Metin Sarfati – Uygarlığın Bunalımı (2014)

İnsan psikolojisi ve iktisat bilimi arasında nasıl bir ilişki var?

Metin Sarfati, aslında hep önemli olagelmiş bu ilişkiyi sorgularken psikanaliz aracılığıyla bir iktisat okuması yapıyor ve Freud, Rousseau, Smith ve Keynes gibi pek çok ismin görüşlerini ayrıntılı bir bakışla tartışıyor.

Yazar, bugünün iktisat dünyasındaki insanın trajik ruh halini incelerken, iyimserliği de elden bırakmıyor.

  • Künye: Metin Sarfati – Uygarlığın Bunalımı, Arvana Yayınları

Jean-Jacques Rousseau – Siyasal Fragmanlar / Ekonomi Politik Üzerine Söylev (2008)

Jean-Jacques Rousseau’nun ‘Siyasal Fragmanlar’ ve ‘Ekonomi Politik Üzerine Söylev’ isimli iki eserini bir araya getiren bu çalışma, düşünürün bütün yapıtlarının üçüncü cildini oluşturuyor.

Rousseau ilk kitabında, kuramının temelini oluşturan toplumsal anlaşma, yasalar, halkın mutluluğu, lüks, vatan, ahlak, Sparta ve Roma Cumhuriyeti gibi kavramları ele alıyor.

Bu kitap, Rousseau’nun siyasal düşüncesindeki temel kavramları derli toplu açıklamasıyla dikkat çekiyor.

‘Ekonomi Politik Üzerine’ isimli ikinci kitapta, devletin bireylerini koruma zorunluluğu, yurttaşlar oluşturmaya yönelik genel eğilim ve en önemli yasa olarak tabir ettiği “yasalara itaat edilmesi” gibi konular öne çıkıyor.

Bu konuların ortak noktası, Rousseau’nun bunları ele alırken, “hükümetin amacını yüceltmek ve öneminin altını çizmek” amacıyla hareket etmiş olması.

  • Künye: Jean-Jacques Rousseau – Siyasal Fragmanlar / Ekonomi Politik Üzerine Söylev, çeviren: İsmail Yerguz, Say Yayınları, siyaset, 168 sayfa

Ernst Cassirer – Rousseau, Kant, Goethe (2014)

Batı düşüncesini derinlemesine etkilemiş üç isme dair derinlikli, nitelikli bir analiz.

Cassirer’in çalışmasını farklı kılan başlıca husus, dıştan bakıldığında aralarında derin uçurumlar görülen Rousseau, Kant ve Goethe arasındaki yoğun akrabalığı etkileyici ve ayrıntılı bir perspektifle serimlemesi.

  • Künye: Ernst Cassirer – Rousseau, Kant, Goethe, çeviren: Mustafa Tüzel, İş Kültür Yayınları

Jean-Jacques Rousseau – Toplum Sözleşmesi (2008)

Jean-Jacques Rousseau’nun ‘Toplum Sözleşmesi’, siyaset bilimi alanında en çok incelenen ve yorumlanan eserlerin başında geliyor.

  1. yüzyıl felsefesinin başta gelen yenilikçi filozoflarından olan Rousseau, ahlaki, toplumsal ve siyasal düşüncelere yön vermiş isimlerden.

Bu eserinde, siyasal kurumları ön plana çıkarmanın önemine değinen filozof, bu kurumların en az kendilerini oluşturan insanlar kadar değerli olduğunu söylüyor.

Buradan hareketle, modern insan değersizliğine karşı nostaljik bir biçimde eski insanın yücelikleriyle oluşturdukları kurumları koyan Rousseau, yasama ilkelerinin de modern insanı sapkınlıktan, bozulmadan koruyabileceğine inanıyor.

  • Künye: Jean-Jacques Rousseau – Toplum Sözleşmesi, çeviren: İsmail Yerguz, Say Yayınları, siyaset, 191 sayfa

Faruk Yalvaç – Hegel’in Uluslararası İlişkiler Kuramı: Dünya Tini, Devlet ve Savaş (2008)

Faruk Yalvaç, ‘Hegel’in Uluslararası İlişkiler Kuramı’nda, düşünürün uluslararası ilişkiler, savaş ve devlet kuramlarını bir araya getiriyor.

Hegel için devlet, tanrısal ve ahlaki bir kurumdur.

Dolayısıyla devletler arasında bir anlaşmazlık olduğunda, bu anlaşmazlığın gerekirse savaşla çözülebileceğini söyler.

Hegel, insanın kendisini ahlaki amaçlar için feda etmesi gerektiğini söyleyerek, savaşa katılan bireyin de bencil çıkarların ötesinde daha ahlaki amaçlara yöneldiğini savunur.

Yalvaç’ın çalışması, hem düşünürün yukarıdaki konular hakkındaki fikirlerini detaylı bir şekilde serimliyor hem de onun düşüncelerini Rousseau’nun düşünceleriyle karşılaştırıyor.

  • Künye: Faruk Yalvaç – Hegel’in Uluslararası İlişkiler Kuramı: Dünya Tini, Devlet ve Savaş, Phoenix Yayınları, felsefe, 120 sayfa

Susan Neiman – Niçin Büyüyelim? (2017)

“Yargıda bulunmak, öğrenilebilir bir şeydir fakat öğretilemez”

Susan Neiman’ın ‘Ahlâki Açıklık’ı, geçen yıl Türkçeye çevrilmişti.

Yazar söz konusu kitabında, sola egemen olan bozguncu ruh halinin nedenlerini irdelemiş, bu duruma meydan okumuş ve solu ahlâkın, idealizmin ve Aydınlanma’nın alanına geri dönmeye davet etmişti.

Yazar ‘Niçin Büyüyelim?’de ise, felsefenin bize olgunlaşmanın teslim olmakla, tevekkülle eşdeğer görülmediği bir model bulmada yardımcı olup olamayacağını sorguluyor.

Neiman, büyümenin genellikle umutlarımızdan ve hayallerimizden vazgeçme, verili olan gerçekliğin çizdiği sınırlara rıza gösterme olduğu varsayımına meydan okuyor, aksine büyümenin kendinde bir ideal olduğunu belirtiyor.

“Çocukluk dogmalarına takılıp kalan insanlar, tüm yaşamlarını dünyanın önemsedikleri inançlarla bağdaşmadığı gerçeğini inkâr ederek geçirirler.” diyen yazar, gerçek anlamda büyümenin, özgürlük ve sorumluluk etiğini içselleştirmekle mümkün olduğunu savunuyor.

Neiman bu bağlamda emeğin, eğitimin ve seyahatin anlamlı deneyimler olarak insanın olgunlaşmasına nasıl katkıda bulunduklarını tartışıyor.

Yazara göre, Aydınlanma değerleri de, bize bu anlamda önemli katkılar sunma potansiyeline sahip.

Kitabında, Aydınlanma düşüncesinin dünyanın nasıl bir yer olduğuna ve deneyimlerimizi daha da öteye taşıma konusunda bize ne gibi perspektifler kazandıracağına odaklanan Neiman, Kant’ın fikirlerini merkeze alarak, Rousseau ve Arendt’in düşüncelerini tartışıyor.

  • Künye: Susan Neiman – Niçin Büyüyelim?: Çocuksu Bir Çağ İçin Altüst Edici Düşünceler, çeviren: Nagehan Tokdoğan, İletişim Yayınları, felsefe, 208 sayfa

Faruk Yalvaç – Rousseau ve Uluslararası İlişkiler (2008)

Faruk Yalvaç, siyaset teorisi çalışması ‘Rousseau ve Uluslararası İlişkiler’de, Rousseau’nun uluslararası ilişkiler anlayışını değerlendiriyor ve ardından düşünürün uluslararası ilişkiler, savaş ve barış konularında kaleme aldığı üç yazısını bir araya getiriyor.

Toplumsal eşitsizliği, şiddetin ve devletlerarası savaşların temeli olarak gören Rousseau, devletin de bir kurum olarak bu eşitsizliği yeniden ürettiğini söyler.

Yalvaç’ın çalışması, düşünürün yukarıdaki kavramlara dair fikirlerinin en derli toplu yer aldığı ‘Savaş Durumu’, ‘Abbe de Saint Pierre’in Barış Projesi’nin Özeti’ ve ‘Sonsuz Barış Üzerine Yargı’ başlıklı yazılarını okuyucuya sunuyor.

  • Künye: Faruk Yalvaç – Rousseau ve Uluslararası İlişkiler, Phoenix Yayınları, siyaset, 149 sayfa

Simon Critchley – İmansızların İmanı (2013)

Simon Critchley ‘İmansızların İmanı’nda, siyaset ile dinin tehlikeli biçimde iç içe geçtiği dört tarihsel ve felsefi soruşturma sunuyor.

Yazar kitabına, modern çağda siyaset ile din arasındaki ilişkiye içeriden bakmaya örnek teşkil etmesi açısından Rousseau’yu tartışarak başlıyor, devamında da siyasi inancın kurgularını irdeliyor.

Kitap bu bağlamda, günümüzde siyasi teolojiye ilgi gösterilmesinin nedenlerini, iman ve sapkınlık meselesi konularına odaklanıyor.

Yazar ayrıca, Slavoj Žižek’le tartışmasından yola çıkarak Walter Benjamin ve Emanuel Levinas gibi düşünürlerin fikirleri ekseninde şiddet sorununu ve şiddetsizliğin sınırlarını da irdeliyor.

  • Künye: Simon Critchley – İmansızarın İmanı, çeviren: Erkan Ünal, Metis Yayınları, din felsefesi, 273 sayfa

Jacob Bronowski ve Bruce Mazlish – Leonardo’dan Hegel’e Batı Düşünce Tarihi (2012)

  • LEONARDO’DAN HEGEL’E BATI DÜŞÜNCE TARİHİ, Jacob Bronowski ve Bruce Mazlish, çeviren: Elvan Özkavruk Adanır, Say Yayınları, tarih, 694 sayfa

 

‘Leonardo’dan Hegel’e Batı Düşünce Tarihi’, Batı’nın Rönesans’tan 19. yüzyılın başlangıcına kadar geçen döneminin düşünsel gelişim sürecini açıklıyor. Kitapta, Batı’nın Ortaçağ’dan silkinişi, muhalif düşüncenin gelişimi ve büyük devrimler çağı, Leonarda da Vinci, Galileo, Rousseau, Adam Smith ve Hegel gibi önemli düşünürlerin fikirleri üzerinden izleniyor. Batı düşünce tarihini dört yüz yıllık bir zaman diliminde izleyen çalışmanın, bu geniş tarihi, siyaset ve felsefe gibi tek bir düşünce alanıyla sınırlı tutmayarak düşünce evreninin başka alanlarını da kapsayacak şekilde irdelemesiyle özgün olduğunu söyleyebiliriz.

Leo Damrosch – Jean-Jacques Rousseau (2011)

  • JEAN-JACQUES ROUSSEAU, Leo Damrosch, çeviren: Özge Özköprülü, İş Kültür Yayınları, biyografi, 584 sayfa

 

Leo Damrosch elimizdeki kitabında, “huzursuz dâhi” olarak tanımladığı, dünya düşünce tarihinde önemli bir yeri olan Fransız düşünür Jean-Jacques Rousseau’nun biyografisi kaleme getiriyor. Damrosch’un bu kapsamlı biyografisini dikkat çekici kılan başlıca husus, Rousseau’nun olağanüstü özgün yazılarını, bu yazıları meydana getiren çalkantılı hayat hikâyesiyle harmanlaması. Yazar bunu yaparken de, Rousseau’nun kendi kelimeleri kadar, onu tanıyanların kelimelerine de yer vererek, çalışmasını zenginleştiriyor. Yazar bunların yanı sıra, Rousseau’nun düşüncelerinin insanları neden böylesine heyecanlandırdığına ilişkin önermelerde de bulunuyor.