Albert Gabriel – Şarki Türkiye’de Arkeolojik Geziler (2022)

Uzun yıllardır Türkçeye çevrilmesi beklenen ama gerçekleşemeyen Diyarbakır ve bölge coğrafyası hakkındaki önemli kaynak eser Albert Gabriel’in gezi kitabı geç de olsa okurla buluşuyor.

Yaşam öyküsü ve çabaları incelendiğinde görülecektir ki; kitabın yazarı; Profesör Gabriel sadece araştırmacı, yazar ve arkeolog olarak değil, aynı zamanda kadim Diyarbekir surlarını yıkımdan, hatta yok olmaktan kurtaran şahsiyettir.

Gabriel’in ‘Şarki Türkiye’de Arkeolojik Geziler’ olarak Türkçeye çevirisi yapılıp basılan kitap, Gabriel’e gecikmiş bir vefa ve özür borcu olarak da değerlendirilmelidir.

Kitaptan bir alıntı:

“Benim amacım, bizzat Anadolu’da giriştiğim ve kısmen tamamladığım araştırmayı Fırat’ın ötesine de taşımaktı. Ne var ki Anadolu söz konusu olduğunda elimde ta en başından beri Türk âlimlerin hazırladığı özlü anlatımlar, monografi eskizleri, yazıtlarla ilgili yayınlar ve makaleler vardı.

Yeni kalkıştığım işinse bunun eşiğine yaklaşır bir hali yoktu: Yukarı Mezapotamya’nın abideleri ekseriyetle seyyahların kısacık tariflerinden tanınmaktaydı sadece ve önceden yayınlanmış olan çalışmalar yapıların birinci elden incelenmesine dayanmıyordu. Diyarbekir’deki yazıtlar ve bölgenin çok sayıdaki yazıt metinleri büyük ölçüde yayımlanmamıştı.

İlki Nisan-Mayıs 1932’de, ikincisi aynı yılın Ekim-Kasım’ında olmak üzere iki seyahat gerçekleştirdik. Bu seyahatimiz sırasında, Mardin, Dunaysır (Kızıltepe), Hisn-Kayfâ (Hasankeyf), Dara, Nisibin (Nusaybin), Harran, Urfa, Bitlis, Ahlat, Batman, Harput, Pertek, Malatya şehirlerini ziyaret ettim.”

  • Künye: Albert Gabriel – Şarki Türkiye’de Arkeolojik Geziler, çeviren: İdil Çetin, Dipnot Yayınları, arkeoloji, 416 sayfa, 2022

Kolektif – Kentlerin Türkiyesi (2021)

AKP iktidarında, Türkiye modernleşme tarihinin en dramatik dönüşümleri yaşandı.

Bu güzel kitap ise, Adana-Mersin, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun ve Van’ın, 2000’li yıllardan itibaren AKP’nin uyguladığı ekonomi politikalarından sonra nasıl dönüştüğünü izliyor.

Çalışma, küreselleşme ve politika arasındaki diyalektik ilişkiyi odağa alarak, küreselleşmenin son evresinde tanık olunan mekânsallıkları politik olarak inşa olunan, kendi içinde çelişki ve çatışmalar barındıran bir süreç olarak irdeleyerek açılıyor.

Kitabın devamında da,

  • Türkiye’nin kentleşme tarihinin temel nitelikleri ve dönüm noktaları,
  • 2000’li yıllarda kent-bölge oluşumlarını biçimlendiren maddi yapıları ve politik süreçler,
  • İkinci Dünya Savaşı sonrasını izleyen üç ayrı alt dönemde Türkiye kentleşmesini biçimlendiren yasal, kurumsal, politik ve ekonomik dinamikler,
  • 2000’li yıllarda Anadolu kentlerinin içinden geçtiği ekonomik dönüşüm süreci,
  • Adana-Mersin, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun ve Van’ın ulusal ölçekte birbirlerine kıyasla konumlarının ne yönde değiştiği, bu süreçte kentlerin ulus-üstü ölçeklerle ne derece eklemlendiği ve tüm bu sürecin toplumsal kalkınma açısından ne ölçüde tatminkâr sonuçlar ürettiği,
  • Ve bunun gibi pek çok ilgi çekici konu tartışılıyor.

Kitabın yazarları ise şöyle: Fırat Genç, Çağlar Keyder, E. Fuat Keyman ve Ayşe Köse Badur.

  • Künye: Fırat Genç, Çağlar Keyder, E. Fuat Keyman ve Ayşe Köse Badur – Kentlerin Türkiyesi: İmkânlar, Sınırlar ve Çatışmalar, İletişim Yayınları, kent çalışmaları, 248 sayfa, 2021

Ercan Çağlayan – Diyarbakır (2020)

Kemalist yönetimin asıl amacı, Diyarbakır’ı Türkleştirmekti.

Özellikle Cumhuriyet’in ilanından itibaren hazırlanan Şark Raporlarında Diyarbakır, “Türk kültürlü nüfusun tekâsüfü (yoğunlaşması) ve Türk kültürüne temsili istenilen yerlerden” biri olarak öne çıkıyordu.

1935 yılında şehri ziyaret eden Başbakan İsmet İnönü, Diyarbakır’ın “kuvvetli bir Türk merkezi” yapılması için alınması gereken tedbirlere dikkat çekiyordu.

Diyarbakır’ı “kuvvetli bir Türk merkezi” yapmak için Birinci Umumi Müfettişlik, Türk Ocağı, Millet Mektepleri ve Halkevleri, kız mektepleri ile yatılı mektepler açılmıştı.

Ayrıca, şehre Türk nüfus iskân edilerek şehirdeki nüfuzlu kişi ve aileler Batı Anadolu vilayetlerine sürgün edilerek vilayette teritoryal hâkimiyet sağlanmaya çalışılmıştı.

Ercan Çağlayan’ı Kemalist Cumhuriyet’in tek parti döneminde inşa ettiği veyahut inşa etmeye çalıştığı “yeni Diyarbakır” hakkında ‘Cumhuriyet’in Diyarbakır’da Kimlik İnşası (1923-1950)’ adlı çalışmasıyla biliyoruz.

Çağlayan söz konusu kitabın devamı olarak da okunabilecek eldeki son çalışmasında ise, “yeni Diyarbakır”ın inşasında önemli yer tutan ve rol oynayan nüfus sayımları, seçimler, belediye, eğitim ve sağlık konularının yanı sıra tarım, ticaret ve sanayi alanlarındaki iktisadi konulara odaklanarak Diyarbakır’ın o döneminin nitelikli bir fotoğrafını çekiyor.

Arşiv belgeleri, gazeteler, istatistikler, hatıralar, gezi yazıları gibi birincil kaynakları referans alan kitap, Diyarbakır araştırmalarına büyük katkı sağlayacak türden.

  • Künye: Ercan Çağlayan – Diyarbakır: Nüfus, Siyaset, Eğitim, Sağlık ve İktisat (1923-1950), Libra Kitap, tarih, 212 sayfa, 2020

Fuat Keyman ve Berrin Koyuncu-Lorasdağı – Sekiz Kentin Hikâyesi (2020)

2014 yılında yürürlüğe giren bir kanun ile on dört il büyükşehir statüsüne çıkarılmıştı.

Bu kanuna göre bugün Türkiye nüfusunun % 92.5’i kentlerde yaşıyor.

Durum böyle olunca bu kentlerin iyi, adil, demokratik yönetimi, sadece kendilerinin geleceği için değil, kendilerine komşu kentlerin ve Türkiye’nin ekonomisinin, siyasi istikrarının ve kültürel birlikte yaşamasının geleceği için de kritik önem taşıyor.

İşte Fuat Keyman ve Berrin Koyuncu-Lorasdağı imzalı ‘Sekiz Kentin Hikâyesi’ adlı bu önemli çalışma da, Türkiye’de sermaye-mekân diyalektiğinin kentlerdeki yansımasının nasıl yönetileceği sorusuna cevap arayarak kentleşme ve kent olgusunu eleştirel bir biçimde ele alıyor.

Başka bir deyişle yazarlar, 2000’li yılların başından itibaren Türkiye’de ekonomik neoliberalleşmeden nemalanarak yükselen İslami / mütedeyyin burjuvazinin neden olduğu büyük yıkımın sosyal, kültürel ve siyasal anlamdaki yansımalarını irdeliyor.

Yazarlar, neoliberal hegemonyanın hâkimiyetini sınırlamanın, başka bir deyişle “kâr için değil, insanlar için kentler” anlayışının benimsenmesi için de “yeni yerellik” olarak kavramsallaştırdıkları bir yaklaşımdan hareket ediyor.

Burada tanımlandığı şekliyle “yeni yerellik”, kâr yerine toplumsal ihtiyaçları gözeten ve yerelden demokratik katılımı mümkün kılan bir kent siyaseti ve böylece kentlerin adalet, demokrasi ve farklılık siyasetine dair mücadele için taşıdıkları önemi ifade ediyor.

Yazarlar bu tartışmayı da Kayseri, Konya, Gaziantep, İzmir, Denizli, Eskişehir, Diyarbakır ve Şanlıurfa kentlerini merkeze alarak yapıyor.

Türkiye’de kentler, kent çalışmaları, kentler ve rant, yerel yönetim ve yerellik gibi konularda düşünen ve çalışan herkesin okuması gereken bir kitap.

  • Künye: Fuat Keyman ve Berrin Koyuncu-Lorasdağı – Sekiz Kentin Hikâyesi: Türkiye’de Yeni Yerellik ve Yeni Orta Sınıflar, Metis Yayınları, kent çalışmaları, 312 sayfa, 2020

Lütfiye Gültekin – Diyarbakır (2016)

Daha önce bir öykü kitabı daha yayınlamış Lütfiye Gültekin, şimdi de 21 yıl ayrı kaldığı Diyarbakır’ı anlatıyor.

Hikâyeler, şimdilerde yakılıp yıkılan, farklı din ve kültürlerin beşiği Sur’u merkeze alıyor.

Bu kadim mekânda geçen mutlu çocukluğunun hikâyelerini paylaşan Gültekin, okurunu çocukluğun büyülü dünyasına ve Sur’un hareketli yakın tarihine götürüyor.

  • Künye: Lütfiye Gültekin – Diyarbakır, Ceylan Yayınları

Mehmet Atlı – Hepsi Diyarbakır (2014)

Son yıllarda büyük bir dönüşüm geçirerek hızla metropolleşen Diyarbakır’a mimari, edebi ve kültürel perspektiflerle bakan hem bir monografi hem de bir otobiyografi çalışması.

Asıl olarak müzisyenliğiyle bildiğimiz, aynı zamanda mimar Mehmet Atlı, Diyarbakır surlarının dinamik karakterini, şehrin Dicle ile ilişkisini, Diyarbakır göçmenlerini, 2000’lerden itibaren şehirde hız kazanan mekânsal dönüşümü ve bunun gibi pek çok konuyu ele alıyor.

  • Künye: Mehmet Atlı – Hepsi Diyarbakır, İletişim Yayınları

Silva Özyerli – Amida’nın Sofrası (2019)

‘Amida’nın Sofrası’, Diyarbakır Ermenilerinin mutfak ve yemek kültürleri hakkında çok değerli bir çalışma.

Kendisi de doğma büyüme Diyarbakırlı olan Silva Özyerli, şehrin mutfak kültüründen pek çok örneği bizimle paylaşırken, aynı zamanda bu yemeklerin Diyarbakırlı Ermenilerin gündelik ve toplumsal hayatlarındaki izlerini de keyifle okunacak bilgiler, anekdotlar ve hikâyelerle harmanlayarak anlatıyor.

Yazar, burada, aile geçmişinden, eski kuşak Diyarbakırlılarla yaptığı görüşmelerden, bilhassa Ermenice yazılı kaynaklardan yaptığı araştırmalardan yararlanarak, bugün bazıları yaygın olarak bilinse de, önemli kısmı yok olmaya yüz tutmuş veya değişip dönüşmüş, bir kısmı ise tamamen unutulmuş yemekleri eskiden pişirildikleri halleriyle gün yüzüne çıkarıyor.

Özyerli’nin, aile tarihinde iz bırakmış acı tatlı olaylarla harmanlayarak geliştirdiği anlatım tarzı, Diyarbakır ve çevresinin yüz yılı aşkın tarihine alternatif bir bakışın taşıdığı imkânlara işaret ettiği için ayrıca önemli.

Dolmalardan üsküre kebaplarına, kavurmalardan perdeli ciğerlere, bastırmalardan duvaklı pilavlara pek çok tarif, burada.

  • Künye: Silva Özyerli – Amida’nın Sofrası: Yemekli Diyarbakır Tarihi, Aras Yayıncılık, yemek, 272 sayfa, 2019

Kolektif – Osmanlı Döneminde Diyarbekir’de Toplumsal İlişkiler (2016)

Diyarbakır Vilayetinin 1870-1915 zaman aralığındaki toplumsal hayatını irdeleyen ve böylece dönemin Diyarbekir bölgesindeki gelişmelerin çok yüzlü bir tablosunu çizen usta işi makaleler.

Kitap diğer bir yönüyle de, vilayetteki etnik ve dini gruplar ile Kürtlerin bölgedeki Süryani, Asuri ve Ermenilerle ilişkileri konularında bir başucu kitabı.

Çalışma, vilayetin o döneminde devlet ve aşiret ilişkilerinden, Hamidiye Alayları’na, Ermeni soykırımından, Kürtlere, Süryanilere uzanan pek çok konuyu ve ayrıntılı bir şekilde inceleniyor.

  • Künye: Kolektif – Osmanlı Döneminde Diyarbekir’de Toplumsal İlişkiler (1870-1915), derleyen: Joost Jongerden ve Jelle Verheij, çeviren: Ayşen Gür, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, inceleme, 384 sayfa, 2016

Veysel Gürhan ve Nazife Gürhan – Osmanlı Taşrasında Zengin Sınıf (2018)

Osmanlı taşrasında zenginlik ve servet oluşumunu, 1750-1800 yılları arasındaki Diyarbakır zenginlerinin dünyasına inerek irdeleyen özgün bir çalışma.

Bu kitabın yazarlarından biri tarihçi, diğeri de sosyolog.

Dolayısıyla çalışmanın, konuya her iki disiplinin verileri ışığında yaklaşmalarının, kitabı ayrıca özgün kılan hususların biri olduğunu söyleyebiliriz.

Veysel Gürhan ve Nazife Gürhan, Osmanlı zengin sınıfının tarihsel arka planını irdelerken, Osmanlı toplumunda ortaya çıkan sınıfsallaşma süreçlerinin ekonomik ve kültürel sermaye çerçevesinde nasıl oluştuğunu, söz konusu dönemdeki servet edinme ve tüketim araçlarının yoksul ve orta halli gruplardan ne gibi farklılıklar gösterdiğini ve zengin kesimin bu imkânlardan yola çıkarak nasıl bir hareket alanı kazandığını ortaya koyuyor.

Tarih ve sosyoloji meraklılarının ilgiyle okuyacağı bir inceleme.

  • Künye: Veysel Gürhan ve Nazife Gürhan – Osmanlı Taşrasında Zengin Sınıf: Diyarbekirli Zenginler (1750-1800), Phoenix Yayınları, tarih, 192 sayfa, 2018

Ali Emirî Efendi – Osmanlı Doğu Vilayetleri (2008)

Ali Emirî Efendi’nin 1. Dünya Savaşı sırasında kaleme aldığı ‘Osmanlı Doğu Vilayetleri’, daha çok Osmanlı’nın Diyarbakır vilayetine odaklanıyor.

Yazar kitabında, Diyarbakır vilayetinin zengin kültür ve tarihi özelliklerini sıralarken, bölgenin Türk egemenliğine nasıl geçtiği, demografik yapısı ve Ermeni meselesi gibi konuları da anlatıyor.

Yaşadığı dönemde Osmanlıcılık görüşünü benimseyen yazar, kitabını, Osmanlı’nın son dönemindeki çalkantılı durumdan kaynaklı olarak, vatan sevgisi ve birlik temalarıyla kurmuş.

Çalışmanın asıl önemi ise, Milli Mücadele öncesi Doğu vilayetlerine dair önemli ayrıntılar barındırması.

  • Künye: Ali Emirî Efendi – Osmanlı Doğu Vilayetleri, yayına hazırlayan: Abdülkadir Yuvalı ve Ahmet Halaçoğlu, Babıali Kültür Yayınları, tarih, 246 sayfa