Reidar Due – Deleuze (2025)

Gilles Deleuze, modern felsefenin sınırlarını zorlayan düşünürlerden biri olarak özgün bir kavramsal evren kuruyor. Deleuze’ün felsefesine giriş niteliğinde olan bu kitabında Reidar Due, Deleuze’ün düşünce sistemini derinlemesine inceliyor ve onun felsefi yeniliklerini açıklıyor. Deleuze’ün temel motivasyonu, sabit özlere dayalı düşünceyi reddedip farklılık ve oluş kavramları üzerinden yeni bir ontoloji geliştirmek oluyor. Felsefesi, Aristotelesçi hiyerarşilerden ve Kartezyen öznelikten uzak durarak çokluk, akış ve süreç odaklı bir yaklaşım ortaya koyuyor.

Due, kitabın başında Deleuze’ün Spinoza, Nietzsche ve Bergson gibi düşünürlerden nasıl ilham aldığını gösteriyor. Spinoza’dan monizmi, Nietzsche’den güç istencini ve Bergson’dan süre anlayışını devralan Deleuze, bu öğeleri yeniden yorumlayarak farklılık felsefesini kuruyor. Kavram üretimi onun için statik değil, sürekli bir yaratım süreci anlamına geliyor. Bu bakış, temsilin sınırlarını aşan bir düşünme biçimi sunuyor.

Eserin önemli bir bölümü Deleuze’ün bilim, sanat ve sinema ile ilişkisine ayrılıyor. Ona göre felsefe yalnızca soyut kavramlarla değil, yaşamın tüm yaratıcı alanlarıyla bağlantılı olmalı. Sinema üzerine yazdığı çalışmalar, zaman ve hareket kavramlarını yeniden düşünmesine imkân veriyor. Due, bu fikirlerin çağdaş düşünceye nasıl katkı sağladığını ayrıntılı bir şekilde açıklıyor. Kitap, Deleuze’ün karmaşık felsefesini anlaşılır kılan ve onun modern düşünceye getirdiği radikal perspektifi ortaya koyan bir rehber işlevi görüyor.

  • Künye: Reidar Due – Deleuze, çeviren: Abdurrahman Aydın, Sel Yayıncılık, felsefe, 224 sayfa, 2025

Can Kalkan – Dili Yabana Sürmek (2025)

Bu kitap, Gilles Deleuze ve Félix Guattari’nin “minör edebiyat” kavramı etrafında şekillenen düşüncelerini merkeze alarak, edebiyatın yalnızca estetik değil, aynı zamanda politik bir alan olduğunu gösteriyor. Minör edebiyat; merkezin diline içeriden yabancılaşarak yazmak, sessizleştirilmiş kimliklerin sesini duyurmak ve dilin yerleşik yapısını sarsmak demektir. Bu çerçevede edebiyat, azınlıkların, yoksulların ve dışlanmışların dilsizliğini bozan bir eyleme dönüşür.

‘Dili Yabana Sürmek’, yalnızca edebiyatseverlere değil; dilin iktidar tarafından nasıl biçimlendirildiğini, kimlik ve aidiyet ilişkilerini nasıl kurduğunu sorgulayan herkese sesleniyor. Dil ile iktidar arasındaki gerilim hattında minör edebiyat, temsil edilemeyeni temsil etmeye çalışırken, aynı zamanda temsilin sınırlarını da zorlar. Böylece edebi üretim, salt bireysel bir uğraş olmaktan çıkar, kolektif ve dönüştürücü bir direnişe evrilir.

Latife Tekin’in “yazabilmek için insanın evinden ve evinin dilinden kopması gerekir” sözü, Deleuze’ün “ana diline yabancı gibi yazmak” fikriyle doğrudan kesişir. Tekin’in edebiyatı, geleneksel dil kalıplarını yıkarak, yoksulların, kadınların ve görmezden gelinen toplulukların çoklu deneyimlerini dile taşır. Bu yazım biçimi, dili sadece anlatım aracı değil, aynı zamanda mücadele sahası haline getirir.

Bu eser, minör edebiyatın nasıl dönüştürücü bir güce sahip olduğunu gösterirken, edebiyatın sınıfsal doğasını, temsil krizini ve dilin ideolojik işleyişini tartışmaya açıyor. Deleuze, Guattari ve Latife Tekin’in düşünceleri arasında kurulan bağ, edebiyatın potansiyelini sınırsızlaştıran bir zemin sunuyor. Yazmak, bu bağlamda sadece ifade değil, aynı zamanda bir kopuş ve direniştir.

  • Künye: Can Kalkan – Dili Yabana Sürmek: G. Deleuze & F. Guattari’nin İzinde Latife Tekin’de Minör Edebiyat, Nota Bene Yayınları, inceleme, 136 sayfa, 2025

Gilles Deleuze – Kant’ın Kritik Felsefesi (2024)

  • İnsanın zihinsel yetileri nelerdir?
  • Bilmek, hayal etmek ne demektir?
  • Temsil, sentez, analiz, idea, kavram ve görü Kant’ta ne anlama gelir ve nasıl bir ilişki içindedir?
  • Akıl, anlama yetisi ve hayalgücü arasındaki ilişkinin doğası nedir, hangi alanlarda işlevsel ve hangi alanlarda yasa koyucudurlar?

Gilles Deleuze, ‘Kant’ın Kritik Felsefesi’nde, felsefe tarihinin en önemli filozoflarından biri, hatta belki de en önemlisi olan Immanuel Kant’ın ‘Saf Aklın Kritiği’, ‘Pratik Aklın Kritiği’ ve ‘Yargı Yetisinin Kritiği’ adlı üç temel eserinde uyguladığı felsefi yöntemin analizini yapıyor:

“Genel olarak Kritik’in temel bir tezinin ilkesini akılda tutmakla yetineceğiz: aklın, doğaları bakımından birbirlerinden farklı ilgileri vardır. Bu ilgiler organik ve hiyerarşik bir sistem oluşturur ki bu da akıl sahibi varlığın erekler sistemidir.” Fakat der Gilles Deleuze, “yasa koyucu bir yeti, diğer yetilerin bütün görevlerini ortadan kaldırmaz. (…) Her bir Kritik’i takiben anlama yetisi, akıl, hayalgücü, bu yetilerden birinin başkanlığında, birbirleriyle farklı şekillerde ilişkilenirler.”

  • Künye: Gilles Deleuze – Kant’ın Kritik Felsefesi, çeviren: Yağmur Ceylan Uslu, İnka Kitap, felsefe, 116 sayfa, 2024

Richard Rushton – Deleuze’den Sonra Sinema (2024)

‘Deleuze’den Sonra Sinema’, Deleuze’ün sinemaya dair yazdıklarına açık ve anlaşılır bir giriş sunuyor.

Deleuze’ün çığır açıcı iki sinema kitabında karşımıza çıkan çok sayıda kategoriyi ve sınıflandırmayı açıklayan eser, John Ford, Sergey Ayzenştayn, Alfred Hitchcock, Michelangelo Antonioni, Alain Resnais gibi yönetmenlerin filmleri de dâhil olmak üzere pek çok yapımı değerlendirmeye tabi tutuyor.

Steven Spielberg, Lars von Trier, Martin Scorsese ve Wong Kar-wai gibi çağdaş yönetmenleri de Deleuze’ün teorileri ışığında ele alarak onun sinema üzerine yazdıklarına güncel bir bakış kazandırıyor.

‘Deleuze’den Sonra Sinema’, Deleuze’ün neden bugün haklı olarak sinemanın en büyük filozoflarından biri kabul edildiğini gösteriyor bize.

Felsefe ve film çalışmaları meraklıları için temel bir okuma…

Kitaptan bir alıntı:

“Filmler daha ziyade kendi felsefeleriyle gelir, onlar kendinde felsefidir. Bana göre bu, yani filmlerin kendilerini incelemek, Deleuze’ün Sinema kitaplarının temel amaçlarındandır ve kuşkusuz bu kitabın da başlıca amacıdır. Dolayısıyla şunu doğru anlayalım: Deleuze, sayesinde sinemayı izah edeceğimiz bir felsefe icat etmez. Aksine sinema bize kendi felsefelerini sunar, Deleuze de Sinema kitaplarında bizzat bunu izah etmeye çalışır.”

  • Künye: Richard Rushton – Deleuze’den Sonra Sinema, çeviren: Yasin Aydınlık, Vakıfbank Kültür Yayınları, sinema, 224 sayfa, 2024

Gilles Deleuze – Özneleşme (2024)

Deleuze’ün Vincennes Üniversitesi’nde Foucault üzerine verdiği derslerin ilk kısmı “Bilgi”, ikinci kısmını “İktidar” adı altında yayımlanmıştı.

Deleuze, Foucault’nun düşüncesini bilgi, iktidar ve özneleşme olmak üzere üç eksenli bir düşünce olarak okuyacağını bize daha en başından söylemişti.

Mesele yalnızca bu eksenlerin birinden diğerine nasıl geçildiği olsaydı, derslerin “Özneleşme” adını taşıyan bu üçüncü kısmı, bir düşünürün entelektüel biyografisinin son cildinden ibaret kalabilirdi.

Ama Deleuze, bunun yerine, Foucault’nun düşüncesinin arkasına geçip ona canavara benzeyen bir çocuk doğurtmayı tercih ediyor.

Yorumlamayı felsefi bir yaratıma dönüştürüyor.

Özneleşme süreçleri kavramının Foucault’nun çocuğu olduğuna hiç şüphe yoktur.

Ama bu kavram, dışarı ve kıvrımla ilişkilendirildikçe gerçekten bir canavarı da andırmaya başlar.

Şimdi özneleşme, dışarının bir kıvrımı olduğu oranda, asla bir kapanma değil bir açıklıktır.

Çünkü her şey bilgi, iktidar ve özneleşme eksenleri arasındaki mücadelelere, karşıtlıklara ya da uzlaşmalara bağlıdır.

İktidar yeni özneleşme kiplerini ele geçirmekten elbette hiç geri durmaz.

Ama buna her yeltendiğinde yeni özneleşme süreçlerinin doğuşuna da engel olamaz.

Deleuze’e göre, bu yüzden Foucault’nun kapatılmanın düşünürü olmadığı kesindir.

Ama aynı sebeple ondaki “kendilikle ilişki” teması da özneye bir geri dönüş değildir.

Sonucu özne olmayan özneleşmeler de vardır.

Direniş noktalarının nasıl dağılıp yayılacağını bu özneleşme süreçleri belirler.

Direniş tam da bu yüzden iktidara nazaran birincildir.

Deleuze, derslerin bu son cildinde, Foucault’da direnişin nereden geldiği sorusuna nihayet bir yanıt bulmuş gibidir.

  • Künye: Gilles Deleuze – Özneleşme: Foucault Üzerine Dersler, çeviren: Mustafa Çağlar Atmaca, Otonom Yayıncılık, felsefe, 280 sayfa, 2024

Robert Sasso ve Arnaud Villani – Gilles Deleuze Sözlüğü (2023)

Bu kapsamlı sözlük Gilles Deleuze’ün orijinal terminolojisinin sistematik bir envanterini çıkarmasıyla çok önemli.

Robert Sasso ve Arnaud Villani, her bir kavramın ayrıntılı bir tarihini, felsefi bir tartışma ve metinlerin bibliyografyası eşliğinde sunuyor.

Sözlük, mevcut veya gelecekteki tüm Deleuze çalışmaları için eşsiz bir araç.

Deleuze’ün felsefesinde, bireyler ve gruplar gibi, kavramlar da kompozisyonlarını sürekli değiştiren farklılaşma çizgilerinden oluşur.

Bu felsefenin baş döndürücü kavram yaratımı, aynı kavramın başka başka terimlerle ifade edilmesine yol açar.

Bazen de ifade edilen kavramın anlamı esner ve başka kavramlarla başka kompozisyonlar oluşturur.

Üstelik bunların hepsi aynı anda olur.

Bu durumda, kavram ile tanımı bile mutlu bir beraberlik içinde değilken, kavram ile kelimenin nasıl bir mutlu beraberliği olabilir ki?

Böyle bir beraberliği varsaymadan, bir felsefenin sözdağarını oluşturmak hâlâ mümkün olabilir mi?

Olabilir.

İşte bu sözlük, bunun da yeterli bir kanıtı olabilir.

  • Künye: Robert Sasso ve Arnaud Villani – Gilles Deleuze Sözlüğü, çeviren: İrem Güven, Otonom Yayıncılık, sözlük, 368 sayfa, 2023

Gilles Deleuze – İktidar (2023)

Gilles Deleuze, Vincennes Üniversitesi’nde Foucault üzerine verdiği derslere 1985 yılının sonuna doğru, ona göre Foucault’nun düşüncesinin üç temel ekseninden ilki olan “bilgi”den başlamıştı.

Derslerin 1986 yılının başına denk gelen bu ikinci kısmında ise, Deleuze ikinci eksen olan “iktidar”ın düşünce ve pratikteki süreksizlikler, dolambaçlar, kırılmalar, çarpışmalar, geri dönüşler, sıçrayışlarla kıvrımlanmış olan bir haritasını sunuyor.

  • Künye: Gilles Deleuze – İktidar: Foucault Üzerine Dersler 7 Ocak – 15 Nisan 1986, çeviren: Sinem Özer ve Münevver Çelik, Otonom Yayıncılık, felsefe, 488 sayfa, 2023

Süreyya Su ve Arif Aytekin – Kaygan Uzamda Hareketler (2022)

“Gilles Deleuze’ün düşüncesine giriş için bir kapı yoktur; birçok kapılar vardır. Üstelik bu kapılar bir başlangıç yerine açılmazlar. Aslında bir yere açılmazlar çünkü Deleuze’ün düşüncesi bir yok-yerdir, yer olmayandır (non-lieux).”

‘Kaygan Uzamda Hareketler’, çağdaş Fransız düşüncesinin iki kült ismi olan Gilles Deleuze ve Félix Guattari’nin felsefesini çok yönlü irdeleyen bir metin.

Süreyya Su ve Arif Aytekin imzalı çalışma, günümüzde postmodern olarak adlandırılan çağdaş siyasal, toplumsal, kültürel ve sanatsal durumları açıklamak için Deleuze ve Guattari’nin ürettiği fikirlerin neden hayati derecede önemli olduğunu gözler önüne sermesiyle özellikle dikkat çekiyor.

Burada, Deleuze’ün Hegel ve Nietzsche’yle ilişkisi, olay felsefesi, virtüel güçler, psikanalizin anti-ödipal eleştirisi, oluş, psikanaliz, şizoanaliz, arzu ve organsız beden gibi Deleuze’ün temel kavramlarını açıklanıyor, Deleuze’ün sinema felsefesinde Godard imgesinin kendine nasıl yer bulduğu tartışılıyor.

Kitapta ayrıca, Guattari’nin arzu üzerine metinlerine de yer verilmiş.

Düşünür bu metinlerinde arzu ve güç arasındaki ilişki, arzu sineması ve arzunun özgürleşmesi konularını ele alıyor.

‘Kaygan Uzamda Hareketler’, felsefeyle ilgilenen her okurun kitaplığında yer almalı.

  • Künye: Süreyya Su ve Arif Aytekin – Kaygan Uzamda Hareketler: Deleuze ve Guattari Üzerine Çalışmalar, Nobel Yayınları, felsefe, 164 sayfa, 2022

Ronald Bogue – Deleuze, Sinema ve Felsefe (2021)

Gilles Deleuze’ün sinema üzerine fikirleri bugün de ilgi çekiyor ve yoğun olarak tartışılıyor.

Ronald Bogue de, Deleuze’ün sinema hakkındaki yoğun ve görünürde kapalı pasajlarını açıklığa kavuşturan iyi bir çalışmaya imza atmış.

Deleuze’ün 4 Kasım 1995’teki vefatının hemen ardından Serge Toubiana onu şu sözlerle andı:

“Son otuz yıla damgasını vurmuş Fransız düşünürleri arasında yalnızca Deleuze sinemayı hakiki anlamda sevmişti.”

Felsefenin hayati unsurlarıyla birlikte sanatların da “felsefeden sanata, sanattan felsefeye geçen ayrılmaz güçler” olduğunu savunan Deleuze’e göre, filozoflar kavramları, yönetmenler ise imajları icat eder.

Fakat yönetmenler sinema hakkında konuşmaya başladığında artık “başka bir şeye dönüşür”.

O vakitte yönetmenler temel sinematik kavramların çekirdeğini ilan eder ve filozoflar onları geliştirmek, kavramlar koleksiyonundan tutarlı bir sinema teorisi inşa etmek için bu kavramlar üzerinde çalışmaya başlar.

Deleuze’ün kitapları yoğun akıl yürütmenin, hem sinema hem de felsefe alanında geniş kapsamlı sentetik yorumların çalılıklarında Deleuze’ü izlemek durumundaki okuyuculardan önemli taleplerde bulunur.

Bogue, bu kitabında Deleuze’ün kullandığı kaynakları ve örnekleri ortaya koyarak onun en yoğun ve görünürde kapalı pasajlarını açıklığa kavuşturmak suretiyle ‘Cinema 1’ ve ‘Cinema 2’ okumalarını sürdürüyor.

  • Künye: Ronald Bogue – Deleuze, Sinema ve Felsefe, çeviren: Ekrem Ekici, Küre Yayınları, felsefe, 223 sayfa, 2021

Kolektif – Deleuze’ün Film Felsefesinin İzleri (2021)

Gilles Deleuze’ün sinema yazıları hakkında eleştirel bir analiz isteyenler bu derlemeyi kaçırmak istemeyecektir.

Kitap, Deleuze’ün film teorilerinin çağdaş görsel kültür incelemelerini nasıl derinden etkilediğini ortaya koyuyor.

Fransız Deleuze, yirminci yüzyılın en yenilikçi düşünürlerinden biridir.

‘Cinema 1: The Movement-Image’ (1983) ve ‘Cinema 2: The Time-Image’ (1985) adlı iki ciltlik eseri, yayınlandığı tarihten itibaren film ve felsefe alanındaki çalışmaları derinden etkiledi.

Film, medya ve kültür konularına odaklanan araştırmacılar, Deleuze’ün düşüncesinin en etkin nasıl kullanılabileceği üzerine kafa yormayı sürdürüyor.

Bu kitap da, Deleuze’ün sinema yazıları hakkında kaleme alınan eleştirel makalelerden oluşuyor.

Yazarlar, Deleuze’ün film teorilerinin süregelen önemini ve bunların çağdaş görsel kültür incelemelerini hangi şekillerde etkilediğini sistematik bir biçimde ortaya koyuyor ve bu alan araştırmaları için yeni yönergeler sunuyor.

Çalışma, Deleuze’ün film teorisinin önemi ve kullanışlılığına dair bir başucu kaynağı.

Kitaba katkıda bulunanlar ise şöyle: Raymond Bellour, Ronald Bogue, Giuliana Bruno, Ian Buchanan, James Chandler, Tom Conley, Amy Herzog, András Bálint Kovács, Patricia MacCormack, Timothy Murray, Dorothea Olkowski, John Rajchman, D. N. Rodowick, Marie-Claire Ropars-Wuilleumier, Garrett Stewart, Damian Sutton ve Melinda Szaloky.

  • Künye: Kolektif – Deleuze’ün Film Felsefesinin İzleri, editör: D. N. Rodowick, çeviren: Nurullah Yakut, Küre Yayınları, felsefe, 371 sayfa, 2021