Yavuz Selim Karakışla – Kadınları Çalıştırma Cemiyeti (2015)

Osmanlı İmparatorluğu’nda Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan dönüşümü ve seferberlik halinin sürdüğü bu dönemde kadınların iş gücüne katılışını irdeleyen, hem toplumsal cinsiyet hem de emek tarihi alanında önemli bir çalışma.

Kadın işçi taburlarından kadın işçileri evlendirme kampanyalarına ve savaş yetimleri ve kimsesiz çocuklara, dönemin dört dörtlük bir analizi.

Birinci Dünya Savaşı’nın cephe gerisinde yarattığı işgücü kıtlığında, istihdama katılmaya yönlendirilen kadınların hikâyesine daha yakından bakmak isteyenlerin muhakkak edinmesi gereken bir kitap.

  • Künye: Yavuz Selim Karakışla – Osmanlı İmparatorluğu’nda Savaş Yılları ve Çalışan Kadınlar: Kadınları Çalıştırma Cemiyeti (1916-1923), İletişim Yayınları, tarih, 408 sayfa, 2015

Yaşar Seyman – Benazir (2015)

İki kez Pakistan başbakanlığı yapmış, 2007’de suikasta uğrayan Benazir Bottu’nun zorluklar ve mücadeleyle örülü hayat hikâyesi.

Butto’nun çocukluğu, yetiştiği çevre, üniversite yılları, babasının idamı, mücadele yılları, hapishane günleri, Amerika yılları, başbakanlığı, sürgün dönemi ve Butto sonrası Pakistan’ın dönüşümü, kitaptaki ilginç konular arasında.

  • Künye: Yaşar Seyman – Benazir, Bilgi Yayınevi

Gay L. Gullickson – Komün’ün Asi Kadınları (2015)

Paris Komünü anlatılarında kadın figürünün nasıl temsil edildiğini gözler önüne seren sağlam bir çalışma.

Komün’ün kökenleri, tarihi ve yenilgisi hakkında bir bölümle kitabına başlayan Gay Gullickson, devamında da, çağdaşların ve tarihçilerin devrimin önde gelen kadın figürlerine dair tutumlarını saptamakta.

  • Künye: Gay L. Gullickson – Komün’ün Asi Kadınları, çeviren: İlke Bereketli Zafeirakopoulos, Yordam Kitap

Silvia Federici – Cadılar, Cadı Avı ve Kadınlar (2019)

Silvia Federici’nin bu harika çalışması, cadı avlarının tarihi ve mantığı hakkında muazzam bir kaynak.

Cadılaştırılmış kadınlara yapılan işkencenin izlerinin kapitalist gelişmenin yol açtığı yerinden edilmelerle ve mülksüzleştirmelere kadar sürdüğünü ortaya koyan Federici, kadına yönelik şiddetin özellikle cadı avlarında ne denli akıl almaz biçimler aldığını gösteriyor.

Kitap bununla da yetinmeyerek, kadına yönelik şiddetin bugün aldığı yeni biçimleri de gösteriyor ve bu şiddete karşı ne gibi direniş yolları ortaya koyabileceğimiz üzerine düşünüyor.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Erkeklerin cinsel ihtiyaçlarının tatmin edilmesi ve daha da önemlisi verimli bir iş gücünün üretimi gibi faydacı hedefler ile kadının arzusunun bastırılması bir araya getirilir. Cadı avı sayesinde yıkıcı potansiyellerinden arındırılan kadın cinselliği, ancak üreme ve evlilik bağlamına yerleştirilerek iyileştirilebilirdi.”

“Kapitalizmin yükselişiyle, bireyin içgüdüsel arzularını disipline edip iş gücüne yönlendirme kapasitesini ödüllendiren yeni bir toplumsal ethos gelişmiştir.”

“‘Cadı’ gençliğinde ‘uçkuru gevşek’, ‘iffetsiz’ davranışlarda bulunmuş ‘kötü şöhretli’ kadındı. Genellikle evlilik dışı ilişkilerden çocukları olurdu. O dönemde yasalar, kilise ve ailenin yeniden düzenlenmesi aracılığıyla Avrupa’daki kadın nüfusuna dayatılan kadınlık modeliyle çelişen tavırlar sergiliyordu.”

  • Künye: Silvia Federici – Cadılar, Cadı Avı ve Kadınlar, çeviren: Bilge Tanrısever, Otonom Yayıncılık, tarih, 120 sayfa, 2019

Pierre-Joseph Proudhon – Pornokrasi ya da Modern Zamanlarda Kadınlar (2019)

Proudhon’un tamamlayamadığı eserlerinden olan ‘Pornokrasi’, düşünürün, insan türünün yarısını oluşturan kadınların modern toplumlardaki yerini ve kadının hak mücadelesini tartışıyor.

Proudhon, ‘Adalet’ adlı ünlü eserinde, kadın-erkek çiftinin toplumsal bir birim olduğu sonucuna varmıştı ancak bu çifti meydana getiren iki tarafa da bir eşdeğerlik atfetmiyordu.

“Erkek”, diyordu Proudhon, “kadınla kıyaslandığında, aradaki oran 3’e 2’dir.”

Dolayısıyla, kadının erkekten aşağı bir seviyede olması geri döndürülemez bir durumdu.

Doğal olarak Proudhon’un bu formülü büyük bir hoşnutsuzluk yarattı.

Özellikle kadın yazarlar tarafından hazırlanan gazete makaleleri, broşürler, kitaplar, geniş bir ölçekte üretilmekte gecikmedi.

Tabii bu metinlere karşı Proudhon da taarruz niteliğinde bir yanıt vermeyi istiyordu ve böylece bir kitap projesi üzerine notlar almaya başladı başladı.

Bu eser, ‘Pornokrasi’ adını taşıyordu, fakat Proudhon’un ölümü nedeniyle kitap hiç yayımlanmadı.

Bu çalışma, düşünürün notlarından yola çıkılarak ortaya konmuş.

Polemikçi üslubuyla öne çıkan kitap, hem Proudhon’un kadınlar hakkındaki fikirlerine hem de genel olarak o dönemdeki kadın ve kadın-erkek eşitliği konusunda yürütülen tartışmalara daha yakından bakmak için iyi bir fırsat.

  • Künye: Pierre-Joseph Proudhon – Pornokrasi ya da Modern Zamanlarda Kadınlar, çeviren: Banu Barış, Heretik Yayıncılık, kadın, 170 sayfa, 2019

Erendiz Atasü – Saldırganı Hoş Tutmak (2015)

Sözünü sakınmayan bir yazardan, 2004-2015 arası Türkiye’sine dair değerlendirmeler.

Erendiz Atasü’nün siyaset ve sanat yazılarından derlenen kitapta, gittikçe pervasızlaşan erkek şiddeti, kadına yönelik baskılar ve kadın bedeni üzerindeki tartışmalar, 12 Eylül referandumu sürecinde sanatçı ve toplum, hukuk kıyımları ve IŞİD terörü gibi konular tartışılıyor.

  • Künye: Erendiz Atasü – Saldırganı Hoş Tutmak, Can Yayınları

Cinzia Arruzza, Tithi Bhattacharya ve Nancy Fraser – % 99 İçin Feminizm: Bir Manifesto (2019)

Neoliberalizm karşısında alternatif kıtlığı yaşıyoruz: Kapitalizmin son derece yıkıcı, finansallaşmış bu biçimi, son kırk yıldır dünyanın dört bir yanına egemen oldu.

Atmosferi zehirleyen, demokrasiyi gülünç bir paçavraya dönüştüren, toplumsal becerilerimizi sakatlayan kapitalizmin bu yinelenişi, her türden toplumsal mücadelenin önem kazanmasına, en mütevazı reformlar için sergilenen ılımlı çabaların bile hayatta kalma savaşına dönüşmesine yol açtı.

İşte Cinzia Arruzza, Tithi Bhattacharya ve Nancy Fraser’ın kaleme aldıkları bu etkileyici feminist manifesto, dünyanın yangın yerine döndüğü bu süreçte feministlerin de safını belli etmesi gerektiğini ve bu amaçla neler yapmaları gerektiğini tutkulu ve çarpıcı bir şekilde anlatıyor.

Yazarlar, bütün feministlerin bugün önemli bir yol ayrımında bulunduklarını ve şimdi asıl yanıt verilmesi gereken sorunun şu olduğunu belirtiyor:

“Fırsat eşitliği vaazı”nın peşinde koşmaya devam mı edeceğiz?

Yoksa bizi mevcut krizin ötesine geçirip yeni bir topluma kapı aralayacak olan toplumsal cinsiyet eşitliğini antikapitalist bir tarzda yeniden tasavvur edecek miyiz?

Yazarlar buradan yola çıkarak, refahın ve doğal kaynakların herkes tarafından eşit şekilde paylaşıldığı, eşitlik ile özgürlüğün birer istek olmaktan çıkıp kök saldığı adil bir dünya kurmak için feministlerin ne yapmaları gerektiğini 11 tez halinde sıralıyor.

  • Künye: Cinzia Arruzza, Tithi Bhattacharya ve Nancy Fraser – % 99 İçin Feminizm: Bir Manifesto, çeviren: Utku Özmakas, Sel Yayıncılık, feminizm, 120 sayfa, 2019

Laura Beers – Ellen Wilkinson (2019)

Ellen Wilkinson, Manchester’ın güneyinde, işçi sınıfına mensup bir ailede doğdu ve 1910 yılında Manchester Üniversitesi’nden bir burs kazanana kadar kuzeybatı İngiltere’yi hiç terk etmedi.

Bundan sonra ise, hiçbir güç onu tutamadı.

Wilkinson’ın izleyen otuz beş yıl içinde feminist ve sol siyasetteki kimi katkıları şöyle:

  • Büyük Britanya Komünist Partisi’nin (CPGB) kuruluşuna katkıda bulundu.
  • Moskova’da Rus devrimciler Vladimir Lenin ve Lev Troçki ile tanıştı,
  • Parlamentoda yer edinen onuncu kadındı,
  • Hem ülkesinde hem de uluslararası alanda, yoksulların ve mülksüzleştirilmişlerin savunucusu olarak ün kazandı,
  • Uluslararası barış arayışında Avrupa’yı, Amerika’yı ve Asya’yı gezdi,
  • Birkaç kadın temsilciden biri olarak San Francisco’ya, Birleşmiş Milletler’in açılış toplantısına gitti,
  • Britanya’da savaş sonrası hükümette önemli bir rol oynadı,
  • Bu esnada, Hindistan Ulusal Kongresi (INC) ve Alman anti-faşist direnişi gibi oluşumlarla olağanüstü arkadaşlıklar geliştirdi,

İşte Laura Beers’in bu önemli çalışması, feminist mücadeleye çok önemli katkılarda bulunmuş bu sıra dışı kadının hayatını bir baştan diğer başa kat ediyor.

Kitap, Ellen Wilkinson’ın, toplumsal adalet anlayışının 20. yüzyılın ilk yarısında ne ifade ettiğine dair kendi anlayışını nasıl geliştirdiğinin ve hayatını toplumsal açıdan daha adil bir dünyaya erişmeye nasıl adadığının çarpıcı bir üslupla betimliyor.

Çalışma, hem Kızıl Ellen gibi sıkı bir sosyalist ve feministin dünyasına hem de bir döneme daha yakından bakmak için çok iyi bir fırsat.

  • Künye: Laura Beers – Ellen Wilkinson: Bir Sosyalist ve Feministin Hayatı, çeviren: Cemre Ömürsuyu Seyis, Hep Kitap, biyografi, 584 sayfa, 2019

Ferhunde Özbay – Dünden Bugüne Aile, Kent ve Nüfus (2015)

Kadın emeği, aile, nüfus dinamikleri ve politikalarına dair pek çok çalışması bulunan Ferhunde Özbay’ın bütün bu alanlardaki üretimlerini ortaya koyan, şahane bir derleme.

Kitapta ele alınan kimi konular şöyle:

  • Kırsal kesimde toplumsal ve ekonomik yapı değişimlerinin aile işlevlerine yansıması,
  • Aile ve hane yapısı,
  • Türk modernleşmesi bağlamında toplumsal cinsiyet ve mekân,
  • İstanbul nüfusu ve göçler,
  • İstanbul’da 1950 sonrası nüfus dinamikleri,
  • Nüfus hareketleri ve devlet politikaları,
  • Gençliğe yönelik politikalar ve uygulamalar,
  • Cumhuriyet döneminde nüfus bilgisinde kuramsal ve yapısal ayrışma,
  • Türkiye’de demografik dönüşüm sürecinde cinsiyet ve sınıf…

Çalışma, 2015’te aramızdan ayrılan Özbay’ın külliyatına çok değerli bir katkı.

  • Künye: Ferhunde Özbay – Dünden Bugüne Aile, Kent ve Nüfus, İletişim Yayınları, sosyoloji, 352 sayfa, 2015

Stanley B. Alpern – Afrikalı Amazonlar (2019)

Amazonlar mitten öteye geçemese de, Afrika’nın ataerkil geleneğinde boy gösteren savaşçı Dahomey kadınları, tabiri caizse iliklerine kadar gerçekti.

Dahomey kızları, küçük yaşlardan itibaren savaşmayı, silah kullanmayı, acıyla baş etmeyi öğreniyordu.

Dahomey kızları yaşadıkları coğrafyanın zorlukları nedeniyle her şeyden önce maharetli birer savaşçıydı, fakat aynı zamanda avcılık, dans ve müzik konusunda da çok ustaydılar.

İşte Stanley Alpern’in bu önemli çalışması, bu sıra dışı kadınlar hakkında şu ana kadar yapılmış en iyi çalışmalardan biri.

Kitapta,

  • Dahomey’in kökenleri,
  • Dahomey kralları,
  • Fil avcısı, polis, saray muhafızı ve kadın askerler olarak Dahomey kadınlarının yetiştiriliş tarzı,
  • Dahomey kadınlarının askere alınışı,
  • Giyim tarzları,
  • Kullandıkları silahlar,
  • Beden ve askeri eğitimleri,
  • Danslar, müzik ve şarkıları,
  • Geçim yöntemleri,
  • Muharebe düzeni,
  • 1890 ve 1892’de Dahomeylerin Fransa’yla giriştiği savaş,
  • Ve bunun gibi birçok ilgi konu ele alınıyor.

Stanley Alpern, ABD Enformasyon Dairesi’nde beşi Afrika’da olmak üzere yirmi iki yıl çalıştıktan sonra 1977 yılında emekli oldu.

Alpern, emekli olduktan sonra tüm vaktimi Afrika’nın sömürgecilik öncesi tarihini araştırıp yazmaya ayırdı.

İşte ‘Afrikalı Amazonlar’ da bu çalışmaların en güzide meyvelerinden biri olarak karşımızda duruyor.

  • Künye: Stanley B. Alpern – Afrikalı Amazonlar: Dahomey’in Kadın Savaşçıları, çeviren: İpek Yardımcı, Ayrıntı Yayınları, tarih, 320 sayfa, 2019