Jale Özata Dirlikyapan (ed.) – Georg Simmel: Sosyolog, Sanatçı, Düşünür (2011)

  • GEORG SIMMEL: SOSYOLOG, SANATÇI, DÜŞÜNÜR, editör: Jale Özata Dirlikyapan, Doğu Batı Yayınları, sosyoloji, 391 sayfa

Birçok yazarın metinleriyle yer aldığı ‘Georg Simmel’, sosyolojinin kurucusu olarak anılan, fakat hacimli eserleri henüz Türkçeye çevrilmemiş Simmel’in düşün dünyasına iniyor. Simmel hakkında yazılan makalelerden oluşan kitap, Simmel’le hemen hemen aynı dönemde ürün vermiş Émile Durkheim, Georg Lukács ve Max Weber gibi ünlü dünüşürlerin Simmel hakkında kaleme aldıkları yazıların yanı sıra, Simmel’in farkını tespit etmeye çalışan, onun, Lewis A. Coser’in tanımıyla “büyüleyici parlaklığı”nı ve “kırılgan zarafeti”ni anlamlandırmaya girişen yazarların makaleleri de yer alıyor. Simmel ve modern yaşam, Simmel’in Amerikan sosyolojisi üzerindeki etkisi, Simmel’in sanat üzerine yazılarında kültüre yaklaşımı, Simmel’in para felsefesi ve Durkheim ile Simmel arasındaki tartışma, kitaptaki makalelerin ele aldığı bazı konular.

Kadri Yıldırım – Kültür Bakanlığı’nın Mem û Zîn Çevirisine Eleştirel Bir Yaklaşım (2011)

Ardımızda bıraktığımız 2010’un en dikkat çeken kültür-sanat olaylarından biri, Kültür Bakanlığı’nın, 1650-1707 arasında yaşamış Ehmedê Xanî’ye ait ‘Mem û Zîn’i Türkçeye kazandırmasıydı.

Devletin bir bakanlığının klasik Kürt edebiyatının başyapıtlarından olan bir eseri çevirmesi, kuşkusuz önemli bir gelişmeydi.

Fakat Namık Açıkgöz’e yaptırılan çeviri, eksikleri nedeniyle eleştirilere maruz kaldı.

İşte Kadri Yıldırım elimizdeki çalışmasında, söz konusu çeviriyi eleştirel bir bakışla yorumluyor; Açıkgöz’ün çevirisindeki hataları beyit sırasına göre ortaya koyuyor.

Yıldırım, Açıkgöz’ün hatalarının daha çok iki nedenden kaynaklandığını söylüyor.

Birincisi, çevirmenin bu eseri tercüme edecek kadar Kürtçe bilmemesi, ikincisi de, Mehmet Emin Bozarslan’ın ilk baskısı 1968 yılında yapılan Türkçe çevirisini taklit etmesi.

  • Künye: Kadri Yıldırım – Kültür Bakanlığı’nın Mem û Zîn Çevirisine Eleştirel Bir Yaklaşım, Avesta Yayınları, inceleme, 204 sayfa

Yalçın Bürkev, Metin Özuğurlu, Yasemin Özdek ve Ersin Vedat Elgür (ed.) – Hak Mücadeleleri 1 – 2 (2011)

  • HAK MÜCADELELERİ 1-2, editör: Yalçın Bürkev, Metin Özuğurlu, Yasemin Özdek ve Ersin Vedat Elgür, Nota Bene Yayınları, siyaset, 2 Cilt, 658 sayfa

Tunus ve Mısır’da son dönemde tanık olduklarımız, kitlelerin isyanı halinde büyük dönüşümlerin ortaya konabileceğinin güncel örneklerinden. Oysa hak mücadelesinin köklü ve zengin bir tarihi var. İşte İki cilt halinde yayımlanan ‘Hak Mücadeleleri’, kuramsal, tarihsel ve güncel boyutlarıyla hak mücadelelerinin bu köklü ve zengin tarihini ele alıyor. Kitabın ilk cildinde, hak kavramının kuramsal boyutuna; ikinci cildinde ise, dünyadaki güncel hak mücadeleleri pratiklerine odaklanılıyor. Mücadeleler ekseninde hakların da ele alındığı kitapta, tarihsel hak belgelerini içeren ekler bölümü de yer alıyor. Birçok yazarın katkıda bulunduğu kitap, barınma, su, çevre, iş, sağlık, eğitim, ulaşım gibi insanca yaşamın bilinen ve bilinmeyen alanlarında savunma hattı inşa edenleri, ayrıntılı bir bakışla irdelemesiyle dikkat çekiyor.

Adnan Bostancıoğlu (söyleşi) – Bitmeyen Yolculuk: Oğuzhan Müftüoğlu Kitabı (2011)

  • BİTMEYEN YOLCULUK: OĞUZHAN MÜFTÜOĞLU KİTABI, söyleşi: Adnan Bostancıoğlu, Ayrıntı Yayınları, söyleşi, 328 sayfa

‘Bitmeyen Yolculuk’, Türkiye sol hareketin önemli aktörlerinden Oğuzhan Müftüoğlu’yla yapılmış uzun soluklu bir söyleşi. Geçmişinde, Dev-Genç, THKP-C ve Devrimci Yol gibi davaların yer aldığı Mütftüoğlu, hayatının on bir yılını cezaevinde geçirdi. Cezaevinden çıktıktan sonra da ÖDP ve BirGün gazetesinin kuruluşunda yer aldı. Elimizdeki kitap, Müftüoğlu’nun uzun yolculuğunun, yani 40-45 yıla uzanan devrimci mücadelesinin kapsamlı bir hikâyesini sunduğu için, meraklısı için iyi bir kaynak. Kitabın bunun yanı sıra, Müftüoğlu’nun hayatı ekseninde, Türkiye yakın tarihinin ve sol hareketin bir panoramasını çizdiğini de söyleyebiliriz.

Edward Hallett Carr – Lenin’den Stalin’e Rus Devrimi (2011)

LENİN’DEN STALİN’E RUS DEVRİMİ, Edward Hallett Carr, çeviren: Levent Cinemre, Yordam Kitap, tarih, 270 sayfa

Edward Hallett Carr, Sovyet tarihini en iyi anlatan on dört ciltlik ‘Sovyet Rusya Tarihi’ adlı eseriyle ünlü. Carr, ‘Lenin’den Stalin’e Rus Devrimi’ başlıklı eserinde ise, Ekim devriminin en önemli ayağını oluşturan 1917-1929 dönemine odaklanıyor. On dört ciltlik çalışmasının yoğun bir özeti olarak düşünülebilecek kitap, 1920’lerin ana sorunlarını “anlatısal” tarih biçiminde, kronolojik sıralamayla anlatıyor. Stalinizmin yükselişi, Bolşeviklerin ulusal azınlıklar konusundaki politika ve uygulamalarını kapsamlı bir bakışla irdeleyen Carr, özellikle Stalin diktatörlüğünün kuruluş aşamalarına dair henüz aşılamayan bir yoruma imza atmış.

Antonio Altarriba – Uçma Sanatı: Bir İspanya İç Savaşı Hikâyesi (2011)

  • UÇMA SANATI: BİR İSPANYA İÇ SAVAŞI HİKÂYESİ, yazan: Antonio Altarriba, desenler: Kim, Versus Kitap, çizgiroman, 205 sayfa

Antonio Altarriba’nın yazdığı, Kim’in çizimleriyle zenginleştirdiği elimizdeki çizgiroman, İspanya İç Savaşı’nı hikâye ediyor. Eser, babası intihar eden anlatıcının, onun çocukluğuna, gençliğine, yetişkinliğine ve nihayet yaşlılığına dair anlatımlarıyla ilerler. Kurgu böylece, karakterinin hayatı ekseninde, bir ülkeyi, trajik geçmişiyle İspanya’yı tasvir ediyor. İç savaşın yok ettiği bir toplumsal doku çizgiromanın merkezine yerleştirilirken, aynı zamanda acımasızlığıyla kitleleri kırıp geçiren bir yoksulluğun da izi sürülüyor. Beş büyük çizgiroman ödülünü de kazanan ‘Uçma Sanatı’, 1936-1939 yılları arasında yaşanan ve 700 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan, nihayetinde Franko’nun “Barış gelmedi, zafer geldi…” diyerek faşistlerin zaferini ilan ettiği İspanya İç Savaşı’nın görsel açıdan zengin bir hikâyesini sunuyor.

Levent Ali Çanaklı – Türk Romanında Bürokrasi ve Memurlar (2011)

  • TÜRK ROMANINDA BÜROKRASİ VE MEMURLAR, Levent Ali Çanaklı, Özgür Yayınları, inceleme, 581 sayfa

Levent Ali Çanaklı, ‘Türk Romanında Bürokrasi ve Memurlar’da, 1872-1950 yılları arasında Türk romanında dikkat çekecek derecede işlenmiş bürokrasi ve memuriyet konusunu inceliyor. Çanaklı’nın incelemesinde gördüğümüz kadarıyla, romanlarda bürokrasi ve memurluk, çoğu kez olumsuz bir cepheden ele alınmış. Kitap, tarihi bir çerçeve çizmek amacıyla, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk bürokrasisinin ana niteliklerine odaklanarak başlıyor. Birçok romanın incelendiği çalışmanın devamında, Türk romancılarının bürokrasiyi, devlet idaresini, devlet memurluğunu, halk ile bürokrasi ve devlet arasındaki ilişkileri nasıl yorumladıklarını gözler önüne seriyor.

Johannes Mario Simmel – Merhaba Umut (2011)

  • MERHABA UMUT, Johannes Mario Simmel, çeviren: Ahmet Arpad, Everest Yayınları, roman, 520 sayfa

Gerilim edebiyatının ünlü kalemlerinden Johannes Mario Simmel ‘Merhaba Umut’ta, uyuşturucu kaçakçılarının kirli dünyasına iniyor. Romanın merkezinde, Nobel ödüllü Prof. Adrian Lindbout’un yaşadıkları yer alır. Şimdilerde saygın bir hayat sürmekte olan Lindbout, geçmişindeki kötülüklerin tümüyle üstünü örttüğünü zannetmektedir. Fakat günün birinde ortaya çıkan bir rahip, Lindbout’un karanlık geçmişini ortaya koyan bir mektup getirir. Bu mektup, Lindbout’un hafızasından ve yüreğinden tümüyle sildiğini düşündüğü günahlarının ortalığa saçılmasına vesile olacaktır. Fakat bunlarla yüzleşebilmek, profesör açısından pek kolay olmayacaktır.

Ayşe A. Güzelsoy – İstanbul’daki Gizli Mutfak (2011)

  • İSTANBUL’DAKİ GİZLİ MUTFAK, Ayşe A. Güzelsoy, Alfa Yayınları, yemek, 229 sayfa

Ayşe A. Güzelsoy imzalı ‘İstanbul’daki Gizli Mutfak’, Osmanlı İstanbul’unun kaybolmuş ya da kaybolmanın eşiğine gelmiş lezzetlerini yeniden yorumluyor. Bu yorumun neticelerini barındıran elimizdeki kitap, İstanbul’u güzel kılan değerlerden olan anberiye, armut turşusu, kış cacığı, beyaz çevirme tatlısı, Topkapı kebabı ve valide sultan böreği gibi ilginç tatlardan oluşan yüz adet tarifi okurlarına sunuyor. Güzelsoy’un da çok iyi ifade ettiği gibi, İstanbul mutfağında değişik kavimlerin, milletlerin, cemaatlerin payı var. Bu sofraya oturan herkes, var olan lezzetleri paylaştığı kadar, bu sofraya kendi katkısını sunup onu zenginleştirmiş.

Ahmet Rasim Küçükusta – Bir İki Üç Tıp (2011)

  • BİR İKİ ÜÇ TIP, Ahmet Rasim Küçükusta, Hayy Kitap, sağlık, 144 sayfa

Ahmet Rasim Küçukusta ‘Bir İki Üç Tıp’ta, hekimlik mesleğinde tanık olduğu yozlaşmaları anlatıyor. Bayi toplantısı haline gelen tıp kongreleri, doktorların ilaç tanıtımına soyunmaları, yanıltıcı ilaç reklamları, ilaç firmalarının desteklediği araştırmalarla hekimliği nasıl yozlaştırdığı, doktorların aldığı Amerikan usülü “bıçak parası”, ilaç tanıtımıyla ilaç pazarlamasının iç içe geçmesi ve hasta simsarlığı yapanlar, kitapta karşımıza çıkan korkutucu gerçeklerden. “Tıp komada, doktorlar depresyonda, hastalar teyakkuzda” diyen Küçükusta, bu kötü gidişe nasıl dur denilebileceği ve siyasetin yapabilecekleri konusunda öneriler sunuyor.