Taner Timur – Felsefe, Toplum Bilimleri ve Tarihçi (2011)

  • FELSEFE, TOPLUM BİLİMLERİ VE TARİHÇİ, Taner Timur, Yordam Kitap, tarih, 431 sayfa

Taner Timur ‘Felsefe, Toplum Bilimleri ve Tarihçi’de, tarih ve felsefe arasındaki kopuş ve birleşmelerden müteşekkil ilişkinin öyküsünü kaleme getiriyor. Sorgulamalarının ilk durağı olarak bilim ve felsefenin ilk vatanı Eski Yunan medeniyetini tercih eden Timur, üç bin yıl önce bu coğrafyada başlayan düşünce devrimini, Ortaçağ’dan Rönesans’a, Aydınlanma’dan Modern çağa ve Heidegger’den postmodern bilgi kuramına kadar izliyor. Timur’un kitabının özgünlüğü, Batılı modaların yoğun ve yapay biçimlerde yaşandığı; felsefecilerle tarihçi ve toplum bilimciler arasındaki sıkı bağların bulunmadığı Türkiye için önemli bir eleştiriyi üstlenmesi.

Quentin Bajac – Fotoğraftan Sonra (2011)

  • FOTOĞRAFTAN SONRA, Quentin Bajac, çeviren: Marşa Franco, Yapı Kredi Yayınları, fotoğraf, 160 sayfa
 
19. yüzyıl fotoğrafı üzerine düzenlenen birçok sergide görev almış Quentin Bajac, ‘Fotoğraftan Sonra’da, bir fotoğraf tarihi ekseninde, analog fotoğraftan dijital fotoğrafa geçiş sürecine odaklanıyor. Instamatic Kodak ve Polaroid’in gelişiyle 1960’larda başlayan amatör fotoğrafçılık; basın fotoğrafçılığının gelişmesiyle foto-röportajcılığın doğuşu; fotoğrafın gitgide daha çok tanındığı 1980’ler dönemi; hem profesyonellerin hem de amatörlerin fotoğraf uygulamalarında derin değişiklikler yaratan dijitalin ortaya çıkışı ve dijital teknolojilerle birlikte fotoğrafın otoritesinin sorgulanmaya başlanması, Bajac’ın ele aldığı konulardan birkaçı.

Robert Muchembled – Orgazmın Tarihi (2011)

  • ORGAZMIN TARİHİ, Robert Muchembled, çeviren: İsmail Yerguz, Sel Yayıncılık, inceleme, 382 sayfa
 
Robert Muchembled ‘Orgazmın Tarihi’nde, insanın en mahrem alanlarından olan beden zevkinin öyküsünü, 16. yüzyıldan günümüze uzanarak veriyor. Şehevi arzuların yüceltilmesinin, Avrupa’nın özgünlüğünün temelini oluşturduğunu söyleyen Muchembled, cinselliğin, 16. yüzyıldan 1960’lı yıllara kadar süren baskılar karşısında kendini sürekli uyarladığını belirtiyor. Yazar, batının cinsel zevke beş yüzyıldan beri yaklaşımının belirgin özelliklerini; Katoliklerin ve Protestanların ahlaksal baskısıyla cinselliğin cendereye alınışını ve 1960’lı yıllarda eski bağnaz modelin ABD’de kalıcı hale gelip hazcılığın Avrupa’da zaferini ilan edişini anlatıyor.

İbrahim Okçuoğlu – Günümüzde Emperyalizm (2011)

 

  • GÜNÜMÜZDE EMPERYALİZM, İbrahim Okçuoğlu, Akademi Yayınları, siyaset, 333 sayfa

 

 

İbrahim Okçuoğlu ‘Günümüzde Emperyalizm’de, serbest rekabetçi küreselleşmeden emperyalist küreselleşmeye, kapitalizmde gözlenen temel değişimlere odaklanıyor. Okçuoğlu, bu değişimleri saptarken, “emperyalizm”, “mülksüzleştirme ekonomisi”, “sermaye birikimi” gibi kavramlar konusunda teorinin yaşamakta olduğu sorunları da tartışmaya açıyor. Tekellerin oluşma koşulları ve dünya pazarı üzerinde hakimiyet mücadelesi; modern mali sermayenin oluşumu ve 21. yüzyılın başında bankalar ile borsalar; uluslararası üretimin ve çalışma sürecinin yeniden örgütlenmesi; emperyalist küreselleşme ve yeni sömürgecilik, Okçuoğlu’nun kuşatıcı bir bakış açısıyla ele aldığı konulardan birkaçı. Kitap, günümüz emperyalizminin temel sorunlarını, sermaye ve üretimin uluslararası hareketini ve bunun sonuçlarını merak edenler için iyi bir kaynak.

Emmanuel Levinas – Tanrı, Ölüm ve Zaman (2011)

  • TANRI, ÖLÜM VE ZAMAN, Emmanuel Levinas, çeviren: Işık Ergüden, Dost Kitabevi, felsefe, 231 sayfa

 

‘Tanrı, Ölüm ve Zaman’, çağdaş fenomenolojiye etik alanında getirdiği yorumla dikkat çekmiş düşünür ve Talmud bilgini Emmanuel Levinas’ın 1975-76 akademik yılında Sorbonne Üniversitesi’nde vermiş olduğu derslerden oluşuyor. Düşünür bu derslerinde, Aristoteles, Platon, Kant, Hegel, Bergson gibi, felsefe tarihinin önde gelen figürlerini yeni bir okumaya tabi tutuyor. Fakat dersleri asıl ilgi çekici kılan husus, Heidegger’in ‘Varlık ve Zaman’ adlı yapıtıyla bir hesaplaşmaya girişmesi. Levinas ilk elden, Heidegger’in, nesnel zaman anlayışına getirdiği eleştiriler ile varoluşun kendine özgü zamansallığını bireyin ölümlülük koşuluyla yakın ilişki içinde ele alışını takdir ediyor. Fakat Levinas, Heidegger’i, varlık, ölüm ve zaman gibi kavramları çözümlerken, temel varlık tasarısı içinde kaldığı için de eleştiriyor.

Handan Çağlayan, Şemsa Özar ve Ayşe Tepe Doğan – Ne Değişti? (2011)

  • NE DEĞİŞTİ?, Handan Çağlayan, Şemsa Özar ve Ayşe Tepe Doğan, Ayizi Kitap, kadın, 206 sayfa

 

Bilindiği gibi Kürtler, en yoğun şekilde 1990-1995 yılları arasında, Doğu ve Güneydoğu’da zorunlu göçe tabi tutulmuştu. Göç, ardında boşaltılmış, yakılmış ve harabeye çevrilmiş binlerce köy bırakırken, yerlerinden yurtlarından edilen Kürtler kendilerini köylerinden çok uzakta, başka kentlerde buldular. İşte, Handan Çağlayan, Şemsa Özar ve Ayşe Tepe Doğan gibi, alanında uzman üç ismin çabasıyla ortaya çıkan bu kitap, zorunlu göçü Kürt kadınlarının gözünden izliyor. Yirmi beş kadın ve kız çocuğu ile yapılan yüz yüze görüşmelere dayanan çalışma, kadınların zorunlu göç sürecine dair anılarına; ailelerin parçalanması, cezaevleri, ev baskınları, işsizlik, evsizlik ve yoksulluk gibi travmalarla dolu hayatlarına iniyor. Kitap, Kürt kadınlarının deneyimlerini ve taleplerini görünür kılmasıyla önemli bir boşluğu dolduruyor.

Carlos Fuentes – Bütün Mutlu Aileler (2011)

  • BÜTÜN MUTLU AİLELER, Carlos Fuentes, çeviren: Zeynep Önal, Can Yayınları, roman, 420 sayfa

 

Carlos Fuentes, elimizdeki romanı ‘Bütün Mutlu Aileler’de, ülkesi Meksika’nın aile yapısını masaya yatırıyor. Fuentes, buradaki öyküleri yoluyla, ülkesinin tezatlarla dolu dokusunu tasvir ederken, aynı zamanda evrensel bir insan hikâyesi de ortaya koyuyor. Roman, Meksikalıların bugününü, kendilerini tanımladıkları kimlik anlayışları eşliğinde izlerken, yetkin bir üslupla, bu kimliğin belirleyici unsuru olan travmaların kökenine iniyor. Roman, ailelerin mikro hayatı ekseninde ve farklı kesimleri temsil eden karakterlerinin bakış açısından, Meksika’nın aile yaşamını, alışkanlıklarını, sınıfsal hiyerarşilerini ve ataerkil yapısını irdeliyor.

Kolektif – Felsefe Tarihi, Cilt 1: Kurucu Düşünceler (2011)

  • FELSEFE TARİHİ, CİLT 1: KURUCU DÜŞÜNCELER, kolektif, çeviren: İsmail Yerguz, İletişim Yayınları, felsefe, 288 sayfa

 

Farklı yazarların katıldığı ‘Kurucu Düşünceler’, kültürün ve düşüncenin temellerini atan önemli uğrakların ortaya çıkışını tasvir ediyor. Kitapta Yunan, Yahudi ve Ortadoğu, Hıristiyan, Hindistan, Çin ve İslam kurucu düşünceleri değerlendiriliyor. Kitapta yer alan makaleler, Platon’dan Aristoteles’e, Helenistik felsefeden Mezopotamya’daki felsefe öncesi düşünceye, Kutsal Kitap’tan kilise babalarının düşüncelerine, Augustinus’un öğretisinden Hint düşüncesinin kaynaklarına ve İslam kurucu düşüncesindeki üç büyük meseleye kadar birçok konuyu ele alıyor. Felsefenin ana kaynaklarını saptayan çalışma, konuya ilgi duyan her okura hitap ediyor.

Fadime Özkan – Dil Yarası (2011)

  • DİL YARASI, Fadime Özkan, Okur Kitaplığı, siyaset, 590 sayfa

 

Fadime Özkan’ın ‘Dil Yarası’, aydın ve entelektüellerle yapılan, Kürt sorunu konulu söyleşilerden oluşuyor. Özkan’a konuşan kişilerin farklı görüşlerden gelmesi, sorunun çözümüne dair farklı düşünce ve bakış açılarının bir arada bulunmasını da sağlamış. Bununla birlikte, Kürt sorununun özünde bir demokrasi sorunu olduğu ve ancak barışçıl yaklaşımlarla çözülebileceği fikri, neredeyse tüm isimlerin buluştuğu ortak payda. Fuat Keyman, Ümit Fırat, Faruk Loğoğlu, Tarık Ziya Ekinci, Ayhan Aktar, Altan Tan, Bejan Matur, Doğu Ergil, Selahattin Demirtaş, Hüseyin Çelik, Orhan Miroğlu, Cevat Öneş ve Mesut Yeğen, söyleşilere katılan isimlerden bazıları.

Zeynep Aliye – Bekâret Boncuğu (2011)

  • BEKÂRET BONCUĞU, Zeynep Aliye, Kavis Kitap, öykü, 216 sayfa

 

Zeynep Aliye ‘Bekâret Boncuğu’nda bir araya gelen öykülerinde, Türkiyeli kadınların toplumsal konumunu masaya yatırıyor. Öykülerinde kadınları anne, eş, evlat ve çocuk olarak karşımıza çıkaran Aliye, muhafazakâr bir toplumda hayatta kalmaya çalışan kadınların maruz kaldığı büyük kuşatılmayı ve baskıları resmediyor. Yazar, kitaba adını veren öyküsünde de, Sevinç isimli karakterinin, masumiyetini yitirme korkusunu anlatıyor. Yakın zamanda evlenecek olan Sevinç, geçmişinde yaşadığı bir gönül macerasının vicdan azabını yaşamaktadır. Sevinç, toplumca kabul edilen ve onaylanan evlilik ile hayal ettiği hayat arasında kararsızlık yaşamaktadır.