Niccolò Machiavelli – Veba Mektubu (2023)

Veba, Antik Çağlardan beri yazarlar tarafından ele alınan bir konu olsa da, Erken Rönesans döneminde trajedinin simgesi hâline geldiğini görüyoruz.

Bunda Avrasya ve Kuzey Afrika’yı kasıp kavuran ‘Kara Ölüm’ün payı elbette büyük.

İlk zamanlar çok can alıp büyük sıkıntılara yol açmasına rağmen ilerleyen süreçte Avrupa’nın birçok noktasına daha iyi yaşam koşulları ve refah getirdi.

Bu argüman biraz daha ileri taşınacak olursa, Kara Ölüm’ün Rönesans’ın ve Reform’un yapı taşlarını oluşturduğu bile söylenebilir.

Boccaccio ve Machiavelli gibi yazarların veba üzerine kaleme aldıkları çalışmalar bu konuya olağanüstü bir edebî ilgi çekti.

Ne var ki Boccaccio, dikkatleri vebadan kaçırmak için komedik unsurlar kullanırken, Machiavelli ise tam tersine vebanın yıkımını bir espriye dönüştürür.

O, vebanın kol gezdiği Floransa’nın komik-grotesk bir temsilini öyle orijinal sonuçlarla ortaya koyar ki, bu mektubu kendi türünde küçük bir başyapıt hâline gelir.

Tarih boyunca kimileri tarafından Machiavelli’ye kimileri tarafından da Strozzi’ye atfedilen bu eser, son zamanlarda araştırmacılar tarafından öne sürülen kanıt ve argümanlarla Machiavelli’nin başyapıtlarından biri olarak kabul görmüştür.

Hakan Sönmez’in Floransa’da yaptığı arşiv çalışmalarından sonra ilk defa Türkçeye çevirdiği ‘Veba Mektubu’ (Epistola della peste), hem vebanın hikâyesini hem de Machiavelli’nin Kara Ölüm karşısında takındığı tavrı okuyucuyla buluşturuyor.

Kitaptan bir alıntı:

“Ah zararlı çağ! Ah acıklı mevsim! Bir zamanlar vatandaşların sık sık bir araya geldikleri meydanlar ve pazarlar şimdi toplu mezarlıklar ve aşağılık hırsızlıkların yeri hâline geldi. İnsanlar tek başına dolaşmaya çıktıklarında, onlara arkadaşları yerine bu vebaya yakalanmış insanlar musallat oluyor. Akrabalardan biri diğeriyle karşılaştığında, ağabey kardeşiyle, hatta karı kocasıyla karşılaştığında güvenli bir mesafede duruyor. Daha ne olsun? Anne babalar kendi çocuklarından iğrenip onları terk ediyorlar. Kiminin çiçekleri, kiminin güzel kokulu otları, kiminin süngerleri, kiminin baharatlıkları, kiminin elinde ya da daha doğrusu burnunda tuttuğu çeşitli baharat topakları var; üstelik önlemler sadece bunlardan ibaret.”

  • Künye: Niccolò Machiavelli – Veba Mektubu (Epistola Della Peste), çeviren: Hakan Sönmez, Selenge Yayınları, mektup, 72 sayfa, 2023

Kolektif – Doğa ve Evrim (2023)

Biyolojik evrim ya da kısaca adlandırıldığı şekliyle evrim, yeryüzündeki canlıların belli mekanizmalar dâhilinde değişip dönüşmeleri olgusunu ifade eder.

Bu içeriğiyle evrim, bir kuram değil bir olgudur.

Bu olgu tarihin çok erken dönemlerinden bu yana farklı düşünürler tarafından gözlemlenmiş, anlamlandırılmaya çalışıldı.

Evrim olgusunu yönlendiren başlıca mekanizmalardan birisi olan doğal seçilimin Charles Darwin tarafından ortaya konulması, bu düşünsel hattın önemli aşamalarından biridir.

Ancak evrimi anlama ve anlamlandırma yolundaki çaba orada başlamaz, çok daha gerilere uzanır.

Bu derleme Anaksimandros ve Epikuros’tan başlayan, El Câhız ve İbn Tufeyl’den geçen, Machiavelli, Humboldt ve Nietzsche’ye uğrayan, Subhi Edhem’i ve W.D. Hamilton’u kapsayarak Peter Singer’a uzanan bir çizgide, evrim düşüncesine yapılmış katkılardan bir seçki sunuyor.

  • Künye: Kolektif – Doğa ve Evrim, editör: Cemal Bâli Akal ve Ozan Erözden, Zoe Kitap, inceleme, 282 sayfa, 2023

Ezgi Duman – Leviathan’dan Neoleviathan’a (2021)

İşsizlik ve yoksulluğun artması, iktidarların gözünde “tehlikeli sınıflar”ın artışı anlamına gelir.

Ezgi Duman bu ufuk açıcı çalışmasında, neoliberal süreçte suçlulaştırma ve hâliyle hapsetmenin işlevinin hem ekonomik hem siyasal açıdan nasıl dönüştüğünü ortaya koyuyor.

Loïc Wacquant’ın belirttiği üzere, dünyada suç oranlarında ciddi bir artıştan bahsedemiyoruz.

Ancak hapishane sayısını ve hapishane nüfusunu artırmak yükselen bir trend.

Mevzu, suç oranlarındaki artış değilse ne?

Neoliberal politikalar ve neticeleri ya da ihtimalî neticeleri nedeniyle “güvenlik” politikalarında ve hâliyle hapsetmede değişiklikler yaşandı.

Bir yandan refah devleti politikalarının geri plana düşmesi, yani neoliberal politikaların öne çıkmasıyla beraber işsizlik, güvencesizlik, yoksulluk had safhaya çıkmış, yani “tehlikeli sınıflar” nicelik olarak artmış durumda.

Buna binaen suçlulaştırma ve hâliyle hapsetmenin işlevi hem ekonomik hem siyasal açıdan yükseldi.

Diğer yandan 24 Aralık 1811 tarihli Napolyon Kararnamesi, ya da 1933 tarihli Nazilerin Halkın ve Devletin Korunması Kanunu’nu yakın tarihimizde, antiterör yasaları, “olağanüstü hâl” ilanları ya da ABD’nin 26 Ekim 2001 tarihli Yurtseverlik Kanunu olarak zuhur etmekte.

Başka bir şekilde ifade edilecek olursa, modern devletin tarihsel tecessümünden beri hiçbir vakit tam olarak yok olmamış Niccolò Machiavelli’nin “Prens”i ya da Hobbes’un “Leviathan”ı devletle toplumun muğlak bir tarzda birbirine karıştığı günümüzde de kendini sıkça gösterebilmekte ve siyasal hayata sirayet etmekte.

Bu sirayet hâli şedit bir edim olan cezalandırmanın ve bu minvalde hapsetmenin muktedirin bir “kılıç” sallama faaliyeti olarak öne çıkışının diğer veçhesi.

Duman da, modern cezalandırmanın doğuşundan neoliberal bir cezalandırma biçimi olarak hapsetmeye ve neohapishaneye, konuyu geniş bir pencereden tartışıyor.

  • Künye: Ezgi Duman – Leviathan’dan Neoleviathan’a: Suç, Ceza, Hapsetme, Nota Bene Yayınları, siyaset, 312 sayfa, 2021

Künye: Louis Althusser – Ne Yapmalı? (2021)

Louis Althusser’den ufuk açıcı bir Gramsci ve Machiavelli karşılaştırması.

“İşçi sınıfı ve halk mücadelesini burjuva sınıf mücadelesine karşı üstün gelecek şekilde yönlendirmeye ve örgütlemeye yardım etmek için ne yapmalı?” sorusunun yanıtını arayan Althusser, 1978’de kaleme aldığı ve ölümünden sonra yayımlanan bu metninde, sınıf mücadelesine güncel bir perspektif olması amacıyla Machiavelli ve Gramsci üzerine derinlemesine bir sondaja girişiyor.

Düşünür bunu yaparken de, Gramsci’nin mutlak ampirizmini, Gramsci ve Machiavelli arasındaki görüş farklılıklarını ve Gramsci’nin düşünceleri bağlamında avrokomünizm ve sınıf diktatörlüğü konularını tartışıyor.

  • Künye: Louis Althusser – Ne Yapmalı?, çeviren: Yağmur Ceylan Uslu, Sel Yayıncılık, felsefe, 94 sayfa, 2021

Friedrich Meinecke – Devlet Aklı (2021)

Devlet yönetiminin merkezinde güç mü olmalı ahlak mı?

Friedrich Meinecke bu çalışmasında, Machiavelli’nin fikirlerini merkeze alarak modern çağda devlet aklı düşüncesinin nasıl geliştiğini gözler önüne seriyor.

Meinecke, yönetimin merkezine kendisine göre kaçınılmaz olarak gördüğü güç unsurunu koyarak devlet aklı kavramının modern çağ öncesi düşünce tarihindeki izlerine de temas ederek konuyu ele alıyor.

Yazar, bu bağlamda Machiavelli’yi milat olarak belirler.

Zira yazara göre, Machiavelli’yle beraber, olan ve olması gereken arasındaki ayrımda ilkinin lehine bir tavır alınmaktadır.

Böylelikle Machiavelli, kendinden sonraki tüm siyaset düşüncesini de uğraştıran bir tartışmayı fitillemiştir.

Temeli kamu yararı ve çıkar olan “devlet aklı” ahlaki gereklerle teraziye konmuş, olan’ı tespit etme cesaretini gösteren Machiavelli de sırf bu tavrından ötürü eleştiri oklarını üstüne çekmiştir.

Makyavelizmin Fransa, İtalya ve Almanya’da alımlanışındaki eleştirilerden Büyük Friedrich’e etkisine; Hobbes, Hegel ve Fichte gibi filozoflardan Ranke ve Treitschke gibi tarihbiliminde çığır açmış bilginlere kadar uzanan bir çizgide, düşünce tarihi yaklaşımının mimarlarından Meinecke devlet aklı kavramının tarihini adım adım izliyor.

  • Künye: Friedrich Meinecke – Devlet Aklı: Modern Çağda Devlet Aklı Düşüncesi, çeviren: M. Sami Türk, Albaraka Yayınları, siyaset, 452 sayfa, 2021

Abdullah Eryiğit – Yasa-Üstü İnsan (2021)

Yalnızca Raskolnikov değil, kurtarıcılar, tiranlar ve diktatörler de yasayı aşmayı arzular.

Abdullah Eryiğit, Batı tarihinde uzun bir yolculuğa çıkarak insanın yasayla kurduğu ilişkide sınırları nasıl ve ne şekilde zorladığını gözler önüne seriyor.

“Platon’dan Agamben’e Yasa ve Hukuk İkileminde İnsan” alt başlığını taşıyan çalışma, yasaların genel, soyut ve kişilik dışı niteliği ile şahsi durumlar, istisnai koşullar ve hayat arasında kalan boşluktan hareket ediyor ve söz konusu yasal boşluğu incelemesinin merkezine oturtuyor.

Kitabın ilk bölümü, Roma’nın kuruluş miti ile başlıyor, ardından Batı medeniyetinin bir diğer mihenk taşı olan Antik Yunan’ın, yasa-üstü insan hakkında kendine özgü yaklaşımına odaklanıyor.

İkinci bölümde yasa-üstü insan kavramının antik dönemden modern döneme kadar nasıl ve ne ölçüde değiştiği inceleniyor ve bu bağlamda Cicero, Machiaevelli, Bodin ve Hobbes gibi düşünürlerin fikirleri bağlamında egemenin kim olduğu, kişiliği ve hukuk karşısındaki pozisyonu konularını tartışılıyor.

Kitabın üçüncü ve son bölümü ise, modern dönemde yasa-üstü insan kavramının nasıl dönüştüğünü odağına alıyor ve bunu yaparken de Hegel, Kierkegaard, Schmitt ve Agamben gibi dönemin öne çıkan filozoflarının konuyla ilgili fikirlerini serimliyor.

  • Künye: Abdullah Eryiğit – Yasa-Üstü İnsan: Platon’dan Agamben’e Yasa ve Hukuk İkileminde İnsan, Runik Kitap, hukuk, 224 sayfa, 2021

Utku Özmakas – Prens: Machiavelli’nin Muazzam Muamması (2019)

Makyavelcilik olarak özetlenen, “amaca giden her yol mubahtır” sözü, Machiavelli’nin düşüncesinden ziyade tümüyle bizim uydurmamız olabilir mi?

Utku Özmakas’ın aynı zamanda bir Machiavelli okuma kılavuzu olarak önerebileceğimiz bu ilgi çekici çalışması, bu tanımın Machiavelli’nin düşünsel ufkunun tam olarak tanımlayamayacağını, bilakis düşünürün kendisinin de bu anlamda Makyavelci olmadığını belirtiyor.

Yazar, Machiavelli ‘Prens’te tanımladığı şekliyle siyasetin tarihsel kaynaklarının izini sürüyor ve aynı zamanda bu siyasetin düşünsel imkânlarını derinlemesine sorguluyor.

‘Prens’i adeta satır satır çözümleyen Özmakas burada,

  • Machiavelli’nin ‘Prens’inin etrafında uzun zamandır yürütülen tartışma ve yorumları,
  • Düşünürün ikili öğretisinde en çok öne çıkan virtù (beceri) ile fortuna (talih) kavramlarının mahiyeti,
  • Machiavelli düşüncesinde “ironi”, “politik bellek”, “şiddet”, “din”, “sözleşme”, “yanıltma politikası”, “erdem”, “somut gerçeklik” ve “karşılaşma” gibi kavramlar ile “tilki ile aslan” metaforlarının yeri ve işlevi,
  • Machiavelli’nin ordu hakkındaki iddialarının düşünürün bürokratik hayatındaki öz ordu hevesiyle ilişkisi gibi birçok ilgi çekici konuyu irdeliyor.

Künye: Utku Özmakas – Prens: Machiavelli’nin Muazzam Muamması, İletişim Yayınları, siyaset, 341 sayfa, 2019

Nicollo Machiavelli – Titus Livius’un İlk On Kitabı Üzerine Söylevler (2009)

‘Prens’ eserinde dile getirdiği, güçlü bir yönetimin nasıl oluşturulabileceğine dair görüşleriyle, “makyavelizm” olarak adlandırılacak yaklaşımın babası Nicollo Machiavelli, temel yapıtlarından ‘Söylevler’ ile okurun karşısına çıkıyor.

Machiavelli’nin cumhuriyetleri, onların kuruluşları ve korunmaları için gerekli rasyonel önlemleri anlattığı kitabı, bir anlamda ‘Prens’teki fikirlerin kaynağını aldığı bir eser olarak da değerlendirilebilir.

Çalışmanın elimizdeki kapsamlı yayımında, burada yer alan bazı fikirlerin, ‘Prens’ ve ‘Savaş Sanatı’ başta olmak üzere, Machiavelli’nin diğer kitaplarında nasıl yer bulduğu da dipnotlarla gösteriliyor.

  • Künye: Niccolò Machiavelli – Titus Livius’un İlk On Kitabı Üzerine Söylevler, çeviren: Alev Tolga, Say Yayınları, siyaset, 519 sayfa

Quentin Skinner – Modern Siyasal Düşüncenin Temelleri (2014)

Quentin Skinner’ın klasik eserinin, Rönesans dönemine odaklanan ilk cildi.

Yazar, Dante, Marsilyus, Erasmus ve Machiavelli gibi düşünürler üzerinden geç ortaçağ ve erken modern siyaset düşüncesinin temel metinlerini aktarıyor; modern devlet kavramının nasıl ortaya çıktığını araştırıyor.

  • Künye: Quentin Skinner – Modern Siyasal Düşüncenin Temelleri, Birinci Cilt: Rönesans, çeviren: Eren Buğlalılar ve Barış Yıldırım, Phoenix Yayınları

Niccolo Machiavelli – Savaş Sanatı (2014)

Gerek kendi zamanı, gerekse antik dönem üzerinde araştırma yapan Machiavelli’den, en iyi piyade donanımı için bir kombinasyon.

Düşünür, “Yurttaş asker”in nitelikleri; hareket halindeki ordunun başat özellikleri; düşman bölgesinde askeri ilerleme ve şehirlerin kuşatılmasında göz önünde bulundurulması gereken hususlar konularını ele alıyor.

  • Künye: Niccolo Machiavelli – Savaş Sanatı, çeviren: Alev Tolga, Say Yayınları