Charles Darwin – Solucanlar (2020)

Darwin’in evrim kuramı kadar, daha önceki alışkanlıklarımızı ve kanaatlerimizi köklü bir şekilde dönüştüren bilimsel bir devrim yoktur.

Darwin’in, ufuk açıcı değerlendirmelerde bulunduğu ‘Solucanlar’ adlı bu çalışması ise, evrim olgusunu bu sefer solucanların oluşumu, yaşamları ve alışkanlıklarını merkeze alarak izliyor.

Darwin’in son bilimsel kitabı olan ve ‘İnsanın Türeyişi ve Cinsel Seçilim’ adlı çalışmasından on yıl sonra, yani 1881’de yayımlanan kitap, ele aldığı konuyu çok özgün bir şekilde ortaya koyduğu gibi, Darwinci kuramın nasıl üstün bir açıklama gücüne sahip olduğunu ve açıklamasındaki ekonomikliğin ne denli olağanüstü olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

  • Künye: Charles Darwin – Solucanlar: Bitkisel Humus Oluşumunda Solucanların Etkileri ve Solucan Alışkanlıklarına Dair Gözlemler, çeviren: Mehmet Doğan, Alfa Yayınları, bilim, 190 sayfa, 2020

Ömer Gezer – Kale ve Nefer (2020)

Osmanlı askeri tarihi hakkında güncel ve eleştirel bir çalışma arayanlara, son zamanlardaki kaynak çeşitliliğinden de olabildiğince yararlanan bu çalışmayı öneriyoruz.

Hem Osmanlı hem de Habsburg arşivlerinde yoğun bir çalışma yürütün Ömer Gezer, Osmanlı’nın 1699 sonrasında Habsburg serhaddindeki askeri gücüne odaklanıyor.

Osmanlı, özellikle 1683’te Viyana’yı ele geçirmek için savaşırken büyük bir bozguna uğradı.

Bu öylesine ağır bir yenilgiydi ki, İmparatorluğun sınırlarını koruyan tüm kalelerin tamamının kaybedilmesinin yanı sıra, İstanbul’un düşmesi tehlikesini de beraberinde getirdi.

Osmanlılar, bu zafiyetin üstesinden gelebilmek ve yeni savunma hatları geliştirebilmek için, Karlofça Anlaşması’ndan sonra harekete geçti ve bu amaçla Kuzeyde Rusya ve Lehistan, güneyde Venedik, batıda ise Habsburg sınırında imparatorluğun askeri gücünü yeniden örgütledi.

İşte Gezer, bu örgütlenmenin, Bosna’dan Temeşvar’a kadar uzanan bir coğrafyada, ağırlık merkezini Belgrad Kalesi’nin oluşturduğu Habsburg ayağını derinlemesine bir bakışla ele alıyor.

Kitapta, bu amaçla modern tabyaların inşa edilişi, kalelerin tahkim edilişi ve çok sayıda askerin serhad garnizonlarına aktarılışı, bu askeri hedefin masraflarının nasıl karşılandığı ve Babıali’nin çabaları sonucunda Habsburg sınırındaki Osmanlı askeri gücünün neredeyse 40 bin askere çıkarılışını başından sonuna izliyor.

Fakat bunca çaba, 1716-1718 Savaşı’nda heba oldu, zira Babıali’nin inşa ettiği savunma hattı Habsburg ordusu karşısında ayakta kalamadı.

Ardından 1716’da Temeşvar, 1717’de Osmanlı Avrupası’nın en önemli kalesi Belgrad düştü.

İşte Gezer, İmparatorluğun 1699’dan itibaren seferber ettiği askeri ve mali kaynakların altındaki dinamikleri ve bütün bu çabalara rağmen bu savunma hatlarının niçin bu kadar kolayca çöktüğünü ayrıntılı bir şekilde irdeliyor.

Yenilginin asıl sebebinin Osmanlı askeri bürokrasisinin yetersizliği olduğunu belirten Gezer, kale mimarisinden serhad garnizonlarının yapısına kadar uzanan bir alanda hareket ederek Habsburg serhaddindeki Osmanlı askeri gücünü, sosyo-askeri ve ekonomik yönlerini de ihmal etmeden inceliyor.

  • Künye: Ömer Gezer – Kale ve Nefer: Habsburg Serhaddinde Osmanlı Askeri Gücü (1699-1715), Kitap Yayınevi, tarih, 389 sayfa, 2020

Tolgahan Akdan – Soğuk Savaş ve Türkiye’nin Batı’ya Yönelişi (2020)

Soğuk Savaş sürecinde Türkiye’nin nasıl konumlandığı üzerine sistematik bir inceleme.

Tolgahan Akdan’ın çalışmasını benzerlerinden ayıran asıl husus da, Soğuk Savaş yazınını derinlemesine tarayıp bunu eleştirel bir gözle değerlendirmesi.

Soğuk Savaş yazınının tarihsel bir değerlendirmesini yaparak kitabına başlayan Akdan, “Sovyet tehdidi” tanımlaması, algısı ve karşıtlık ilişkisinin kapitalist sistemi nasıl beslediğini ortaya koyuyor.

Bu bölüm, Soğuk Savaş’ın kapitalist cephede nasıl yorumlandığını ve nasıl kavramsallaştırıldığını açıklamasıyla önemli.

Akdan daha sonra, benzer bir okumayı Türkiye’de Soğuk Savaş tarih yazınının ayrıntılı bir değerlendirmesi bağlamında yapıyor.

Türkiye’de Soğuk Savaş yazınının büyük ölçüde Sovyet talepleri ve bu taleplerin yarattığı tehdidin varlığı/yokluğu meselesinde yoğunlaştığına dikkat çeken yazar, kitabının ana teması olan sistemler arası mücadele boyutunu vurguluyor.

Yazar kitabının son bölümünde ise, Türkiye’deki hâkim geleneksel yaklaşımın, Rusya’nın Türkiye’ye karşı hangi devlet biçimine bürünürse bürünsün Boğazların kontrolünü hedefleyen ve hiç değişmeyen bir stratejiye sahip bulunduğu yolundaki iddiasını masaya yatırıyor.

Sovyet tehdidi vardı/yoktu tartışmasının bağlam sorunsalı karşısında birincil öneme sahip olmadığına dikkat çeken Akdan, İkinci Dünya Savaşı öncesinde yakın ve dostane ilişkileri bulunan Türkiye ve Sovyetler Birliği’nin yollarının ayrılışını, sistemler arası mücadele bağlamında irdeliyor.

  • Künye: Tolgahan Akdan – Soğuk Savaş ve Türkiye’nin Batı’ya Yönelişi, Yordam Kitap, inceleme, 394 sayfa, 2020

Carter V. Findley – Kalemiyeden Mülkiyeye (2020)

Osmanlı İmparatorluğu’nda, 18 yüzyıl ortalarından Cumhuriyet’e kadar geçen süre reformlar dönemi olarak tanımlanır.

Peki, bu dönemdeki reformlar, memurların toplumsal ve kültürel temellerini nasıl etkiledi?

Carter Findley, bizde yeni baskısı yapılan bu özgün incelemesinde, Osmanlı’daki idari reformlar sonucunda mülkiye memuriyetinin gelişmesinin, bizzat devletin yetkililerinin dönüşümünü merkeze alarak araştırıyor.

Findley, bu dönemde Osmanlı memurunun eğitiminin nasıl dönüştüğünü ve dönemin kültürel gerilimlerinin memur üzerindeki yansımalarını ayrıntılı bir şekilde ortaya koyuyor.

Osmanlı devletinin iyi hizmeti ödüllendirip ödüllendirmediği ve değişen ekonomik koşullara karşı memurlarını korumayı başarıp başarmadığı da, kitapta irdelenen diğer ilgi çekici konu.

Nezaretler ve diğer dairelerdeki “sicill-i ahval”lerden yola çıkarak memurların kökenlerine inen yazar, modernleşme çabaları içerisinde, geleneksel kalemiyenin mülkiyeye, kalem efendisinin mülkiye memuruna doğru geçirdiği evrimin öyküsünü sunuyor.

Findley çalışmasını, dönemin kimi adı bilinen memurların ayrıntılı hikâyeleriyle de zenginleştiriyor.

  • Künye: Carter V. Findley – Kalemiyeden Mülkiyeye: Osmanlı Memurlarının Toplumsal Tarihi, çeviren: Gül Çağalı Güven, Alfa Yayınları, tarih, 536 sayfa, 2020

Kolektif – Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları (2020)

‘Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları’, toplumsal cinsiyet olgusunu hukuk, felsefe, sosyoloji, ekonomi gibi farklı disiplinlerin bakış açılarıyla inceliyor.

Kapsamıyla dikkat çeken kitapta ele alınan kimi konular şöyle:

  • Türkiye’de kadının eğitimi,
  • İkinci dalga feminizmin feminist harekete katkıları,
  • Osmanlı kadın hareketi,
  • Felsefenin kadına bakışı,
  • Türkiye’de 1980 sonrası feminist hareket,
  • 2000’li yıllarda başlayan siyasi partilerde ve Meclis’te kadın kotası tartışmaları,
  • Uluslararası insan hakları hukuku merceğinden kadının siyasal hayata katılımı,
  • Kadınların mekânsal davranışlarının siyasal niteliği,
  • Anayasa’da kadın sorunsalı,
  • Medeni hukukta kadının cinsel ve ekonomik kimliği,
  • İstihdamda cinsiyetler arası eşitlik ve iş mevzuatında yapılması gereken değişiklikler,
  • Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliği,
  • Bölgesel eşitsizlikler, yasal müdahaleler ve kısmi kazanımlar bağlamında Türkiye’de kırsal kadının toplumsal konumu,
  • Novamed grevi bağlamında küresel sermayeye karşı küresel kadın dayanışması,
  • Sosyal politika reformu çerçevesinde kadınlar ve vatandaşlık,
  • Türkiye’de fuhuş sektöründe çalışan göçmen kadınların çalışma koşulları…

Kitabın asıl önemi ise, yalnızca toplumsal cinsiyetin çok boyutluluğunu gözler önüne sermesi değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet ayrımcılığının yol açtığı problemlere yönelik çözümler de geliştirmesi.

  • Künye: Kolektif – Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları, derleyen: Hülya Durudoğan, Fatoş Gökşen, Bertil Emrah Oder ve Deniz Yükseker, Koç Üniversitesi Yayınları, kadın, 382 sayfa

Jacques Derrida – Yazı ve Fark (2020)

“Kitap labirenttir. Çıktım derken, daha da dalıyorsun. Kurtulmanın imkânı yok. Yapıtı paramparça etmen gerek.” – Jabès

‘Yazı ve Fark’, Jacques Derrida’nın önde gelen yazar ve düşünürlerle ilgili, 1959-1960 arasında yaptığı yoğun okumalarını sunuyor.

Burada, Derrida’nın modern düşünceyi derinden etkilemiş Rousset, Foucault ve Descartes, Jabès, Levinas, Artaud, Freud, Bataille ve Lévi-Strauss üzerine fikirleri yer alıyor.

Kitap, söz konusu düşünürlerle ilgili özgün değerlendirmeler sunmasının yanı sıra, genç Derrida’nın daha sonra ortaya koyacağı felsefe sistemi hakkında önemli ipuçları da veriyor.

Burada güç ve alımlama, deliliğin tarihi, şiddet ve metafizik, fenomenoloji, vahşet tiyatrosu, temsilin kapanımı, beşeri bilimlerin söyleminde yapı gibi felsefenin önemli konularını tartışan Derrida, geleneğin, modern düşüncenin içine nasıl güçlü bir şekilde kök saldığı ve metafizik düşüncenin yazıyı neden dil tasavvurunun dışında bıraktığı üzerine derinlemesine düşünüyor.

Yazı üzerine uzun soluklu bir fenomenolojinin ürünü olarak okunabilecek kitap, felsefe ve sosyal bilimler kadar edebiyata ilgi duyan okurları da cezbedecek türden.

  • Künye: Jacques Derrida – Yazı ve Fark, çeviren: P. Burcu Yalım, Metis Yayınları, felsefe, 400 sayfa, 2020

Stephen Jay Gould – Darwin ve Sonrası (2020)

 

Stephen Jay Gould’un, Charles Darwin ve onun bilimsel mirası üzerine yazdığı denemeleri, bizde bu aralar temin edilemiyordu.

Şimdi yeniden raflardaki yerini alan kitap, evrim kuramını açıklıyor, Darwin’in düşüncesinin bilim dünyası ve toplumsal yaşam üzerindeki etkilerini ayrıntılı bir üslupla anlatıyor.

Gould burada, insanın evrimleşmesini ele alırken Friedrich Engels’in beynin evriminde düşüncenin değil emeğin belirleyici olduğu görüşünü ileri sürmede ne kadar haklı olduğunu belirtiyor ve Homo sapiens’in ırklara ayrılmaması gerektiğini belirtiyor.

Kitabın yayımlandıktan sonra, Amerika’da milyonlarca adet sattığını da belirtelim.

  • Künye: Stephen Jay Gould – Darwin ve Sonrası: Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler, çeviren: Ceyhan Temürcü, Say Yayınları, bilim, 352 sayfa, 2020

Mehmet Emin Şen – Süryani Ortodokslarda Kilise Müziği (2020)

Dünya üzerindeki nüfusu yaklaşık 4,5 milyon olan Süryaniler, köklü bir tarihsel geçmişe, kültüre ve kendilerine özgü inançsal ve dünyevi müzik kültürüne sahip.

Mehmet Emin Şen’in dört yılı bulan doktora tezine dayanan bu çalışma da, Süryani kilise müziği üzerine bizde yapılan ilk kapsamlı incelemelerden biri.

Süryani inanç müziğini kültürel, tarihsel ve sosyolojik boyutlarıyla ele alan Şen, bu müziğin dinamikleri ve kökenleri üzerine önemli ayrıntılar paylaşıyor.

Kitaptan, Süryani Ortodoks Kilisesi’nin yıllık takvimsel ritüellerinin her birinin, kilise teolojisince ifade edilen anlam ile sekiz makam üzerinden gerçekleştirildiğini öğreniyoruz.

Öte yandan, dinsel müziklerin kaynağını Eski Ahit (Tevrat ve Zebur), Yeni Ahit (İncil) ve Süryani Kilisesi azizlerinin yazdıkları metinler oluşturuyor.

Yine Kilise dinsel müziklerinin her biri Türk müziğinde bir makama karşılık gelen sekiz Süryani Kilisesi makamı kullanılarak “ölçülü”, “serbest” ve “tecvitli” müzikal formlarla “Aramice” ve “Türkçe” icra ediliyor.

Ayrıca makamlara yüklenen anlamların, Orta Doğu’ya özgü köklü bir kültürel geçmişinin olduğunu ve bu makamların icra sırasının da ritmik bir tabloyla ve sayı mistisizminin hâkim olduğu kurallarla gerçekleştirildiğini de yine buradan öğreniyoruz.

Taş işçiliğinden gümüş işçiliğine (telkâri), dericilikten ayakkabıcılığa, kalaycılıktan Marangozluğa, semercilikten çömlekçiliğe, hattatlıktan oymacılığa, bugün için tedavülden kalkan ya da sürmekte olan birçok meslek erbaplığı, asırlarca Süryanilerden soruldu.

Şen’in çalışması ise, bu kadim halkın kilise müziği alanındaki ustalığını gözler önüne sermesiyle önemli.

  • Künye: Mehmet Emin Şen – Süryani Ortodokslarda Kilise Müziği: İlahi Mesajın Makamla Tebliği, Siyasal Kitabevi, müzik, 176 sayfa, 2020

Nancy McWilliams – Psikanalitik Tanı (2020)

Nancy McWilliams kapsam zenginliği, sistematikliği, sentezciliği ve akıcı diliyle, kısa zamanda klasikleşmiş elimizdeki kitabında, psikanalitik bir terapistin danışanını değerlendirirken ne tür tanısal ölçütler/eksenler kullandığını ayrıntılarıyla ve kendi klinik deneyimiyle harmanlayarak sunuyor.

Şimdi oldukça yenilenmiş ikinci edisyonuyla yayımlanan ve iki bölüme ayırdığı kitabında, yazar ilk bölümde, kavramsal konulara odaklanıyor; ikinci bölümünde ise, karakter örgütlenmesi tiplerini kapsamlı bir bakışla irdeliyor.

Kitap, birkaç açıdan özellikle önemli:

İlki, McWilliams’ın bu kitabıyla psikanalitik tanının iki eksenli kavramsallaştırılması iyice olgunlaştı ve yerleşti.

O kadar ki dünyadaki resmi psikanaliz kurumlarının DSM hegemonyasına karşı daha yeni yayınladığı ansiklopedik ‘Psikodinamik Tanı Kriterleri’ kitabının güçlü bir öncülü sayılmalıdır ‘Psikanalitik Tanı’.

McWilliams’ın diğer önemli bir katkısı da iki eksen üzerine tanısal kategorileri tartışırken psikanalizin tarihsel öneme haiz dört temel ekolünün katkılarına ayrı ayrı yer vermesi.

Bu ekoller, klasik Freudçü psikanaliz, nesne ilişkileri, ego psikolojisi ve kendilik (self) psikolojisi ekolleridir.

McWilliams bu tarzıyla her bir ekolün teorik ve özellikle de klinik meselelere nasıl yaklaştığını, özgün katkılarının neler olduğunu ve dolaylı olarak da hangi alanları boş bıraktıklarını gösteriyor.

McWilliams’ın eserinin diğer bir önemli özelliği de bütün tanısal kategorileri ve kavramları akıcı ve görece kolay nüfuz edilebilir bir dil eşliğinde ve zengin klinik malzemeye/örneklere yer vererek aktarması.

McWilliams’ın ‘Psikanalitik Tanı’ kitabı yayınlandığı 1994 yılından beri psikanaliz alanında dünyada en çok kullanılan ders kitabı niteliğine sahip psikanalitik metinlerden oldu.

Nancy McWilliams, ABD Rutgers, State University of New Jersey’nin Uygulamalı ve Profesyonel Psikoloji Doktora Programı’nda öğretim üyesidir.

American Psychological Association’ın Psikanaliz Bölümü’nün başkanı ve Psychoanalytic Review’un eş-editörü olan McWilliams aynı zamanda Psychoanalytic Psychology’nin de yayın kurulundadır.

  • Künye: Nancy McWilliams – Psikanalitik Tanı, çeviren: Erkan Kalem, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, psikanaliz, 588 sayfa

Hamit Erdem – Emek Tarihi Yazıları (2020)

Hamit Erdem’in ‘Emek Tarihi Yazıları’, 1900’lü yılların başından 1960 yıllarına kadar gelen dönemi kapsıyor.

Toplumsal hafızamıza büyük katkıda bulunacak kitap, Türkiye’nin son yüz yılı aşkın sınıf mücadelesinin dinamiklerini gözler önüne seriyor.

Kitapta ele alınan kimi konular şöyle:

  • Osmanlı basınında Karl Marx, Paris Komünü ve sosyalizmin nasıl işlendiği,
  • Osmanlı’da Yahudiler, Ermeniler ve Rumların temsil ettiği gayrimüslim sosyalizmi,
  • Osmanlı / Türkiye Sosyalist Fırkası ve (İştirakçi) Hüseyin Hilmi,
  • Türkiye Komünist Fırkası ve Mustafa Suphi,
  • Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası ve Nazım Resmor,
  • Komünist Manifesto’nun Türkçedeki serüveni,
  • Kürtlerin isyanı,
  • Troçki’nin Türkiye günleri,
  • Varlık vergisiyle sermayenin Türklere aktarımı,
  • Tan matbaası olayı,
  • Sabahattin Ali’nin katledilişi,
  • 1951 komünist tevkifatı,
  • 6-7 Eylül olayları…

‘Emek Tarihi Yazıları’, bu dönemde muazzam yasaklarla boğuşan sosyalist ve komünist hareketin tarihinin dönüm noktalarını kayda almasıyla arşivlik bir çalışma.

  • Künye: Hamit Erdem – Emek Tarihi Yazıları, Sel Yayıncılık, tarih, 356 sayfa, 2020