Christopher Kelly – Attila (2011)

  • ATTİLA, Christopher Kelly, çeviren: Turhan Kaçar, Turkuvaz Kitap, biyografi, 352 sayfa

Tarihçi ve klasik edebiyat uzmanı Christopher Kelly bu kitabında, kimilerinin gaddar, kimilerinin de iyiliksever olarak tanımladığı Hun imparatoru Attila’nın çok yönlü bir biyografisine imza atıyor. Attila, kırıp döken düzensiz göçebe gruplarını disiplinli bir askeri kıtaya dönüştüren parlak bir komutandı. Onun askerleri, 5. yüzyılın ilk yarısında, Romanya’daki Karadeniz kıyılarından Fransa’daki Champagne’deki verimli topraklara, Avrupa’yı boydan boya geçmiş, yaklaşık bin 600 kilometre kat etmişlerdi. Attila bu yönüyle, şimdiye kadar Romalıların karşılaştıkları en korkutucu düşmanlardan biriydi. Kelly, dünya tarihinde iz bırakmış ve yaşamı gibi ölümü de sıradışı olan Attila’nın hayatının ayrıntılarına inerken, aynı zamanda bu dönemde yaşanmış bir casusluk ve karşı istihbarat hikâyesiyle de metnini zenginleştiriyor.

Vladimir İlyiç Lenin – Seçme Yazılar (2011)

  • SEÇME YAZILAR, Vladimir İlyiç Lenin, çeviren: Sungur Savran, Yordam Kitap, siyaset, 383 sayfa

Lenin’in ‘Toplu Eserler’i, ilk olarak 1920’li yıllarda başlatıldı. İşte bu eserlerden Paul Le Blanc tarafından yapılmış bir derlemeden oluşan elimizdeki kitap, Lenin’in devrim, demokrasi ve sosyalizm konusundaki görüşlerini bir araya getiriyor. Lenin burada, Marksist program ve devrimci örgüt, bolşevizmin doğuşu, devrimci yükselişin getirdiği zorlu sorunlar, emperyalist savaş ve 1917 Devrimi gibi konuları ele alıyor.  Lenin’in düşüncesinin asli boyutlarını ve özellikle de devrimci-demokrat bir teorisyen olarak yaptığı katkıların sürekliliği konusunda insana fikir veren kitap, kaliteli baskısı ve görsel zenginliğiyle de dikkat çekiyor.

Joachim Hirsch – Materyalist Devlet Teorisi (2011)

  • MATERYALİST DEVLET TEORİSİ, Joachim Hirsch, çeviren: Levent Bakaç, Alan Yayıncılık, siyaset, 264 sayfa

Birbirinden çok farklı yaklaşımları kapsayan materyalist devlet teorisi, Marx’ın geliştirdiği tarihsel materyalizmi ve onun politik ekonomiye yönelttiği eleştiriyi baz alır. İşte Joachim Hirsch ‘Materyalist Devlet Teorisi’ başlıklı elimizdeki nitelikli çalışmasında, bilhassa 1970’li yıllarda dünya çapında yükselen belli bir etkinliğe sahip materyalist devlet teorisini kapsamlı bir şekilde ele alıyor. Hirsch’in çalışmasını özgün kılan bir diğer husus da, bir yandan söz konusu teoriyi kapsamlı bir şekilde irdelerken, öte yandan okurlarını, kapitalist devletler sisteminin dönüşüm süreçleri konusunda anlaşılabilir bir üslupla aydınlatması.

John Holloway – Kapitalizmde Çatlaklar Yaratmak (2011)

  • KAPİTALİZMDE ÇATLAKLAR YARATMAK, John Holloway, çeviren: Barış Özçorlu, Bülent Doğan, Eylem Canaslan ve Sinem Özer, Otonom Yayıncılık, siyaset, 342 sayfa

John Holloway ‘Kapitalizmde Çatlaklar Yaratmak’ta, kapitalist sistemle mücadele etme konusunda önerilerde bulunuyor. Sermayenin krizini, sınıf mücadelesi ile ilişkilendiren Holloway, bu kilit noktada emek cephesinin özgürleşme pratiğine verebileceği yanıtları araştırıyor. Emeğin isyanlarının, sermayeyi krize sokma ihtimalini ele alan yazara göre, eyleyişin emek biçiminde soyutlanması, kapitalizmin örülmesi anlamına geliyor. Bir isyan rehberi olmayı amaçlayan ve tutkulu bir üslupla yazılan kitap, emeğin örgütlenerek, kapitalist yapıda büyük bir parçalanma yaratacağını ve bu parçalanan yerden yeni bir dünyanın filizleneceğini savunuyor.

Muammer Sakaryalı – Kışladağ’dan Mektup Var (2011)

  • KIŞLADAĞ’DAN MEKTUP VAR…, Muammer Sakaryalı, Yeni İnsan Yayınları, ekoloji, 237 sayfa

Muammer Sakaryalı ‘Kışladağ’dan Mektup Var’da, vahşi altın madenciliğinin Kışladağ’da sebep olduğu yıkımı, göz göre göre yaşanan doğa katliamını anlatıyor. Yüzde 99.56’sı Hollandalılara ait Eldoradogold-Tüpraş şirketi, Uşak’taki Kışladağ Altın Madeni’nde altın çıkarma faaliyetinde bulunuyor. Sakaryalı’nın mektupları, bu faaliyetin bölgedeki yaşamı, suyu, havayı, toprağı ve çiçeği nasıl mahvettiğinin hikâyesi. Madenin açılışının büyük bir hukuksuzluğun sonucunda gerçekleştiğini söyleyen Sakaryalı, Kışladağ’ın ikinci bir Bergama olmaması için verdikleri mücadeleyi, buna karşılık devletten gördükleri sonu gelmez baskıyı kaleme getiriyor.

Cathy Gere – Agamemnon Mezarı (2011)

  • AGAMEMNON MEZARI, Cathy Gere, çeviren: Barış Satılmış, Doruk Yayınları, tarih, 189 sayfa

Tarihçi Cathy Gere ‘Agamemnon Mezarı’nda, Miken Kralı Agamemnon’un hayatı üzerinden askeri gücü, lidere saygı duyma anlayışını ve kahramanlık arayışını anlatıyor. Agamemnon, Homeros’un Savaş Lordlarının Lordu’ydu ve bilindiği gibi, orduları Truva savaşına götüren kumandandı. Gere’in çalışması, Agamemnon’un hayatının savaş, nefret, öfke, intikam, kaynaklar için öldüresiye rekabet ve insanın insan kanını dökmesiyle iç içe geçtiğini ortaya koyuyor. Kitap, bu kumandanın yaşamını adım adım işlerken, vatandaşlarını ölüme veya zafere götürebilen bir lider için saygı duymanın ne anlama geldiğini, yani, tarihteki kahramanlık kültünü sorguluyor.

Sıddık Akbayır – Şiir Adımlı Bir Yolcu: Haydar Ergülen (2011)

  • ŞİİR ADIMLI BİR YOLCU: HAYDAR ERGÜLEN, Sıddık Akbayır, Ferfir Yayınları, inceleme, 425 sayfa

Sıddık Akbayır, bir Haydar Ergülen ansiklopedisi olarak tanımlanabilecek ‘Şiir Adımlı Bir Yolcu’da, şairin hayatını, kişiliğini, çevresini ve eserlerini kuşatıcı bir bakışla irdeliyor. Ergülen’in yirmi iki yıllık okuru olduğunu söyleyen Akbayır’ın bu ilgi ve sevgisinin izlerini kitabın sıcak ve samimi üslubunda görmek mümkün. Ergülen’in Eskişehir günleriyle başlayan kitap, devamında, Ergülen’in lise yıllarındayken solculuğu keşfedişine, ilk şiirlerini ne zaman yazmaya başladığına, Ankara ve İstanbul günlerine ve reklamcılık sektöründe çalıştığı uzun yıllara kadar birçok konuya uzanıyor. Ergülen’in yayımlanmış on iki kitabının değerlendirildiği ve şiirlerinin çözümlendiği kitap ayrıca, kapsamlı kaynakçası, şairin birçok fotoğrafını ve bilhassa, derli toplu bir ‘Haydar Ergülen Sözlüğü’ barındırmasıyla dikkat çekiyor.

David Elkind – Oyunun Gücü (2011)

  • OYUNUN GÜCÜ, David Elkind, yayına hazırlayan: Bekir Onur, çeviren: Demet Erol Öngen, İmge Kitabevi, eğitim, 310 sayfa

Çocuk gelişimi uzmanı David Elkind ‘Oyunun Gücü’nde, oyunun, çocukların evdeki, okuldaki ve topluluk içindeki yaşamlarında nasıl daha etkin hale getirilebileceğini irdeliyor. Bilişsel/güdüsel bir oyun gelişimi kuramını geliştiren yazar, yaratılan yüksek teknolojili ticarileştirilmiş dünyanın çocuğun gelişimi üzerindeki olumsuz etkilerini eleştiriyor. “Çocukların kendiliğinden ve kendi girişimleriyle başlattıkları oyunlara girişememelerinin psikolojik sonuçları, önemli olduğu kadar kaygı verici bir sorundur,” diyen Elkind, oyuncakların edilgin tüketim alışkanlıklarının ötesine geeçemediğini belirtiyor. Çocukların oyunlara girişmesini engelleyen toplumsal gelişmeleri değerlendirmekle başlayan kitap, oyunların, çocukların bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimlerini beslemeleri konusundaki hayati rolünü ortaya koyuyor.

Bertolt Brecht – Beş Paralık Roman (2011)

  • BEŞ PARALIK ROMAN, Bertolt Brecht, çeviren: Sevgi Soysal, İletişim Yayınları, roman, 359 sayfa

‘Üç Kuruşluk Opera’nın meşhur yazarı Bertolt Brecht, usta kalemlerimizden Sevgi Soysal’ın Türkçeye kazandırdığı ‘Beş Paralık Roman’da, para hırsının olmadık işler yaptırdığı karakterlerinin hikâyesini anlatıyor. Brecht’in epik tiyatrosunun roman türüne uyarlanması olarak düşünülebilecek kitap, aynı zamanda onun devrimci eğilimlerini en belirgin biçimde ortaya koyduğu metinlerden. Brecht, Walter Benjamin’in sonsözüyle yayımlanan satirik romanında, kendine özgü tarzıyla, paranın iktidarının hüküm sürdüğü; havasız ofislerden, rutubetli hamamlardan ve sisli sokaklardan oluşan bir atmosferde, gün geçtikçe çıkarları için çürüyen ve kirlenen insanlığı anlatıyor.

Melania G. Mazzucco – O, Öyle Sevgiliydi (2011)

  • O, ÖYLE SEVGİLİYDİ, Melania G. Mazzucco, çeviren: Meryem Mine Çilingiroğlu, Yapı Kredi Yayınları, roman, 478 sayfa

Melania G. Mazzucco, biyografik romanı ‘O, Öyle Sevgiliydi’de, iki dünya savaşı arası bohem hayatın simgelerinden, Annemarie Schwarzenbach’ın hikâyesini anlatıyor. Varlıklı bir aileden gelen Schwarzenbach, yazarlığının yanı sıra, gezi gazeteciliğiyle de bilinir. Schwarzenbach bu gezilerinde, güney ve doğu Avrupa, Ortadoğu, ABD ve Kongo gibi ülkelere gitmişti. Hatırlanacağı gibi, kısa bir süre önce Türkçede yayımlanan ‘İran’da Ölüm’, Schwarzenbach’ın 1935 yılında İran’da geçirdiği zamanın meyvesiydi. İtalyan yazar Mazzucco’nun elimizdeki romanı ise, sıra dışı bir kadının inişli çıkışlı hayatının bilinmeyen birçok ayrıntısını günyüzüne çıkarıyor.