İlya Ehrenburg, Vasili Grossman – Kara Kitap (2025)

‘Kara Kitap’ (‘Чёрная книга’), İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nın işgal ettiği Sovyet topraklarında ve Polonya’daki ölüm kamplarında Yahudilere yönelik uyguladığı sistematik soykırımı belgeleyen en kapsamlı çalışmalardan biri. İlya Ehrenburg ve Vasili Grossman’ın girişimiyle hazırlanan bu eser, yüzlerce tanıklık, rapor, mektup ve resmi belgeden oluşan bir arşiv niteliği taşıyor. Kitap, yalnızca bireysel hikâyeleri değil, aynı zamanda Yahudi topluluklarının topyekûn yok ediliş sürecini ortaya koyuyor.

Metinde özellikle köylerde, kasabalarda ve şehirlerde gerçekleştirilen kitlesel infazların, toplama kamplarındaki gaz odalarının ve açlık, işkence, zorunlu çalıştırma gibi yöntemlerle gerçekleştirilen sistematik imhanın detayları aktarılıyor. Katliamlara tanıklık eden Sovyet askerleri, hayatta kalmayı başaran siviller ve esirlerden alınan ifadeler aracılığıyla Nazi işgalinin boyutları gözler önüne seriliyor. Bu anlatılar, yalnızca vahşetin tasviri değil, aynı zamanda kurbanların insanlık onurunu koruma çabalarının da bir belgesi niteliğinde yer alıyor.

Eserin tarihsel önemi yalnızca tanıklıklarda değil, aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin bu çalışmaya yaklaşımında da beliriyor. Başlangıçta yayınlanması planlansa da, savaş sonrası dönemde antisemitizmin artması ve politik baskılar nedeniyle kitap Sovyetler’de sansürleniyor, ancak yurtdışında çeşitli versiyonları basılıyor. ‘Kara Kitap’, bugün hem Holokost tarihi hem de savaş dönemi Sovyet deneyimini anlamak için eşsiz bir kaynak olarak kabul ediliyor.

  • Künye: İlya Ehrenburg, Vasili Grossman – Kara Kitap: Yahudilerin 1941-1945 Savaş Yılları Süresince İşgal Altındaki Sovyetler Birliği Topraklarında ve Polonya Ölüm Kamplarında İşgalci Alman Faşistleri Tarafından Vahşice Katledilmeleri Hakkında, çeviren: Uğur Büke, Alfa Yayınları, tarih, 672 sayfa, 2025

Jane Caplan – Nazi Almanyası (2024)

Nazi Almanyası her ne kadar pek çok tartışmada tekilleştirilmeye ve istisnalaştırılmaya çalışılsa da tarihsel bir fenomendir, tarihselleştirilmeye ihtiyaç duyar.

Hem benzer iktidarlar kurma peşinde olanların hem de buna aman vermemeye çalışanların onun tarihinden öğreneceği çok şey vardır.

Nazi Almanyası üzerine çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Jane Caplan da bu vahşetin bir daha yaşanmaması için bu kısa giriş kitabında Nazi Partisi’nin ve Nazi Almanyası’nın tarihini 1923’teki “Birahane Darbesi”nden Hitler’in 1945’teki intiharına kadar olan süreci toplumsal, siyasal ve pek tabii tarihsel boyutlarıyla kapsamlı bir şekilde ele alarak anlatıyor.

Kitap, özellikle üniversite öğrencileri ve konuya genel bir bakış açısı edinmek isteyen okuyucular için ideal bir başlangıç noktası.

Kitap, Nazizmin temellerini oluşturan ırkçılık, antisemitizm ve totaliterizm gibi kavramları açıklıyor.

Adolf Hitler’in siyasi kariyerini, Nazi Partisi’nin güçlenmesini ve iktidara gelmesini anlatıyor.

Nazi rejiminin nasıl kurulduğunu, devlet aygıtının nasıl oluşturulduğunu ve toplumun nasıl kontrol altına alındığını inceler.

İkinci Dünya Savaş’nın nedenlerini, seyrini ve sonuçlarını geniş bir perspektifle ele alır.

Nazi Almanyası’nın Yahudilere karşı işlediği soykırımı ile savaşın son yıllarında yaşanan gelişmeleri ve rejimin çöküşünü analiz eder.

  • Künye: Jane Caplan – Nazi Almanyası: Yükselişi ve Çöküşüne Kısa Bir Giriş, çeviren: Tansel Demirel, Koç Üniversitesi Yayınları, tarih, 200 sayfa, 2024

Charlotte Beradt – Rüyaların Üçüncü Reich’ı (2024)

Totaliter, faşist rejimler takipçileri olmadan ayakta kalamaz.

Charlotte Beradt’ın kitabı, insanların nasıl birer yandaşa dönüştüğünü ortaya koyuyor, nasıl eğilip büküldüklerini, içsel dirençlerinin nasıl kırıldığını gözler önüne seriyor.

Bu yönüyle ‘Rüyaların Üçüncü Reich’ı aynı zamanda mutlak tahakkümün teorisi olarak okunabilir.

Beradt, bu olağanüstü vurucu kitabında, terzisinden, komşusundan, teyzesinden, sütçüsünden, arkadaşlarından dinlediği, Nazi döneminde gördükleri rüyaları aktarıyor ve içgörüyle yorumluyor.

Rüyalardaki keskin imgeler üzerinden, bu baskıcı totaliter rejimin insanları nasıl bir ruhsal yabancılaşmaya, köksüzleşmeye, izolasyona, kimliksizleşmeye ittiğini gösteriyor.

Edebi bir tatla, ürpertili hikâyeler gibi de okunabilecek bu metinler, faşizmin bilinçdışındaki aynası gibidir.

Alabildiğine politik bir “rüya tabiri” kitabı…

Yayımlandığı 1962’den beri faşizm incelemeleri literatüründe saygın bir yer edinen ‘Rüyaların Üçüncü Reich’ı, bugün her zamankinden daha güncel sayılıyor.

  • Künye: Charlotte Beradt – Rüyaların Üçüncü Reich’ı, çeviren: Aslı Önal, İletişim Yayınları, siyaset, 148 sayfa, 2024

Robert Gerwarth – Hitler’in Celladı (2024)

Reinhard Heydrich, 20. yüzyılın en ünlü kötü adam timsallerinden biri.

Hatta Nazi liderliği tarafından bile ürkütücü biri olarak görülüyordu.

SS, SD ve Gestapo’nun başı, Nazi işgali altındaki Bohemya ve Moravya’nın acımasız yöneticisi ve soykırımla sonuçlanacak “Nihai Çözüm” planının baş mimarı olarak, Hitler Almanyası’nın meşum hedeflerine ulaştırılması yolunda hayati bir rol oynadı.

Prag’da düzenlenen bir suikastın ardından öldüğü 1942 yılına kadar Nazi Almanyası’nın en tehlikeli ve geleceği en parlak isimlerinden biri sayılıyordu.

Yine de, halk arasında “Prag Kasabı” olarak tanınan ve yaptıklarıyla Hollywood filmlerindeki Nazi tipini esinleyen bu gizemli ve karanlık isim ve onun Nazi baskı ve terör aygıtının inşasında üstlendiği hayati rol konusunda bugüne kadar yapılan çalışmaların sayısı şaşırtıcı derecede azdır.

Bu kitap, alandaki çok önemli bir boşluğu dolduruyor.

Saygın tarihçi Robert Gerwarth, bu kitapta Heydrich’in özel hayatının bilinen ve daha önce bilinmeyen yanlarını, Reich’ın güvenliğinden sorumlu Nazi subayı olarak yaptıklarıyla birleştiriyor.

Heydrich’in gözünden, 20. yüzyılın ilk yarısında dünyaya korku ve dehşet saçan Nazi yönetiminin en karanlık yönlerinin doğal ve makyajlanmamış bir tablosunu sunuyor.

Orta sınıfa mensup iyi yetişmiş gençlerin, dünyayı yutmaya kararlı acımasız katillere nasıl dönüştüklerini adım adım ve bir tarihçi duyarlılığıyla, ele aldığı konuyu karikatürleştirmeden, tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Gerwarth, daha önce hiç yayımlanmamış yazışmalar, mektuplar, notlar ve belgelerle İkinci Dünya Savaşı’nın karanlık günleri ve Nazi İmparatorluğu hakkında gerçek bilgiler edinmek isteyen herkesin kitaplığında bulunması gereken bir başucu eseri sunuyor.

  • Künye: Robert Gerwarth – Hitler’in Celladı: Heydrich’in Hayatı, çeviren: Cemal Can Tarımcıoğlu, Fol Kitap, tarih, 592 sayfa, 2024

Bastian Hain – SS (2023)

Bugün SS kısaltması tüm dünyada kötülükle eşanlamlıdır.

SS mensuplarının Avrupalı Yahudilerin ortadan kaldırılmasında oynadıkları rol hafızalara kazınmıştır.

Peki, bu “Kara Tarikat” nasıl ortaya çıktı ve ideolojisi aslında neye dayanıyordu?

Bastian Hain bu kitabında en son araştırmalara dayanarak Üçüncü Reich’ın Staatsschutzkorps’larının tarihini anlatıyor, örgütün kökenlerini, kültünü ve personel seçimini ele alıyor ve SS tarafından işlenen suçları gözler önüne seriyor.

Hem Almanya’da hem de Almanya dışında pek çok defa katliam olaylarına karışmış ve binlerce insanın ölümüne yol açmış olan SS’in tarihi ve örgütlenmesi hakkında son derece önemli bilgiler içeren kitap, SS ile ilgilenen okura doyurucu bilgiler vermenin yanında bu kanlı tarihe bilimsel bir bakış açısı sunuyor.

  • Künye: Bastian Hain – SS: Nazi Paramiliter Örgütünün Tarihi ve Suçları, çeviren: Atilla Dirim, Runik Kitap, tarih, 122 sayfa, 2023

Daniel Lee – SS Subayının Koltuğu (2022)

‘SS Subayının Koltuğu’, sıradan bir vatandaşın nasıl acımasız bir faşiste döndüğünün hikâyesi.

Bir koltuktan çıkan belgelerin izini süren Daniel Lee, bir Nazinin hikâyesini gün yüzüne çıkarıyor.

“Sıradan” bir Alman’ın nasıl bir Naziye dönüşebildiğini, bu dönüşümün arka planındaki motivasyonların, ailenin geçmişinin ve zihniyetinin yanı sıra Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın içinde bulunduğu durumu da ihmal etmeden inceliyor.

Robert Griesinger isimli düşük rütbeli bir SS subayının peşine düşerken, isimleri tarih kitaplarının sayfalarında yer almamış, unutulmuş yüzlerce, binlerce Nazinin, Nazizmi nasıl beslediklerini, yaşatılan vahşette aslında ne kadar ciddi bir payları olduğunu hatırlatıyor.

‘SS Subayının Koltuğu – Bir Nazinin Gizli Yaşamının Peşinde’, adı duyulmamış bir Nazinin hayat hikâyesiyle Nazi Almanyası’nın gözden kaçırılan bir kesimine dikkat çekiyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Düşük rütbeli görevlilerin, 1930’lu ve 1940’lı yıllarda neler yaşadığına dair hâlâ çok az şey biliyoruz. Griesinger’in hayatı, Nazi yönetimini mümkün kılan şeyi anlamamızı sağlayacak. Ünlü fanatikler ve katiller, eğer hükümeti ayakta tutan, evrak işlerini yapan, korku ve şiddet tehdidi içlerine işlenmiş, rejimin potansiyel kurbanlarıyla yan yana yaşayan sayısız destekçileri olmasaydı var olamazlardı.”

  • Künye: Daniel Lee – SS Subayının Koltuğu: Bir Nazinin Gizli Yaşamının Peşinde, çeviren: Büke Temizler, İletişim Yayınları, inceleme, 344 sayfa, 2022

Sam Kean – Casuslar Tugayı (2021)

Hitler’in atom bombasını yapmasına ramak kalmıştı.

Zira Almanlar reaktör mimarisi ve uranyum zenginleştirmede epey yol kat etmişti.

Sam Kean, polisiye roman tadında okunacak ‘Casuslar Tugayı’nda, ABD ve Almanya arasındaki atom bombası yarışını aydınlatıyor.

İkinci Dünya Savaşının hemen arifesinde Avrupalı fizikçiler uranyum çekirdeğinin parçalanmasının mümkün olduğunu keşfederler.

Fakat bu çok tehlikeli bilgiyi sır olarak saklamayı beceremezler.

Sırrı öğrenen Amerikalılar, İkinci Dünya Savaşı patlak verince, Nazileri durdurmak için bir atom bombası yapmaya koyulurlar.

Ancak Müttefik istihbaratçılar Almanların reaktör mimarisi ve uranyum zenginleştirme konusunda epey yol kat ettikleri kanısındadır.

Hitler’in bir-iki kilo uranyumla savaşın seyrini değiştirme gücüne kavuşacağı düşüncesi Amerikalıları telaşlandırır.

Hemen bilim adamları, komandolar ve ajanlardan oluşan özel bir birlik kurup Nazi atom bombası programını durdurmak üzere bir dizi operasyon başlatırlar.

Bu elit birlik Nazilerin kontrolü altındaki bölgelere sızacak, casusluk, sabotaj yapacak ve mecbur kalırsa cinayet işleyecektir.

‘Casuslar Tugayı’, sadece ABD ve Alman atom bombası programlarının yarışını esprili bir dille anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda radyoaktivitenin keşfi ile başlayıp Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılmasıyla sonuçlanan bilimsel gelişmeleri, bilim insanlarının merak ile ahlak daireleri arasında bocalayışlarını çarpıcı biçimde ele alıyor.

Kitap, bilim ve tarihin güzel bir bireşimi olarak okunabilir.

  • Künye: Sam Kean – Casuslar Tugayı: Nazi Atom Bombası Programının Durduruluşunun Nefes Kesici Öyküsü, çeviren: Sema Özgün, Say Yayınları, tarih, 488 sayfa, 2021

Milton Mayer – Özgür Olduklarını Sanıyorlardı (2021)

Alman halkı, Nazilerin kendileri için en iyi seçenek olduğunu düşünüyordu.

Sonuç, kötülüğün kitlesel yükselişiydi.

Milton Mayer, savaş sonrasında bazı Almanlarla birebir görüşerek onları Nazi yapan etkenlerin neler olduğunu araştırdığı şahane bir kitapla karşımızda.

Frankfurt Üniversitesi’nde araştırma profesörü olan Mayer, Kronenberg adındaki küçük bir kasabada yaşadığı sırada, on Alman ve onların 1933-1945 yıllarındaki hayatları üzerine bir çalışma yapar.

Mayer bu insanları Nazi yapan şeyin ne olduğunu merak etti ve bu kişilerle yaptığı savaş sonrası röportajları temel alan bu kitabı yazdı.

Onlarla Nazilik, Nazi Almanya’sının güç kazanması, kötülüğün kitlesel yükselişi üzerine yaptığı söyleşiler ‘Özgür Olduklarını Sanıyorlardı’ çalışmasının temelini oluşturuyor.

İlk kez 1955’te basılan ‘Özgür Olduklarını Sanıyorlardı’, değişimin yavaş bir şekilde kendini hissettirmesini, kötülüğün sessiz yükselişini, ahlaki otoritenin ortadan kalkmasını basit ama açıklayıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Nazi denen bu korkunç canavar ruhlu adamı hep görmek istedim. Onunla konuşmak ve onu dinlemek istedim. Onu anlamaya çalışmak istedim. İkimiz de insandık neticede.”

  • Künye: Milton Mayer – Özgür Olduklarını Sanıyorlardı, çeviren: Murat Demirtekin, The Kitap Yayınları, siyaset, 376 sayfa, 2021

Richard J. Evans – Hitler Komploları (2021)

Komplolar bugün yeniden revaçta.

Hitler ve Nazilerle ilgili en çok tartışılan beş iddiayı araştıran ‘Hitler Komploları’, komplo teorisyenlerinin düşünme biçimini de aydınlatıyor.

Tarihte hiçbir şeyin tesadüfen gerçekleşmediği, hiçbir şeyin ilk bakışta göründüğü gibi olmadığı, olan her şeyin de perde arkasında bir şeyleri maniple eden kötü niyetli insan gruplarının çevirdiği gizli entrikaların sonucu olduğu fikri tarihin kendisi kadar eskidir.

Fakat pek çok insan komplo teorilerinin yirmi birinci yüzyılda daha da popülerlik ve yaygınlık kazandığına, internetin ve sosyal medyanın yükselişinden güç aldığına, gazete editörleri ve kitap yayıncıları gibi geleneksel kanaat bekçilerinin eski önemlerini kaybetmesiyle bir şeyler öğrenmek isteyen insanlar nezdinde komplo teorisyenlerinin etkinlik kazandıklarına, neyin doğru neyin yanlış olduğu hakkındaki –çarpık “alternatif gerçek” kavramında ifadesini bulan– belirsizlik tarafından teşvik edildiğine inanıyor.

Bu kitap, Hitler ve Nazilerle ilgili çokça tartışılan beş iddiayı ele alıyor:

  • Yahudilerin Siyon Liderlerinin Protokolleri’nde özetlendiği gibi medeniyeti baltalamak için komplo kurmaları,
  • Alman ordusunun 1918’de sosyalistler ve Yahudiler tarafından “arkadan bıçaklanması”,
  • Nazilerin iktidarı ele geçirmek için Reichstag’ı yakması,
  • Rudolf Hess’in 1941’de İngiltere’ye uçuşunun Hitler tarafından onaylanması ve beraberinde barış önerileri taşıması,
  • Ve Hitler’in 1945’te sığınaktan çıkıp Güney Amerika’ya kaçması.

Yakın dönem Alman tarihi üzerine çok sayıda kitabı bulunan Evans, hakikat sonrası (post-truth) çağı için hayati önem taşıyan bu tarih kitabında, Adolf Hitler ve Nazileri çevreleyen komplo teorilerini bütün ayrıntılarıyla ele almasının yanında diğer komplo teorilerinin de bazı şaşırtıcı ortak özelliklerini ve komplo teorisyenlerinin düşünme biçimini de bizimle paylaşıyor.

  • Künye: Richard J. Evans – Hitler Komploları, çeviren: Ali Karatay, Runik Kitap, tarih, 305 sayfa, 2021

Annette Weinke – Nürnberg Yargılamaları (2021)

Ekim 1945’ten Nisan 1949’a kadar süren Nürnberg duruşmaları, Nazilerin tabutuna son çiviyi çaktı.

Annette Weinke de, Hitler’in nasyonal sosyalist imparatorluğunun üst yönetim kadrosuna açılan toplam 13 davanın arka planını, işleyişini ve sonuçlarını irdeleyerek izliyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın Müttefik Devletleri, Ağustos 1945’te Alman işgalciliğine ve nasyonal sosyalistlerin tarihte emsali görülmemiş zulüm ve soykırımlarına karşılık Londra Antlaşması’nın imzalanması ve uluslararası bir askerî mahkeme kurulması konusunda mutabakata vardı.

Nürnberg duruşmalarında Ekim 1945’ten Nisan 1949’a kadar Nazi rejiminin 200’den fazla üst düzey temsilcisi, kısmen uluslararası ceza hukuku normları temelinde, işledikleri suçlardan dolayı ayrı ayrı yargılandılar.

Weinke de bu eserinde, bir yandan tarihi önemdeki bu yargılamaların hukuki temelini anlaşılır biçimde ele alırken diğer yandan da siyasal, toplumsal ve kültürel yansımalarını tasvir ediyor.

Kitapta ayrıca Alman, İngiliz, Sovyet ve Amerikan cephelerinde hukuki süreçlerin yürütülmesindeki çelişki ve tutarsızlıklar da tarafsız gözlemlerle betimleniyor.

Weinke, bağımsız tarihçi ve Berlin Özgür Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışıyor.

Weinke’nin, geçmişle yüzleşme politikaları tarihine ve Nazi soykırımlarıyla hukuki hesaplaşmalara ilişkin Federal ve Demokratik Alman devletlerinde yayımlanmış pek çok çalışması bulunuyor.

  • Künye: Annette Weinke – Nürnberg Yargılamaları, çeviren: Oğuzhan Açıcı, Runik Kitap, tarih, 134 sayfa, 2021