Pierre Dardot ve Christian Laval – Bitmeyen Kâbus (2022)

Varlığını saldırganlığına borçlu olan neoliberalizm, krizlerden korkmaz, bilakis onları ustaca kullanır.

Pierre Dardot ve Christian Laval, küresel mantığı mat edecek demokratik ve enternasyonal bir alternatifin nasıl oluşturulabileceğini tartışıyor.

  • Büyük Buhran’dan bu yana tarihin en karanlık tablolardan birini ortaya çıkaran 2008 ekonomik krizinden sorumlu güçlerin ayakta kalabilmesi, hatta süreçten güç kazanarak çıkması nasıl açıklanabilir?
  • Krizi yaratan ekonomi politikaları nasıl oldu da her zamankinden daha etkili hale geldi?

Neoliberalizmi basit bir ekonomik doktrinden fazlası olarak gören Laval ve Dardot’ya göre çıkar birliği kuran oligarşilerce desteklenen neoliberalizm, varlığını saldırganca sürdürmeye muktedir hakiki bir politik-kurumsal sistemdir.

Bir dengesizlik ve karmaşa süreci olmak şöyle dursun, kriz etkin bir yönetim kipine dönüşmüştür.

Dardot ve Laval, ‘Bitmeyen Kâbus’ta sistemi kristalize ederek; neoliberalizmin krizlere rağmen değil, onlardan beslenerek, neden olduğu en olumsuz sonuçları yine kendi yararına sömürmesi sayesinde güçlendiğini, neoliberal boyunduruğun demokrasinin tedricen işlevsizleştirilmesiyle yörünge değişikliklerine nasıl ket vurduğunu faş eder.

Karışıklığı ve tasfiyeleri tırmandıran “hükümete gelmiş sol”un söz konusu oligarşik mantığı güçlendirmek üzere bilfiil görev alarak demokrasiden nihai çıkış ihtimalini artıran sonuçlar doğurduğunu ise örneklerle açıklar.

Küresel neoliberal mantığı mat etmeye, yeni neoliberalizmin özgüllüğünü kavramaya ve farklı deneylerin aktörlerini kapsama gücü olan demokratik ve enternasyonal bir alternatifin inşasına hizmet eden bu ön açıcı çalışma, Türkçe baskısı için kaleme alınmış önsözüyle…

  • Künye: Pierre Dardot ve Christian Laval – Bitmeyen Kâbus: Neoliberalizm Demokrasiyi Nasıl Ortadan Kaldırıyor, çeviren: Ferda Keskin, Sel Yayıncılık, siyaset, 200 sayfa, 2022

Kolektif – Marx & Foucault (2020)

Foucault’nun düşünsel serüveninde Marx’ın çok hayati yeri vardır.

Peki, iki düşünür arasındaki karmaşık ilişkiler ve bu ilişkilerin bize kattıkları üzerine neler biliyoruz?

İşte Balibar’dan Negri’ye ve Dardot’ya pek çok ismin metinleriyle katkıda bulunduğu bu zengin derleme, Foucault’nun Marx düşüncesiyle kurduğu zengin, çeşitli, evrimsel ve karmaşık ilişkileri sistematik bir biçimde sorgulamasıyla bu açıdan çok önemli.

Marx’ın ve Foucault’nun metinleri arasındaki diyalogu ortaya koyan ve bununla da yetinmeyerek bu ilişkinin bizim güncel düşünce ve eylem dünyamızı nasıl şekillendirdiğini izleyen derleme, Foucault’nun çalışmalarıyla kurduğumuz ilişkinin Marx’ı okuyuşumuzu nasıl dönüştürdüğünü de ele alıyor.

Kitaba katkıda bulunan isimler ise yöyle: Ferhat Taylan, Christian Laval, Sandro Chignola, Rudy M. Leonelli, Roberto Nigro, Étienne Balibar, Jean-François Bert, Herve Oulc’hen, Julien Pallotta, Manlio Iofrida, Judith Revel, Antonio Negri, Pierre Dardot, Emmanuel Renault, Laurent Jeanpierre, Guillaume Sibertin-Blanc, Diogo Sardinha, Federica Giardini, Pierre Sauvetre, Jacques Bidet, Isabell Lorey, Stephane Haber, Massimiliano Nicoli ve Luca Paltrinieri.

  • Künye: Kolektif – Marx & Foucault: Okumalar, Kullanımlar, Yüzleştirmeler, derleyen: Ferhat Taylan, Christian Laval ve Luca Paltrinieri, çeviren: İsmet Birkan, İletişim Yayınları, felsefe, 438 sayfa, 2020

Pierre Dardot ve Christian Laval – Dünyanın Yeni Aklı (2018)

Bizde yeni baskısı yapılan ‘Dünyanın Yeni Aklı’, 2009’da ilk yayımlandığında, Fransa’da başlayarak bütün dünyada büyük tartışmalar yaratmıştı.

Pierre Dardot ve Christian Laval burada, neoliberalizmi yalnızca çağdaş kapitalizmin en güncel biçimi olarak değil, insanları evrensel rekabet ilkesi uyarınca yönetme eğiliminde olan ve toplumlarımızda baskın olan bir akılsallık biçimi olarak tanımlayıp çözümlemeye koyuluyor.

Başka bir deyişle neoliberalizmi, insanların kendileriyle kurduğu ilişkileri belirleyen bir “varoluş normu” olarak tanımlayan yazarlar, neoliberal aklın bir yandan yeni piyasalar oluştururken, öte yandan piyasa mantığını devletin yanı sıra, kişilerin kendileriyle kurdukları ilişkiye de sirayet edecek şekilde genişlettiğini belirtiyor.

Kitabın asıl vuruculuğu da burada yatıyor.

Zira Dardot ve Laval, neoliberal dünyada devletin bir şirket gibi yönetilmesi kadar, her birimiz de kendimizi bir şirket gibi yönetmeye itiliyoruz.

Kitapta, Ferhat Taylan’ın yazarlarla yaptığı bir söyleşi yer alıyor.

Bu söyleşi de, kitabın Fransa’da yayımlanmasından sonraki tartışmalar ve sonrasında yaşananlar hakkında okuru aydınlatmasıyla önemli.

Özellikle, neoliberal dünyada beyaz yakalıların işletme mantığı ve onun getirdikleri üzerine düşünmek isteyenlerin muhakkak okumaları gereken bir eser.

  • Künye: Pierre Dardot ve Christian Laval – Dünyanın Yeni Aklı: Neoliberal Toplum Üzerine Bir Deneme, çeviren: Işık Ergüden, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, siyaset, 476 sayfa, 2018

Pierre Dardot ve Christian Laval – Müşterek (2018)

Hegel ve Marx üzerine yaptığı çalışmalarla bildiğimiz Pierre Dardot ile sosyoloji profesörü Christian Laval, müşterekleşmeyi toplumun kendini kurmasına yönelik bir çağrı olarak tartışıyor.

Yayınlandığı zaman büyük ilgi çeken bu siyaset felsefesi çalışması, müşterekleşmeyi yalnızca doğal kaynakların ve bilgi ağlarının kolektif yönetimi anlamında değil, bizzat 21. yüzyıldaki alternatif politikaların temel ilkesi olarak ele almasıyla dikkat çekiyor.

Son yıllarda yükselişte olan müşterekleşme konusunu tarihsel ve güncel anlamda, bunun yanı sıra müşterekleşmeyi geniş bir felsefi, siyasi ve sosyolojik çerçevede irdeleyen kitap, konu hakkında temel eserlerden biri olmaya aday.

  • Künye: Pierre Dardot ve Christian Laval – Müşterek: 21. Yüzyılda Devrim Üzerine Deneme, çeviren: Emine Sarıkartal ve Ferhat Taylan, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, siyaset, 552 sayfa, 2018

Douglas Spencer – Neoliberalizmin Mimarlığı (2018)

Kimi mimar ve mimarlık kuramcıları, kendilerini mimarlığa yeni ve özgürleştirici bir yön kazandıran birer öncü gibi göstermek amacıyla Deleuze ve Guattari’ye ait kavramsal sözdağarcığını nasıl suistimal ediyor?

Başka bir deyişle Zaha Hadid, Patrik Schumacher, Rem Koolhaas ve Greg Lynn Spencer gibi bugün mimarlık alanının şöhretli isimlerinin ortaya koydukları, özünde neoliberal düşünceyle nasıl bir ortaklık kurdu?

Şehircilik tarihi ve kuramı ile mimarlık üzerine uzun yıllardır ders vermekte olan Douglas Spencer bu önemli çalışmasında, çağdaş mimarlıktaki egemen düşünce ve uygulamaların neoliberal yönetim teknikleriyle nasıl bir ittifak kurduğunu gözler önüne seriyor.

Spencer, “mimari Deleuze’cülük”ün hem yazılı söylemini yakın bir okumaya tabi tutuyor, hem de inşa edilmiş projelerini analiz ederek aslında bunların, özgürleştirici olmak şöyle dursun, neoliberal özneleştirme gündemine alet olduğunu ortaya koyuyor.

Kitap bunun yanı sıra, mimarlıkta post-eleştirel ve “projeci” görüşün gelişimini ve bunun hayata geçirilmesi için mimarlık kuramına nasıl yeni bir biçim ve amaç kazandırıldığını ele alıyor.

Ayrıca mimarlıkta kendiliğinden organizasyona, karmaşıklığa ve oluşuma ilişkin genel modeller üzerinde, özellikle de bunların neoliberalizme ait “hakikat oyunları”nın inşasında nasıl rol oynadığı üzerinde duruyor.

Spencer, buna ilaveten, son zamanlarda mimarlık söylemine hâkim olan duygulanım kuramlarını eleştirel bir bakışla ele alarak, yapılı çevreyle ilgili dolayımsız ve post-linguistik deneyimlerin olumlanmasını sorguluyor.

Spencer, aynı zamanda, Foucault’nun izinden giderek “öznelliğin üretimi” dediği mesele bağlamında, neoliberalizmin verimli bir iktidar ve denetim modeli ve aracı olarak işleyişini anlamaya ve ortaya sermeye çalışıyor; neoliberalizmi, kapitalizmin hiç değişmeyen asli “doğasının” gem vurulamayan aşırı bir dışavurumu gibi sunmaktansa, bir iktisadi düşünce ekolü olarak kavramaya çalışıyor.

Bu minvalde hem Foucault’nun “Biyopolitikanın Doğuşu” üzerine derslerini, hem de daha yakın zamanlarda bu dersler üzerinden çalışmalarını geliştiren Christian Laval, Pierre Dardot ve Philip Mirowski gibi yazarların yazılarını esas alan Spencer, Zaha Hadid Architects, Foreign Office Architects, Rem Koolhaas/OMA gibi önemli mimari projeleri bu bağlamda analiz ediyor.

  • Künye: Douglas Spencer – Neoliberalizmin Mimarlığı: Çağdaş Mimarlığın Denetim ve İtaat Aracına Dönüşme Süreci, çeviri: Akın Terzi, İletişim Yayınları, mimari, 304 sayfa, 2018

Pierre Dardot ve Christian Laval – Dünyanın Yeni Aklı (2012)

  • DÜNYANIN YENİ AKLI, Pierre Dardot ve Christian Laval, çeviren: Işık Ergüden, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, siyaset, 462 sayfa

 

Bütünlüklü bir neoliberalizm eleştirisini yürüten ‘Dünyanın Yeni Aklı’, neoliberalizmin iktisadi bir ideoloji değil, genel bir rasyonalite, diğer bir deyişle bireylerin kendileriyle kurduğu ilişkileri belirleyen bir “varoluş kuralı” olduğunu gösteriyor. İki yazarın öne çıkan tezi, neoliberalizmin temel olarak bir akılsallık olduğu ve bu sıfatla, yalnızca yönetenlerin eylemini yapılandırmaya ve örgütlemeye yönelmekle kalmayıp, yönetilenlerin de tutumlarını yapılandırıp örgütlediğidir. Yazarlar, bu yeni akılla öznelliğin kurulması arasındaki ilişkiyi de, Michel Foucault’nun “yönetimsellik” kavramıyla açıklamaya koyuluyorlar.