuştu. Olgu adını, hastanın, çocukluğunda kurtlara karşı duyduğu histerik korkudan ve saplantılardan alıyor. Kitap, Freud’un söz konusu gencin hastalık hikâyesi ve hastanın çevresi ile ilgili genel bilgiler vermesiyle başlıyor. Freud daha sonra, hastanın çocukluğunda yaşadığı baştan çıkarmayı ve ilk sonuçlarını; rüyada görülen primal sahneyi; saplantı nevrozunu; anal erotizm ve kastrasyon kompleksini ve primal döneme ait diğer ek bilgileri anlatıyor.

Gilles Deleuze – Spinoza: Pratik Felsefe (2011)

  • SPİNOZA: PRATİK FELSEFE, Gilles Deleuze, çeviren: Ulus Baker ve Alber Nahum, Norgunk Yayıncılık, felsefe, 141 sayfa

 

Gilles Deleuze, yeni bir baskıyla raflardaki yerini alan ‘Spinoza’da, “filozofların prensi” olarak tanımladığı düşünüre dair okumalarını derinleştiriyor. Deleuze, kendisinden sonraki Spinoza okumalarını çokça etkileyecek olan bu çalışmasında, Spinoza’nın son derece gelişmiş, sistematik ve bilgince kurulmuş olağanüstü bir kavramsal aygıtı olduğunu belirtiyor. Spinoza’nın hayatıyla kitabına başlayan Deleuze, ilerleyen bölümlerde de, düşünürün en ünlü eseri ‘Ethika’nın ahlaka getirdiği yorum; ‘Ethika’daki temel kavramlar; Spinoza’nın evrimi ve Spinoza’yla günümüz felsefesi arasında nasıl bir ilişki kurulabileceği gibi konuları tartışıyor.

Yi Mun-Yol – Şair (2011)

  • ŞAİR, Yi Mun-Yol, çeviren: Nana Lee, Delta Yayınları, roman, 184 sayfa

 

Kore edebiyatının ödüllü kalemlerinden Yi Mun-Yol, ‘Şair’ isimli elimizdeki romanında, geçmişinin karanlığıyla hesaplaşmaya çalışan Kim adlı baş karakterinin yaşadıklarını anlatıyor. Kim’in büyükbabası, bir isyana katılıp başarısız olmuş ve ardından hain ilan edilmiştir. Bu yafta, yıllar geçmesine rağmen Kim’in peşini bırakmamıştır. Zira başarılı bir öğretim üyesi olan ve sınıf atlayan kahramanımız, hâlen bu damgayla yaşamaktadır. Genç adamı bu acılardan kurtarabilecek tek şey de, şiirdir. Kim, şiirin kanatları altına sığınıp, gezgin bir şair olarak yaşamaya başlayacak ve geçmişini inkar etmekle ona sahip çıkmak arasında gidip gelecektir.

Şiir Erkök Yılmaz – Eşekarısı (2011)

  • EŞEKARISI, Şiir Erkök Yılmaz, Yapı Kredi Yayınları, öykü, 501 sayfa

 

‘Eşekarısı’, Şiir Erkök Yılmaz’ın şu ana kadar yayımlanmış tüm öykü kitaplarını bir araya getiriyor. Yılmaz, burada yer alan ‘Hop Eden Şey’ adlı kitabındaki diyaloglar üzerine kurduğu öykülerinde, insan ilişkilerini yalın ve sıcak bir üslupla anlatıyor; ‘Çiçek Yiyen İnek’teki öykülerinde de, hayatın içinde sorgulanmadan kabul edilen şeyleri ele alıyor. Yazar, yine bu kitaba alınan öykü kitabı ‘İncir Çekirdeği Yanığı’nda da, kimi zaman gerçeküstü kimi zaman da somut hikâyelerle hayatı sorgulamaya koyulmuştu. Elimizdeki kitapta, Yılmaz’ın söz konusu kitaplarının yanı sıra, ‘Uyuyamamak’ ve ‘Enayi Bir Aşk’ adlı öykü çalışmaları da bulunuyor.

İhsan Aksoy – İyi ki Böyle Yaşamışım (2011)

  • İYİ Kİ BÖYLE YAŞAMIŞIM, İhsan Aksoy, söyleşi: Enver Sezgin, Özgür Yayınları, söyleşi, 191 sayfa

 

‘İyi ki Böyle Yapmışım’, Kürt siyasetçi İhsan Aksoy’la yapılmış uzun soluklu bir söyleşiden oluşuyor. 1966’da, henüz yirmi iki yaşında bir gençken yazdığı Kürtçe bir şiirle siyaset hayatına atılan Aksoy, ardından Devrimci Doğu Kültür Ocağı’na (DDKO) üye olup bu derneğe açılan davadan yargılanmış; Özgürlük Yolu dergisinin kadrosunda yer almış ve siyasî baskılar nedeniyle 1980 Mayıs’ında Türkiye’den ayrılarak Almanya’ya yerleşmişti. 2004 yılında Türkiye’ye dönen Aksoy, bugün siyasî çalışmalarını KADEP bünyesinde yürütüyor. Nehir söyleşi tarzında hazırlanmış elimizdeki kitap, Kürt siyasetinin tarihine ve önemli kırılma anlarına da ışık tutuyor.

Hilmi Tezgör (der.) – “Korkuyu Beklerken” Gelenler (2011)

  • “KORKUYU BEKLERKEN” GELENLER, derleyen: Hilmi Tezgör, İletişim Yayınları, inceleme, 271 sayfa

 

‘Korkuyu Beklerken’, Oğuz Atay’ın tek öykü kitabı. 1975’te yayımlanan ve Türkiye edebiyatında yeni bir dönemi başlatan bu kitap, Atay’ın okurlarıyla kurduğu özel ilişkinin önemli bir aşamasını oluşturuyor. Yalnız bu kitabın yoğun bir ilgiyle karşılanışı, 1980’lerin ikinci yarısından itibaren Atay’ın toplu eserlerinin yeniden yayımlanmasıyla oldu. İşte elimizdeki “‘Korkuyu Beklerken” Gelenler’, Atay öyküleri üzerine kaleme alınmış yazılardan oluşuyor. Buradaki makaleler, aydın eleştirisi, ironi, birey, beden temsili, varoluş krizi ve Türkiye’deki erkeklik durumu gibi, Oğuz Atay’ın öykülerinde yer almış birçok temayı analiz ediyor.

Evrim Yağbasan – Kötü Hatıra Fotoğrafçısı (2011)

  • KÖTÜ HATIRA FOTOĞRAFÇISI, Evrim Yağbasan, Ayizi Kitap, öykü, 128 sayfa

 

‘Kötü Hatıra Fotoğrafçısı’, Evrim Yağbasan’ın ilk kitabı. Kendisini kutluyoruz. Yağbasan öykülerinde, gerçekle hayal arasında gidip gelen ve kimi zaman da iç içe geçen hayatları anlatıyor. Yazarın öykülerinde öne çıkan bir yönün de, iç ses tekniğine sıklıkla başvurulmasıdır diyebiliriz. Yağbasan, kitaba adını veren öyküsünde, takıntılı bir hayat yaşayan kadın karakterinin, aniden değişen hayatını anlatıyor. Kendisini, “bir rakam sapığı” olarak tanımlayan kahramanımız için tanıdığı insanlar, mahallesi, adımları; yani hayatının tümü rakamlardan ibarettir. Mahalleye bir fotoğrafçının gelmesiyle, genç kadının rakamlardan müteşekkil hayatı altüst olacaktır.

Lev Nikolayeviç Tolstoy – Anna Karenina (2011)

  • ANNA KARENİNA, Lev Nikolayeviç Tolstoy, çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu, İş Kültür Yayınları, roman, 1062 sayfa

 

Tolstoy’un, uzun yıllardır heybetini koruyan ‘Anna Karenina’sı, adını, yaşadığı yasak aşkla tüm hayatı alt üst olan Anna Karenina’dan alıyor. Rus aristokrasisinin meşhur simalarından Anna Karenina, mutsuz bir evlilik yaşamaktadır. Genç kadın, ağabeyinin evine yaptığı ziyaret esnasında genç kont Vronski ile tanışır. Kont Vronski’nin aşk ilanına, genç kadın da duyarsız kalamaz ve böylece ikili, toplumun ayıplamalarına aldırmadan aşk yaşamaya başlar. Bu hikâye üzerine inşa edilen Anna Karenina’yı özgün kılan asıl husus ise, Tolstoy’un buradan yola çıkarak insana dair daha derin ve daha bütünlüklü bir büyük hikâyeye ulaşmasıdır. Öyle ki, yazarın gözlemleme yeteneği, ayrıntıları yakalamaktaki ustalığı ve karakter inşa etmek konusundaki mükemmelliği, ‘Anna Karenina’yı, dünya edebiyatının mihenk taşlarından biri kılıyor.

Robert Fisk – Büyük Medeniyet Savaşı: Ortadoğu’nun Fethi (2011)

  • BÜYÜK MEDENİYET SAVAŞI: ORTADOĞU’NUN FETHİ, Robert Fisk, çeviren: Murat Uyurkulak, İthaki Yayınları, siyaset, 933 sayfa

Yaşayan en önemli gazetecilerden, rakipsiz savaş muhabirlerinden Robert Fisk, Amerika’nın Ortadoğu siyasetinin ikiyüzlülüğüne yönelttiği eleştirileriyle bilinir. Fisk’in elimizdeki kitabı, her şeyden önce bir muhabirin neredeyse otuz yılı bulan Ortadoğu macerasının bir dökümü niyetine okunmalı. Fisk eldeki çalışma için, gazete arşivlerinden, kendisinde bulunan 350 bini aşan belgeden, çok sayıda defter ve dosyadan yararlanmış. Bir gazeteci olarak amacının tarih yazmak değil, otoritelere meydan okumak olduğunu söyleyen Fisk burada, Irak, Afganistan, Cezayir, İran, İsrail, Filistin ve diğer savaş alanlarındaki savaş ve zulmü; 11 Eylül 2001 saldırısını; Saddam Hüseyin rejiminin devrilme sürecini ve buna benzer, yalnızca Ortadoğu’yu değil, tüm dünyayı etkilemiş olayların vicdanlı ve eleştirel bir çetelesini tutuyor.