Susanna Tamaro – Düşünen Bir Yürek (2016)

Ünlü yazar Susanna Tamaro’dan, toplumla yüzleşen, kıyasıya hesaplaşan bir metin.

Tamaro, çocukluk ve gençlik dönemlerine ait anılarla harmanladığı denemelerinde, bir çocuğun adım adım dünyayı,  toplumu ve ruhunu anlamlandırma sürecini tasvir ediyor. Ölüm, hayat, varoluş, inanç, özgürlük, adalet, hayal gücü ve bilinç, anlatıdaki anahtar kelimeler.

  • Künye: Susanna Tamaro – Düşünen Bir Yürek, çeviren: Eren Cendey, Can Yayınları

Pierre Bayard – Önceden İntihal (2020)

Bir yazar, kendisinden sonra gelen, gelecekteki bir yazardan intihal yapabilir mi?

‘Önceden İntihal’in cins, hınzır ve zeki yazarı Pierre Bayard’a göre evet.

Daha önce yayımlanan ‘Okumadığımız Kitaplar Hakkında Nasıl Konuşuruz?’ ile bildiğimiz Bayard, şimdi de “önceden intihal” olarak tanımladığı bir kavramla karşımızda.

Yazara göre “önceden intihal”, bir yazarın, kendisinden sonra gelen, gelecekteki bir yazardan esinlenmesi, ondan aşırmasıdır.

Bayard, okuru bu saçma sapan teze ikna etmek için enteresan argümanlara başvuruyor.

Yazara göre, edebiyatta her yeni yapıt kendi öncellerini yaratır, onları okuma biçimimizi kökten değiştirir, kendisiyle sonlanan bir şecere oluşturur, yeni bir hat çizer.

Hatta bu kimi örneklerde, selefini intihal yapmış gibi gösterecek kadar güçlüdür.

Bayard, bütün bunları da ciddi bir kuramsal araştırma kisvesi altında ele alıyor.

Yazar bunu yaparken de, bizi edebiyat tarihi, karşılaştırmalı edebiyat, metinlerarası göndermeler, eleştiri ve okurun belleğinin kendine has işleyiş mekanizması gibi ilginç konular üzerine düşünmeye davet ediyor.

  • Künye: Pierre Bayard – Önceden İntihal, çeviren: Soner Sezer, Everest Yayınları, deneme, 200 sayfa, 2020

Elias Canetti – Gözlerin Oyunu (2020)

“Kendim için yarattığım çöl, her şeyi örtmeye başladı.”

Elias Canetti’nin otobiyografik yapıtı ‘Gözlerin Oyunu’, kendisinin başyapıtı olarak kabul edilen ‘Körleşme’yi yazdığı dönemi anlatıyor.

Canetti burada, yirmili yaşlarını, Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı büyük yıkımı, evliliğini, annesinin ölümünü ve bütün bu sürecin kendi entelektüel ve ruhsal dünyasını nasıl biçimlendirdiğini samimi bir üslupla paylaşıyor.

Kitapta bunun yanı sıra, Robert Musil, Hermann Broch, Alban Berg, Fritz Wotruba ve Alma Mahler gibi dönemin önde gelen figürlerine dair ilgi çekici bilgiler de yer alıyor.

Canetti ayrıca, yol göstericisi olarak saydığı gizemli Dr. Sonne ile arkadaşlığını da anlatıyor.

  • Künye: Elias Canetti – Gözlerin Oyunu, çeviren: Şemsa Yeğin, Sel Yayıncılık, deneme, 319 sayfa, 2020

Ferit Edgü – Sözlü / Yazılı (2016)

Ferit Edgü külliyatına önemli bir katkı sunan, yazarın söyleşi ve deneme yazıları bu kitapta…

Edgü, modern Türk romanının gelişiminden yazarın kurmaca dünyasına ve kendi yazma deneyimine birçok konuyu irdelerken, Melih Cevdet, Oktay Rifat, Ahmet Oktay ve Orhan Duru gibi, Türkiye edebiyatının önde gelen simalarına dair değerlendirmelerde de bulunuyor.

  • Künye: Ferit Edgü – Sözlü / Yazılı, Yapı Kredi Yayınları

Honoré de Balzac – Modern Çağ Uyarıcıları Risalesi (2016)

Balzac’tan ihtiyaçlar ve zevkler arasındaki ilişki bağlamında, alkol, şeker, çay, kahve ve tütün gibi modern çağ uyarıcılarının bir yorumu.

Balzac, bu maddeler nedeniyle, modern toplumların görülmemiş biçimde değişikliğe uğrayacağını savunuyor.

Kitapta, yazarın Z. Markas adlı bir çöküş öyküsü de yer alıyor.

  • Künye: Honoré de Balzac – Modern Çağ Uyarıcıları Risalesi ve Z. Markas, çeviren: M. Emin Özcan, Notos Kitap

Maurice Blanchot – Kafka’dan Kafka’ya (2020)

Fransız düşüncesinin en parlak isimlerinden Maurice Blanchot’dan Kafka’yı farklı yönleriyle irdeleyen ufuk açıcı denemeler.

Blanchot, Kafka’nın kitaplarından olduğu kadar, yazarın en az kurmaca eserleri kadar ünlü günlüklerinden de yola çıkarak Kafka’nın hayatının ve yazarlığının izini sürüyor.

Blanchot bunu yaparken, yalnızca Kafka değil, genel olarak edebiyat, yazmak ve yazarlık üzerine harikulade saptamalar da yapıyor.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Bir yapıt ortaya koyan yazar kendini bu yapıtta ortadan kaldırır ve kendini onda onaylar. Onu kendinden uzaklaştırmak için yazmışsa, öyle olur ki bu yapıt onu angaje eder ve kendini çağırır, eğer onu kendine göstermek ve onda yaşamak için yazıyorsa, yaptığı şeyin hiçbir şey olmadığını, en büyük yapıtın en önemsiz edime değmediğini, yapıtın onu kendisinin olmayan bir varoluşa ve yaşam olmayan bir yaşama mahkûm ettiğini görür.”

“Yapıtı okur yapar; onu okuyarak yaratır; onun gerçek yazarıdır, Yazılı Şey’in bilinci ve canlı tözüdür; nitekim yazarın artık tek bir amacı vardır, bu okur için yazmak ve onunla özdeşleşmek.”

“Tamı tamına belli bir kitle için yazan yazar, hakikatte, yazıyor değildir: yazan bu kitledir ve bu nedenle de bu kitle artık okur olamaz; okuma sadece görünüştedir, gerçeklikte yok hükmündedir. Okunmak için yaratılmış yapıtların önem taşımaması buradan gelir, onları hiç kimse okumaz.”

“Yazmak gececil şeydir; kendini karanlık güçlere bırakmak demektir, aşağıdaki bölgelere inmek, kendini saf olmayan kucaklaşmalara teslim etmektir. Bütün bu ifadeler Kafka için dolaysız bir hakikati barındırır. Karanlık büyülenmeyi, arzunun iç karartıcı parıltısını, her şeyin radikal ölümle son bulduğu geceleyin zincirlerinden boşanan şeyin tutkusunu çağrıştırır.”

“Kendinden kaçmayı isteyerek kendi saplantısına daha da batan kör uyanıklığıyla edebiyat; eğer varoluş varoluştan çıkma olanaksızlığıysa, varlık her zaman varlığa geri itilen şeyse, dipsiz derinlikte olan şey çokta dipteyse, hâlâ uçurumun temeli olan uçurumsa, kendisine karşı çarenin olmadığı çareyse, varoluş saplantısının tek tercümesidir.”

  • Künye: Maurice Blanchot – Kafka’dan Kafka’ya, çeviren: Serdar Rifat Kırkoğlu, MonoKL Yayınları, 240 sayfa, 2020

Nurdan Gürbilek – İkinci Hayat (2020)

Zamanında Gaston Bachelard, “Ev ilk evrenimizdir” demişti.

Theodor Adorno da, “Ev geçmişte kalmıştır.”

Tümüyle eve tıkılıp kaldığımız bu günlerde ise, ev, yurt, sınır, aile, mahalle, ülke ve yer üzerine daha çok düşünüyoruz.

Nurdan Gürbilek de ‘İkinci Hayat’ta, eve, evin sırlarına ve sınırlarına yakından bakıyor.

Bunu yaparken edebiyattan sinemaya ve felsefeye geniş bir alanda gezinen Gürbilek, yalnızca fiziksel anlamda vatanı ve evi değil, “dilsel vatan”ın sınırları üzerine de zengin bir bakış geliştiriyor.

Gürbilek’in kitabı, özellikle çok kritik bir eşikte bulunduğumuz bugün, yönümüzü nasıl bulacağımız konusunda kimi sorular sormasıyla da önemli.

Ev, kapısını başkalarına tümüyle kapatmış, özel bir sığınak, bir kişisel hücre olarak mı kalacak, yoksa o koruyucu hücreyi geniş bir ortaklık zemininde yeniden tanımlayabilecek miyiz?

Yaşadığımız yer, etrafı duvarlarla çevrilmiş bir alan olarak mı kalacak, yoksa daha geniş bir yurt tanımına ulaşabilecek miyiz?

Gürbilek, evin hayatımız üzerindeki etkilerini derinlemesine irdeleyerek; onun olumlu ve olumsuz anlamları üzerine bizi yeniden düşünmeye çağırarak bu sorulara yanıt veriyor.

  • Künye: Nurdan Gürbilek – İkinci Hayat: Kaçmak, Kovulmak, Dönmek Üzerine Denemeler, Metis Yayınları, deneme, 208 sayfa, 2020

Ahmet Bozkurt – Mum Lekesi (2016)

Şiir, deneme ve eleştiriyi odağına alan metinler.

Ahmet Bozkurt, dil ve şiirsel uzamı; edebiyatta taşra-merkez karşıtlığını; Cumhuriyet döneminde yayınlanan önemli edebiyat dergilerinden olan Şair Çalışıyor’un (Le poète travaille) çıkış öyküsünü ve buna benzer, alanda çalışanlar için önemli sayılabilecek pek çok konuyu, felsefi bir perspektifle tartışıyor.

  • Künye: Ahmet Bozkurt – Mum Lekesi, İnkılap Kitabevi

Jules Renard – Yazmak Üzerine Notlar (2014)

Jules Renard’ın günlüklerinden derlenmiş, yazarlık, yazma eylemi üzerine özlü sözler.

“Yalandan korkum düş gücümü öldürdü” diyen Renard, her bir yapıtın bir kriz, neredeyse bir devrim olması gerektiğini belirtiyor.

Öğütler ve samimi itiraflarla zenginleşen kitap, yazar adayları için de, okurlar için de tam bir pusula.

  • Künye: Jules Renard – Yazmak Üzerine Notlar, çeviren: Orçun Türkay, Sel Yayıncılık

Abdülhak Adnan Adıvar – Dünyayı Düzeltmek (2020)

 

Abdülhak Adnan Adıvar, Türk düşünce tarihi içinde müstesna isimlerdendir.

1926-1939 yılları arasında Avrupa’da yaşayan Adıvar, daha çok siyasetçi kimliğiyle öne çıksa da, doktorluk ve hocalığıyla da bilinir.

Adıvar’ın Türk düşünce dünyasındaki asıl önemi ise, hem hayatında hem de bilimsel üretiminde yüksek ahlaki standartlar gütmesiyle kendisinden sonraki aydın kuşağını derinden etkilemesi.

Adıvar’ın bu yönünün çok net görülebildiği alanlardan biri ise, bilimden siyasete pek çok konuyu irdelediği 1940’lı ve 1950’li yıllardaki gazete yazılarıdır.

İşte Tuncay Birkan’ın derlediği ve yayına hazırladığı bu kitap da, Adıvar’ın bu yazıları arasından ilk defa kitaplaşan yüz civarı yazısını bir araya getiriyor.

Adıvar burada, hukuktan demokrasiye, edebiyattan tıp ve tarihe, bilimden ahlaka, yeni hümanizmden tarih felsefesine ve dilden kültüre pek çok konudaki fikirlerini bizimle paylaşıyor.

Birkan’ın kapsamlı bir sunuş yazısıyla açılan kitap, Türk aydını ve Türkiye’nin geçmişten bugüne gelen sorunları üzerine düşünmek isteyen okurlara çok zengin bir perspektif verecek türden.

  • Künye: Abdülhak Adnan Adıvar – Dünyayı Düzeltmek, derleyen ve yayına hazırlayan: Tuncay Birkan, Can Yayınları, siyaset, 464 sayfa, 2020