Barbara Foster, Michael Foster ve Letha Hadady – Tarih Boyunca Üçlü Aşk (2011)

  • TARİH BOYUNCA ÜÇLÜ AŞK, Barbara Foster, Michael Foster ve Letha Hadady, çeviren: Sinem Sultan Gül, Varlık Yayınları, inceleme, 575 sayfa

Üç yazarlı ‘Tarih Boyunca Üçlü Aşk’, bizde tümüyle tabu sayılan bir konuya, duygu dünyasının çetrefilli bir ayrıntısına iniyor. Simone Beauvoir’in meşhur “İnsan bir hayvan türü değil, tarihsel bir gerçekliktir,” sözünden hareket eden kitap, toplumsal hayatta dile getirilmekten imtina edilen ve yazarların triografi olarak tanımladıkları üçlü aşkın erotik bir tarihçesi olarak tanımlanabilir. Geniş bir tarihi çerçeveyi kapsayan kitap, Casanova, Percy ve Mary Shelley, Voltaire, Rousseau, Viktor Hugo, Henry Miller, Anais Nin, Salvador Dali, Hemingway, Greta Garbo, Jack Kerouac ve Mitterand gibi aktörlerin üçlü aşklarını detaylı bir şekilde ele alıyor.

Cordelia Fine – Toplumsal Cinsiyet Yanılsaması (2011)

  • TOPLUMSAL CİNSİYET YANILSAMASI, Cordelia Fine, çeviren: Kıvanç Tanrıyar, Sel, Yayıncılık, psikoloji, 336 sayfa

Toplumsal hayatta, kadın ve erkeklerden, kendilerine dair belirlenmiş kalıplara uymaları beklenir. Bu kemikleşmiş kalıpların hiç sorgulanmaması ise, asıl olarak, bunun en büyük mağduru olan kadınları olumsuz etkilemeye devam ediyor. İşte, psikoloji ve felsefe alanlarında çalışmalar yapmış olan Cordelia Fine bu kitapta, iki cinsiyet arasında “özsel farklılıklar” olduğunu iddia eden toplumsal cinsiyet yargılarını sorguluyor. Cinsiyetler arası doğuştan farklılıklar bulunmadığını belirten Fine, erkek ve kadın beyinlerinin ayrışmış olmadığını, daha ziyade onları çevreleyen kültür tarafından şekillendirilmiş psikolojik süreçlerin bulunduğunu ortaya koyuyor.

Jean-François Pérouse – İstanbul’la Yüzleşme Denemeleri (2011)

Jean-Françoise Perouse ‘İstanbul’la Yüzleşme Denemeleri’nde, “çeperler” olarak kavramsallaştırdığı, İstanbul’un birbirinden koparılmış, belli gruplarca sahiplenilmiş bölgelerini, kentin gündelik yaşamını ve kent sakinlerinin kentsel politikalara müdahalelerini ele alıyor.

Yeniden canlanan deprem korkusunun, yeni korunaklı sitelerin pazarlanması ve kentsel dönüşüm uygulamalarının hızlandırılmasının güçlü bir gerekçesi haline geldiğini savunan Perouse, kitabının ilk bölümünde, İstanbul’un kaderinin ve merkezin dinamiklerinin anlaşılabilmesini sağlayan çevre semtleri inceliyor.

Kitabın ikinci bölümünde, “korku kenti” teması ve İstanbul’un, kapalı ve belli kişilere ayrılmış olan karmaşık yaşam alanları inceleniyor; son bölümde ise, “kent hareketliliği” bölgesel, ulusal ve uluslararası ölçeklerde değerlendiriliyor.

  • Künye: Jean-François Pérouse  – İstanbul’la Yüzleşme Denemeleri, İletişim Yayınları, sosyoloji, 394 sayfa

Metin Fındıkçı (der.) – Çağdaş Arap Aşk Şiirleri Antolojisi (2011)

  • ÇAĞDAŞ ARAP AŞK ŞİİRLERİ ANTOLOJİSİ, derleyen ve çeviren: Metin Fındıkçı, Can Yayınları, şiir, 295 sayfa

Metin Fındıkçı’nın hazırladığı ‘Çağdaş Arap Aşk Şiirleri Antolojisi’, 12 Arap ülkesinden çok sayıda şairin üretimlerine yer veriyor. Antolojinin en dikkat çeken yönlerinden biri, Sadi Yusuf, Muzaffer El Nevvab, Mahmud Derviş ve Hasan Tayyib gibi toplumcu şairlerin, hiç bilinmeyen, eskilerde kalmış şiirlerine yer vermesi. Mısır’dan Salah Abdelsabur’un, antolojide yer verilen ‘Rüya’ adlı şiirinden bir alıntı: “Her akşam, / Saatler gece yarısını vurduğunda, / Sesler köşelerine çekilir / Derimin içine girer canımı içer / Gölgemi duvarın üstüne serer / Özel tarihimde dolaşırım, anılarımda süzülürüm / Ölü günde çektiği cezada ufalan bedenimin sınırında / Ufalan bedenimde gömülü günlerim uyanır / Mahzun hâkimin, kimsesizliğin ve çocukluğun / penceresinden / Karar ve yanıt gibi hem gülüşüm hem ağlayışım / yaşlanır (…)”

José Saramago – Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş (2011)

  • ÖLÜM BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ, José Saramago, çeviren: Mehmet Necati Kutlu, Turkuvaz Kitap, roman, 206 sayfa

1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi José Saramago, kısa bir süre önce, 2010’un haziran ayı ortalarında aramızdan ayrılmıştı. Yazar, yeni bir baskıyla raflardaki yerini alan ‘Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş’ romanında, insanlığın ezeli ve ebedi hayali olagelmiş ölümsüzlüğü hikâye ediyor. Bilinmeyen bir ülkede geçen roman, ölümün yeni yılla birlikte tüm faaliyetlerini durdurmasıyla açılır. İnsanlar artık hiçbir şekilde ölmemekte ve böylelikle çağlar boyu peşinde koştukları ölümsüzlüğe kavuşmuş görünmektedir. Fakat kısa bir süre sonra “ölümsüz ülke”de, korkunç bir sorun başgöstermiştir: ölüm ortalıkta görünmemekle birlikte, yaşlılık, hastalık ve kazalar, insan bedeni üzerindeki etkilerini aynı şekilde devam ettirmektedir. Ölümsüzlük bu aşamada, güzel bir rüyadan, tatlı bir hayalden çok, korkunç bir karabasana dönüşmüştür.

John Bellamy Foster – Marx’ın Ekolojisi (2011)

  • MARX’IN EKOLOJİSİ, John Bellamy Foster, çeviren: A. Ercüment Özkaya, Epos Yayınları, felsefe, 357 sayfa

Sosyoloji profesörü John Bellamy Foster, ana odağını Karl Marx’ın oluşturduğu ‘Marx’ın Ekolojisi’nde, devrimci bir ekolojik görüşü geliştiriyor; materyalizmin, ekolojik düşünce biçimlerinin gelişimine büyük bir katkıda bulunduğunu ortaya koyuyor. Marx’ın ekolojik perspektifinin onun materyalizminden kaynaklandığını ve onun eserlerinin, dikkate değer ekolojik sezgi içerdiğini belirten Foster, Marx’ın, modern burjuva ekoloji bilincinin ortaya çıkmasından daha önce, doğanın sömürülmesini kınadığını hatırlatıyor. Marx’ın ekolojik düşüncesini sistematik bir biçimde yeniden inşa etmeye koyulan Foster, bunun için ilk olarak ekolojinin kökenlerini araştırıyor. Kitap, bu kökenlerin oluşumunda, materyalizmin on yedinci yüzyıldan başlayıp on dokuzuncu yüzyıl boyunca devam eden gelişiminin önemli bir payı olduğunu gösteriyor.

Şehmus Yıldız – Felsefeye Giriş (2011)

  • FELSEFEYE GİRİŞ, Şehmus Yıldız, Cinius Yayınları, felsefe, 345 sayfa

Şehmus Yıldız’ın derlediği ‘Felsefeye Giriş’, filozofların erdem, özgürlük, mutluluk, yaşam ve insana dair görüşlerini bir araya getiriyor. Yıldız belli bir konuyu işlerken, tek yönlü bir yaklaşım yerine, düşünce tarihi boyunca ortaya konmuş farklı görüş ve fikirleri aktarmaya özen göstermiş. Burada hem erdemi hem erdemsizliği, hem hazcılığı hem çileciliği, hem bireyselliği hem toplumsallığı, hem bencilliği hem özgeciliği savunan felsefi akımlar ele alınıyor. Antik Çağ’dan günümüze, 2500 yıllık düşünce tarihinde yer etmiş önemli akımları ele alan kitabı, benzer türdeki çalışmalardan ayıran etkenlerden biri de, bizzat bir okur tarafından kaleme alınması. Kendisini ne yazar ne de akademisyen olarak tanımlayan Yıldız, okurların, anlaşılmasının zorluğundan şikayet etmeyecekleri bir felsefeye giriş kitabı hazırlamış.

Louis William Francis – Sanatçılar ve Düşünürler (2011)

Şu ana kadar sanat ve felsefe temalı muhtelif çalışmalara imza atmış olan Louis William Francis ‘Sanatçılar ve Düşünürler’ adlı kitabında, filozof ve sanatçıların sanat hakkındaki düşüncelerini, çalışma yöntemlerini ve onların eserlerindeki önemli düşünsel ve sanatsal motifleri açığa çıkarmayı amaçlıyor.

Francis bu bağlamda, Maeterlinck, Wagner, Rodin, Hegel, Tolstoy ve Nietzsche’yi ele alıyor. Yazar, bu altı ismin sanatla ne tür bağlar geliştirdiğini irdelerken, aynı zamanda bir meseleye ve böylelikle bir felsefeye sahip olmanın, tümünün ortak yönü olduğunu gözler önüne seriyor.

“Sanatçı aslında bir düşünür, düşünür de bir sanatçı mıdır?” sorusunun yanıtını arayan Francis’in burada ilgilendiği asıl konu, sanat ile felsefe arasındaki etkileşim ile sanatçıdaki düşünürün ve düşünürdeki sanatçının izini sürmek.

  • Künye: Louis William Francis – Sanatçılar ve Düşünürler, çeviren: Orhan Düz, Kapı Yayınları, felsefe, 181 sayfa

Mithat Perin – Zindana Tıkılan İktidar (2011)

  • ZİNDANA TIKILAN İKTİDAR, Mithat Perin, Doğan Kitapçılık, anı, 232 sayfa

‘Zindana Tıkılan İktidar’, 27 Mayıs darbesinin mağdurlarından Mithat Perin’in anılarından oluşuyor. Perin, 27 Mayıs sanığı bir milletvekili olarak 16 ay yaşadığı ve beş ay ağır hapse mahkum olarak ayrılıp geriye kalan cezasını çekmek üzere sevk edildiği Kayseri Bölge Cezaevi’yle ilgili anılarını anlatıyor. 27 Mayıs darbesi, halkın seçtiği bir iktidarı hedeflediği kadar, Türkiye’de askeri darbe geleneğini başlatmasıyla da, etkileri daha sonra da devam eden olaylardan. Perin’in bir döneme ışık tutan anılarında, 27 Mayıs’ın askeri darbesinin tohumlarının atılışı, Türkiye’nin NATO’yu uyarması, CHP’nin Demokrat Parti’yi kapattırması, Yassıada duruşmaları, Celal Bayar’ın intihar teşebbüsü, Yassıada’daki hakimler ve savcılar, savunma avukatları ve Menderes ile iki bakanın idam edilişi gibi önemli detaylar yer alıyor.

Émile Zola – Rahip Mouret’nin Günahı (2011)

  • RAHİP MOURET’NİN GÜNAHI, Émile Zola, çeviren: İsmail Yerguz, Kırmızı Yayınları, roman, 417 sayfa

Büyük Fransız yazar Émile Zola’nın ‘Rahip Mouret’nin Günahı’ adlı romanı, doğa ve din arasındaki sonu gelmez mücadelenin yetkin bir hikâyesi. Roman, Serge Mouret adlı bir papazın, Albine Serge isimli genç bir kıza âşık oluşuna dayanır. Papazlık okulundaki eğitimle adeta insanlıktan çıkmış olan Mouret, Serge’ye duyduğu aşkla, yeniden insanlığa dönmüştür. Fakat bu ilişki, Mouret’yi her ne kadar insanlığını keşfettirse de, din ve doğa arasında yaşayacağı büyük çelişkiden kurtaramaz. Aptalca yobazlıklara, dinin sonu gelmez tutuculuğuna saldıran Zola, papazın dramı ekseninde yeniyetmeliği, gençlik heyecanını, aşkı, şehveti ve günahı anlatıyor.