Thomas Hobbes – Hukukun Unsurları (2025)

Thomas Hobbes’un bu kitabı, Hobbes’un siyaset felsefesinin temelini oluşturan ve daha sonraki başyapıtı Leviathan’ın öncüsü niteliğinde olan bir çalışmadır. ‘Hukukun Unsurları’ (‘The Elements of Law – Natural and Politic’), insan doğasını ve toplumsal düzenin nasıl ortaya çıktığını mekanikçi ve materyalist bir bakış açısıyla ele alır. Ona göre, insan doğası temelde bencildir ve her birey kendi varlığını sürdürme ve arzusunu tatmin etme eğilimindedir. Bu doğal durumda, herkesin herkesle savaş halinde olduğu bir kaos ortamı hüküm sürer ve güvenlik, düzen veya istikrar söz konusu değildir.

Hobbes, bu doğal durumdan çıkış yolunun, bireylerin doğal haklarının bir kısmını, ortak bir gücü temsil eden egemen bir otoriteye devretmeleriyle mümkün olacağını savunur. Bu egemen güç, yasaları koyma ve uygulama yetkisine sahip olmalı, böylece toplumsal düzeni sağlayabilir ve bireylerin güvenliğini temin edebilir. Hobbes, en etkili egemenlik biçiminin monarşi olduğunu düşünse de, önemli olanın egemenin gücünün mutlak ve bölünmez olmasıdır. Egemenin temel görevi, barışı ve güvenliği sürdürmektir ve bireylerin bu amaçla egemenin otoritesine itaat etmeleri zorunludur. Hobbes, adaletin ve hukukun ancak egemenin iradesiyle tanımlanabileceğini, doğal bir adalet anlayışının olmadığını ileri sürer. ‘Hukukun Unsurları’, Hobbes’un doğa durumu, doğal haklar, toplumsal sözleşme ve egemenlik gibi temel kavramlarını ilk kez detaylı bir şekilde ele aldığı önemli bir eserdir ve siyaset felsefesi tarihindeki etkili düşünürlerden birinin fikirlerinin gelişimini anlamak için kritik bir kaynaktır.

  • Künye: Thomas Hobbes – Hukukun Unsurları, çeviren: Ayşe Çevik, Fol Kitap, hukuk, 256 sayfa, 2025

Ezgi Duman – Leviathan’dan Neoleviathan’a (2021)

İşsizlik ve yoksulluğun artması, iktidarların gözünde “tehlikeli sınıflar”ın artışı anlamına gelir.

Ezgi Duman bu ufuk açıcı çalışmasında, neoliberal süreçte suçlulaştırma ve hâliyle hapsetmenin işlevinin hem ekonomik hem siyasal açıdan nasıl dönüştüğünü ortaya koyuyor.

Loïc Wacquant’ın belirttiği üzere, dünyada suç oranlarında ciddi bir artıştan bahsedemiyoruz.

Ancak hapishane sayısını ve hapishane nüfusunu artırmak yükselen bir trend.

Mevzu, suç oranlarındaki artış değilse ne?

Neoliberal politikalar ve neticeleri ya da ihtimalî neticeleri nedeniyle “güvenlik” politikalarında ve hâliyle hapsetmede değişiklikler yaşandı.

Bir yandan refah devleti politikalarının geri plana düşmesi, yani neoliberal politikaların öne çıkmasıyla beraber işsizlik, güvencesizlik, yoksulluk had safhaya çıkmış, yani “tehlikeli sınıflar” nicelik olarak artmış durumda.

Buna binaen suçlulaştırma ve hâliyle hapsetmenin işlevi hem ekonomik hem siyasal açıdan yükseldi.

Diğer yandan 24 Aralık 1811 tarihli Napolyon Kararnamesi, ya da 1933 tarihli Nazilerin Halkın ve Devletin Korunması Kanunu’nu yakın tarihimizde, antiterör yasaları, “olağanüstü hâl” ilanları ya da ABD’nin 26 Ekim 2001 tarihli Yurtseverlik Kanunu olarak zuhur etmekte.

Başka bir şekilde ifade edilecek olursa, modern devletin tarihsel tecessümünden beri hiçbir vakit tam olarak yok olmamış Niccolò Machiavelli’nin “Prens”i ya da Hobbes’un “Leviathan”ı devletle toplumun muğlak bir tarzda birbirine karıştığı günümüzde de kendini sıkça gösterebilmekte ve siyasal hayata sirayet etmekte.

Bu sirayet hâli şedit bir edim olan cezalandırmanın ve bu minvalde hapsetmenin muktedirin bir “kılıç” sallama faaliyeti olarak öne çıkışının diğer veçhesi.

Duman da, modern cezalandırmanın doğuşundan neoliberal bir cezalandırma biçimi olarak hapsetmeye ve neohapishaneye, konuyu geniş bir pencereden tartışıyor.

  • Künye: Ezgi Duman – Leviathan’dan Neoleviathan’a: Suç, Ceza, Hapsetme, Nota Bene Yayınları, siyaset, 312 sayfa, 2021

Abdullah Eryiğit – Yasa-Üstü İnsan (2021)

Yalnızca Raskolnikov değil, kurtarıcılar, tiranlar ve diktatörler de yasayı aşmayı arzular.

Abdullah Eryiğit, Batı tarihinde uzun bir yolculuğa çıkarak insanın yasayla kurduğu ilişkide sınırları nasıl ve ne şekilde zorladığını gözler önüne seriyor.

“Platon’dan Agamben’e Yasa ve Hukuk İkileminde İnsan” alt başlığını taşıyan çalışma, yasaların genel, soyut ve kişilik dışı niteliği ile şahsi durumlar, istisnai koşullar ve hayat arasında kalan boşluktan hareket ediyor ve söz konusu yasal boşluğu incelemesinin merkezine oturtuyor.

Kitabın ilk bölümü, Roma’nın kuruluş miti ile başlıyor, ardından Batı medeniyetinin bir diğer mihenk taşı olan Antik Yunan’ın, yasa-üstü insan hakkında kendine özgü yaklaşımına odaklanıyor.

İkinci bölümde yasa-üstü insan kavramının antik dönemden modern döneme kadar nasıl ve ne ölçüde değiştiği inceleniyor ve bu bağlamda Cicero, Machiaevelli, Bodin ve Hobbes gibi düşünürlerin fikirleri bağlamında egemenin kim olduğu, kişiliği ve hukuk karşısındaki pozisyonu konularını tartışılıyor.

Kitabın üçüncü ve son bölümü ise, modern dönemde yasa-üstü insan kavramının nasıl dönüştüğünü odağına alıyor ve bunu yaparken de Hegel, Kierkegaard, Schmitt ve Agamben gibi dönemin öne çıkan filozoflarının konuyla ilgili fikirlerini serimliyor.

  • Künye: Abdullah Eryiğit – Yasa-Üstü İnsan: Platon’dan Agamben’e Yasa ve Hukuk İkileminde İnsan, Runik Kitap, hukuk, 224 sayfa, 2021

R. S. Woodhouse – Ampirist Filozoflar (2019)

Ampirist filozoflar Bacon, Hobbes, Gassendi, Locke, Berkeley ve Hume’un bilgi felsefesine dair görüşleri hakkında çok önemli bir eser.

Kitabın yazarı R. S. Woodhouse, “İnsan bilgisinin ve idelerinin kaynağı nedir?”, “Farklı yollarla elde edilen farklı bilgi türleri var mı?” ve “Bilimin yapısı nasıldır?” gibi sorulara, modern düşüncenin bu kurucu isimlerinin eserlerinde ne gibi yanıtlar bulabileceğimizi tartışıyor.

Woodhouse bunu yaparken, aynı zamanda bu düşünürlerin ahlak ve siyaset felsefeleri üzerine düşünmeyi de ihmal etmiyor.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Bilgi, sistematik olarak geliştirilmiş olsun ya da olmasın, duyu-algısı ile başlamaktadır, bu yüzden de duyu-algısının gerçekte ne olduğunu anlamadan fazla bir şey bildiğimiz gibi bir kendini beğenmişliğe kapılmamamız gerekir.”

“İnsan aklını başına alarak ve alçakgönüllülükle tanrısal ve insani şeyler arasında, duyunun ve inancın sağladıkları arasında bir ayrıma gitmelidir; aksi takdirde varacağı nokta ya sapkın bir din ya da hayal ürünü bir felsefe olur.”

“Doğayı araştırmanın dinsizlik olduğu görüşü on yedinci yüzyılda yüzleşilmesi gereken pek çok şeyden biri olmuştur.”

“Ahlakiliği Kutsal Kitap’tan almamız, sadece ona ve otoritesine güvenmemiz ve ahlaki bilgi hakkındaki tüm düşüncelerimizden vazgeçmemiz anlamına gelmez.”

  • Künye: R. S. Woodhouse – Ampirist Filozoflar, çeviren: Gökhan Murteza, Pinhan Yayıncılık, felsefe, 208 sayfa, 2019

Roberto Esposito – Communitas (2018)

Topluluğun üyelerini ortak kılan “şey” nedir ve bu şey sahiden de olumlu “bir şey” midir?

Özellikle biyopolitika teorisine katkılarıyla bildiğimiz Roberto Esposito, topluluk fikrinin siyasi ve felsefi bir bağlamda irdeliyor.

“Topluluk, politik-felsefi sözcük dağarcığına, onu bütünüyle tahrif etmeden (daha doğrusu çarpıtmadan) tercüme edilemez; son yüzyılda bunu oldukça trajik bir şekilde gördük. Bu durum siyaset felsefesinin, topluluk sorununda tam da kendi nesnesini görme eğiliminde olan belirli bir türüyle çelişiyormuş gibi görünüyor.” diyen Esposito, kavramın etimolojik kökenlerine dair kapsamlı bir analiz eşliğinde “communitas” kavramının siyaset felsefesindeki yerini de çok yönlü bir perspektifle ele alıyor.

Esposito bunu yaparken Hobbes, Rousseau, Kant, Heidegger ve Bataille’ın toplum ve topluluk üzerine fikirlerini de tartışıyor ve böylece alan için önemli bir çalışmaya imza atıyor.

  • Künye: Roberto Esposito – Communitas: Topluluğun Kökeni ve Kaderi, çeviren: Onur Kartal, İletişim Yayınları, siyaset, 248 sayfa, 2018

Ellen Meiksins Wood ve Neal Wood – İsyan Borusu (2008)

İki yazarlı ‘İsyan Borusu’, kapitalizmin yükselişe geçtiği on altıncı ve on yedinci yüzyıl Avrupa’sına uzanıyor.

Bu yüzyılların, kültür ve dindeki devrimci gelişmeler kadar, kapitalizmin ve modern ulus-devletin yükselişine, siyasal teorinin gelişimine, giderek artan biçimde uluslararası hale gelen bir ekonominin oluşumuna ve modern sömürgeciliğin başlangıcına tanıklık ettiğini söyleyen yazarlar, söz konusu dönemin düşünürlerinin izini sürerek, günümüz dünyasını anlayabilmek adına, o yüzyıllardan ne öğrenilebileceğini araştırıyor.

Thomas More, Thomas Smith, John Ponet, Richard Hooker, Thomas Hobbes ve John Locke, kitapta, fikirleri değerlendirilen düşünürlerden birkaçı.

  • Künye: Ellen Meiksins Wood ve Neal Wood – İsyan Borusu, çeviren: Fahri Bakırcı, Epos Yayınları, siyaset, 211 sayfa

İlkay Sunar – Düşün ve Toplum (2008)

Felsefe profesörü İlkay Sunar’ın ‘Düşün ve Toplum’ isimli bu çalışmasının ilk baskısı 1979 yılında yapılmıştı.

Aradan geçen yaklaşık otuz yıllık süre içerisinde kitabın kendi alanında önemli bir eser niteliği kazanması insan, toplum ve doğa ilişkileri üzerine geliştirilen görüşleri yetkin bir şekilde irdelemesinde saklı.

Başta Platon olmak üzere Thomas Hobbes, David Hume, John Locke, Karl Marx, Ludwig Wittgenstein, Karl Popper, György Lukacs, Louis Althusser ve Jürgen Habermas’a kadar uzanan düşünürleri ile ve bu düşünürlerin temsil ettiği natüralist ve sembolik toplum modellerini değerlendiren eser, ele aldığı konuyu derli toplu bir şekilde ve anlaşılabilir bir dille okuyucuya aktarıyor.

  • Künye: İlkay Sunar – Düşün ve Toplum, Doruk Yayınları, felsefe, 227 sayfa

Thomas Hobbes – Yurttaşlık Felsefesinin Temel İlkeleri (2007)

  • YURTTAŞLIK FELSEFESİNİN TEMEL İLKELERİ, Thomas Hobbes, çeviren: Deniz Zarakolu, Belge Yayınları, felsefe, 348 sayfayurttaslik-felsefesinin

 

Bilindiği gibi Thomas Hobbes, “insan doğası” konusuna kafa yormuş, bu konuyu ‘Leviathan’ isimli ünlü kitabında da enine boyuna tartışmıştı. Hobbes’un görüşleri, her ne kadar bireyin egemene mutlak itaati gibi tartışmalı yönler barındırsa da, kendisi, fikirleriyle yüzyıllarca felsefeyi ve politikayı etkilemiş ve hâlâ etkileyen bir isim. İlk baskısı 1647 yılında yapılan ‘Yurttaşlık Felsefesinin Temel İlkeleri’ ise, filozofu ‘Leviathan’dan önce, Avrupa’da şöhretli bir isim haline getiren ilk çalışmaydı. Bu çalışma, kendisinin tüm eserlerinin ortak yönü olan realizm eleştirisi barındırıyor. Kitapta, Richard Tuck’ın, Hobbes’un eserine odaklanan bir yazısı da bulunuyor.