Friedrich Nietzsche – Kendiyle Bir Başına İnsan (2018)

‘Kendiyle Bir Başına İnsan’, düşünce dünyamızda iz bırakmış Friedrich Nietzsche’nin özgün düşünce biçiminin en iyi örneklerini sunan aforizmalarını sunuyor.

Kitapta, tutkudan kibre, eylemden sükûnete, yanılsamadan mesleklere, erkeklerden kadınlara, birey olmaktan karaktere, hedeflerden yollara ve hasetten kıskançlığa pek çok konuya dair fikirlerini bizimle paylaşıyor.

Batı düşüncesini derinden etkilemiş Nietzsche’nin gözünden, hayata farklı bir açıdan bakmak isteyenler bu kitabı kaçırmasın.

Kitaptan birkaçı alıntı:

“Kendinden hiç bahsetmemek çok zarif bir riyakârlıktır.”

“Kanaatler, yalanlardan daha tehlikeli düşmanıdır hakikatin.”

“İnsan çoğunlukla, her dem ilkeleri doğrultusunda değil de, her dem mizacı doğrultusunda hareket ettiği için karakterli görünür.”

” İnsan şunlardan birine sahip olmalı: ya doğuştan gelen rahat bir ruha ya da sanat ve bilgi ile rahatlatılmış bir ruha.”

“Çoğu kişi, kendisini bir kez vurduğu yol konusunda inatçı davranır.  Pek azı ise varacağı hedef konusunda.”

“Kıt nimetle çok sevindirmek büyüklüğün ayrıcalığıdır.”

“Ortak acı değil ortak neşedir dostu dost kılan.”

  • Künye: Friedrich Nietzsche – Kendiyle Bir Başına İnsan, çeviren: Tuğba Hacaloğlu Tosun, Kafka Kitap, felsefe, 104 sayfa, 2018

Bruno Cany – Filozof-Sanatçının Rönesansı (2018)

Bruno Cany’nin bu kısa ama etkili çalışması, Nietzsche’nin bir süre tutkulu bir biçimde ortaya koyduğu “filozof-sanatçı” kavramından yola çıkarak Platon’dan bugüne sanatçı-felsefe konusunda yürütülen tartışmalara önemli katkı sunuyor.

Cany, kitabın ilk bölümünde, Nietzsche’nin “filozof-sanatçı” kavramını, metafizik resmin yaratıcısı olarak kabul edilen Giorgio de Chirico’nun çalışmalarında ortaya konan düşüncenin görselleştirilmesi kavramıyla karşılaştırıyor.

Cany bunun yanı sıra, Jean-Pierre Faye’in fikirleri üzerinden “felsefi anlatı”yı, Platon ve Nietzscheci anlamda “düşünce tiyatrosu”nu, Eisenstein ve Artaud bağlamında “total imaj” pragmatiği gibi, sanatçı-felsefe kavramının alanına giren kimi ilgi çekici konuları da tartışıyor.

  • Künye: Bruno Cany – Filozof-Sanatçının Rönesansı, çeviren: Sevgi Türker Terlemez, Kırmızı Yayınları, sanat, 158 sayfa, 2018

 

Chris Bateman – Kaos Etiği (2017)

Ahlaki çürüme, toplumun ve onun bir kolu olarak siyasetin çöktüğünün ilanıdır.

Böyle bir durumda, verili ahlak yasasının artık hiçbir hükmü kalmamıştır.

İşte Chris Bateman bu önemli kitabında, hem etik yasasındaki geriye doğru gidişin nedenleri hakkında kapsamlı analiz hem de her şeye rağmen, etik ilkelere neden sahip çıkmamız gerektiği konusunda bir tartışma sunuyor.

Bateman kitabında, Kant, Nietzsche, Levinas, Mary Midgley, Alasdair MacIntyre, Alain Badiou, Isabelle Stengers ve Bruno Latour gibi filozofların düşüncelerini yoğun bir şekilde tartışarak, ahlak tartışmasına zengin bir katkıda bulunuyor.

Yazar, etik düşüncedeki çeşitliliğin her zaman yararımıza olduğunu, ahlak konusundaki kesin yargıların faydadan çok zarara yol açtığını ve erdemli olmanın yeni yollarını bulmanın neler olabileceğini anlatıyor.

  • Künye: Chris Bateman – Kaos Etiği, çeviren: Senem Babaoğlu, Doruk Yayınları, felsefe, 424 sayfa, 2017

Allan Megill – Aşırılığın Peygamberleri (2009)

Virginia Üniversitesi’nde tarih profesörü olarak çalışmalarını sürdüren Allan Megill ‘Aşırığılın Peygamberleri’nde, modernizm ve postmodernizmin dört ünlü düşünürü olan Nietzsche, Heidegger, Foucault ve Derrida’nın düşüncelerini irdeliyor.

Bu isimleri incelerken, kapsamlı bir modernizm ve postmodernizm analizi sunması ise kitabın ilgi çeken yönlerinden.

İlk baskısı 1985 yılında yapılan çalışma esas olarak, ele aldığı isimlerin hangi özellikleriyle, modern Batı’nın düşünce tarihine damga vurduklarını gösteriyor.

Yazar düşünürleri, sahip olduklarını söylediği “estetist duyarlılıklar”ı ve modern/postmodern süreçlerle yaşadıkları krizler çerçevesinden yorumluyor.

  • Künye: Allan Megill – Aşırılığın Peygamberleri, çeviren: Tuncay Birkan, Ayraç Yayınevi, felsefe, 519 sayfa

Friedrich Nietzsche – Deccal (2015)

‘Deccal’, Nitzsche’nin din karşıtı metinlerinin en güçlülerinden.

Hıristiyanlığın gerçekleri çarpıttığını, böylece insanlığı yozlaştırdığını savunan Nietzsche’den bir hesaplaşma metni.

Düşünür “Hıristiyanlığı mahkûm ediyorum; Hıristiyan kilisesine, bir savcının şimdiye dek ağzından çıkmış en korkunç suçlamayı yöneltiyorum.” diyor ve madde madde Hıristiyanlık karşıtı yasasını açıklıyor.

  • Künye: Friedrich Nietzsche – Deccal, çeviren: Firuzan Gürbüz, Alfa Yayınları

Maurizio Lazzarato – Borçlandırılmış İnsanın İmali (2014)

Bugün her bebek, gözlerini Devlet “Ana”dan miras borçlara açıyor.

Sınıf mücadelesinin şimdi borç etrafında serpilip yoğunlaştığını belirten Maurizio Lazzaroti, Nietzsche, Deleuze, Guattari, Foucault ve Marx’ın fikirleri ışığında, neoliberal sistemin kamu borcuyla tüm toplumu nasıl borçlandırıp esir aldığını ortaya koyuyor.

  • Künye: Maurizio Lazzarato – Borçlandırılmış İnsanın İmali, çeviren: Murat Erşen, Açılım Kitap

Hasan Oğuz – Sınıf, Felsefe, İnsan (2008)

‘Postmodernizm ve Nietzsche Eleştirisi’, Hasan Oğuz’un ‘Sınıf, Felsefe, İnsan’ isimli bu kitabının alt başlığı.

Oğuz çalışmasında, bu üçlü yapının maddi-tarihsel kökenlerini, yabancılaşma metodu başta olmak üzere, genel olarak Marksizm’in argümanlarıyla inceliyor.

İnsanlığın toplumsal krizinin felsefedeki karşılığını irdeleyen Oğuz, ekonomi politik ile felsefenin birbirinden kopuşunun, insanlığın kurtuluşunu olumsuz etkilediğini söylüyor.

Oğuz’un çalışmasını ilgi çekici kılan bir diğer unsur da, Marksizm’in insancıl yönlerini merkeze taşıma çabasıdır.

Yazara göre sosyalizm, işçi sınıfına iktidar yolunu açan bir süreçten çok, bunları aşan insani bir amaca hizmet eder.

  • Künye: Hasan Oğuz – Sınıf, Felsefe, İnsan, Ceylan Yayınları, inceleme, 254 sayfa

Helmut Lethen – Soğuk Temas: İki Savaş Arasında Almanya’da Yaşama Deneyleri ve Mesafe Kültürü (2017)

Kültür eleştirmeni Helmut Lethen’in 1994’te yayımlanan ‘Soğuk Temas’ı, 1914-1945 arası dönemde Alman kültüründe yaşanan travmanın ve bunun sonraya miras kalan izdüşümlerinin izini sürüyor.

Alman İmparatorluğu’nun tarihin tozlu sayfalarında kendi yerini almasından sonra, Alman toplumu kendini bir anda modern hayatın getirdiği karmaşaların göbeğinde bulmuştu.

Modern hayat ve onun gereklerinin aniden su yüzüne çıktığı bu durum karşısında, insanlar cemaat adı altında bir topluluk ideali inşa etmeye koyulmuştu.

Fakat bu durum da, tarihten bildiğimiz gibi, tehlikeli siyasi sonuçlar doğurmuştu.

Öte yandan antropolog Helmuth Plessner de, ‘Cemaatin Sınırları’ adlı kitabıyla, bu cemaat fikrinin varacağı tehlikeli boyutları ortaya koymuş, cemaat fikrinin karşısına da yabancılardan oluşan açık bir toplum fikrini tartışmaya açmıştı.

İşte Helmut Lethen’in bu çalışması da, hem söz konusu sürecin kapsamlı bir belgeselini çekiyor hem de Helmuth Plessner’in tezlerini yeni baştan yorumlamaya koyuluyor.

Kitap bunun yanı sıra, “insan doğası” ve “mesafe” gibi kavramaların tarihsel kökenlerine doğru yol alıyor ve bunun Friedrich Nietzsche, Bertolt Brecht, Siegfried Kracauer, Walter Benjamin, Carl Schmitt ve Ernst Jünger gibi isimlerin fikirleri bağlamında tartışmaya açıyor.

  • Künye: Helmut Lethen – Soğuk Temas: İki Savaş Arasında Almanya’da Yaşama Deneyleri ve Mesafe Kültürü, çeviren: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, kültürel çalışmalar, 304 sayfa

Mustafa Ulusoy – Nietzsche ve Babaannem (2014)

Batı düşüncesine büyük etkilerde bulunmuş bir filozof ile Anadolu’nun ücra köyünde yaşayan bir kadının felsefede ortaklaşan hayatları.

Mustafa Ulusoy’un babaannesi, varlık, hiçlik, sonsuzluk arzusu, yabancılaşma, mutluluk arayışı ve anlaşılamama kaygısı gibi, insanoğlunun evrensel sorunlarını üstlenmiş yerli bir örnek olarak huzurlarınızda.

  • Künye: Mustafa Ulusoy – Nietzsche ve Babaannem, Kapı Yayınları

Lev Şestov – Dostoyevski ve Nietzsche: Trajedinin Felsefesi (2017)

Tam adıyla Lev İsaakoviç Şestov, tüm çalışmalarında geleneksel akılcı felsefeye karşı, merkezinde insanın varoluş çelişkilerinin olduğu trajedi felsefesini koydu.

‘Dostoyevski ve Nietzsche’ için de, Şestov’un bu tavrının doruğa ulaştığı yapıtlardan biri diyebiliriz.

İkisi de ışığı aramış, ama nihayetinde dipsiz bir bataklığı keşfetmiş Dostoyevski ve Nietzsche, bize trajedi konusunda neler söyler?

Şestov, ruh ikizi olarak tanımladığı Dostoyevski ve Nietzsche’nin hayatlarının ve düşüncelerinin izini sürüyor ve bu iki isimde modern anlamda trajik düşüncenin asıl ifadesini bulduğunu belirtiyor.

Şestov’un 1903’te yayımlanan kitabı hem Dostoyevski ve Nietzsche’nin düşüncelerini kavramak açısından değerli hem de trajediyi, felsefi sistemlerin kabul edemeyeceği şekilde, bizzat felsefenin bir konusu olarak ele alıp tartışmasıyla önemli.

  • Künye: Lev Şestov – Dostoyevski ve Nietzsche: Trajedinin Felsefesi, çeviren: Kayhan Yükseler, Notos Kitap, felsefe, 226 sayfa