Alain Badiou – Sayı ve Sayılar (2024)

Sayı her yerde: Badiou’nun dediği gibi, siyaset, anketler, Big Data, bilimler, bilgi-işlem ve tıp dahil her şeyde.

Her şeyi belirleyen bir güce sahip sayı, o konuşunca hepimiz susuyoruz, ama elimizde sayıya dair doğru düzgün bir kavram yok.

Geometri için aksiyomatiğimiz Euclid ile birlikte kurulmuşken, sayı ve aritmetik uzun zaman üvey evlat olarak görülmüş, aritmetiğin aksiyomatiği için 19. yüzyıl sonuna kadar beklememiz gerekmişti; üstelik, “her sayıyı saymayan” bir aksiyomatik.

Badiou’nun bu enfes kitabı, bir “her sayıyı sayma” girişimi.

Ama öte yandan bununla kısıtlı da değil: Öncelikle, sayma eylemini nasıl gördüğümüz, aslında Kozmos, Doğa, Tanrı gibi büyük harflerle yazabileceğimiz “Bir” varlık olup olmadığını da belirliyor.

Sonra, “Her yerde sayı var,” demek, Badiou’nun daha genel felsefesini anlamak açısından da önemli.

Sonuçta matematik ve ontoloji birbirine eşitse, bu, var olmanın çokluk olmayı gerektirmesinden kaynaklanır.

Kaçış yolu yok!

Ayrıca fizik ile matematik arasındaki gizemli uyumu çözmek gibi bir marifeti de vardır bu denkliğin.

Sayıyı düşünmek bizi hayli ilgilendiren bir soruya da yanıt sunar.

Siyasette, yani birlikte yaşama sanatımızda, “1”i, yani bireyi dayanak alan bir düşünce (bir kümenin elemanlarının sayısı, bireycilik, egemen kapitalist yapı) ile parçayı, topluluğu (bir kümenin parçaları, matematikteki “kuvvet kümesi”, komünizm) dayanak alan bir düşüncenin ürettikleri ne kadar farklıdır?

İşte bu kitap, matematik düşüncesinin estetiğini daha iyi kavramamız için birebir.

  • Künye: Alain Badiou – Sayı ve Sayılar, çeviren: A. Nüvit Bingöl, İnka Kitap, felsefe, 334 sayfa, 2024

Mustafa Demirtaş – Radikal Bir Yenilik Umudu (2023)

Badiou’nun “olay” kavramı üzerine düşünen bu kitap, olay siyasetini hâkim siyasete alternatif bir özgürleştirici ve eşitlikçi müdahale olarak ele almayı öneriyor.

Bunu yaparken de başka bir dünyanın, yeni bir dünyanın olanaklılığını işaret eden olay kavramını yine Badiou’nun “İdea”, “örgütlenme”, “özne” ve “karar” kavramlarıyla ilişkilendiriyor.

Böylece “olay”ın nasıl vuku bulduğunu, nasıl oluyor da yerleşik düzenden, kapitalizmden bir kopuş momenti olduğunu soruşturma imkânı sunuyor.

  • Künye: Mustafa Demirtaş – Radikal Bir Yenilik Umudu: Badiou ve Siyaset, Otonom Yayıncılık, siyaset, 96 sayfa, 2023

Alain Badiou – Siyasetin Böyle Sabahları da Olabilir (2023)

Pandemi, ekonomik kriz ve artan siyasal baskı karşısında bizler “hareketsizlikten” yakınaduralım, Alain Badiou, başta Sarı Yelekler hareketi olmak üzere Fransa’daki yakın dönem örneklerine bakarak bu tür hareketliliklerin her zaman hayra yorulamayacağını savunuyor.

Sınıfsal çatışmada önemli ve belirleyici bir taraf haline gelen, günümüz “demokrasilerinin” en büyük destekçisiyken günden güne irtifa kaybeden orta sınıfın, içinde konumlandığı dünyanın dışına çıkarılamadığı takdirde despotizme çanak tutan, salt tepkisellikle malûl bir irticai söylemin içine sıkışıp kalacağını ileri sürüyor.

Yeni bir komünizm tahayyülünün gerekliliğine işaret eden Badiou, bu tahayyülün varoluşsal zeminini de Avrupa’ya tebelleş o lan göçmenlik ya da kendi deyimiyle göçer proletarya meselesinin yaratabileceği “yabancılıkta” arıyor.

Alain Badiou’nun 2016-2020 arasında kaleme aldığı yazılardan oluşan ‘Siyasetin Böyle Sabahları da Olabilir’in, farklı başlıklar altında çeşitli kavramların irdelendiği ilk kısmında filozofun dünyanın gidişatına nereden baktığını ortaya koyan teorik bir çerçeve çizilirken, ikinci kısmında güncel yakıcı problemleri yine bu çerçevede, gelecek ufkunu hiç kaybetmeden sorgulayabileceğimiz bir tartışma düzlemi sunuluyor.

  • Künye: Alain Badiou – Siyasetin Böyle Sabahları da Olabilir, çeviren: Alp Tümertekin, Sel Yayıncılık, siyaset, 112 sayfa, 2023

Alain Badiou – Lacan: Anti-Felsefe Seminerleri (2021)

Alain Badiou’nun Lacan üzerine gerçekleştirdiği 1994-1995 tarihli seminerleri bu kitapta.

Kitap, Lacancı anti-felsefenin özgül doğasını ortaya koymasıyla özellikle dikkat çekiyor.

Bilindiği gibi Lacan, kendisini anti-filozof olarak tanımlamıştı.

Lacan, Platon ve Aristoteles’ten Descartes, Kant, Hegel ya da Kierkegaard yoluyla Heidegger’e uzanan filozoflarla birlikte süreğen bir çalışma yürütüyor idiyse bile, kendini filozof olarak tanıtmayı yadsımakla kalmıyor, aynı zamanda psikanaliz söylemiyle felsefe söylemi arasına güçlü bir mesafe koymakta ayak diriyor, sonuçta yeniden yaşama döndürdüğü 18. yüzyıl menşeli bir terimle anti-filozof olarak konumlandırıyordu kendini.

İşte Badiou, tam da Lacan’ın söz konusu anti-filozof tanımından yola çıkarak bilgi ve hakikat arasındaki sorunu açıklamaya girişiyor.

Seminerler, Badiou’nun anti-felsefenin başat bir havarisi olduğunu söylediği Aziz Pavlus’la son bulsa da, öncelikle, klasik anti-filozoflar üçlüsü Pascal, Rousseau ve

Kierkegaard’a karşı, çağdaş anti-filozoflar Nietzsche, Wittgenstein ve Lacan’la ilgileniyor.

  • Künye: Alain Badiou – Lacan: Anti-Felsefe Seminerleri, 1994 – 1995, çeviren: Necmettin Kâmil Sevil, Sel Yayıncılık, felsefe, 224 sayfa, 2021

Alain Badiou – Siyah (2021)

Yası da simgeleyen siyah rengi, zihinlerde karanlık düşüncelere sebep olur.

Alain Badiou ise, siyaha farklı bir pencereden bakıyor ve bizi ölünün ardından verilen ziyafetlerden kara mizaha, bu rengin sağaltıcı yönleri üzerine yeniden düşünmeye davet ediyor.

Kitabın en dikkat çeken yönü, siyahın aslında arada olma durumunu en iyi simgeleyen ve bu durumun da hayat üzerine özgün bir sorgulama geliştirebileceğimiz en özgün renklerden biri olduğu gerçeği.

Çünkü siyah, varoluşsal barikatın her iki tarafında da yer alır.

Yas şeklini alıp ağlatır da, kara mizah şeklini alıp güldürebilir de.

Bu kısacık metin, renkler üzerine, özellikle de en çok kötülenen, hakkında en çok önyargı olan renklerden biri üzerine yeniden düşünmek için çok iyi fırsat.

  • Künye: Alain Badiou – Siyah, çeviren: Nihan Çetinkaya, MonoKL Yayınları, felsefe, 100 sayfa, 2021

Alain Badiou ve Nicolas Truong – Aşka Övgü (2021)

‘Aşka Övgü’, hedonizmin ve tüketimciliğin kuşattığı 21. yüzyıl modernliği karşısına yeni bir aşk anlatısı koyma girişimi.

Alain Badiou, Nicolas Truong ile birlikte kaleme aldığı bu kitabında, Rimbaud’nun “Aşkı yeniden icat etmeli, besbelli” sözünden yola çıkarak aşkı varoluşsal bir proje, sürekli gelişen bir hakikat arayışı olarak ele alıyor.

Kierkegaard, Platon, de Beauvoir ve Proust gibi isimlerin de karşımıza çıktığı çalışma, bizi, antikapitalist aşkın birleştirici gücüne yakından bakmaya, ondan korkmamaya, başkalarını keşfetmeye ve kendimize olan saplantımızdan uzaklaşmaya davet ediyor.

Kitaptan birkaç alıntı:

“Bu dünyayı doğrudan, ötekiyle birlikte olmanın bana kazandırdığı mutluluğun kaynağı olarak görüyorum ben.”

“‘Seni seviyorum’ sözü şuna dönüşür: Senin benim yaşamım için oluşturduğun kaynak bu dünyada var. Bu kaynağın sularında, sevincimizi, öncelikle seninkini görüyorum. Mallarmé’nin şu şiirindeki gibi görüyorum onu: Döndün dalga içinde Çıplak sevincine.”

  • Künye: Alain Badiou ve Nicolas Truong – Aşka Övgü, çeviren: Orçun Türkay, Tellekt Kitap, felsefe, 72 sayfa, 2021

Alain Badiou – Petrograd’dan Şanghay’a (2020)

Alain Badiou’dan, 20. yüzyılı kökten dönüştürmüş Rus Devrimi ile Çin Kültür Devrimi üzerine sağlam bir felsefi ve siyasi sorgulama.

Badiou, yalnızca bu iki büyük halk hareketinin tarihine odaklanmakla kalmıyor, aynı zamanda bu iki devrimin bize öğrettiklerinden yola çıkarak komünizm idealinin çağımıza nasıl yanıt verebileceğini de tartışıyor.

Badiou, bir yanda bu süreçte yaşanan olayları ele alıyor, diğer yanda da bu olaylara bağlı iki temel metni yorumluyor.

İlk metin Lenin tarafından yazılan “Nisan Tezleri”, ikincisi ise Mao’nun en azından gözetimi altında yazılan 1966 tarihli “On Altı Maddelik Genelge”.

  • Künye: Alain Badiou – Petrograd’dan Şanghay’a: 20.Yüzyılın İki Devrimi, çeviren: Murat Erşen, Vakıfbank Kültür Yayınları, felsefe, 100 sayfa, 2020

Jacques Rancière – Dissensus (2020)

Politikanın estetiği ve estetiğin politikası üzerine sıkı bir metin.

Jacques Rancière ‘Dissenseus’ta, hem sanat ve politika meselelerini derinlemesine irdeliyor hem de bu konu bağlamında Gilles Deleuze, Antonio Negri, Giorgio Agamben, Alain Badiou ve Jacques Derrida gibi çağdaşlarından bazılarının sağlam bir eleştirisini yapıyor.

Politika üzerine on tezle kitabına başlayan Rancière, devamında da,

  • Politikanın günümüzde bir anlamının olup olmadığını,
  • İnsan haklarının öznesinin kim olduğunu,
  • Biyopolitika ve politika arasındaki girift ilişkiyi,
  • 11 Eylül sonrasında simgesel düzende yaşanan geri döndürülemez kopuşu,
  • İleri plütokratik konsensüsün yüce formu olarak savaşı,
  • Estetik devrimi ve bunun sonuçlarını,
  • Politik sanatın barındırdığı çelişkilerini,
  • Edebiyatın politikasını,
  • Deleuze bağlamında sanatın direniş kabiliyetini,
  • Estetik ve politikanın bugün karşı karşıya bulunduğu etik dönemeci tartışıyor.

Rancière, bütün bu konuları çok yönlü bir bakışla ele alırken, estetiğin ve politikanın etik dönüşümü dahil olmak üzere hem sanat hem de politikadaki çağdaş eğilimleri analiz etmek için nasıl kullanılabileceğini de gösteriyor.

Bu derlemenin, daha önce İngilizcede hiç yayımlanmamış birkaç makaleyle birlikte, eleştirmenlere yanıt olarak yazılmış yepyeni bir “Sonsöz” içerdiğini de ayrıca belirtelim.

  • Künye: Jacques Rancière – Dissensus: Politika ve Estetik Üzerine, çeviren: Mustafa Yalçınkaya, Ayrıntı Yayınları, felsefe, 240 sayfa, 2020

Gary Gutting – İmkânsızı Düşünmek (2020)

1960 sonrasında büyük atılım gerçekleştiren Fransız felsefesi üzerine harika bir inceleme.

Gary Gutting, söz konusu dönemde Fransız felsefesinin üç önde gelen filozofu olan Foucault, Deleuze ve Derrida’yı merkeze alarak, Fransız felsefesinin hemen hemen aynı zamanda filizlenen analitik felsefeden nasıl farklılaştığını irdeliyor.

Yazar aynı zamanda, Hegel ve Heidegger’in bu dönüşümdeki paylarını ve bunun yanı sıra yeni kuşağın idolü Sartre’ın bu filozoflarla kurduğu gerilimli ilişkiyi de tartışıyor.

Foucault, Derrida ve Deleuze’ün felsefi yapılarındaki Nietzsche okumaları ve hesaplaşmaları ve 1980’ler ile 90’larda ‘etiğe dönüş’ün kurucu isimlerinden Levinas’ın bu filozoflarla ilişkisi ve Alain Badiou ontolojisinin ve fenomenolojinin ‘imkânsızı düşünme projesi’ndeki konumu da, kitapta ele alınan diğer ilgi çekici konular.

  • Künye: Gary Gutting – İmkânsızı Düşünmek: 1960 Sonrası Fransız Felsefesi, çeviren: Mukadder Erkan, Fol Kitap, felsefe, 344 sayfa, 2020

Kolektif – Çağdaş Felsefenin Macerası 1 (2016)

Felsefenin temel meselelerini Badiou, Rancière, Agamben, Arendt, Adorno ve Gadamer’in birebir metinleri bağlamında irdeleyen değerli bir çalışma.

Bu isimlerin varoluşçuluk, fenomenoloji ve ontoloji gibi felsefenin ana konularını kapsayan metinlerini barındıran çalışma, bilhassa bu alanlarda çalışanlar açısından kılavuz niteliğinde.

  • Künye: Kolektif – Çağdaş Felsefenin Macerası 1: Varoluşçuluk, Fenomenoloji, Ontoloji, derleyen: Güçlü Ateşoğlu, Belge Yayınları